• yurdum mahalle ortamı top kullanıcıları kendi aralarında güzide değimler geliştirmişlerdir. bınlardan biri de "geldi" dir. bu selzenişin zikredildiği anlara bir örnek: adam orta saha da topla buluşur karşı takım 7 kişidir [6 ayakla icracı 1 de kaleci] adamımız karşına takımın 6 fedaisini alır ama ardında unuttuğu bir cengaver, atılgan onun unutmaz ve peşine koşar. yaklaşır... bunun üzerine kıllanan takım arkadaşı geldiiiiiiiii die bağırır ve toplu olanın celallenmesi ya da dikkat etmesi için uyarır. uyarılan adam maç boyu koşar, zıplar, dinmez...(bkz: mahalli futbol lugati)
  • bir mevlana siiri:

    güneşim, ayım geldi.
    gözüm, kulağım geldi.
    gümüş bedenlim geldi.
    altın madenim geldi.
    başımın sarhoşluğu geldi.
    gözümün nuru geldi.
    başka bir şey dilediysen
    işte o başka bir şeyim geldi.

    yolumu vuran geldi.
    tövbemi bozan geldi.
    gümüş bedenli güzel
    kapımdan ansızın çıkageldi.

    ey eski dostum benim,
    bak bugün dünden çok iyi,
    dün ondan bir haber almıştım,
    hemen sarhoş olmuştum.
    dün gece onu mumla aramış durmuştum.
    bak bugün bir demet gül gibi
    yol uğrağıma geliverdi.

    şarap içmeliyim şarap,
    şimşekler saçmalı aklım,
    bunun tam vakti.
    kuş olmalıyım, uçmalıyım,
    kolum, kanadım geldi.

    bir anda aydınlık içinde dünya.
    bir anda dünya sabahlar gibi.
    işte bağırmanın tam zamanı şimdi.
    işte kükremenin tam zamanı.
    benim koca arslanım geldi. *
  • umut sarıkaya'nın benim de söyleyeceklerim var adlı kitabından bir yazısı. en güzelinden..

    dün gece ansızın kapı çalındı. ''kim bu münasebetsiz acaba?'' dedim kendi kendime. gittim açtım, gelen bendim. evet bendim. ''vayyy'' dedim, ''arkadaş bir insan bu kadar mı kimsesiz olur, bu kadar mı yalnız olur !? şu gece yarısı bir dost, ne bileyim bir arkadaş beklerken gele gele şu tipini ziktiim geldi'' dedim. ''ağzını topla'' dedi, şurda misafir olarak evine gelmişim, bir hoş geldin diyeceğine, içeri buyur edeceğine, hayvan gibiş karşılıyorsun beni.'' zoraki içeri buyur ettim. geldi, sanki babasının eviymiş gibi kuruldu. varlığıyla nasıl rahatsız etti beni anlatamam, bir insan bir insana bu kadar mı batar? bu kadar mı huzursuz eder be. ''neyse şu gazeteyle biraz ilgileniyim, hiç muhattap olmayayım, biraz oturur sıkılır gider'' dedim. gazeteyi okumaya başladım. bir müddet sonra ''e bi çay yap da içelim'' dedi. ''evde çay kalmadı'' dedim. ''kahve yap o zaman'' dedi. ''kahve de yok'' dedim. ''bana bak var da yok mu diyorsun sen yoksa, yapmayacağın şey değildir bilirim'' dedi. ''yok abi, valla yok'' dedim. ''ulan boş yere yemin etme şerefsiz'' dedi.
    işte o an tepem attı. ''var ulan'' dedim. ''evde kahve de var çay da var ve vermiyorum. hem sen s.ktirip gitsene evimden! ben zaten dünyada kimden kaçtıysam geldi g.tüme yapıştı.'' dedim. boynunu büktü. ''abi ayıp ediyorsun ama'' dedi. gaza geldim, devam ettim. ''ulan sende azıcık ar, namus olsa istenmediğini anladığın yerde bir dakka durmassın'' dedim. gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaya başladı. ''nereye gideyim abi gecenin bu saatinde?'' dedi. ''bir arkadaşım, bir sevgilim, eşim dostum mu var? hepsiyle aram bozuk hepsiyle kavgalıyım, söyle kimim var senden başka?'' dedi. artık ipler benim elimdeydi. parmağımı göğsüne vura vura saydırdım: ''onu bu b.kları yemeden önce düşünücektin. arkadaş ukalalık sende, yalancılık, arkadan konuşma, kurnazlık sende. aldatma desen bini bir para... hangi akıllı adam senin yanında durur söyle?'' ''abi yapma, böyle konuşma, ucu sana da dokunuyor'' dedi. aha böyle iki elimi havaya kaldırarak, ''dokunsun kardeşim dokunsun'' dedim. ''benim alnım ak, sırtım pek. git kime sorarsan sor beni. bir tek sevmeyen göremessin'' dedim. sustu. susmasını onaylamak olarak algıladım. ''iyi, ben gideyim rahatsız ettim.'' dedi. ''bu kadar laftan sonra durduğun kabahat'' demedim. zira bu sözüm bardağı taşırabilir, onun o yenilmiş, itilmiş, mahzun halini tersine çevirebilirdi. bu olaylar neticesinde temiz bir sopa yiyebilirdim.
    gece vakti sokaklarda zağar gibi sürtmesin, gitsin bir otelde kalsın diye cebine üç beş kuruş koydum ve nihayet gitti. pencereden sokaktaki yürüyüşüne baktım. evet, hüzün verdi bu yürüyüş bana...
    canım sıkılmıştı. uykum gelsin diye dergiden metüst'ün hediye ettiği şimdiye kadar okumadığım ama metüst' e ''abi valla süper kitap yazmışsın bravo!'' dediğim imza: bir dost kitabını açtım. içinden 'dertleşme' konulu yazısını sırf en kısa yazısı diye okumaya başladım. ''bir insan kendine karşı bile tamamen açık ve çıplak olamazken, başkasına karşı nasıl olur?'' gibisinden bir cümle okudum. ''ne bileyim ben'' dedim. hiçbir şey anlamadım. *
  • ortamda soguk bir espri yapan arkadasa soylenen soz. espri geldi cumlesinin kisa versiyonu.

    a-filmlerde oynayan tıra ne denir?
    b-hmmm ne denir?
    a-traktor
    b-geldi....
  • halı saha maçlarının vazgeçilmezidir, candır. ayrıca (bkz: abi sakin bak burdayım,pas ver)
  • geçti gitti,
    gitti geldi.
    - gitti gider.

    gelir geçer**.
    geçer gelir.

    ***
    kızı: annem gelmedi mi?
    babası: gelmedi. gelmedi de, gitmedi de. gelmeyince gidemedi de.
    kızı: ama beni telefonla aradı?
    babası: şöyle diyelim. aramazlık edemedi. (bkz: baba kız diyalogları/@ibisile)

    beklenen am geldi!

    "zembul'ün doğumunu işitince zembul'ün dayısının oğlu benhabip geldi ve simon efendi geldi ve düz siyah saçlı bir adam geldi. onun da adı issakkar* idi. kaç adım ileriden geldiğini sordum. zürriyet sahibi olmadığını ve karısının adetten kesildiğini ve kendi gözünde küçüldüğünü söyledi ve onun da elinde tevrat vardı. saat 12'yi 20 geçe kalbime sancı girdi. saat 12.21. hiç vaktim kalmadı." sevim burak - yanık saraylar (ah ya rab yehova)

    "acaba vakit geçti mi?
    hastamız iyileşmeye yüz tuttu mu?
    yalvarırım beyefendi saatiniz kaçı gösteriyor?
    vaktimiz kaldı mı?
    daha şimdi geldiniz - aceleniz ne?
    bir dakika bile duramam
    saat yaklaşıyor
    saat geldi
    bu gece gidiyorum
    saat kaç?" sevim burak - yanık saraylar (ölüm saati)

    (ilk giri tarihi: 8.1.2018)

    (bkz: gelmedi/@ibisile)
    (bkz: geldi gitti tahtası)
    (bkz: geld)
  • bahis jargonunda “tuttu” yerine kullanılan kelime.

    cümle içinde kullanalım;

    -noldu senin oynadığın maç, yattın mı?
    +yok abi, o maç geldi.
  • dance me!

    kalpler kırılmış.. canlar yanmış..can kırıkları üzerinde öyle dans edilmiş hayatla.. ayaklarına batmasına aldırmadan üstelik.. ağlayışlar, kahkahalar, küçük bir tebessüm, bebek ağlaması, köşede gülümseyen küçük kız çocuğu, eve ekmek değil bu kez farklılık olsun diye çiçek götüren amca, terkedişler, terkedilişler belki.. hayata dair her şey (şey daima ayrı yazılır ve bu bile sensizken öğrendiklerimden)... hayat böyle tekdüze geçmiş.. hayat böyle yavan bir ekmek ağızlarımızda... hayat böyle sıradan.. sonra sen aralamışsın.. tüm o bekleyiş bitmiş gibi.. ama merak en üst safhada.. ben dans edeceğim kişiyi ararken gerçekten buldum mu? geldi mi? gerçek mi? ?? binlerce soru var şu an.. ben hayatı onsuz öğrenirken o neredeymiş sordun mu? neyse önemli de değil.. birlikte öğrenmeye devam ederiz.. o bana ayrıntılarda kaybolmadan nasıl ilerleyeceğimizi öğretir ben ona nasıl dans edeceğimizi.. hayat geçer.. ama bu kez birlikte öğrenerek.. arada ben yokken ne yaptığını sorarım.. neden gelmek için bu kadar ayak bilediğini, neden bu kadar çok beklettiğini.. vardır elbet cevapları, hazırlamıştır gelmeden önce :) hadi kalk dans edelim... güneş bu kez bizim için doğdu.. kalbimde küçük kız çocuğunun bitmek bilmez heyecanı..
    hoşgeldinn gülümseyişim, bilinmez şairim, şiir dizem, son dilek hakkım. öyle güzel geldin ki inandım buna. başka dilek hakkı tanımadı sihirli lambadan çıkan cin demek ki bana. dudak kıvrımımda beliren ince bir tebessüm, küçük bir çocuğun ağlaması, temmuz ayı yakarışları.. hepsi senle ilgili..
    teşekkürler hayat, teşekkürler sen!
hesabın var mı? giriş yap