• amerikan çomarını dünya'ya en iyi anlatan insandı. daha iyisi gelmeyecek.
  • “i’m a modern man, a man for the millennium. digital and smoke free. a diversified multi-cultural, post-modern deconstruction that is anatomically and ecologically incorrect. i’ve been up linked and downloaded, i’ve been inputted and outsourced, i know the upside of downsizing, i know the downside of upgrading. i’m a high-tech low-life. a cutting edge, state-of-the-art bi-coastal multi-tasker and i can give you a gigabyte in a nanosecond!

    i’m new wave, but i’m old school and my inner child is outward bound. i’m a hot-wired, heat seeking, warm-hearted cool customer, voice activated and bio-degradable. i interface with my database, my database is in cyberspace, so i’m interactive, i’m hyperactive and from time to time i’m radioactive.

    behind the eight ball, ahead of the curve, ridin the wave, dodgin the bullet and pushin the envelope. i’m on-point, on-task, on-message and off drugs. i’ve got no need for coke and speed. i've got no urge to binge and purge. i’m in-the-moment, on-the-edge, over-the-top and under-the-radar. a high-concept, low-profile, medium-range ballistic missionary. a street-wise smart bomb. a top-gun bottom feeder. i wear power ties, i tell power lies, i take power naps and run victory laps. i’m a totally ongoing big-foot, slam-dunk, rainmaker with a pro-active outreach. a raging workaholic. a working rageaholic. out of rehab and in denial!

    i’ve got a personal trainer, a personal shopper, a personal assistant and a personal agenda. you can’t shut me up. you can’t dumb me down because i’m tireless and i’m wireless, i’m an alpha male on beta-blockers.

    i’m a non-believer and an over-achiever, laid-back but fashion-forward. up-front, down-home, low-rent, high-maintenance. super-sized, long-lasting, high-definition, fast-acting, oven-ready and built-to-last! i’m a hands-on, foot-loose, knee-jerk head case pretty maturely post-traumatic and i’ve got a love-child that sends me hate mail.

    but, i’m feeling, i’m caring, i’m healing, i’m sharing-- a supportive, bonding, nurturing primary care-giver. my output is down, but my income is up. i took a short position on the long bond and my revenue stream has its own cash-flow. i read junk mail, i eat junk food, i buy junk bonds and i watch trash sports! i’m gender specific, capital intensive, user-friendly and lactose intolerant.

    i like rough sex. i like tough love. i use the “f” word in my emails and the software on my hard-drive is hardcore--no soft porn.

    i bought a microwave at a mini-mall; i bought a mini-van at a mega-store. i eat fast-food in the slow lane. i’m toll-free, bite-sized, ready-to-wear and i come in all sizes. a fully-equipped, factory-authorized, hospital-tested, clinically-proven, scientifically-formulated medical miracle. i’ve been pre-wash, pre-cooked, pre-heated, pre-screened, pre-approved, pre-packaged, post-dated, freeze-dried, double-wrapped, vacuum-packed and, i have an unlimited broadband capacity.

    i’m a rude dude, but i’m the real deal. lean and mean! cocked, locked and ready-to-rock. rough, tough and hard to bluff. i take it slow, i go with the flow, i ride with the tide. i’ve got glide in my stride. drivin and movin, sailin and spinin, jiving and groovin, wailin and winnin. i don’t snooze, so i don’t lose. i keep the pedal to the metal and the rubber on the road. i party hearty and lunch time is crunch time. i’m hangin in, there ain’t no doubt and i’m hangin tough, over and out!”
  • dahiyane tespitlerinden birkaçı şöyle olan aşmış kişidir:

    - "neden kürtaja karşı çıkanların hemen hemen hepsi, zaten en başta hamile bırakmak istemeyeceklerinizden oluşuyor?"

    - "uyuşturucu kartellerini idam etmek mi? onlar ölümden korkmuyorlar ki zaten. birbirlerini sokak ortasında her gün öldürüp duruyorlar. böyle yaparak uyuşturucu akışını önleyemezsiniz. yapmanız gereken, bu işten kar elde eden bankerleri idam etmeye başlamanızdır."

    - "gerçekten bir tanrı varsa, erkek olmalıdır. zira hiçbir kadın bu kadar sıçıp batıramaz."

    - "herkes neden ırak'ta kafa kesmelerin yaşandığına şaşırıp duruyor. nesiniz siz aptal falan mı? bunu öngöremediniz mi? bu yalnızca aşırı insan aktivitelerinden biri. ayrıca oklohoma'lı bir paralı askerin kafasının kesilmesi kimin umurunda ki? siktir edin onu, siktir edin. 'jack, kafanın omuzlarının üstünde durmasını mı istiyorsun? o zaman siktiğimin oklohoma'sında kalmalıydın.' oklohoma'da kafa kesmiyorlar. en azından benim bildiğim kadarıyla."

    - "benim belli prensiplerim vardır ve onların başında, hükümetin bana söylediği hiçbir şeye inanmamak gelir."

    - "'saat kaç'? gerçekten insanlar sizi bu soruyla rahatsız ediyorlar mı? 'saat kaç?' beni rahatsız ediyor. sanki resmi olarak saat tutmakla görevliymişim gibi. nereden bileyim saati, her saat farklı. çinlilerin, hintlilerin batılıların... kimse saatin kaç olduğunu bilmiyor. belki de geçen haftanın ortasındayızdır... saati yakalayamazsınız, çok hızlıdır; bir örnek vereyim: bir an geliyor, henüz burada değil, hala gelecekte, geliyor, yaklaştı, burda, aah (üzülür gibi yapar) gitti işte. şu an diye bir şey yoktur. 'saat kaç?' şimdiyi mi soruyorsun yoksa sorduğun anı mı? şimdi diye bir şey yoktur, her şey yakın gelecek veya yakın geçmiştir."

    - "bu ülkede reklamlara şöyle bir göz attığınızda, hala bu ülkede en büyük dağıtımı, üretimi ve sunumu yapılan en büyük şeyin "palavra" * olduğunu görüyorsunuz. yüksek kalite palavra. dünya kalitesinde palavra, emin olabilirsiniz. (duraksar) hastane onaylı denenmiş palavra... beni en çok şaşırtan şey, çoğu insanın palavranın kaynağı hakkındaki fikridir. sanıyorlar ki, o kaynak, siyaset, reklamcılık, ticaret, hayır, doğru değil. palavra her yerdedir. palavranın sınırı yoktur. öğretmenler palavra doludur, ebeveynler palavra doludur, din adamları palavra doludur, hukuk adamları palavra doludur. bu ülke tamamıyla palavra doludur. hatta öyle ki, bu ülke, herkesin eşit olduğuna inanan birkaç köle sahibi tarafından kurulmuştur. işte buna şok edici, kalpten götürücü * palavra denir."

    - "savaşı seviyoruz! savaş seven insanlara dönüştük. bu ülke henüz kurulalı 200 sene oldu ama 10 adet büyük savaşa sebep oldu. savaşı seviyoruz çünkü ondan başka hakkında iyi olduğumuz hiçbir şey yok. mesela, artık kaliteli arabalar üretemiyoruz; sike sürülecek *vcr * üretemiyoruz; hiç çelik endüstrisi kalmadı; gençleri eğitemiyoruz; yaşlılara sağlık hizmeti sağlayamıyoruz ama bombalarımızla ülkenizin amına koyabiliriz elbette! (alkışlar arasında son cümleyi tekrarlar.)

    - "sürekli benzerliklerimiz yerine farklılıklarımız hakkında konuşuyoruz. siyasetçiler sürekli farklılıklarımızdan bahsederek bizi birbirimizden ayırmaya çalışıyor, çünkü alt sınıfları birbiriyle çatıştırarak, üst sınıfın parayla birlikte kaçmasına çanak tutuyorlar. iyi bir yöntem ve günümüze kadar işe yaradı."

    - "herkesin kendince haklara sahip olduğuna inanması güzel bir şeydir. ama şunu unutmayın, hak dediğimiz şeyleri biz uydurduk. tıpkı bogeyman gibi. üç küçük domuzcuk, pinokyo, mother goose; bu tür boklar gibi işte. haklar kurgusaldır, hayali şeylerdir, tatlı şeylerdir, ama sadece tatlı, daha fazlası değil; tatlı ve kurgusal. haklarınızın olduğunu düşünüyorsanız, size şunu sorayım: onlar nereden geldi? evet, muhtemelen tanrıdan geldiler, tanrı bize haklar verdi diyeceksiniz. (iç çeker)ah, yine başa döndük amına koyayım. 'tanrı bahanesi': hiçbir argümana ve cevaba sahip olmayan bir adamın son sığınağıdır. 'tanrı bize verdi. tanımlayamadığımız herhangi bir şey bize mutlaka tanrıdan gelmiş olmalı.' ben inanıyorum ki, eğer haklar size tanrı tarafından gelmiş olsaydı, size her gün gıda alma hakkı ve başınızı sokacak bir yer isteme hakkı verirdi; tanrı size kol kanat gererdi, size sahip çıkardı... hadi diyelim ki bu doğru, tanrı bize bu hakları verdi. bu tanrının o hafta biraz yorgun olduğunu gösterir çünkü bazı şeyler unutmuş. mesela kölelik gibi. aklından çıkmış o kadar. hadi bize hakları o verdi diyelim, ama haklar bildirgesine göre, almanlara 29, belçikalılara 25, ingilizlere 13 ve isveçlilere sadece 6 har verilmiştir; ne sikim bir tanrı böyle bir işe kalkışır ki!"

    - "her yerde şu bir şeyi kurtaran insanlardan var. siz de tanık oluyorsunuzdur, her yerdeler. illa ki bir şeyleri kurtardıklarını söylüyorlar. 'ağaçları kurtaralım, böcekleri kurtaralım, kutup ayılarını kurtaralım', biri şu insanlara söylesin, günde 15 farklı canlı türü yok oluyor, hem de bizim etkimizin dışında. onları biz yok etmiyoruz. kendi kendilerine yok olup gidiyorlar. bırakın da huzur içinde gitsinler. doğanın işine karışmayın. gerçekten, başımıza ne geldiyse bu doğanın işine karışmamız yüzünden geldi. mesela yanardağın yanı başına köy yapıp, oturma odalarında neden lav olduğuna şaşıran pompeii'li insanlar gibi. şimdi de çıkmışlar diyorlar ki, gezegeni kurtaralım. bu siktiklerim benimle taşak mı geçiyor? biz daha kendi başımızın çaresine nasıl bakacağımızı bile bilmiyoruz ve insanlar çıkmış birkaç plastik poşetin, birkaç pet şişenin gezegeni yok edeceğini düşünüyorlar. halbuki gezegen 4.5 milyar yıl burada. biz ise 200 yüz bin yıldır varız ve sadece son 200 yıldır ağır sanayiyle uğraşıyoruz. şimdi bir düşünün, 200 bin ve 5 milyar. sizce kimin şansı daha yüksek?" ******
  • her seçim hatırladığım harikulade kişi.

    (bkz: garbage in garbage out)
  • bugün aramızdan ayrılalı tam 10 yıl olmuş çağımızın bilgesi denilecek mizahçı.

    seçime bir kaç gün kala aklıma en beğendiğim 2 sözü geldi. ışık içinde yatsın.

    "cahiller cahil yönetici seçerler."
    "kalabalık ve aptal kitlelerin gücünü asla küçümsemeyin."
  • hayatı okunması gereken biri

    new york'ta manhattan'da doğmuş ve annesi tarafından yetiştirilmiştir. daha iki aylıkken anne ve babası boşanır. annesi (babasının yanı sıra) tanıştıkları pazarlamada çalışır. annesi çalıştığı uzun saatlerde genç george yalnız bırakırlır ve kendisi de (kendi sözleriyle), çeşitli konularda düşünmek, radyo dinlemek ve bir kimliğe bürünmek için ihtiyaç duyduğu bir zaman oluşturur. carlin, konvansiyonel bir komedyen olarak çalışmaya başlar ve gece klüplerinde tv'de, kişiliğini radikal bir biçimde elden geçirdiği 1960'ların sonuna kadar bir bill cosby tarzı olarak adil bir başarı elde etmiştir. sonra daha ciddi konular ortaya atar. yaşı ilerledikçe 90'lı yılların başında radikal bir şekilde sahne şahsiyetini değiştirerek daha alaycı ve acımasız olur. genellikle komik george carlin olarak anılan bu yeni george carlin, halktan ve eleştirmenlerden zevk alan biri olur çıkar. carlin'in forte'si lenny bruce tarzı sosyal ve siyasi yorumları, insanlara karşı nihilistik gözlemler ve siyah mizahı ile boğulmuş dinle doludur düşünceleri.

    ayrıca kendisi ustaca bilgisi ve ingilizce dilinin kullanmasıyla ile tanınır. carlin'in ünlü "yedi kirli sözcüğü" komedi rutini, 1978'de abd yüksek mahkemesine giden radyo sansür davasının bir parçasıydı.
  • seçim ve kriz günlerinde en çok aklıma gelen insandır. şu günlerde de kendisinden de her yerde alıntı yapıyorum. bu arada da özet geçmek gerekirse; kendisi politikacılarda şikayet etmenin anlamsız olduğunu, onları ülkenin insanlarından geldiği ve ülkenin insanları tarafından seçildiğini belirtir. halk nasılsa ülke öyle yönetilir ve ülkenin geneli gibi politikacılar başa gelir. mevcut durumda bizim halk olarak nasıl olduğumuzu çok güzel gösteriyor. bunu hükümet ve muhalefet olarak ta ayırmamak lazım. üstadın amerika için dediği aynen ülkemiz içinde geçerli elimizdeki mal bu ortaya çıkan bu.

    gösterisindeki ilgili bölümünde altyazılı videosu varmış. buraya bırakıyorum; https://www.youtube.com/watch?v=7rgmpbny40c
  • aşmış bir standupçıdır. şu adamın gösterilerini çıkar birleşmiş milletler toplantısında göster; bir temsilci de çıkıp diyemez ki benim atama inancıma geleneklerime laf edilmedi*.
  • https://m.youtube.com/watch?v=iuhmvs6o-ro

    kefenle tayyip diye hönküren çomarlara döndüm..

    "üşüyoruz carlin reizzz"
    "public sux"

    r.i.p mother fucker!
  • hala keyifle seyrettiğim merhum büyük üstad. çok dara düştüğümde açarım, kelle ağrılarımı alır.
hesabın var mı? giriş yap