eski "
gezi pastanesi"nin bugünkü hâlidir.
mimar
hakan kıran satın almış. tabii hemen engin gastronomi tecrübesiyle yatırımlara girişmiş. şubeleşme, franchising, büyüme, yayılma atağına kalkmış. gazetenin tekinde yayınlanan mülâkatında hazret buyurmuş ki, bir "dünya markası" yapacakmış...
kalıbımı basarım; şubeleşme, franchising, büyüme, yayılma ile birlikte yozlaşma, bozulma, eski tadını ve lezzetini kaybetme, pahalılaşma, ama bayağılaşma da atbaşı gidiyordur. çünkü işin doğası bu.
sen mimarsın. gastronomi işletmeciliğinden, hele hele pastacılık, tatlıcılık, pastane işletmeciliğinde ne kadar anlayabilirsin?
bu işler, bu tür meslekler "gelenek" işidir. nesilden nesile aktarılır. çocukluktan itibaren öğrenilir, o iş ve o meslekle büyür, öğrenir, yetişir, pişersin.
öyle lappadanak satın al, hemen şubeler aç, hemen büyü, hemen dünya markası ol! oh ne âlâ!
olmaz. olmuyor da...
daha önce bir hacıbey lahmacuncular vardı, ne oldu?
bir zamanlar motta pastaneleri vardı, ne oldu?
hatta bir mado diye bir "zincir vardı, pıtırak gibi büyümüş, şubeleşmiş, franchising'in ebesini bellemişti, ne oldu?
bu örnekleri çoğaltabiliriz.
kişi kendine şunları sormalı;
ben kimim? ben neyim? ben burada bana özgü ne sunuyorum? yarın öbür gün, diyelim new york'ta bir şube açtım; orada new york'ta olmayan, müşterilerimizin başka yerde bulamayacağı hangi ürünümüz var?
hele kahve! ulan senin kahveyle ünsiyetin ne kadarlık, kaç kuruşluk ki; bir de coffee shop zincirleri açmaya cüret ediyorsun!
ben hastayım bu yurdum insanındaki yatırımcı rûha!
yâ hû; sen hayatında kaç tane pasta yaptın? kaç kere pasta imâlathanesi gördün? krema nedir, muhallebi nedir, puding nedir, topping nedir, biliyor musun?
sonra hiç kahve plantajı gördün mü? etiyopya çekirdeği ile brezilya çekirdeğini birbirinden ayırt edebilir misin?
peki kahve makinası temizledin mi? hiç kahve kavurdun mu? hiç mandıra gördün mü? manda sütü ile inek sütünü ayırd edebilir misin?
eşeği görsen, merkep zannedersin; ama dünyaya kahve satmaya kalkıyorsun, bunun da olabileceğine inanıyorsun!
sen zannediyor musun ki, johannesburg'ta, berlin'de, barcelona'da, oslo'da, tokyo'da senin kadar zeki, uyanık, girişimci yatırımcılar yok? onlar franchising, şubeleşme, büyüme, yayılma gibi kavramlardan bîhaberler, ama sen biliyorsun değil mi? bi senin aklına geliyor bu müthiş fikirler...
yâni;
varsa birkaç milyon liran, gel hemen franchising yapalım, zincirler kuralım, paranın damına tüy dikelim! bu kadar basit, bu kadar ucuz, bu kadar kolay mı ya bu işler zannediyorsun!
işte biz böyleyiz; ayranımız yok içmeye, atla gideriz sıçmaya!