• (bkz: iyiler her zaman kazanır) hı hı.
  • (bkz: suriye bu durumdayken lüks içinde yaşayamayız)

    (bkz: anacığım ayağını çekerdi ben zorla öperdim)

    bir günde iki farklı söz. hangisi en iyi bilemedim.
  • (bkz: hepimiz kardesiz), yersen.
  • geçenlerde duyduğum bir yalandan bahsedeceğim.
    konu aldatma ile ilgili...
    okuduğunuzda ufkunuz gelişeceği sözünü size şimdiden veriyorum.
    şu ana kadar profesyonelce söylediğinizi sandığınız yalanların
    aslında çok da matah yalanlar olmadığının farkına varacaksınız.
    kendinizi iyi bir yalancı sanıyorsanız bir hiç olduğunuzu anlayacaksınız.

    erkek: evli ve çapkın bir adam. şu andan sonra ona kamil diye hitap edeceğim.
    1. kadın: kamil'in çapkınlıklarından sürekli kıllanan eşi... artık, melahat diye anılacak.
    2. kadın: kamil'in uzatmalı sevgililerinden biri onun da adı burcu olsun.

    kamil, bursalı bir tekstilci...
    birçok meslektaşı gibi cuma günleri tahsilat, müşteri
    görüşmesi, toplantı vs gibi sebeplerden istanbul'a gidiyor.
    bazı haftalar eşine çok yoğunum diyor ve perşembe'den gidiyor veya
    bazı haftalar akşam iş yemeği var deyip cuma kalıyor cumartesi dönüyor.
    aslında, kamil'in yoğunluğu tamamen istanbul'daki sevgili trafiğinden kaynaklanıyor.

    yine böyle cumalardan birinde kamil, sevgili programını öğlen için yapıyor.
    malum cuma günü, bazı esnaf namaz için dükkanı bir süre kapatıyor.
    kamil içki, zina, hak yeme, iftira atma, yalan söyleme gibi minör şeyler hariç
    inançlı, içinde allah korkusu olan gerçek bir müslüman...

    burcu hanım ve kamil bey sultanahmet'deki 5 yıldızlı otellerden
    birinde buluşuyorlar.

    burcu, kamil'in kendisine verdiği melahat'den ayrılma ve zekeriyaköy'de
    bir villada oturma sözünün uzun süre askıda kalmasından dolayı çok muzdarip...
    ilişkinin başındaki neşeli hali, kendini bazen depresif bazen de saldırgan hale bırakmış.
    kamil'i sürekli iğnelemeler, ne zaman boşanma davası açıyorsun diye sormalar,
    babam ve abimler senin evli olduğunu bir öğrense ikimizi de keserler şeklinde
    aba altından sopa göstermeler başlamış.

    neyse efendim çok uzatmayalım çünkü çok bilindik bir durum.
    yedi tepeli şehirde cuma ezanı okunurken kamil ve burcu'nun halvet hali başlamış durumda.
    olay biraz sonra bitiyor.
    kamil, eşek kadar para verdik gelmişken bir de banyo yapayım hem cünup gezmek
    günahtır şeklinde duşa giriyor.

    işte o an hissikablelvuku durumunda bulunan melahat, kamil'in kendisine
    1 hafta önce hediye ettiği yeni ayfonunun rehberindeki kocişim ismini tıklıyor.
    kamil'in telefonu çalmaya başlıyor ve ekranda aşkitom yazısı görünüyor.
    o esnada kamil, burcu'ya freeshoptan aldığı givenchy parfümün kokusunu
    üzerinden çıkarmak için her yerini sabunladığı için haliyle yanıt veremiyor ama siktir et
    kim arıyorsa, çıkınca ararım diyor.
    burcu, kendisine az önce sensiz yaşayamam diyen adamın ekranında aşkitom yazısını ve
    roma'da 3 ay önce çekilmiş bir selfiede melahat'i kamil'in yanında görünce delleniyor.

    alıyor telefonu eline ve sağ elinin baş parmağını soldan sağa çekmek suretiyle çağrıyı yanıtlıyor.

    burcu: alo...
    melahat: .....
    burcu: alooooo....
    melahat: kem küm...
    burcu çakal mod on: buyrun efendim kimi aradınız?
    melahat: ben kamil beyi aramıştım yanlış mı oldu?
    (bu arada melahat son bir umut olarak telefonun ekranına bakıyor
    ve yanlış aradığını umuyor ama maalesef ortada bir yanlışlık yok)
    burcu aşifte mode on: hayır efendim kendisi şu anda banyoda çıkınca arasın mı?

    melahat yanıt vermiyor.
    eli ayağı titremeye başlıyor.
    bir çarpıntı geliyor.
    koltukta öylece kalıyor.
    kamil ile tanışma anı, nişan, düğün, çocuklar falan
    hızlıca bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyor.

    kamil banyodan çıkıyor, telefona bakıyor.
    burcu'ya kim aradı diye soruyor.
    burcu, çok pişkince melahat'in aradığını konuştuklarını
    onun banyoda olduğunu söylediğini söylüyor.
    kamil deliriyor.
    kavga ediyorlar, nasıl telefonumu açarsın diye burcu'ya bağırıp çağırıyor.
    aceleyle giyinip otel odasında burcu'yu bırakıp kendini dışarıya atıyor.

    kamil de çakal mode, yavşak mode sürekli on olduğu için yeniden belirtmeyeceğim.
    ve o efsane telefon görüşmesi başlıyor.

    kamil: aşkım beni aramışsın?
    melahat: noloyooo kamil? (bu arada ağlama sesi de var)
    kamil: ne, ne oluyor aşkım? hayrola sen ağlıyor musun annene bir şey mi oldu yoksa?
    (son cümle büyük bir panikle söyleniyor)
    melahat: anneme bir şey olduğu yok kamil...
    az önce seni aradım bir orospu açtı telefonu. sen de banyodaymışsın?
    kamil: eee ne oldu ki?
    (burada kamil dünyanın en saçma sorusuyla karşı karşıyaymış gibi bir ses tonu kullanıyor.)
    melahat: ne demek noloyooo kamil sen beni aldatıyor musun?
    o kadın kim, o orospu kim, seni mahkemede sürüm sürüm süründürürüm kamilllll...

    kamil ana haber bültenini sunan profesyonel bir anchorman edasıyla...
    ve beni derinden dumura sokan, hayatımı sorgulatan şu yanıtı veriyor.

    kamil: aşkım sen ne diyorsun yahu?
    biliyorsun ki cuma müşteriler namazda diye bir boşluk oluyor.
    biz de arkadaşlarla saunaya gidelim dedik.
    deniz otobüsünde ters uyumuşum boynum öyle tutuldu ki anlatamam.
    saunaya geldik ben de girerken sen, müşteriler vs arar diye telefonumu
    resepsiyondaki kıza verdim. arayan olursa lütfen not alın dedim.
    o da senin aradığını söyledi.

    melahat: nası yani kamil yaa?

    kamil: aşkım ya harbiden şoktayım şu an.
    elim ayağım titriyor melahat...
    ben bunu hak etmek için ne yaptım melahat?
    sen neyi ima ediyorsun melahat?
    sakın benimle konuşma melahat...
    annene, babana da bu yaptığını anlatacağım melahat...
    kapıyorum telefonu, sakın beni arama melahat...
    yazıklar olsun sana melahat...

    melahat, kendini çok kötü hisseder.
    aslında kamil'i tanımaktadır.
    ayak üzerinde 40 yalan atmayı becerebildiğinin de farkındadır.
    ama emin olamamaktadır.

    melahat, yatak odasından salona doğru yürür.
    koridorda, çocuk odasında kamil'in kendisiyle, çocuklarıyla çektirdiği
    mutlu fotoğraflara bakar.

    deri koltuklu 55 m2'lik salonuna girer.
    yemek masası üzerinde 5 serisi bmw'nin anahtarları,
    cüzdanı içinde 3-4 büyük bankadan alınmış platinium kartlar,
    geçen sene milano'dan aldığı dior elbise üzerindeyken aynada kendini görür.
    hafif kilo mu almıştır ne?

    özel okulda okuyan çocukları,
    okul aile birliğinde lüks davetlere, toplantılara gittiği kadınlar...
    kızının sınıf arkadaşı mert'in annesi şule'nin hikayesi...
    kocası aldattı diye boşandılar.
    sonra adam hemen evlendi, hatta 1 yıla kalmadan bir de çocuk yaptı.
    artık mert'i sadece bayramlarda arıyor o da aklına eserse.
    şule'nin mert'i özel okulda okutmaya gücü yetmedi, devlet okuluna yazdırdı.
    artık günlere de gelemiyor.

    arada bir kamil ile kendi annesi babasının evine gitmeleri geldi aklına...
    kamil babasıyla mangal yapıyor, şakalaşıyor, tavla oynuyor, futbol konuşuyorlar,
    aslan damat muhabbetleri falan..
    hafif gülümsüyor melahat.
    kamil'in portresine bakıyor.
    kızarıyor, utanıyor söylediği şeylerden.
    akşama ne yemek yaptırsam?
    kendimi nasıl affettirsem?
    nasıl da kezban bir kadın profili çizdim allah beni kahretsin...
    o sürüm sürüm süründürürüm lafını hiç söylemesedin ya salak melahat...
    onu nasıl karşılasam yoksa ali ve elif'i mi çağırsam,
    kamil onları sever diye düşünüyor.
    evet evet öyle yapayım.

    sonra yeniden ayfonu eline alıyor, rehbere giriyor.
    kocişim isminin üzerine gelip canım kocişim diye düzeltiyor.
hesabın var mı? giriş yap