• en guzel hitap seklidir.

    (bkz: naber genc)
  • sümer dilinde "gen(an)" fili "küçük ol(mak), genç ol(mak)" anlamına gelirdi.

    http://psd.museum.upenn.edu/epsd/epsd/e1419.html

    belki alakası vardır...
  • ruhu buruşmamış..
  • umutları ve hayalleri ile bir geleceğin varlığına olan inancını sürdürebilendir.
  • hayattaki hayal kirikliklarini en yoğun yaşayandir. metrekareye 20lt hayal kirikliği düşer bu dönemde. daha sonra onlarla yaşamayi öğrenirsin ve artik gencliğin tadini cikartirim dersin, bu kez de genclik gitmiştir. yok yani etrafidakilerden biliyorum ben, yoksa haala boğuşuyorum hayal kirikliklariyla.
  • dokuzuncu nesil çaylak.
  • (bkz: darahini)
    (bkz: darayeni)
  • 15 - 25 yaşları arasında, kot pantolon altına converse ayakkabı giyen insan.
  • kaliteli röportajları ile ben buradayım diyen dergi. nazan bekiroğlu, iskender pala ile yapılan röportajlar aklımda kalanlar... son sayısında murat çelik ve mustafa armağan ile yapılan röportaj da güzeldi. kaliteli isimlerin dergiye röportaj vermesi derginin çizgisinin doğruluğunu ve kaliteli oluşunu gösterir. işte bu ay ki editör yazısı: (beyni yıkanıp tertemiz olmuş dinciler okusun, kirli beyinlere hitap etmeyebilir tabi.. o açıdan yani... not şeyi bu.. haşiye gibin)

    "...yer istanbul. kalabalık bir semt çarşısı. çarşının işlek bir köşesinde bedava kitap dağıtan bir stant. dağıtılan kitap âlemlere rahmet efendimizle alakalı. standın başındaki vazifeli ilgililere elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyor. bir ara oradan geçen bir bayan soruyor: “ne yapıyorsunuz burada?” vazifeli cevap veriyor: “peygamber efendimizle ilgili bir kitap dağıtıyoruz.” kadın stanttaki kitaplara bakarak dudak büküyor: “ha şu çok evlenen adam mı?” o anda bir yerlere bir ateş düşüyor. bu ateşin bir kısmının stantta duran o vazifelinin yüreğine düştüğünü tahmin edebiliriz, çünkü neresinden çıktığını bilemediği bir ses ve acı bir tebessümle kadına o anda şunu söylüyor: “hanımefendi müsaadeniz olursa şu çok evlenen adamı birazcık anlatmak isterim size.” kadın razı oluyor ve yarım saat kadar dinliyor stanttaki o vazifeliyi. yarım saat sonra ayrılırken stanttaki ziyaretçi defterine şunları yazıyor: “ya rasulallah, keşke senin zamanında yaşasaydım da seninle evlenmek için can atan o hanımlardan birisi de ben olsaydım…”
    ne anlattı acaba o vazifeli? ne anlattı ki o ters bakışın sahibi kalbi aldı bir seven kalbine çevirebildi kısa bir zaman içerisinde? bence ne anlattığı çok önemli değil. önemli olan nasıl bir kalple anlattığıydı o arkadaşın. peygamber efendimizi kalbinde nasıl yaşadığı, nasıl temsil ettiği ve o’ndan bahsederken ne hissettiğiydi. kalbini o’nun sevgisi ile diriltmiş birisinin söylediği her söz kalbinden çıkar tabii ki. çıkar ve muhatabının da kalbini alır kendisi gibi yapar. genç böyle bir kalbin sahibi olmak istiyor işte. dirilmiş, dirildiği için de diriltmek için yerinde duramayan bir kalbe sahip olmak… genç, kalbinin davasını güdüyor ve şuna inanıyor: kalbimizle yaşamadığımız, tatmadığımız, hissetmediğimiz hiçbir şeyin semeresini göremeyeceğiz. kalbimizden çıkmayan hiçbir şey bize yaramayacak. ancak kalbimizle can bulacağız ve ancak kalbimizle can vereceğiz. kalbimizin derdi, derdimizin kalbinde bizim.

    ***

    mayıs ayımız ne kadar dolu geçti, bir bilseniz? tam üç tane şölen yaptık; ankara, adana ve batman’da. kütahya’ya gittik, ilim yayma cemiyeti ile ortak 11 program düzenledik. sonra genç gönüllülerle gaziantep ve şanlıurfa gezilerimiz oldu. ankara’da kevser derneği’nin, istanbul’da artvinliler vakfı’nın misafiri olduk. nihayet halil ibrahim buluşmaları’na katıldık, onlarca sivil toplum örgütü ile beraber şanlıurfa’da stant açtık. dolu dolu programlardı hepsi. hepsi çok güzeldi ama bir tanesi var ki özel zikre değer. batman’daki genç kızlar şöleni hem batman için ayrı bir güzellik oldu hem de bizim için… mehlika zeynep kardeşimiz başta olmak üzere tüm batman genç gönüllülerine teşekkür ediyoruz.
    gelecek sayıda buluşma ümidiyle allah’a emanet olunuz."
  • kökeni tartışmalıdır. pek çok etimolojik kaynakta, farsça "hazine" anlamına gelen "kenc"den transfer olduğu yazılmıştır. gençlik, insanın hayatının en kıymetli dönemi olduğundan; ayrıca gençlerin de -özellikle eskilerin savaş zamanlarında- toplumun en değerli kesimi olduğundan bu yorum mantıklı görünüyor.

    kubbealtı lugatı'nda ise, eski türkçe "kenç: küçük çocuk"tan geldiği yazılı. eski türkiye türkçesi'ndeki k-g değişimi, çok yaygın bir ses olayı olduğundan, bu yorum da göz ardı edilemeyecek bir ihtimal.
hesabın var mı? giriş yap