• dindar nesil olma sorumluluğunu sadece fakir gençlere yüklemesi yüzünden.

    bakıyoruz akp çocukları devletten ihale alıp köşeyi dönen, ferrari ile makas atan, dar paça pantolonla kadınlarla her samimiyeti kuran kişiler. fakir gençler ise atama umuduyla yıllarca beklesin, şükretsin, ses çıkartmasın, yurtdışında sümüklü çocukların cep harçlığıyla alabildiği ps5 için banka kredisi çeksin. yoksul sahabelerin sabrını anlatan ibretlik hadisleri dinlesin.

    gençler bunları görüyor. eskiden insanlarda utanma olurdu. hali vakti yerinde olanlar bile yediğini içtiğini, aldığını milletin gözüne sokmazdı. bu yiyici tayfa öyle utanmaz ki hak etmeden elde ettiği zenginliği herkesin gözüne sokup kendini göstermek istiyor.

    gençlik=umut
    umut yoksa gençler de yok.
  • elif can yetim.

    (bkz: elif can yetim)
  • 1998 yılında oy kullanmaya başladım. o zamana kadar tüm gençlik okuyarak iyi bir yere gelebileceğini, ailesinin sağladığından daha iyi bir geleceğe kavuşabileceğini düşünüyordu. çünkü biz ailemizde okuyan büyüklerin iyi yerde olduğunu görüyorduk. mühendis amca, öğretmen teyze, doktor dayı, memur hala vardı önümüzde ve onlar anne babasından daha iyi koşullarda yaşıyorlardı.

    2002'de oy kullandığım ikinci seçimlerden sonra bunlar geldi.

    önce muhtar tapusu bilmem ne tapusu diyerek hazine arsalarına konan tiplere resmi tapu verdiler. köyden şehre göçen kurnaz ama cahil tipler müteahhitler aracılığıyla zengin edildi. bir kısmı da müteahhit oldu. bir şekilde zorla engellenen toprak ağaları tekrar hortladı.

    o döneme kadar, yani kendinden önceki iktidarlar/koalisyonlar döneminde götünü yırtıp okuyan ve eğitimi sayesinde ileri bir yere gelen bizleri göstererek "siz de okuyun herkes eşit olsun diye imkanları genişlettik" diyerek mahalle arasına apartman dairesine lise ve üniversiteler açıldı.

    şimdiki neslin önünde ise

    - bir kısmı götünü yırtıp okumuş ama bir şekilde aşağı çekilmiş çok kazanabilmek için çok çalışan, devletin tüm yükünü üstüne yığdığı, vergi ile beli bükülmüş,

    - diğer kısmı da yalakalık ile fırsatçılık ile para kazanmış ama hep birilerine hatır ya da nakit borçlanmış lüks içinde yaşayan ve devleti sözde çok ama icraatte hiç umursamayan,

    örnekler var.

    ikinci grup kast sistemi gibi geldikleri yeri çocuklarına devredecek ancak ilk gruptakiler artık sıkıldı. dolayısı ile onların artık seçme yaşına gelen çocukları da sıkıldı.

    ben şahsen sıkıldım. it gibi beynimi sikertip çalışarak çocuğumu özel okula gönderebilmek için ayda asgari ücretten fazla okul ücreti ödüyorum. ne bir hobi ne bir lüks ne de rahatlatacak bir aktivite sahibi olamıyorum. ben devlet okulunda okuduğum dönemde özel okul çok lükstü. hani babası bir şirket sahibi ya da yüksek rütbeli bir subay bir devlet dairesinde en üst düzey memur ya da çok büyük özel bir şirkette en üst seviyeden müdürse giderdi özel okula. karı koca öğretmen olanların aklının ucundan bile o paraları harcamak geçmezdi.

    şimdi karı koca memur olan bir aile, devlet okullarındaki eğitim kalitesi bozulduğu için özel okula gönderebilmek için hayatlarından vazgeçiyorlar.

    doğal olarak nefret doğuyor.

    benim dedem çiftçiydi, babam astsubay, ben de mühendis oldum.

    dedem babama "ben çiftçiyim seni astsubay yapabildim sen de evlatlarını senden iyi yere getireceksin" demiş

    babam da bana "ben askerdim, seni mühendis yaptım sen de evlatlarını senden iyi yere getireceksin" dedi

    şimdi bir yavrum var, hedef büyüdü ancak ben de onu benden daha iyi bir yere getirmek için uğraşıyorum ama ben uğraştıkça bir şekilde "höst, dur bakayım, senin evladın yukarı çıkamaz aşağıdakilerin yanına insin" diyorlar.

    önümde 10 yaşındaki yavrumun geleceği için iki seçenek var.

    - ya dişimi tırnağıma takıp okutarak iyi bir yere gelmesi için elimden geleni yapacağım
    - ya da dişimi tırnağıma takıp her şeyimle gayrimenkule yatırım yapıp onun satıp rahat yaşayabileceği bir gelecek kuracağım

    ikinci seçeneğin sonu büyük ihtimalle belli, zengin eş arayan şerefsiz birinin elinde götümü yırtıp yaptığım mülklerin piç edilmesi,

    ilk seçenek babamın mirası ve doğru olan ve ben bunun için uğraşıyorum ancak bir şekilde benim ve yavrumun hayallerini umutlarını yıkacaklar diye endişeliyim.

    ancak bunu sağlayabilmem için bu hükumetin değişmesi ve gelişime açık bir hükumetin kurulması.

    bu görüş muhafazakar partilerin özüne ters. adı üstünde "muhafazakar" mevcut durumu korumak ve geçmişe bağlı kalan hükumet.

    benim aradığım geleceğe umutla bakmamı sağlayabilecek bir devlet yapısına dönülmesi.

    ben yanlış yapmadığım halde geldiğim noktadan geri düşüyorsam hata bende değildir. hani ben okumayıp itlik piçlik peşinde koşmuş olsam derdim ki babamın düsturuna uymadım ondan bana müstahak ama ben uydum diyebildiğim için akp'nin beni aşağı çektiğini hissedebiliyorum.

    dolayısı ile benim çocuklarım da benim gibi durumda olan ailelerin çocukları da bu şekilde büyüyor. ne yaparsa yapsın "hatırlı" bir orospu çocuğunun önüne geçtiğini gördüğü anda nefreti daha da büyüyecek.

    bu ana sebep.

    daha basit bir sebebi daha var.

    bu nesil tüketim nesi olarak büyüdü. her şeyin yenisini iyisini istiyerek görerek büyüdü. artık akp yenilik sunmuyor. yenilik diye kaktırmaya çalıştıkları her şeyin boş olduğunu bir noktada görebiliyorlar. dolayısı ile artık bitti. hedefleri 2023'tü ulaşacak ve gidecekleri ortada. daha fazla boka sarmadan geldikleri gibi seçimle gitsinler, tek dileğimiz bu.
  • alnımın teriyle okudum. 2 üniversite bitirdim, yüksek mühendis oldum. ama aldıkları kararlar ve çıkardıkları yasalarla, emeğime tecavüz ettiler.

    kendi çocuklarının refahı ve istikbali için benim gibi on binlerce kişinin emeğinin ırzına geçtiler. yeterli mi ?

    fetö'nün çocukları üstün ırk muamelesi görürken, ben piç muamelesi gördüm eğitim hayatım boyunca.

    kendimi bu ülkede "istenmeyen unsur" gibi hissetmemin, kimsesiz ya da 2.sınıf vatandaş hissetmemin sorumlusu cehape mi ? tabi de nefret edicem lan akp'den.

    eskiden fetöcü olmadığım için emeğimin karşılığını alamadım. şimdi de akp'li olmadığım ve akp'li akrabam olmadığı için alamıyorum. kökten atatürkçü bir genç olmanın bedelini güzel ödettiler bana.

    sadece kendimle alakalı değil. ben bu ülkedeki haksızlıklara, hukuksuzluklara tahammül edemiyorum artık.

    niye aydınlatılmıyor rabia naz cinayeti ? kızı öldürülen bir baba neden "akli dengesi yerinde olmadığı" gerekçesiyle pasifize edilmeye çalışılıyor ?

    neyse. nefretimin tüm sebeplerini açıklayan 350 sayfalık bildirge yazarım burda istesem. ama ne farkeder ? ne yazarsam yazayım, bankamatik komandoları gelip "fedoncu seni" diyecek. kendimi yoramam bunun için. tüm hırsımı ve enerjimi, olası ilk seçime saklıyorum. reisimizin dediği gibi kapı kapı dolaşacağım. hem de elimde belgeler ve haber küpürleri olan kalın bir klasör ile.
  • akp'yi başımıza getiren jenerasyonun kendileri bizler yaşındayken yapabildiklerini bizim elimizden aldıkları için. zaten çağın gereği olan yenilikleri sanki kendileri yapmış gibi yalan yanlış söylemlerle bizi aptal yerine koymaya çalıştıkları için.

    tarihsel sürecin gerekliliklerini, akp gelişimi lanse etmekten vazgeçin, ülkeler arası kıyaslayın. olaya sadece herkesin elinde akıllı telefon, hastanede randevu sistemi, olmayan tüp kuyrukları gözüyle bakmayın. dile kolay 20 senedir bu adamlar başta, tabi ki bu gelişmeler olacaktı. kim başta olursa olsun o akıllı telefonlar elimizde olacaktı ve onlardan hastane randevusu alabilecektik.

    akp'yi başımıza kakalayan jenerasyondaki bir türk gencinin 20 yaşındaki özgürlükleri ile 20 yaşındaki bir ingiliz gencinin özgürlükleri eşdeğerdi. hatta daha öncesinde türk kadının değeri avrupadaki herhangi bir kadından kat be kat üstteydi. şimdi, çocuk gelin, kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler... ve bunlara üç maymunu oynayan hükümet.

    sonra bizler de büyüdük, değiştirmeye çalıştık. gezi yaptık doğayı korumak istedik, yürüyüşler yaptık kadını korumak istedik, üniversitede iyi bir eğitim alıp vatana millete yararlı mesleklerimiz olsun istedik. gezide polis şiddeti, yürüşlerde yine şiddet ve hiçbir şeyi değiştiremememiz, köşe başına üniversite ile berbat bir eğitim, kocaman bir işsizlik sorunu... kimimiz yurtdışına kaçtı, kimimiz kaçma derdinde. tıpkı 2.dünya savaşı sonrası avrupa'dan parlak beyinleri aldığımız gibi şimdi de avrupa parlak beyinleri çalıyor. bunların hepsi 2001 yılında oy kullanma yetkisine sahip olan her türk vatandaşının suçu.

    ben genç bir türk kadını olarak ben nasıl nefret etmeyeyim?

    edit: kimi yazarlardan tepki alıyorum "bu kadar gelişmeyi hiçe sayıp nankörlük ettiğim"e dair. eskilerin durumlarını bilmediğimi, sağ-sol çatışmasıyla kardeşin kardeşe düşman olduğunu söylüyorlar. entry'i hiç anlamamışlar. o dönemlerde de belki darbeler, hayat zorlukları vs vardı ancak demek istediğim şey aynı zamanda avrupa'da da her yeri kan gölüne döndüren bir 2. dünya savaşı vardı. insanlar ırkları, dini inançları için katlediliyorlardı. o tarihi dönem, tüm dünyada. hayat şartları globalde iyileşti. sosyal medyanın etkisi deyin, teknolojinin deyin her ne ise. 2020 yılında eğer 1990'ların hayat zorluklarını yaşamıyorsak bu hükümetin başarısı değil, globalleşmenin başarısıdır. hükümetlerin başarısını, o hükümet başa geçmeden önce ülkenin globaldeki durumuyla şimdiki durumuyla karşılaştırarak yapabilirsiniz.

    1950'lerde çalışacak iş gücü bulamayan, savaşta her şeyini kaybetmiş almanya, çaresizlikle türkiye'den işçi göçü rica ediyor durumdayken bugün alelade bir alman memurun bile ailesini alıp bodrum'da finansal hiçbir endişe duymadan tatil yapabiliyor olması fakat bizim halkımızın buna maddi olarak gücünün yetmemesi sizin ağrınıza gitmiyor olabilir ama benim gidiyor.
  • genç olmaları.

    önlerinde yapacak bir sürü şey var. iş bulmak, evlenmek, belli bir standartta yaşamak vs. bunlar için para lazım. öngörülebilir, istikrarlı bir çalışma ortamı lazım. kazandığınız paranın alım gücü olması lazım. medeni bir yaşam alanı lazım. temel hak ve özgürlüklerin kayıtsız şartsız teminat altında olduğu, özgür düşüncenin kısıtlanmadığı bir atmosfer lazım. kendine yatırım yapanın,liyakat sahibi olanın enayi gibi hissetmemesi lazım.

    okuduğunuz her cümlede akp’den biraz daha uzaklaştınız değil mi?

    hayatı boyunca gün görmemiş, zaten yukardakilerden bihaber yaşamış eğitimsiz ve yoksul bir yaşlı için sadece yol, köprü ve hastane çok şey ifade edebilir ama gençlerin çıtası yüksek olmak zorunda. çünkü zamanın ruhu bunu gerektiriyor.

    akp’nin ve erdoğan’nın işi çok ama çok zor.
  • bunlar geldiğinde 10 yaşındaydım şimdi 28. ilk 10-12 sene global parasal genişleme politikası sayesinde ekonomik refah hissedildiğinden manevi ve tarihi, doğal kayıplara kimse odaklanmadı. bu parasal genişleme sonucu alınan kredileri veya yabancı para girişleri sonucu gerçekleşen yatırımları, vergileri hep sikik sokuk aidatı 1000 tl olan projelere, orman ve doğal güzellik tahribatlarına, yandaş otellere, şehir dokusunun içine sıçan ve 3-4 katlı apartmaların hemen yanına dikilen ucube gökdelenlere, inşaatlara, avmlere ve sikik vakıflarına ve birazını ulaşım hizmeti ve sağlık altyapı iyileştirmesi için( bi zahmet aq)harcadılar. ama dediğim gibi herkes kredileriyle, kazançlarıyla kendilerine araba, ev, bilgisayar, ayfon alabildiği için, avemeler ağzına kadar dolduğu, enflasyoneee normal olduğu için verdiler de oyları verdiler. bunda o dönem bu insanların biraz siyasal islamcıların acitasyon oyunlarına gelmelerinin ve pembe götlü olmalarının da etkisi vardı tabi. bu sırada aynı zamanda verdikleri boktan siyasal islam imajıyla ve neoosmanlıcılık şizofrenisiyle dış politikada inanılmaz itici hale geldiler. insana ve tüm canlılara eşit saygısı olan, din-mezhep sorunlarını çözmüş, akıl-zeka ve teknoloji ile çalışan medeniyetlerden uzaklaşarak yerlere sıçan ve elleriyle yemek yiyen, şeriatçı medeniyetsizlere yakınlaşmayı tercih ettik. ne kültürel etkinlik kaldı doğru düzgün ne de dünyaca ünlü gruplar artık konser vermeyi tercih ediyor. çünkü artık kendimizi kapadık. ama dışa hala bir o kadar da bağımlıyız. geldiğimiz son noktada diğer ülkelerden(özellikle ab, ingiltere ve isviçre) bizim ülkemize gelen yaşıtımız gençler bizim ülkemizde kral-kraliçe gibi yaşarken üzerine ev bile alırken biz kendi ülkemizde de onların ülkesinde de bok gibi yaşıyoruz. kendi ülkemde kendi paramla kredi ile bile ev alamıyorum ki gelirim kalburüstü denilebilir. 1 haftalık avrupa tatiline gitsem param bok gibi değersiz olduğundan yarım maaş bırakıyorum, çeşmeye gitsem de esnaf geçirmesinden yarım maaş bırakıyorum aq. hadi lüksleri geçtim sebze pahalı lan sebze! içinde et ve kimyasal olmayan alışverişte 70 tl bıraktım aq. emeklilik umudu desen yok, gelecek desen yok. birazcık kuzeybatımda veletlerin tek derdi bisikletimi bugün nerede sürsem iken biz dışarı çıkınca ölmesek bari aq derdindeyiz. inşallah sayımız bunların tabanından fazlalaşmıştır da giderler artık ama hiç zannetmiyorum. malum bunlar ürüyor da çok. hayırlısı.
  • 21 yaşında artık canına tak etmiş bir genç olarak yazıyorum bunları.

    yaşıtım bir genç avrupa'da amerika'da yazın çalıştığı 1 aylık parayla bilgisayarını telefonunu alabiliyorken, ben giriş seviye bir laptop için aylardır bursumdan kesip para biriktiriyorum.

    internette tanışıp konuştuğum yabancı yaşıtlarım onlarca ülke gezmişken, benim yurtiçinde gezdiğim il sayısı 7-8 tane.

    bu bahsettiğim kişiler benim yurdumda en kaliteli tatili yaparken benim bodrum'a çeşme'ye gitmişliğim yok.

    hiçbir hobimiz olmasın, evde oturup az biraz kültürlenelim desek 50 sayfalık kitap bile 20-30 lira.

    internetten bir şeyler izleyelim desen 16 megabit internet 80-90 lira

    amerika'da 16 yaşında liseli arabasıyla okula giderken, burada bir genç en fazla sahibinden'de zevkine araba bakabiliyor

    ben kendimi bildim bileli aynı suratları, aynı insanları, aynı yalanları duyuyorum ve görüyorum. bu anlattıklarım yabancı biri için lüks olmayan şeyler. işin bir de zorunlu ihtiyaçlar kısmına girersek zaten bitmişiz.gençler bıktı. gençler bu düzeni bitirecek.

    belki yarın belki yarından da yakın
  • akp adlı partinin çok da umrunda olduğunu düşünmediğim olay, dertleri günü kurtarmak bizden sonra kıyamet modunda olduğundan bu sorunları göstermelik bile olsa çözmeye çalışmayacaklar.
  • akpnin kendisi.

    bir insan bütün bu olanlara rağmen hala akpyi seviyorsa bu patolojik bir olgudur. namuslu, ahlaklı, dürüst, normal bir insan bu 18 yıllık yıkımdan sonra hala daha akpyi sevmez, sevemez.
hesabın var mı? giriş yap