• "tanrılar kıskançtır ve şansınızın yaver gittiğini onlardan gizlemeniz gerekir"
    gibi güzel bir sözünün de yer aldığı bir dönemki yazıları yenice türkçeye çevrilmiş yazar
    (bkz: kitaplar ve sigaralar)
  • tüm kitaplarını okuyamadıysam paraya kıyamamaktan sanırım.

    tüm kötülüğü, pisliği, ezilmişliği, yoksulluğu öyle güzel anlatıyor ki insan neredeyse heveslenecek oluyor. para bulup da tüm kitaplarını toplayıp bir haftada bitirme gibi bir fikrim var.
  • eskiden yazarları ayırırken dostoyevsky ve diğerleri diye ayırırdım. fakat nineteen eighty four'un bugün baktığımızda ütopyadan ziyade bir realiteyi yansıtıyor olması (kimi ülkeler için), ya da animal farm'ın temsil ettiği karakterlerdeki başarı (sadece o döneme ait değil, bugün de geçerli olan temsili davranışlar) orwell'i dostoyevsky'nin yanına yerleştiriyor kanımca.
  • manevi babam olarak gördüğüm adamın dibi.
  • "oynadığımız oyunda kazanmak söz konusu değil. ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir..."
  • --- spoiler ---
    ...
    daha önce bu kötücül, kokuşmuş, pisliğe bulanmış dünya adına üretilen ütopyalar okumuştum... thomas more'nin "ütopya" sı, campanella'nın "güneş ülkesi" gerçekleşmesi arzu edilen bir düştü...bir karşı ütopya olan orwell'ın 1984 'ü ise kalbinizi, beyninizi ve hatta tüm ruhununuzu mengene gibi sıkan, üzerinize çöreklenip nefes alma şansı tanımayan (çevirmenin düştüğü notta belirtildiği gibi) bir karabasandı... öyleki, o' brien karakterinin her acımasızlıgında, katranın dozunu her yükseltişinde acımız arttı, düşüncelerimiz yitti..oysa biz okuyucular "karanlığın hiç olmadığı bir yerde buluşacağız" ve hep bir ağızdan 2+2=4 eder diyebileceğimiz günlerin umudunu taşımaktaydık. 1948 den bu yana geçen süre zarfında kitabın içeriğine dair hiç bir düşünce eskimedi hatta yazarın çizdiği portreye ve karanlık dünyaya eskisinden daha çok aşinayız şimdilerde. çünkü ;savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür...bu yüzdendir ki kitabın sonunda hepimizin gözlerinden cin kokulu iki damla gözyaşı süzüldü sonunda kendimize karşı zafere ulaştık. büyük biraderi çok sevdik....
    --- spoiler ---
  • "belki de insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu."
  • büyük biraderi hayatıma sokmuş olan yazar. hayvan çiftliği, aspidistra ve burma günleri'de okunabilecek diğer kitaplarıdır. tabi baş yapıt olarak 1984 başka bir yerde duracaktır.
    en güzel ters köşe yapan kitaplardan biri olarak da farklı düşüncelerle 2. kez 3. kez okunabilecek kitaplardandır.
  • orwell'i sanırım ufakken sosyalistler kovalamış. hakkında troçkist diyorlar ama neticede troçki, stalin'e düşmandı, sosyalizme değil. herifin samimiyetini sorgulatan ise 1984'te insanlığın kanını emen üç süper devletin üçünün de sosyalist olması. kitabın başlarında "hmm, adam kapitalizme de öfkeli ama sosyalizme yardırmayi tercih etmiş, bunu da böyle sevelim" diye düşünmüştüm ama sonrasında bahsi geçen devletlerden birincisi neo-bolşevik, ikincisi ingiliz sosyalisti, diğeri de bir başka sosyalizm pratiği olan 'ölüye tapıcı' çıkınca yazarın daha ziyade bir militan olduğu, "şu hayatta başımıza gelen ne kadar musibet varsa aha işte bu kızılların suçu!" demek adına yazdığı sonucuna varmıştım. sosyalizm hakkında hiçbir şey bilmeyen bir insanın bu kitap vesilesiyle azılı bir antikomünist kesilmesi, tersinden kendi hükümeti önünde kuzuya dönüvermesi çok mümkün - günümüzde olmasa bile kitabın yazıldığı tarihte. bu bağlamda orwell kapitalizmin yetiştirdiği en usta kalemşör kanımca... bağrından çıktığı kapitalizmin bokunda boncuk aramasını, onun düşmanını düşmanı bellemesini, e adam salak da olmadığına göre, başka türlü değerlendiremiyorum. insan iki kem söz de duvarın beri yanı için söyler, hadi aynı kitapta olmasın, bari başka bir kitapta (kabul hayvan çiftliği'nde biraz bu noktanın ötesine geçiyor ama o kitap bile bir kapitalizm eleştirisi olarak okunamıyor, bir çift kelimelik özet istersen akla "pis komünistler"den başka birşey gelmiyor). o anlamda ben orwell'in rte'yi değil ama alev alatlı'yı ayakta alkışlayacağını düşünenlerdenim, aynı yolun yolcusu olmaları sebebiyle.
  • --- spoiler ---

    george orwell sosyalisttir, ama sovyet politikalarına karşı olan bir sosyalisttir. hayvan çiftliği -eğer koca reis ölmese ya da snowball önderliğe devam etse- aslında sosyalizmin güzel bir örneği olabilecek bir çiftliği anlatır. fakat napoleon'un başa gelip çiftliği yavaş yavaş insanlar gibi kapitalist bir rejime sokması (zaten kitabın son cümlesi de domuz ve insanların suratının ayrım yapılamayacak hale geldiğini söyler) bir sosyalizm eleştiri değil, tek adamlık yani diktatörlük eleştirisidir. hayvan çiftliği veya 1984'ü son iki yıl içinde okumuş birisi napoleon veya büyük birader gibi diktatörlüğü simgeleyen karakterlerin recep tayyip erdoğan'ın edebi bir yansıması olduğunu hayretle idrak edecektir.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap