• hayatımda gördüğüm, bildiğim en piç kurusu hayvandır.

    aile gelenekleri vardır. eğer siz bir gelinciğin ailesinden birine bulaşırsanız, hele hele öldürürseniz bir aile ferdini, tüm hayatlarını sizden intikam almaya adarlar. sizin kümesinizi tespit edip o gece bütün tavuklarınızı, kazlarınızı, ördeklerinizi, bahçenizde gezen hamsterınızı boğazlayıp kanlarını içerler. hatta abartmıyorum evinizin dibine yuva yapmış fareleri bile talan ederler.

    eğer bir gelinciğe taş atarsanız mutlaka tutturun ve ölsün. eğer bir gelinciği öldürürseniz peşinden tüm ailesini yok edin. yoksa çekeceğiniz var. çoğu insana inandırıcı gelmez, ama köy yerinde bahçede, tarla bir gelincik öldürseniz bile aile fertleri sizi takip edip evinizi buluyor. biliyoruz bunu, sallamıyorum.

    piç kurusudur bu hayvanlar. bir o kadar da sevimlilerdir. hele fareleri bir boğazlamaları vardır, anasını sikerler hayvanın. akşama kadar çığırtırlar.

    en iyisi, en barışçılı, en ideali bir gelincikle karşılaşınca onu yanlışlıkla da olsa incitmemektir. hiç zarar vermezler. hatta evinizin dibine, odunluğuna, şurasına burasına yuva yapmışlarsa eviniz korurlar bile. etrafta yılan, akrep, fare bırakmazlar.
  • 76 dakikalık kısa süresine rağmen farklı tarzdaki kurgusu, yansıtmayı başardığı psikolojik gerilimi ve karanlık atmosferiyle içine çektiği izleyicisini doksanlı yılların kirli politik evrenine götüren sıkı bir film.

    yönetmen orçun benli filminde, görevden ayrılmış bir özel harekatçı polisin inzivaya çekildiği bir orman kulübesinde geçmişi ve vicdanıyla hesaplaşması üzerinden, doksanlı yıllarda vakayı adiyeden olan işkence, yargısız infaz ve faili meçhul mevzularına göndermelerde bulunuyor.

    film, gece yarısı çıktıkları siyasi örgüt operasyonunda birbirlerini telsizden "allah korusun", "allah allah" sözleriyle motive eden polislerin, girdikleri evde etkisiz hale getirdikleri insanları tutuklama gereği duymadan infaz ettikleri görüntülerle başlıyor.
    operasyon sekansına paralel olarak o ekipteki polislerden biri olan ayhan'ın, peşinde birilerinin olduğu korkusuyla tedirgin bir şekilde orman evine gelmesini izliyoruz.

    **spoiler**

    geldiği evde geçmişi hatırlatan tüm eşyaları torbalara doldurup çöpe attıktan sonra karnını doyurmak üzere ava çıkan ayhan, tavşan zannederek bir gelincik vurur. o sırada yanında karadayı adlı gizemli, yaşlı bir avcı belirir. belinden çıkardığı koca palayla can çekişen gelinciği parçalayan karadayı'nın şu cümleleri hikayenin ana eksenini oluşturacak niteliktedir:
    "gelincik vurmak tavşan vurmaya benzemez. tavşan hep kaçacağını sanır. döner dolaşır aynı yere gelir, gelincik öyle değil. zekidir, atiktir, ne zaman ne yapacağı belli değildir. en kötüsü de kindardır. o yüzden diğerleri gelmeden gidelim, öçlerini almadan peşimizi bırakmazlar."
    bu sözlerle zaten istim üstünde olan ayhan'ın şüphelerini artıran karadayı'nın üzerindeki gizemli bulutlar filmin finaline kadar kalkmayacak, doyurucu ve ikna edici finaliyle her şey berraklaşacak.

    film merkeze bir çeşit devlet terörünü alırken taşeron olarak kullanılan polislerin soğukkanlılığını sorgulatmayı ihmal etmiyor. 90'larda işkence görenlerin yazıp çizdiklerinden bildiğimiz, işkenceye namaz kılmak için ara veren, zaman gazetesi okuyan işkenceci tiplemesine benzer şekilde allah allah nidalarıyla operasyona çıkıp yargısız infaz yapan polislerin ruh halini masaya yatırıyor.

    operasyondan sağ ele geçirdikleri birini izbe bir depoda çırılçıplak tavana asıp elektrik vererek konuşturmaya çalışan polisler, şikayetlendikleri soğuktan kurtulmak için yaktıkları ateşin başında çocuklarının eğitiminden, okulun istediği malzemenin pahalı olmasından bahseder, birbirlerinden borç isterler. bir annesi, çocuğu, geçmişi, karakteri olan bir insana elektrik verip ardından da kanunsuz ve duygusuz şekilde infaz eden bir polis nasıl olur da hiçbir şey hissetmeden eve gidip masum kızını kucağına alabilir, karısının yüzüne nasıl bakabilir?
    normal bir insanın dehşetle sorduğu bu sorunun cevabını filmdeki polisler tüm soğukkanlılıklarıyla betimliyorlar.

    kıt kanaat geçinebildikleri bir maaş veren devlet adına gözlerini kırpmadan cinayet işleyen insanların merhamet ve vicdandan nasıl arınmış oldukları üzerinde duran film, asıl göndermeyi pers kralına dair bir anlatıyla devlete yapar.
    balığa çıktıklarında karadayı anlatır:
    "bu tepedekilerin kıçı hep rahattadır. her zaman. pers kralı xerxes yunan kıyılarından kaçarken gemisinin yükünü hafifletmek için askerlerine emir verir, denize atlasınlar diye. adam o kadar kudretlidir ki hepsi bir anda topluca denize atlarlar. kral gemisinde tek başına kalır. (...) xerxes işte o gün kaybetti. xerxes o emri kudretinden değil korkusundan vermişti. bir daha kimse onun yanında savaşmak istemedi. bu kadar korkan birinin tanrı-kral olduğuna kim inanır."

    bu anekdotla devletin, verdiği infaz kararlarının acizliğinden olduğunu belirterek bu tip emirlerin devleti yalnızlaştıracağını ve kimsenin onun için ölümü göze almayacağını ima etse de film, karadayı'ya finalde söylettiği şu cümleyle devletin işini gördürecek tetikçileri her daim bulabileceğinin altını çiziyor:

    "devlet pavyona benzer müdürüm, karı eskiyince yenisini bulur."

    **spoiler**
  • nasıl güzel, nasıl delişmen...

    gelincik çiçekleri, deli saraylı kontes lâlenin, "benim malda mülkte, şanda şöhrette, ihtişamda görkemde gözüm yok. bu protokol kuralları, bu nanemolla soylu tafraları bana fazla, hadi bana müsaade" deyip tac ü tahtı oracıkta bırakıp da kendini yollara vuran, meczup ve dahi melâmi meşrep kardeşi gibi gelir bana. isminde bile bir gizlenme, ortalıktan kaybolma, kara delikler gibi içine kapanma fakat tam da bu iddiasızlığından ötürü her dem, her bahar sonu, her yaz başı yeniden, yeniden doğma tabiatı var.

    bu kan kırmızı seyyah, geçtiği şehirlerin saltanatını ablası lâleye bırakırken kendisi dağların eteklerinde, nehirlerin kenarında, ağaçların diplerinde hüküm sürer. fakat bu öyle bir hükümranlıktır ki esir kadar hükmü olsun istememiştir yeryüzünde. yani gözümüzün gördüğü her yerdedir. buna rağmen bir selamı en çok esirgediğimizdir.

    oysa ne kadar da narindir. rüzgâr azıcık kuvvetli esse boynunu hemen büker. yağmur damlası birazcık sert düşse kırmızı tacındaki yakutlar toprağa saçılır. tam dünyalıktır. bir nefeslik ömrü vardır ve bunun farkındadır. o nefesi boşa harcamış olmamak için o dağ senin bu dağ benim, dolaşır da dolaşır.

    çini, çeşm-i bülbül, kristal hiç farketmez, bir vazoya yakışmayan tek çiçektir. bu deli dervişin meskeni tepelerdir.

    edit: sahlanankoc dedi ki; "toprakta cismi varsa suda gölgesi var. ebru teknesindeki zerafetini görmezden gelemeyiz." haklı...iki sene bilfiil boya ezmiş, suya öd karmış, tekneye kök kırmızı boya serpmiş bir serkeşin, yazarken bu mühim detayı unutmasına ne desek boş. dolansın dursun daha serseri namütenahi...
  • ufak tefek ve sirin gorunmesine ragmen kendinden cok buyuk hayvanlara saldirabilen, cilgin bir yirtici hayvan.. harbiden hayvan...

    ufacik boyunla koca ata ne saldiriyon, mecnun musun.?
  • kocaman kuyruklu, sert baki$li bir hayvan. gelir doner intikamini alir diye bir rivayet vardir ki bu noktada bir gelincige saldiracak casaret ve $a$kinliga sahip rahmetli kedimi sevgiyle aniyorum
  • dogada ayni zamanda vah$i,sevimli ve sava$çi olmayi ba$arabilmi$ nadir yaratiklardan.o birçok yaratigin özelligine sahip bir tanricik benim gözümde.çok keskin di$leri vardir.gözlerimin önünde bir yilani bogazindan ikiye ayirdi.kümesimizden tavuk çalmaya çali$irken gözgöze geldim gelincikle ilk kez..saniyelik bir baki$ma..ve ardindan karanlikta izini kaybettirdi.
    asil,ba$egmez muhte$em bir yaratik o..görünü$ itibariyle hamster'a benzer,ama biraz daha iricedir.kendinden büyük hayvanlari yenebilir.dogada teke tek mücadelede boga yilanini yenebilen belki de tek hayvandir.o yüzden büyük saygi duyarim..çok zehirli dev bir çöl akrebini bile altedebiliyor bu mükemmel mahluk..yenildigini görmedim.
    latince adi mustela'dir.
  • ingilizcesi ferret bunun, sredni vashtar bilinen en tanınmış gelinciktir.öyle hasta ruhlu bir hayvana da gelincik gibi efemine mazbut küçültme ekli isim takmak ancak bizim ülkede vardır sanırsam.
  • cocukluk zamanlarimin cicegi. koparmaya gelmez bunlar hemen dagiliverir narin yapraklari.. sahipsiz kalmaya mahkumdur onlar..
  • ayna'nın pek bir hüzünlü şarkısı:

    varoşların aşıkları gerçek olur çıkarsız
    bende seni öyle sevdim gözüm gibi yalansız
    iş ararken kahvelerde inanan gözlerin vardı
    aş pişmeyen ocaklarda aç doyuran umutlardı

    yağmur çamur varoşlarda sımsıcak yürekler vardı
    yalınayak çocuklarda tertemiz gelecek vardı

    söyle birbirimizi nasıl sevdik
    saçları sırma gelincik
    gözleri sürme gelincik
    suçumuz neydi bizim

    varoşların sevdaları gerçek olur çıkarsız
    bende seni öyle sevdim gözüm gibi yalansız
    gözlerinde bir ümitti yanıyordu güneş gibi
    yoksulluğun pençesinde arıyordu gözlerimi

    yağmur çamur varoşlarda sımsıcak yürekler vardı
    o dalgalı saçlarında gül kokan rüzgarlardı

    şimdi sarılıp o geçmişe ağlar
    ağlar açılmaz yüreğim
    suçumuz neydi bizim

    sevdik birbirimizi deli sevdik
    saçları sırma gelincik
    gözleri sürme gelincik
    suçumuz neydi bizim

    sen yüreğimin çayırlarında
    her mevsim umudu müjdeledin bana
    sen benim ellerinden tutabildiğim
    yanağını okşayabildiğim
    sarılıp aglayabildiğim
    sevgilim
    dostum
    sırdaşım
    biricik sevdamdın
    ayrılık unutanlara mahsus
    ben seni unutamadım ki
    ben senden ayrılamadım ki
    yıllar, yıllar neleri götürdü özünden
    neleri unuttu yüreğim
    sele mi kapıldın yoksa istanbul yamacında
    söyle
    söyle suçumuz neydi bizim
  • bunun hayvan olanı, insandan sonra, keyif için öldüren tek canlıdır. sırf öldürme zevki için öldürür. öldürmek için aç olmasına gerek yoktur. öldürüp bi kenara attığı hayvanları sonra yemek için bi yere saklamaya bile zahmet etmez. kolay öldürür, hem çevik, hem zeki hem de güçlüdür. nerdeyse hiç aç kalmaz. buna rağmen ehlileştirilebilir, evde beslenebilir. ama aç kalmadığı halde öldürebilen ve ufacık boyuna rağmen ayıya bile gözü kapalı saldırabilen bi varlığı, hele çocuklu evde beslemek ne kadar iyi fikirdir, size kalmış. ben bilmem.
hesabın var mı? giriş yap