• 24 temmuz'da 20.45'te sun.day.sky'da olacaklar. hasretle öperim.
  • sun.day.sky'da dinleyip, mest olduğumuz grup. özellikle sonlara doğru oturan insan kalmadı, hep beraber dans ediyorduk. psychedelic folk deyince aklıma gelen ilk gruplar uzun zamandır. ayrıca müziğe violanın ne kadar yakıştığını festivalde ömer öztüyen sayesinde birkez daha gördük.
  • 2008 yili istanbul ile 2011 lefkosa'da dinledigim gevende arasinda soyle bir fark var ki, solistleri daha fazla oynamaya baslamis, daha baskin ve seyirciye daha fazla ustten bakar hala gelmis. o ilk zamanlardaki amatorlukleri ve sevimlilikleri yok. bir de bir onceki album sarkilarinda bir coskunluk vardi, bu sefer caldiklari sarkilarda solo seanslari cok uzadi ve o vermek istedikleri duygu havaya karisti gitti. herseye ragmen muzikaliteleri yine saglam ve guclu.
  • 22 temmuz'da backyard concerts seysi dahilinde lefkosada konser vermis muzisyen toplulugu.
  • ilk kez sun.day.sky da dinleyip hayran kaldigim gruptur. yeni birseyler arayanlara ilac gibi gelicektir.
  • 29 eylül 2011'de peyote'de konseri olan grup.
  • hakkında, kafamda bir tanım veya verebileceğim bir örnek var, ancak ben bu sefer eklerken cekineceğim, biline...

    grubun ismini bir yerde duyduğumda bile içimi bir mavi kaplıyor. ilginç bir şekilde bilinçaltıma resmen kazınmış. mavi benim için hep mutluluk anlamına geliyor. huzur, uysallık, dinginlik gibi temalarla birlikte katmerleniyor, peki.

    işte gevende benim ana temamda çalarken nedense bilinçaltımda bu maviyi yaşıyorum. okyanus düğünü'nün benim için çok romantik bir yönü var mesela. üç kere dinleme şansına eriştim kendilerini, birisi balbazar ile olan turnelerden biriydi; hiçbirinde bu düğüne nail olamadım.

    nitekim, konserlerinde biraz önce bahsettiğim mavi canlanamadı bir türlü. hep gri yüklüydü gevende. dolayısıyla benim için kayıtlarda efsaneydi aslında, gerçek değildi sanki. mavi de gerçeklerden uzaklaştırır adamı zaten.

    ikinci albüm de bir geldi üstüne; aman allahım! cila niyetine...
    depresyon teması ruhlarına işlemiş. triplerin biri bin para... onca zamandan sonra sabırla bekleyiş beklentileri gerçekleştiremedi yani. her bir parçalarını iki defa dinledikten sonra bir daha dinlememeye karar verdim.

    eh be gevende, sen balık değilsin ki...

    ...

    ha, şimdi nayu çalıyor, ben yine kendi dünyamda o mavilerden birini yaşıyorum.

    allah kendisine rahmet, gerisinde kalanlara sabır...

    edit: kararımı kırmak zorunda kaldım. akvaryum farklı bir yerde artık benim için.

    --- spoiler ---

    sevgilisine çok kızmıştı ve hata yaptığını düşünüyordu, belki affedilir cinsten, belki de çok ağır gelecek türden. araya büyük bir zaman dilimi girmişti, çok öfkeliydi, hiddetliydi. insan zaten böyle tereddüt halindeki belirsizliklerde öfkeli ve mantıktan uzak bir ruh haline girer ya hani...
    böyle bir ruh halinde belli bir süre günler tekerrür ederken kız aradı. telefonda ağlayarak derdini anlatmaya çalışan kıza karşı sert cümlelerini ardı ardına sıraladı. kız son bir kez görüşmeye ikna etmişti onu. akşam üzeri buluşmaya karar verdiler.
    o an hiçbir şey düşünemiyordu, buluşma anına kadar da bir şey düşünemedi. istanbul'da, gün batmış iken karaköy'de bir bankta buluştular. martılar çığlık çığlığa, alaca karanlık üstlerine ince bir pike gibi çekerken, anlatmaya başladı en başından, sabırla, sevgili...
    içi paramparçaydı, konuşmak istedi ama çizgini bozamadı. kız son çırpınışlarını yaparken, birazdan o vapura binecek ve gidecekti. bu gerçeği kabullenmek istemiyordu ama sürece engel olamadı. içinden kal demek istedi, belki boynuna sarılmak, kokusunu içine çekerken hiçbişi olmamış gibi dudaklarına bir buse kondurmak istedi. ama olmadı, yapamadı. içindeki acı kevgire kevgire döndürürken, heyhat...
    gururuna yenik düştü ve sevdiği kızın sıfatının önünde artık eski ibaresini farkında olmadan yerleştirdi. eski sevgiliydi artık, sadece o farkında değildi.kız vapura binerken içindeki acı daha da büyümeye başladı...
    birazdan kız gözden kaybolacak ve sen bankta tek başına otururken hüngür hüngür ağlamaya başlayacaksın. gitme diyemediğin için belki de kendine kızacaksın en çok. pişmanlık tek dostun olarak omuzuna yaslanacak ki,
    artık çok geç...

    --- spoiler ---

    dedim ya, gevende çok farklı artık. gri olmuş, üzerime geliyor. bir an artık nefret ettiğimi bile düşündüm. sevgilimden ayrılmış gibi koydu bana resmen!

    "sen balık değilsin ki?" diye soruyor adam; herkese, herşeye...

    neyi hedef gösterdiğini anlamaya çalışıyorsun, olmuyor.

    beynin bir süreden sonra kaldıramıyor resmen.

    derken akvaryum bana bu hikayeyi yazdırıyor.

    uçsuz bucaksız mavilerin arasında gezintiye çıkan ben, nereden bilebilirdim bir akvaryum da hapsolacağımı...

    doğru ya, ben balık değilim ki...
  • bu ülkenin godspeed you! black emperor'u bu gruptur.
  • türkiye'nin en güzel grubudur.

    kendilerini o kadar dinlememe rağmen ilk kez canlı olarak bu seneki sun.day.sky festivalinde izledim. şimdi bu adamların konserine eşi dostu götürmeyeceksin mınakoyim. bunu anladım ben. hayır herkesin sevebileceği bir grup değil hak verirsin ki. mesela akvaryum'u tüylerim diken diken dinlerken yanımdaki arkadaşım telefonundan facebook'a falan giriyordu. e bu da tabii sizi üzüyor, örseliyor :(

    he söylemek gerek, akvaryum eserinin o sondaki çıkış bölümünü norveçli tırto bir grup yapsaydı bilumum tumblr sayfalarında gözümüze gözümüze sokulacaktı amk. neyse, bu grubu sevmek zorunda değilsiniz tabii ki ben neden dert edindiysem bunu. ama "ahuahuha ne diyor bunlar yaa hangi dil bu ahuahu?" diyenler sigur ros dinlerken ne bok anlıyor merak ediyorum.
  • türkiye'nin en güzel grubu kişiye göre değişebilir belki ama türkiye'de müzik yapan bir avuç insandan bir kaçının büyük şans eseri 4 tanesi bu grupta toplanmış. o yüzden türkiye'nin en şanslı bir kaç grubundan biridir.

    bu adamlar kayıtlarını alıp john zorn'a gitseler. john zorn bunlara da bi book of angels yaptırtmazsa ne olayım. aha yazıyorum buraya. secret chiefs 3'ten, koby israelite'ten ne eksiği var bu grubun? sorarım size ne eksiği var?
hesabın var mı? giriş yap