• george orwell "çin" modeli distopyaya ilerleyeceğimizi öngörmüştür, aldous huxley ise "abd" modeli distopyaya.

    orwell, rejimin insanları susturmaya çalışacağını düşünmüştür, aldous huxley ise zaten kimse konuşmayacağı için susturmaya gerek kalmayacağını.

    orwell, sistemin bizi silah zoruyla kölesi edeceğine inanmıştır, huxley ise bizim kendi isteğimizle koşarak sistemin kölesi olmaya gideceğimizi.

    orwell'in dünyasında insanoğlu cezalandırılarak kontrol altında tutulur, huxley'inkinde ödüllendirilerek.

    orwell'in geleceğinde depresyona itiliriz, huxley'inkinde hedonizme.

    orwell'in distopyasında etraf karanlık olduğu için göremeyiz, huxley'inkinde ise çok fazla ışık olduğu için.
  • kanım şudur: orwell uyuşturucuyu huxley'e nazaran çok küçümsemiştir. benim ileri bilim kurgu tasfirim de insanların otlaşmasının, hizaya sokulmasının diskotopyasının vazgeçilmez unsuru uyuşturucudur ya da somadır(soma daha güzel tasfir edilemez).

    anlaşılan huxley 1 0 önde başlamıştır.
  • orwell açık bir enternasyonalist ve troçkisttir. bu bağlamdan bakınca o geniş gönlüyle huxley'e kibar bir bacak arası sallamıştır ki bu da rahatlıkla 3lük sayılabilir. bir anda skor 3 1 olmuştur. artık huxley düşünsün.
  • orwell'in geleceğinde egemen sınıf insanları yoksun bırakarak yönetir, huxley'inkinde tükettirerek.
  • soldan bakmaya kendini kaptırmış orwell kapitalizmi küçümsemiştir. kurduğu gelecek ya da çiftlik troçki vs stalin eksenlidir. kapitalizm ise silindir şapkalı adamların ya da çiftlik sahiplerinin gücünü koruma çabasıdır.

    huxley ise kapitalizmi daha hakkıyla incelemiş tüketimin gücünü kavramış, insanları tükettirebildiği müddetçe yaşatmıştır. günümüzce geçerliliği daha yüksektir, yani huxley zamanla kıymetlenmiş bir şaraptır.

    ve orwell kendi kalesine bir tane sallar hemen akabinden huxley çatala topu çatala asar ve durum 3-3 eşitlenir.
  • bu karşılaştırmanın alt metni nineteen eighty-four vs brave new world olarak kabul edilirse, temel karşılaştırma iki kitaptaki karakterlerin kendi ifadeleriyle ortaya çıkmaktadır. kaldı ki bu da "freedom vs happiness" olarak izah edilebilir.

    o'brien, winston sorgulamasında ona durumu açıklar. "that the choice for mankind lay between freedom and happiness, and that, for the great bulk of mankind, happiness was better." ancak winston özgürlüğünü aramaktaydı, hem de insanların durumlarının iyi olduğuna inandırıldığı bir ortam içinde!

    bernard ise insanların mutluluktan zil zurna sarhoş olduğu ya da edildiği bir dünyada yine aynı arayış içindedir. "what would it be like if i could, if i were free--not enslaved by my conditioning." diye kafa yormaktadır olan bitene.

    ayrıca her ne kadar ana temalar yanında detay olarak kalsa da kör göze parmak sokacak şekilde bir durum iki kitapta da mevcuttur. winston sorgusu sırasında fare korkusuna dayanamaz ve işkenceden kaçmak için bana değil julia'ya yapın diye kendini yırtıp topu karşı tarafa attığı gibi, izlanda'ya sürgüne gideceğini öğrenen bernard da aynı şekilde dellenip beni göndermeyin helmholtz ve john the savage gitsin diye mızmızlanmaktadır. *
  • ilki (bkz: #14180232) cevresinde solcu, komünist kim varsa majestelerinin gizli servisine jurnallemis antikomünizmin edebi yüzüdür, digeri edebiyatci kimliginin disina cikmamistir.
  • huxley enteojenik aromalarla flort ederek zihin ve bilinc genisletme calismalarinin ilk adimlarini atmistir, ortaya flower power ve summer of love gibi urunler cikmistir.

    orwell ise bbg gibi bir canavar yaratmistir.
  • distopya mevzuunda paradigmanın pirleri olarak gösterilen bu iki adam esasında birbirinden son derece farklıydı. yaygın ve ortak kanının aksine bu adamlar aynı neticeye dair kehanette bulunmadılar:

    - orwell biz insanların dışardan empoze edilmiş bir baskı/zulüm (aygıtı) tarafından hükümran altına alınacağı endişesini taşırken; huxleyin görüş açısına göre insanların otonomilerinden, olgunluğundan ve tarihlerinden yoksun bırakılması için ille de big brother'e lüzum yoktu. o insanların zülme ya da baskıya neşideler düzeceğinden, düşünme kapasitelerini dümura uğratan teknolojilere tapınmaya başlayacağından bahsediyordu.

    - orwell'in korktuğu kitapların yasaklanması (kitap okumanın yasak edilmesi) iken huxley, kimsenin kitap okumak istememesi yüzünden kitap okumaya ilişkin yasak getirilmesine gerek duyulmamasından ürküyordu.

    - orwell bizi bilgiden/enformasyondan yoksun bırakacak olanlardan kaygı duyarken; huxley, aşırı enformasyon bombardımanı yapıp bizleri pasifliğe ya da egoizm burgacına savuracak olanlardan endişeliydi.

    - orwell hakikatin bizden gizleneceğinden korkarken; huxley, irtibatsızlık deryasında hakikatin boğulacağından ürküyordu.

    - orwell esir bir kültüre mahpus olacağımıza yönelik endişeler taşırken; huxley, ıvır zıvır kültürün sarmalından kendimizi kurtaramayacağımızdan kaygılı idi.

    kısacası, orwell acısını ve eziyetini dışardan dayatarak nefretimizi celbeden şeyin bizi yok edeceği korkusunu taşırken; huxley, bize eziyet veren şeyden zevk alacağımızdan ona tapınacağımızdan endişeliydi.
hesabın var mı? giriş yap