• yaklaşık 2 sene evvelinde kanımdaki yüksek crp değerlerine istinaden, üzerimde yapılan yoğun araştırmalar neticesi dahiliyecinin bana söylediği şuydu: "kaynağı tespit edilemiyor. bu birçok anlama gelebilir, kanser bile olabilir."

    halsizliğim, kas ağrılarım, yaz gelince kollarımda çıkan ne üdüğü belirsiz kaşıntılı noktacıklar, üşümeyen bir insan olarak birdenbire üşümeye başlamalarım, vara yoğa hasta oluşlarım ve yoğunluğu an be artan regl dönemleri yaşamam sonucu, üstüne de bunu da duyunca, soluğu kadın doğumda aldım. araştırıldı, edildi mühim bir şey yok (var da, o bununla alakalı değil). mamografi çekildi (bir sene içerisinde iki kere), bir şey yok. dahiliye ve jinekolojik bir sürü bir tahlilller yapıldı, bir tek insülin direnci ile karaciğerde yağlanma bulundu, bir de kansızlık (hem de epey düşmüş kan değerlerim; ama o jinekoloji ile ilgiliydi). crp değeri düşmeyince ve kaynağı bulunamayınca bende boşverdim bu durumu. salladım bir süreliğine anlayacağınız.

    neyse, yaklaşık 3 hafta kadar önce gıda intolerans testi yaptırdım. bedenim 129 adet yiyecek maddesine alerji mi denir, hah işte onu geliştirmiş. sonrasında gelen süreçte de doktorum bana hastalığımın geçirgen bağırsak sendromu (sızıntılı bağırsak sendromu) olduğunu söyledi. yani ne yiyorsam, sindirilmeden kana karışıyor ve kanım da onlara karşı savaş açıyor. bağışıklığım epeyce düşmüş ve yüksek miktarda kadmiyum ile kurşun biriktirmişim vücudumda. ne kadar sağlıklı beslendiğimi düşünsem de, yediklerimi sindirmediğimden tüm vitamin, mineral depolarım boş ve ben yaklaşık 10 aydır bu yüzden gram kilo da veremiyorum.

    özet bilgi için şuraya bakılabilir.

    ekleme: özel bir klinikte yaptirdigim testin ve dolayısıyla konulan tanının doğru oldugundan şu an emin degilim açıkçası. o dönem o modaydı, hemen rahatsızlıklarının adına geçirgen bağırsak sendromu dediler. şikayetlerimin çoğu başka bölgelerden kaynaklı çıktı ve azaldı hatta.
  • tam olarak çölyak diyemeyiz bu sendroma. (ama çölyak da sebeplerinden birisi olabilir) zira genellikle otoimmun hastalıklarda gelişebilen bir sendrom, bir şeyler yiyip 10 dakika sonra aniden ishal oluyorsanız şüphelenilebilir.

    (bkz: hashimoto tiroiditi)
  • ben bu hastalıkla yıllarca uğraştım. her sene bahar sonu başlayıp yaz boyu devam eden şiddetli egzema, iltihaplanma, sac dökülmesi, hafıza zayıflığı gibi semptomlarla uğraşıp durdum. sebebi belli olmayan aşırı yüksek crp ve kolestrol değerleri, bir türlü konamayan teşhis, yanlış tedaviler, aynı oranda ilerleyen psikolojik bitkinlik vesaire derken 3 sene önce, ismini bile duymadığım bu hastalıktan muzdarip olduğum çıktı ortaya. yaklaşık 4 aylık tedavi sürecinde ben semptomlarda azalma veya iyileşme göremedim. bunu doktora söylediğimde zamanla sonuç vereceğini söyledi. inanmadım ama bir sonraki sene gerçekten ilk kez daha az rahatsızlık yaşamaya başladım. lakin crp değerim yine yüksekti ve egzema da devam ediyordu. bunlara yönelik bir tedavi uygulandı yine. saç dökülmesi olayı da artık zıvanadan çıkmıştı. bunu şampuanlara falan kendim çözmeye çalıştım.

    şu an tekrar küçük kızarıklıklar olarak ortaya çıktı. bunun için dermatolog yağ bazlı nemlendirici kullanmamı söyledi. kaşıntının şiddetlendiği dönemde kullanmam için de dermovate ya da herhangi glukokortikosteroid içerikli kremler önerdi. günde 2-3 kez. daha önce bepanthen kullanmış pek faydasını görmemiştim açıkçası.

    doktorlar beslenme konusunda belli bir gıdaya değinmedi. sadece kimyasal içerikli şeylerden uzak durmam gerekiyormuş. bağırsak onarımı için probiyotik gıdalar ve kollojen için de kemik suyu kullandım bir süre. ne kadar faydası oldu bilmiyorum ama edindiğim bilgiler ışığında daha sağlıklı beslenmeye çalışıyorum.
  • spor bazlı probiyotik türleri, sızdıran bağırsak sendromunda adı geçen yararlı bakteri türleri; (bkz: bacillus clausii) (bkz: bacillus subtilis) (bkz: bacillus coagulans) özellikle spor bazlı probiyotiklerin olumlu etkisi ile ilgili bu 3 probiyotik türü ile ilgili çok ciddi olumlu araştırmalar mevcut. tabi bu da bunun suşları var örneğin; mtcc 5980. (bkz: #145698681) doğru probiyotik seçimi çok önemli. ve herkesin mikrobiyomu farklıdır. geçmiş zaman diliminde kullanılan antibiyotiklein yanlış kullanımı ve yanlış beslenmenin sonucu en büyük scr'niz. çeşitli mikrobiyota testleri var. (bkz: #146067107) bir köprü bağlantısı olarak düşünürsek bağırsak florası ile ilgili diğer ortak rahatsızlıklar (bkz: ibs) (bkz: sibo) aslında bağırsak florasına odaklanılırsa (bir çok rahatsızlığın sebeplerin temeline merdiven uzatmakta mümkün) bu tür sorgulama metodları çok değerli ve önemli noktalardır. ve bu bilgiler gerçekten değerli. bağırsak florasına iki yönden yaklaşımı baz alırsak her iki kolda en önemli olan noktalardan biri; (bkz: #153860025) (bkz: mikrobiyota) bakteri çeşitliliği ve dengesi, diğeri (bkz: amino asit) yani kolajen ve glutamin yani biri tamir ederken, diğeri yapıştıracak. yani onaracak. nedir bu? tabi ki hidrolize (bkz: #133875304) kolajende bağırsağın ihtiyaç duyduğu vücudun temel yapı taşı olan amino asitler mevcut. bu amino asitlerin başında en önemlisi (bkz: #146746400) (bkz: glutamik asit) diğer amino asitlerin bazıları için; (bkz: #145741131) bu aslında glutatyonun da başıdır. bir diğer mesele (bkz: gluten) ve beslenme olayı. yani vücudun kendisini tamir etme sürecinde sürece hızla katkı sağlayacağınız değerler de çok önemli. yani bu süre zarfında "ben ekmeksiz yapamam" demeniz kabul edilebilir ama bunu psikolojinize geçici süreç olarak kendinize yedirin. yani psikolojik üstünlük sağlamaya çalışın. sonuçta bugün bir araç bir bakıma girdiğinde bile üzerine poşetler, koruma ve kılıfları takılır, rapor açılır. bir diğer mesele sağlam diyetisyenlerle çalışmak olacaktır. gerçekten bu işin erbabı bu kişilerdir. bir diğer mesele oksijen stralesyonu da çok önemlidir. vücudun oksijen değerinin yüksek olması gerekir. (zararlı bakterilerinin artmaması ve yaşama ortama sağlamaması için) bunu da (bkz: #145478724) yani (bkz: klorofil) ile sağlamak mümkün. yani sebzeye yeşil rengi veren o pigment. bir diğer mesele kapitalizmin dayattığı kahve olayı. özellikle (bkz: filtre kahve) çok kahve (bkz: magnezyum eksikliği) demektir. (hangi magnezyum ne işe yarar?) magnezyumun vücut için önemini basit bir araştırma ile sizde bulabilirsiniz. bunun eksikliği gerçektende çok büyük bir sorun. çünkü (bkz: d vitaminini eksikliği) ile bağlantılı. bu bağlantı aslında bor ile 3'lü dişlisi arasında yer alır. yani geçirgen bağırsaklarla olan bağlantısını d vitamini eksikliği olarak baz aldım. çünkü bu vitamininin daha doğrusu hormonun işlevsel anlamda vücut için yeri olmazsa olmazıdır. yani ibs rahatsızlıklarında da d vitamini eksikliği sorgulanmalı ve aranmalı. ayrıca antioksidanların yeri de bu noktada sorgulanası. yaşam ve beslenme tarzımızda antioksidanların her zaman yeri ve önemi vardır. örnek vermek gerekirse; (bkz: #145799655) evet süreç gerektiren bir şey ama zor değil. sesin nereden geldiğini bilmek önemli. yani teşhis önemli. bu söylediklerim tek kişiyi kapsamaz. genel olarak değerlendirilemez. sadece anahtar kelimeler kullandım. mikrobiyonom için sağlam laboratuvar testleri de gerekir. yani tek bir sebebe bağlı olmadığı gibi birçok sebebi de olabilir. bununla birlikte (bkz: ağır metal) değerlendirilmesi de yapılmalıdır. yani (bkz: toksisite) ve ayrıca (bkz: #152448645) (bkz: lyme hastalığı)

    ayrıca (bkz: #149897234) helicobacter pylori de önemli etken çünkü dolaylı olarak mide asidi' ni etkiliyor. bununla da en güçlü savaşan (bkz: #146566120) ve ayrıca (bkz: #160594639) mide asidi düşüklüğü patojenler için fırsat demek. ortada cirit atarlar. yani düşük mide asidi sibonunun önünü açma ihtimali var iken bu şuna benzer. çalışan dişli sistemininin arasına taş atıp çarkı bozmak. yemek yerken su içilmemesi çok önem arz eder bu noktada. çünkü vücudun bazik - asit dengesi devreye giriyor burada. su da ph olduğu için asit salgısını azaltabilir.

    o zaman şunu diyebilir miyiz?(bkz: (bkz: #160594639) şişkinlik entry'de bunu vurguladım) (bkz: reflü)'sü olanın bağırsak florası bozuk olabilir. bağırsak florası bozuk olanda (bkz: kandida mantarı) gibi etkenleri ön planda olabilir. bağırsağında mantar olan bir kişide dolaylı olarak sindirim problemleri de olabilir. sindirim problemleri olan kişide (bkz: depresyon) (bkz: nörojeneretif) (bkz: emilim) (bkz: b12 eksikliği) hatta gibi problemler de söz konusu olabilir. yani aslında tüm olasılıklar uzayıp giden bir mesele. bu noktada (bkz: kabızlık) veya (bkz: diyare) size ip ucu verecektir.

    genelde ne oluyor? (bkz: helipak) tedavisi uygulanıyor. 3'lü antibiyotik. şimdi bu kısımın önü çok açık. acaba bağırsak florası dengesi kaybolduğu için mi helicobacter pylori savaşçıl durumuna geçiyor? e öyle ise bağırsak florasındaki mikroorganizmaları desteklemek yerine (bkz: postprobiyotik) sen bir de helipak gömüyorsun. yararlı mikroorganizmalar ölmüyor mu? en ufak bulaşıda helicobacter pylori tekrar kapılır veya aktif olursa ne olacak?

    sorgulanması gereken çok metod var aslında bir diğer mesele de yine (bkz: aflatoksin) meselesi. özellikle bulunduğunuz alanı gözden geçirin.(bkz: küf) (bkz: karaküf) (bkz: mantar) gibi etkenler var ise maruz kalıyor musunuz? çünkü bu tür rahatsızlıkları olan kişiler mutlaka günlük rutinlerini içtiği suya kadar gözden geçirmeli.
    son olarak; ağızda amalgam dolgu var mı? yok mu? var ise amalgam dolgular da (bkz: cıva) var mı? eğer ki cıva var ise bu da (bkz: ağır metal) toksisitesinin kapısını açar. (bkz: #142396619) glifosatı yabana atmayalım o bambaşka büyük kapıyı açar.

    karaciğer vücudumuzun en önemli mekanizmasını sağlıyor.

    bu nokta da (bkz: hacamat) 'ı araştırın.

    edit: glutamin ekleme

    edit: imla.

    edit: lyme'a bkz ekleme.

    iş bu entry kesinlikle bir tavsiye niteliği ve değeri taşımaz. gerekli bilgiler ancak doktorunuz tarafından sağlanır.

    edit: mide asidi ve helicobacter pylori ekleme.
  • sindirim sisteminin en önemli parçası bağırsaklar, besinlerin sindirilmeye devam ettiği ve neredeyse tamamının emildiği noktadır.
    bitişik bir şekilde filtre gibi sıralanmış olan bağırsak hücreleri, bu dizilim sırasında sıkı bağlantılar (tight junction) ile birbirine kenetlenmiş şekilde durur.
    bu sıkı bağlantılar bağırsaklardan kana sadece sindirilmiş besinlerin, sıvıların, vitamin ve mineral gibi küçük, zararsız maddelerin geçişine izin verir.

    geçirgen bağırsak sendromu, bakterilerin bağırsak duvarlarındaki boşluklardan kan dolaşımına geçmesine neden olur.

    eğer bağırsak hücreleri arasındaki sıkı bağlantı bozulursa kana zararlı organizmalar, toksinler gibi istenmeyen maddelerin geçmesi söz konusudur.
    bu zararlı bileşenler vücudumuzda birçok farklı problemin yaşanmasına sebep olabilir.
    ilk olarak geçirgen bağırsak sendromuna sebep olan durumlar ortadan kaldırılmalıdır.

    en önemli belirtiler:

    • kronik ishal, kabızlık veya şişkinlik
    • beslenme yetersizlikleri
    • yorgunluk
    • baş ağrısı
    • bilinç bulanıklığı, konfüzyon
    • konsantrasyon problemleri
    • akne, kızarıklık veya egzama gibi cilt problemleri
    • eklem ağrısı
    • yaygın iltihap

    bağırsak florasını bozan ve geçirgenliği arttıran besinlerin neredeyse tamamı şeker içermesi sebebiyle karbonhidrat tüketimi azaltılmalı.

    gluten, buğday, arpa, çavdar gibi birçok besinde bulunan ve bağırsak duvarına zarar veren besinlerdir. gluten hassasiyeti geçirgen bağırsak sendromunda önemli bir etken.
    kolajen ve hasarlı hücre duvarlarını iyileştirmeye yardımcı olabilecek amino asit, proline, glisin ve glutamine içeren kemik suyu, geçirgen bağırsak sendromunu iyileştirmeye yardımcı olmaktadır.

    bağırsakların iyileşmesine yardımcı olabilecek hem probiyotikleri hem de kısa zincirli yağ asitlerini barındıran kefir ve ev yoğurdu gibi besinler, geçirgen bağırsak sendromuna karşı etkilidir.

    stres özellikle sürekli hale geldiği zaman geçirgen bağırsak sendromuna sebep olabilir. basit nefes egzersizleri,düzenli egzersiz, yürüyüş,
    meditasyon strese karşı etkili yöntemlerdendir.

    bağırsak florasına zarar vermesi açısından reçetesiz ilaç kullanımı geçirgen bağırsak sendromu için tehlike arz etmektedir. bu sebeple ağrı kesiciler ve antibiyotikler kesinlikle doktor tavsiyesi ile alınmalıdır.

    son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, otoimmun hastalıkların altında yatan en büyük nedenlerden birinin geçirgen bağırsak sendromu olabileceğine işaret ediyor. bugün, alerji, astım, otizm, kronik yorgunluk sendromu, depresyon/anksiyete, egzema, haşimoto troidi, multiple skleroz, sedef, romatoid artirit, ülseratif kolit, ürtiker, alzheimer ve kardiyovasküler hastalıkların kökeninin bu sendromla ilişkili olabileceği tartışılıyor. bu hastalıkların tedavi edilmesi için geçirgen bağırsak sendromunun gözden kaçırılmaması önemlidir.

    son olarak ;
    doğal beslenme geçirgen bağırsak sendromu tedavisinde oldukça önemli. doğal olmayan besinler çok fazla tarım ilacı, ağır metal ve benzeri zararlı bileşene maruz kalırlar. dolayısıyla doğal olmayan besinler bağırsak duvarına daha fazla zarar verme potansiyeline sahip.
    yediklerinize, stres yönetimine ve bedenin canlılığını koruyan aktivitelerinize özen gösterirseniz tüm hastalıklardan korunabilirsiniz..

    şifa olsun ...
    namaste
  • adında bağırsak geçmesine rağmen tanı almak için bağırsak sorunları yaşamanıza gerek olmayan bir sendromdur aynı zamanda. bünyemde nedeni belirlenemeyen döküntüler (biyopsiler ve tümör markerlarına kadar bakılan) kan ve demir değerlerinin aşırı düşük olması (serum şeklinde demir alacak kadar) çok ciddi ödem sorunu, yorgunluk, döküntü dışında da alerjiler gibi kendini gösteren öldürmeyen ama süründüren yaşam kalitesini çok çok düşüren bir durum. benim artık tüm tuşlara basıp bu döküntüleri çözmem gerekiyor dediğim noktada bütüncül tıpla çalışan bir hekimin kapısını çalmamla hikaye başladı. dışkı testi ile tespit edilen zonulin değerim tüm dünyaya yetecek miktardaydı. ayrıca histamin, gluten vs vs değerleri de haliyle uçmuştu. uygun görülen tedaviyi hiç ama hiç esnemeden uyguladım ve gerçekten çok faydasını gördüm. gözle görünür en büyük fark döküntülerim yok oldu ve kan değerlerim kişisel tarihimde hiç olmayan bir noktaya geldi. bilimsel kısmını hekimler kongrelerde toplantılarda tartışsın orasını bilemem ancak ben deneyimimle çok çok ikna oldum duruma. tıptaki bütüncül yaklaşımları bir hasta olarak çok daha mantıklı bulduğumu en azından kendime uygun bulduğumu söyleyebilirim. anti-histaminik içerek alerji “tedavi” edilmediğini ancak gerekli enzimle yoluma devam etmenin çok daha etkili olduğunu deneyimledim. tedavi herkesin kendine yakışanı giymesidir diyerek herkesin kendine uygun tedaviyi tercih etmesini söyleyerek sözlerime son vermek istiyorum. sevgiler kamu hizmeti bitti
  • çoğu kişinin bilmediği ( hatta doktorların bile ) günümüz sağlıksız beslenmenin getirdiği çok kişide olan ve bilinmeyen bir çok farklı hastalık olarak belirti gösteren ciddi, tedavisi bilinirse basit bir hastalık.

    kaşınırsınız doktor doktor gezersiniz kan verirsiniz alerji derler krem yazarlar anti histamin verip yollarlar. kendiniz internetten keşfeder tedavisini yine kendiniz bulur yıllardır yaşadığınız sorunlardan kurtulursunuz.

    boşa bağırsaklara ikinci beyin demiyorlar kabaca anlatayım. bu sağlıksız gıdalardan dolayı bağırsaklarımızın dengesi bozuluyor yani yararlı bakteriler ölüyor zararlı mantar gibi kötü canlılar çoğalıyor sizin bağırsaklarınızda da kana faydalı öğeler geçirmesi gerekirken zararlı bir çok maddeyi de kanınıza taşıyor ve bu yüzden siz bir çok hastalıktan muzdarip oluyorsunuz. bağırsaklarımız süzgeç gibidir ama bağırsaklarımızın dengesi bozulduğunda bu süzgeç görevini güzel bir şekilde yerine getiremez, alerjen ve zararlı bir çok madde kanımızdan bütün vücudumuza yayılır ve bir çok farklı hastalık ortaya çıkar. yani vücudumuz aslında kendi kendini zehirlenmektedir.

    tedavisi nasıl olur derseniz,glukozamin tablet, canlı bakteri içermeyen probiyotik tabletler ve zararlı paketli gıdalardan bir süre uzak durmak hastalıklarınızı tedavi edecektir.

    hastalıklarda örnek olarak şunlardır.

    sedef
    sinüzit
    egzama
    parkinson
    astım
    fibromiyalji
    artrit
    alkol kaynaklı olmayan karaciğer yağlanması
    otizm
    tip 1 diyabet
    lupus
    kronik yorgunluk sendromu
    hiv/aids
    polikistik over sendromu

    bu kadar ciddi bir hastalığın bir çok doktor tarafından bilinmemesi gerçekten üzücü, çoğu kronikleşmiş uzun zamandır geçmeyen hastalıkların ana sebebi işte bu aşırı geçirgen bağırsak sendromudur.
  • tıbbi olarak varlığı kabul edilmeyen bir durum. doğru mu gerçek mi henüz bilemiyoruz. şu anlık bu hastalığı destekler yeterli veri yokmuş.

    ama eğer bu gerçekse ve sizde olduğunu düşünüyorsanız bile tedavisi aslında hepimizin yapması gereken şeyler. ''egzersiz yapmak, rafine şekerlerden, basit karbonhidratlardan, kraker bisküvi, şeker vs uzak durmak, bol lifli beslenmek, antiinflamatuvar alımını azaltmak'' yani aslında hepimizin leaky gut'ı varmış gibi hareket etmesi lazım.
  • diğer adı sızdıran bağırsak sendromudur.
    glutenli ve inek sütü ürünlerini kestiğiniz zaman çok rahatlıyorsanız ve rahat kilo verip daha dinç hissediyorsanız sizde de olabilir.
    bizim çocuk doktorumuz bahsetti şok olduk.
    şimdi gluten içermeyen ürünleri araştırıyorum bunun için 1 - 2 tane site buldum glutensiz ürünler çokta ucuz değil ama önemli olan sağlık.
hesabın var mı? giriş yap