• hakikatten ötesi yok bu ilahinin. tüylerini diken diken etmiyor, seni adeta içine çekiyor. gel gör beni aşk neyledi diyorsun ama aşkınla yandığın varlığın bir parçası olduğunu her anında hissediyorsun.

    bütünsünüz işte diyor bu sözler. enel hak diye haykırıyor her hecesinde, anlamayan ise çığırıyor kuduz it gibi "senin neren hak" diye. kudursunlar. enel hak.
  • rahmetli barış akarsu'nun o güçlü sesiyle harika yorumladığı ilahi.

    barış akarsu - gel gör beni
  • bu çağrı sadece maşuka yöneliktir. sakın ola ki 3. şahıslar ciddiye alıp da görecek ne var diye meraklanıp gidip bakmasınlar aşığa. hayalkırıklığına uğramaları kaçınılmazdır. görecek hiç bir şey kalmaz ki aşık insandan geriye. onu görecek, onun görmesini istediği gözler size bize ait değildir. aşığın halini sadece maşuk görebilir. o da görmek isterse tabi...
  • yunusemre'nin dir. leman sam da yorumlamistir.:

    ben aglarim yane yane
    aşk boyadi beni kane
    ne akilem, ne divane
    gel gör beni aşk neyledi
    derde giriftar eyledi
    gah eserim yeller gibi
    gah tozarim yollar gib
    gah akarim seller gibi
    gel gör ben aşk neyledi
    derde giriftar eyledi

    ben yunus’u biçereyim
    aşk elinden avareyim
    baştan aşagi yareyim
    gel gör ben aşk neyledi
    derde giriftar eyledi
  • ilk önce lisedeki, üniversite bitirme tezini yunus emre üzerine yapmış olan hocamdan duymuştum bu şiirin yunus'a ait olmadığını. yunus emre'nin üslubu üzerine uzun uzun konuşmuştu ve bu şiirin yunus emrenin üslubuna uygun olmadığını belirtmişti. hatta sordum sarı çiçeğe, şol cennetin ırmakları gibi çok bilindik birkaç ilahi (şiir) daha vardı ona ait sanılıp da öyle olmayan. sonraları yaptığım araştırmayla, yunus emre divanında bulunmayan bu şiirin, "aşık yunus" isimli başka bir ozana ait olduğunu gördüm. geçenlerde sahaftan aldığım, tercüman gazetesinin 1972 senesinde 1001 temel eser kapsamında basılan yunus emre divanı'nda da bu konuya açıklık getirilmiş. yani kısacası bu şiir, kuvvetle muhtemel bizim bildiğimiz, sivrihisarlı yunus emre'ye ait değil. sözlerinin orijinal halini de yazmak isterim:

    gönlüm düşdi bu sevdâya gel gör beni ışk neyledi
    başumı virdüm kavgaya gel gör beni ışk neyledi

    ben ağlaram yana yana ışk boyadı beni kana
    ne âkilem ne divane gel gör beni ışk neyledi

    mecnun oluban yürürem dostı düşümde görürem
    uyanur melûl oluram gel gör beni ışk neyledi

    ışkun beni mest eyledi aldı gönlüm hast'eyledi
    öldürmeye kasd eyledi gel gör beni ışk neyledi

    gâh eserem yeller gibi gâh tozaram yollar gibi
    gâh akaram seller gibi gel gör beni ışk neyledi

    akan sulayın çağlaram dertlü yüreğüm dağlaram
    yârüm için ben ağlaram gel gör beni ışk neyledi

    benzüm sarı gözlerüm yaş bağrum pâre ciğerüm baş
    haldan bilen dertlü kardaş gel gör beni ışk neyledi

    miskin yûnus biçâreyem başdan ayağa yâreyem
    dost elinden âvareyem gel gör beni ışk neyledi.
  • melis danişmend'in yorumlamasıyla geçmişe gittiğimiz güzel mi güzel, bağrı yanık şarkı.
  • bir kişi de bunu söylesin de "olmamış" olsun. kötü söylemiş, sesi uymamış, becerememiş olsun.
    yok. nasıl bir ruhu varsa kim söylese ayrı bir güzel ayrı bir içli oluyor.
    nasıl gerçek hislerle yazılmışsa kim söylese eserin edebi üzerine siniyor.
    nasıl kendine has bir karakteri varsa, sözlerin ve melodinin ötesine geçiyor, kumaş olup yorumcusunun üzerine bürünüyor sanki.
    yüreğine sağlık paul dwyer
  • dorian versiyonu sahur programına konuk olmuş deftones havası vermektedir.
  • 80'lerde trt nin cuma günleri radyodan yayınladığı ilahi...okuyan sesin verdiği huzur, işe gitmek üzere olan ev halkına yayılan haftasonu neşesi...ikinci ilahi ya şol cennetin ırmakları ya da sarı çiçek olurdu. ondan sonra da araya billur tuz reklamı girerdi. şimdi bir sürü tarikat kanalının yaptığının aksine cuma sanki insanın dini ve tanrıyı hissedebileceği tek günmüş gibi sunulmaz, cennetin bilmem kaçıncı kapısından giriş formül ve taktikleri verilmezdi.

    ne akılem ne divane
    gel gör beni aşk neyledi...
  • okumaktan söylemekten kendimi alamadığım şiir.

    o kadar basit ki... çok basit... herkes yazabilir böyle dörtlükleri.
    ama kelim ele alındığında bir türlü olmuyor.
    yapılan ya çok basit oluyor ya da anlaşılmayacak derece de komplike...

    hangi yaştaki insan okursa okusun hepsinin bir şeyler anladığı ama asıl anlatılmak istenenin anlaşılamadığı şiir.
    10 yaşındaki kuzenim de okusa duygulanır...
    15 yaşındaki kız da,
    20'sindeki ben de,
    25'indeki genç de,
    30'unda çırpınan herif de,
    35'inde yolu yarılamış ihtiyar da,
    40 olmuş delikanlı da,
    45 yaşındaki kadın da,
    50'sindeki nine de,
    55 yaşındaki dede de,
    60 yaşındaki ceset de...
    hepsi farklı bir şeyler anlar da duygulanır... garip!
hesabın var mı? giriş yap