• germinal, zolanin pek de sosyalist olmadigi ortalarda bir yerlerde dusuncelere daldigi bi donemin urunudur, hatta sayi vermek gerekirse soldan saga ayaktaki 13. kitabidir. germinal kirmizi ve siyah renklerin hakim oldugu, amiyane tabir ve anlatimlara donemin ahlaki yaptirimlari sallanmadan yer verilen dogalci, gercekci sifatlariyla anilmis bir romandir. buna ragmen yine denebilir ki germinal sembolist bir romandir. kitabin isminin de hafiften suflesini yaptigi uzere bir hareketlenmenin, bir olusun izahi mavzu bahis olan olcekten daha buyuk bir capta irdelenmekte, kisiler ve yerler, tasvirler ve portreler reel kavram ve dusunurlerin gercekligine denk gelebilmektedir.

    romanimizin kahramani ettienne zolanin "evrimsel bilimsel" metodu cercevesinde yedi kusak seceresi cikarilmis, onu arkasi sobe saklanmayan ebe bir karakterdir. neyi neden yapacagi neden yapmayacagi bilimsel olarak izah edilmeye acik, deneylerle ispati zolaya gore mumkun deterministik bir yapida seyreder.

    romandaki kisilestirmeler ve dahi kisiler ampirik ruha kurban zolanin objektiflik kriterleri icinde kuru kuruya slogan iceriginden siyrilip, isci ve isverenin insaniyeti goz onunde bulundurularak incelendiginden olsa gerek roman klasik sifatini kazanmis, derslerde okutulur olmustur.

    misal:isciler canlarini hice sayarak, okuzcesine payanda, destek cakmadan galerilere dalmakta, baslarina gelecek her turlu belaya, buyuk capli perisanliga kapi aralayabilecek kadar aymazliklara girisebilmekteyken, isci lideri konumunda olan kisi kendisinin ne dedigini bilmemekte, duygulara hitap eden soylemlerden otesini akil edememkte, bunu kaba guc ile bastirmaya calismakta, en basit cekirdek dusuncesine bile kari kiz husumetlerini karistirabilecek kadar iki basli bir cikista bulunmaktadir.

    romanda acikca gorulebilir ki isciler gul kokulu, alin terleri demirleri eriten cay icen gardas, yoldas diyalektinden uzak insan gibi insan olmak sifatini haiz kisilerdir. aslinda denebilir ki germinal lumpen proleter in, ilkesiz baskaldirinin, proaktif yikimin, herkesi esir almis kucuk hesaplarin romanidir.
  • her biri üzerinde detaylıca düşünülmüş, olay örgüsünde mutlaka bir yeri olan, verilmek istenen mesaj için mükemmele yakın örnek oluşturan karakterlere sahip emile zola romanı. determinizm etkileri de çoğu karakterlerde görülmektedir;
    étienne lantier:

    sonradan, “şehir”den gelmiş, şans sonucu madende işe başlayan eski bir makinist (bu işteyken, işçibaşını tokatladığı için kendisine yol verilmiştir). zamanla işe alıştıktan sonra maden işçilerini eğitimsiz birer “koyun” olarak görmeye başlamış ve sonunda onları greve sürüklemiştir. başlarda büyük başarı sağlamış, fakat jandarmaların ateşiyle birkaç işçinin ölümünden sonra onu çok destekleyen işçilerin gözünden düşmüş ve yer altında saklanmak zorunda kalmıştır. daha sonra aşık olduğu catherine için madene inmiş, kalıtımsal olarak sahip olduğu “öldürme içdürtüsü” ve “alkol zaafı” nedeniyle bir nevi rakibi olan chaval’ı öldürmüştür. ilk geldiği günden, catherine’in ölümüne kadar catherine ile aralarında karşılıklı fakat chaval nedeniyle açıklanamayan bir aşk vardır. madendeki göçük sonrasında –catherine’in ölümünden sonra, pluchart’ın daveti üzerine- voreaux’den ayrılıp şehre, sosyalist partiye katılmaya gitmiştir.

    catherine maheu:

    maheu ailesinin en büyük kızı. madene girebildiği zamandan göçük altında ölümüne kadar tipik, sefil bir madenci hayatı sürmüştür. yine tipik olarak sağlıksız ve oldukça zayıf bir fiziksel yapısı vardır. uysal, kibar ve “masum” bir karakterdir. madencilerin hayatındaki ahlaki bozukluğun ve bu hayatın gençler üzerindeki etkisinin örneğidir. etienne’in gelişinden sonra kıskanç işçi chaval tarafından sahiplenilmiş ve daha küçük yaşta, ergenlik çağına girmemiş olmasına rağmen cinsel ilişkiye girmiştir-bütün madenci kızlar gibi-. chaval’ın onu son defa kovmasıyla yanından ayrıldığı ailesine geri dönmüş ve onlara para sağlamak için indiği madendeki göçükte ölmüştür.

    toussaint maheu:

    neredeyse ilk kuşaktan bu yana madencilik yapan maheu ailesinin reisi. sakin, uysal, olgun, kendi halinde ve ailesine düşkün bir adamdır. etienne ve diğer işçiler tarafından dolduruşa getirilerek greve katılmış, jandarmaların grevcilere açtığı ateşte öldürülmüştür. romanda kendisine verilenle yetinen, burjuvanın zulmü altında ezilen uyumlu işçileri simgelemektedir.

    maheude kadın:

    maheu ailesinin “anne”si tıpkı kocası gibi barışçıl, sakin, uysal bir kadındır. yokluk içinde yaşayan, bu koşullar altında bile sürekli doğum yapıp, ev ve bu çocukların da sorumluluğunu taşıyan, en sonunda başkalarına el açmak zorunda kalan tipik bir maden işçisi karısıdır. özellikle kocasının, oğlu zacharie ve kızı catherine’in ölümünden sonra akıl sağlığını iyice yitirmiştir.

    chaval:

    başlarda maheu’nün maden ekibinde olan, “sırık” lakabıyla anılan bir maden işçisi, catherine’in sevgilisi (“erkeği, kocası”), etienne’in baş düşmanı. etienne ile aralarındaki düşmanlık nedeniyle ilk olarak maheu nün maden ekibinden çıkmış, daha sonra grev karşıtı hareketlerde bulunmuş, catherine i de kendisiyle benzer davranışlar sergilemeye ve ailesine karşı çıkmaya zorlamıştır. etienne ile bir defa barda kavga etmiş ve kaybetmiştir, en son ise göçük altında iken etienne tarafından öldürülmüştür

    souvarin:

    eski bir rus soylusu, makinistlerden biri. nihilizme ve anarşizme inanmaktadır, öykünün sonlarında madenin yıkımına neden olmuştur. bütün işçileri ve yönetimi hor görmektedir, aynı zamanda oldukça doğru saptamalarda da bulunmuştur; “sizler hiçbir zaman gerçek sosyalist olamayacaksınız, yarın sizin de elinize para geçtiğinde o küçük burjuva kalabalığına katılmakta hiçbir mahzur görmeyeceksiniz.” madenciler gibi, temel ideolojisi olmayan bir grevin değil, büyük, yıkıcı bir sosyalizmin –anarşizm- savunucusudur. madene gelmeden önce polonya’da adı büyük suikast ve sabotajlara karışmış ve oradan kaçmıştır.

    not: souvarin, zola tarafından rus anarşist mihail aleksandrovic bakunin'le özdeşleştirilmiş bir kahramandır.

    vincent maheu dit bonnemort:

    maheu ailesinin yaşayan en büyük ferdi, eski maden işçisi. ölümden birkaç defa kurtulabilmesi üzerine etraftakiler tarafından ona “bonnemort” lakabı verilmiştir. ailesi maden bulunduktan beri haksız ve zor koşullarda madende çalışmaktadır, kendisi de bu çalışma nedeniyle ciddi sağlık sorunlarına maruz kalmış, yürüme yetisini yitirmiştir. sonunda grev “ateşi” onu da etkilemiş ve madenin hisse senedi sahiplerinden gregoire ailesinin kızı cecile i –esrarengiz bir şekilde– boğarak öldürmüştür.

    rasseneur:

    işletme karşıtı laf ve hareketleri yüzünden madenden kovulmuş eski bir maden işçisi. diğer işçiler tarafından çok sevilmektedir. madenin hemen yakınında kendisi ve karısının işlettiği bir meyhaneye sahiptir. grev sırasında etienne’in düşüncelerini “uç” bulması nedeniyle etienne ile aralarında ufak bir tartışma çıkmış ve grevin ateşli zamanlarında uysal düşünceleri nedeniyle işçilerin gözünden düşmüştür. jandarmalarla çıkan çatışma sonrası popülaritesini yeniden kazanmış ve etienne ile aralarındaki husumeti de bitirmiştir. kitapta “ılımlı sosyalizm” düşünceleri öne sürmektedir.

    pluchart:

    etienne ve rasseneur’ün ortak dostlarından, aktif bir sosyalist. bir politikacı gibi davranan, yozlaşmış sosyalizm ve güçlenen liderlere bir örnek oluşturan, etienne’i sosyalizme dair dolduran ve besleyen kişi. grev sırasında işçilere konuşma yaparak onları daha da “kızdırmış” ve “hazır” hale getirmiştir. aynı zamanda dünya işçi örgütü’nü yaymaya çalışmıştır. etienne’in ilk gelişinden beri onunla mektuplaşıp öğretileri ona yaymış, daha sonra da işçi örgütü’nde çalışmak üzere etienne’i yanına davet etmiştir.

    jeanlin maheu:

    maheu ailesinin madene inebilen en küçük ferdi. oldukça yaramaz, pervasız, zeki ve acımasız bir çocuktur. iki saf arkadaşını kendi isteklerine göre yönlendirip onlara emir verdiği gibi, masum bir jandarma askerini de öldürmüş, hırsızlık yapmış-yaptırmıştır. ufak bir göçükte topal kalmış, buna karşılık bilinçli olmadan da olsa, bunun bedelini işletme’ye fazlasıyla ödetmiştir. onun askeri öldürüşü etienne üzerinde derin bir etki bırakmıştır. grev sonrası etienne’i de kendisi için hazırladığı özel ininde saklamış, sırf otoriteye aykırı bir durumda olduğu için ona yardım etmiştir.

    bayan hennebeau:

    voreaux madeni’nin sahibi bay hennebeau’nün karısı. tipik bir burjuvadır, hayatı boyunca bir zengin hayatı sürmüş, sonunda yine zengin biriyle para nedeniyle evlenmiştir. hayatındaki en önemli olaylar yemek davetleri, farklı sevgililer ve küçük kaçamaklardır. işçilerin sefil hayatını göz ardı etmekte, oldukça bencil ve şımarık davranışlar sergilemektedir. işçileri eğitimsiz ve pis hayvanlar, ikinci-üçüncü sınıf insanlar olarak görmektedir. yozlaşmış burjuvanın kitaptaki örneğidir.
  • emile zola'nin yazdigi natüralist roman... 19. yuzyilda maden iscilerin ozgurluklerini ve ucretlerini arttirmak icin sermaye ile catismasini, bu catismanin ortasindaki bir aileyi ve bu ailenin kiziyla evde kalan konuk arasinda filizlenen aski anlatir.
  • madencilerin emeklerini asla anlayamayız. ama biraz anlamaya yaklaşabilmek için okunması elzem olan bir kitap.
  • "şimdi gökyüzünde nisan güneşi bütün göz kamaştırıcılığıyla parlıyor, yaşam taşan toprağı ısıtıyordu. topraktan yaşam fışkırıyor, her yerde tomurcuklar ısı özlemi, ışık özlemi içinde çatlıyordu uçsuz bucaksız ovada. doğanın bağrında, taşkın bir özsu çağlıyordu derinden derine. çatlayan tohumların çıtırtısı sürekli bir öpücük sesi gibi yayılıyordu dünyaya. arkadaşlarının kazma sesleri gittikçe daha yakından geliyordu etienne'in kulağına. alev saçan güneşin altında, bu gençlikle dolup taşan bir kara insanlar ordusu bitiyordu yerin altında. oluşan bir tohum gibi. bir gün filizlenince toprağı çatlatacak bu tohum; bir gün... gelecek yüzyılda."
  • "mutlu olmak için iyi bir tanrıya ve illede onun cennetine ihtiyacınız var mı? kendi başınıza, yeryüzünde mutluluğuinşa edemiyor musunuz?"
    gibi muhteşem bir cümleyi barındıran, emile zola' nın gerçekçi romanı.

    tıpkı kitap gibi filmi de bir o kadar gerçekçidir bu romanın. bahsi geçen 19. yüzyıl ortamını yansıtmak için bu filme dev bir bütçe ayrtılmıştır. ilk olarak kitabı okuyup sonra filmi izlemeniz durumunda film size biraz eksik ve yeryer kopuk gelebilir (zira bana öyle geldi); ama bu problem germinal filminin ve kitabının sizi şok etmesine bir engl değildir. zira yaşanılan açlık, sefalet ve çaresizlik o kadar gerçekçidir ki izlerken fikir dünyanızın sürekli şiddete tabi tutulduğunu hissedebilirsiniz rahatlıkla.

    mücadele etmekten vazgeçmeyen herkesin okuması gereken bir kitap ve izlemesi gereken bir filmdir.
  • (bkz: 13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması) dahilinde 1800'lerin ingilteresine gidip örneklendirme yapılacağına 1800'lerin fransasıznda emile zolanın bu adlı eserinden alıntı yapılmalıdır.
  • yazar bu romanı kaleme almadan önce kuzey fransa'da montsou'ya gelir. aynı zamanda romanın konusunun da geçtiği şehir. montsou büyük bir maden kentidir ve zola'yı orada kimse tanımamaktadır. gidip madencileri konu alan bir roman yazacağını ocak şefine bildirip gözlemde bulunacağını söylese ve piposu ağzında kemik çerçeveli gözlüğüyle fularıyla bir köşeden işçileri izlese de bu romanı yazabilecektir yazar. ancak o, kim olduğundan kimseye bahsetmeden gidip bir maden ocağında işe girer ve sıradan bir maden işçisi gibi orda çalışmaya başlar. 6 ay kadar bir süre işçilerle yemek yer, çalışır; dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini, sevinçlerini gözlemler. aşklarına şahit olur... şüphesiz ki birisinin onları gözlemlediğini gören işçiler doğal davranamayacak, rol keseceklerdir. nasıl ki biri fotoğrafımızı çekerken poz veriyorsak onlar da öyle yapacaklardır. ancak, işçiler onlardan olan biriyle birlikteyken tüm çıplaklığıyla benliklerini ortaya sermekten çekinmeyeceklerdir. işte zola bunu çok iyi bilmekte ve bu yüzden eserlerini oluştururken hep bu yöntemi seçmektedir. 6 ay sonunda ocaktan ayrılan zola, romanını kaleme almaya başlar ve natüralizmin en büyük eserlerinden biri kabul edilen germinal'i tamamlar.

    natüralizm işte tam olarak da budur. detayları yakalamak için detayları yaşamak gerekir, bir köşeden izlemek değil. zola bunu başaran ender edebiyatçılardan biridir ve bu yüzden de emile zola'dır. yüz yılı aşkın süredir hatırlanmasının, daha iyisi yapılana kadar ki hiç sanmıyorum, hep hatırlanacak olmasının sırrı budur.
  • zola nin gercekci anlatimini duyup kitabi okuduktan sonra -bu kadar gercekci anlatimda olmaz yahu denmesi muhtemel kitap. yerin altinda yasayanlarin hallerini anlayabiliyoruz fakat hissetmek bu kitabi okumakla oluyor galiba.
    ne zaman bitecek bu dertler hadi bitsin artik diyerek de kitap okunabilir eh sikti artik okumuyorum bunaldim bittim diyerek de kitap birakilabilir. gercek olan kitabin cok acimasiz oldugu ve yasanmis olaylardan esinlendigi.emek ve sermayenin kavgasindan sosyalizm in terimlerine kadar cok sey anlatiyor.
  • isim manyagi yapan roman. fransiz isimlerine ali$ik olmamak bir yana, bir ailedeki fertlerin birbirine cok benzeyen isimleri kari$ikliga yol acabilir. mouque, mouquet, mouquette orneklerinde oldugu gibi; zira bu uc ki$i de kitapta ayni ailenin ferdidir
hesabın var mı? giriş yap