• bir de küçükken oynadigimiz çok neseli bir aile oyunuydu bu girgir. monopoly, milyoner, milyarder gibi kapitalist düzenin mantigi üzerinden giden oyunlarin aksine bu oyunda amaç size verilen parayi en kisa zamanda bitirmekti. çok zeki görünüslü bir çocugun maceralari gibi bir senaryosu vardi. sadece çok eglenceli oldugunu, cosarak oynadigimizi hatirliyorum, gerisini hatirlamiyorum.
  • daha sekiz yasimda muptelasi oldugum, kapaginda pazar gunleri yayinlandigini yazmasina ragmen cuma gunu bayide gorup bayram etmeme sebep olan, oguz aral yonetiminde yayinlanan ve bunyesinde ilban ertem, serhat gurpinar, latif demirci, behic pek, galip tekin, bulent arabacioglu, sevket yalaz, gani mujde, hasan kacan, sarkis pacaci, tuncay akgun, ozden ogruk, mehmet cagcag, ramize erer, meral onat, gurcan gursel, ergun gunduz, kemal aratan, erdogan ogultekin, dogan gunes, bulent morgok, vedat ozdemiroglu, sefer selvi, kayhan erkan ve adini hatirlayamadigim daha bir cok cizeri bulundurup yetistiren ultra super mizah dergisiydi. cizgiroman agirlikli, kapak icinde karikatur destekli yavru fotografi bulunan, arka sayfasini gurcan gursel'in cizdigi enfes kizlarin bulundugu ask mesk temali karikaturlerin susledigi firt isimli bir de kardes dergisi vardi.

    di'li gecmis zaman cunku su an yayinlanmakta olan girgir'in eski girgirla bi alakasi yoktur. 89 yili sonunda ertugrul akbayir isimli sahsin, girgir'in tuzel kisiligini satin almasiyla yazar ve cizerleri de satin aldigini sanmasi, oguz aral'in hemen hemen tum kadro ile dergiyi terketmesiyle sonuclanan kavgayi da baslatmisti. hemen hemen tum cizerler diyorum zira uc bes ya karaktersiz, ya paraya tav olmus yada oguz aral'in otoritesinden illallah demis cizer dergide kalmis ve giden arkadaslarinin cizgilerini taklit ederek koseleri doldurmaya cabalamistir. su anda en rezil cizgiyi yapmasina ragmen gecimini bu yolla saglamaya devam eden memcosun serhat gurpinar taklidi cizgileri ibretle izlenmistir.

    yeni yonetim, uc bes cizerle isi goturemeyeceginden ha babam arsive yuklenerek ayrilanlarin emegini somurmeye calissa da hicbir zaman istedigi satisi yakalayamayip "arka kapak esprisi bulana 500.000 lira (cok para)" ve "girgirla birlikte fotograf makinasi bedava" kampanyalariyla ayakta durmayi basarabilmistir.

    buyuk kopustan sonra harun karakus isimli sahis dergi yonetimine getirilmis, icerik konusunda da yetkili olarak yanina "fistikci" isimli erotik zevzekligi cizen, ismini hatirlayamadigim yasli adam verilmisti.

    kadrosunu alip mecidiyekoy'de bir ofis tutan oguz aral, 90 yilinin basinda avni isimli dergiyi cikarmis ve mizah dunyasindaki kisa sureli boslugu doldurup yuregimize su serpmisse de hicbir zaman girgir'in lezzeti yakalanamamistir.

    girgir'la es zamanli olarak yayinlanan lak lak ve carsaf isimli iki mizah dergisini daha hatirlayabiliyorum. lakin hicbiri ayni basariyi yakalayamamistir.

    vay be, bu konuda anlatacak ne cok seyim varmis.
  • sen gittin ya
    vakitsiz bir vakitte

    bende kalan fotoğraflarına
    bıyık yaptım

    beyoğlu'na çıktım
    içtim
    dayak yedim

    tartıldım

    nice zaman sonra
    yoruldum

    eve döndüm

    eski sarı
    mizah dergilerine
    sarıldım sarıldım

    ağladım

    - metin üstündağ -
  • okumayı öğrendikten kısa bir süre sonra tanıştım gırgırla. ben 7-8 yaşlarındaydım, o 10 yaşındaydı. 26 ağustos 1972 yılında doğmuştu. öncesinde günaydın gazetesinde oğuz aralın küçük bir köşesiydi.

    annemin bir pazar dönüşü meyve ve sebzeleri dolaba yerleştirmesi esnasında dikkatimi çekmişti. domates dolu kese kağıdısarı-siyah renkteydi. arada pembelikler de vardı ama o bölgelere domateslerin çekirdekleri de yapışmıştı. eciş bücüş çizgiler, karalamalar, baloncuklar...
    o dönemlerde herşeyi okuyabiliyor olmanın açgözlülüğü ile kese kağıtlarını bile okurdum. ama o sarı siyah sayfalar fazlasıyla dikkatimi çekmiş olacak ki, kese kağıdının içindeki domatesleri başka bir kaba doldurup, ezilmiş domateslerin suyuyla ıslanmış kağıtları dikkatlice hamur tutkalla tutturulmuş yerlerinden ayırdım. artık sayfalaşan ve okunması kolay bir hale gelen çizgilere daha yakındım. büyük bir iştahla sayfaları çevirmeye başladım. anlamadığım cümleler * dahi olsa, suratıma sinsice yayılan gülümsemenin farkındaydım .

    o mütebessim ifade ilerleyen senelerde benden yaşça büyük kuzenimin gırgırlarını okuyarak devam etti. hicivin, kaliteli esprinin malayanilikten farkını öğretti gırgır bana. şimdi cümlenin yarıldığı ucuz, bel altı esprilere, grotesk bayatlıklara gülmüyorsam sanırım hep bu yüzden.

    gırgırın tarihsel seyri ise yakın tarihin tam bir poster sunumu.

    1972 yılı türkiye için çok çetin geçiyordu. yılın ilk ayları istanbul sıkıyönetim komutanlığının kaçakçıları bulmaya yönelik geliştirdiği fırtına operasyonu ile geçmişti. 12 mart ara rejimi ise tüm dengeleri altüst etmişti. deniz gezmiş ve arkadaşları 6 mayısta idam sehpasındaydı. bu karışıklıklar ve belirsizlikler içinde gırgır adında bir dergi çıkıyor ve halkın farklı kesimlerinden müdavimler ediniyor, onları gülümsetebiliyordu. tamirci çırağından öğrencisine, memurundan akademisyenine kadar geniş bir yelpazedendi kaarileri. ertesinde ise türkiyenin yaşadığı tüm sosyo-politik gelişmeler, çalkantılı saatler gırgıra olan ilgiyi artırdı. özellikle üniversite öğrencilerinin ellerinden düşürmedikleri bir dergi olmuştu gırgır. yeni yeni yaygınlaşan, tüm toplumu esir alıp, büyüleyen televizyon ve 12 eylül askeri hükümeti en önemli malzemelerindendi. karikatürün doğası gereği muhalifti ve bu muhalif tavrını o dönemde de sürdürmüştü. 12 eylül hükümetinin kapattığı ilk süreli yayın olma payesini, bu biçimde kazanmıştı.

    gırgır türkiyede bir fenomendi. sebebi bilinmeden halkın içine kadar sokulabilmiş, başarısını da bundan aldığı ivme ile sürekli hale getirmişti. gündelik hayattan enstantaneler, tiplemelerin halka yakınlığı derginin yerel bir hüviyet kazanmasına neden olmuştu. kahramanlar genellikle erkek, fakir, uyanık geçinen ama orta zekalı, pek yakışıklı olmayan, zenginlik hayalleri kuran, sokaktaki insandı.

    derginin kapısını hergün yüzlerce genç çalıyor, bugünkü meşhur dergilerin meşhur karikatüristleri olma yolunda ilerliyorlardı. 1985 yılına gelindiğinde gırgırın 20 bini aşkın okur-çizer potansiyeli vardı.

    gırgırın başarısında oğuz aralın işbölümü sisteminin de etkisi vardı. gırgır okulunda espri vericiler ile çizerler ortak çalışmalara imza atıyorlardı. zira karikatürcülerin kiminin esprileri iyiyken, çizgileri acemi kalıyor, kiminin esprisi zayıfsa da çizgileri iyi oluyordu . oğuz aral bu iki grubu harmanlayabilmişti. örneğin gırgır okulunun öğrencilerinden gani müjde espri vericiydi.

    gırgır, bugünkü emsalleri gibi sade cinselliğe tirit yapan bir dergi değil gençliğin ve ülkenin sorunlarına sivri bir mizahi dille değinen, zülfi yare dokunan, kimi zaman çözümünü de kendi içinde üreten bir dergiydi. siyasi eğiliminin göz ardı edilip, toplumun tüm kesimlerinden kabul görmesinin sırrı belki de buydu.
  • bu dergi kurulusundan baslayarak 12 yillik bir sure icinde amerikanin mad,rusyanin crocodile dergilerinden sonra tiraj acisindan dunyanin ucuncu buyuk dergisidir.
  • sen kendi gazetelerinde aziz yıldırım'ın evinde silahlar bulundu diyerek montaj görüntülerden manşetler yaptığın, mehmet baransu, ekrem açıkel gibi kimin adamı olduğu belli insanlar fenerbahçe ye saldırtığın, nedim şener'i gözaltına alan polisleri aziz yıldırım'ın koluna takarak birilerine mesaj verirmeye kalktığın, kendi derginde fenerbahçe taraftarına ergenekon sızdı diye yaptığın halde fenerbahçe son haftaya şampiyonluk maçına çıkarsa kusura bakma ama işte böyle karikatürlük olursun. gırgır yapılan ortaya çok güzel gol atmış.

    (bkz: sen oyna fethullah sen oyna)
  • kucukken elle cevrilen kollu kafa logosunu bi turlu anlayamadiim super mizah dergisi.. (bkz: mizah dergisi)... oguz aral, bulent arabacioglu, behic pek, latif demirci hey gidi hey..
  • bir turgut ben okumaya basladigimda 5 lira anlamina geliyordu. sonralari turgut'un degerini arttirmalarina ragmen gene de kapagi cevresini dolasirdi o kadar cok turgut.
  • gırgır'da ilk bölünme 1978 tarihinde, engin ergönültaş önderliğinde bir grup çizerin dergiden ayrılarak mikrop dergisini çıkarmasıyla olmuştur. mikrop dergisi yürümeyince bu çizerler gırgır'a geri döndüler. ikinci bölünme 1986'da limon dergisinin çıkmasıyla devam etti. 1989'da hıbır ve dıgıl çıktı. 1990'da limon, leman'a dönüştü ve yine aynı yıl engin ergönültaş'lı pişmiş kelle çıkmaya başladı. 90'ların ikinci yarısında ve ikibinlerde bu bölünmeler, ve doğurmalar devam etti. leman, l-manyak'ı doğurdu, pişmiş kelle'den ve h.b.r. maymun'dan çizerler l-manyak'ta da çizmeye başladılar, daha sonra tüm mesailerini l-manyak'a tahsis ettiler. bir süre sonra piyasanın tek hakimi leman ve yan yayınları oldu. l-manyak, bahadır boysal'lı atom'u doğurdu. fakat 2001'de l-manyak'tan bahadır baruter önderliğinde ayrılan bir grup popüler çizer lombak'ı ve kemik'i ve ardından da 2002'de penguen'i çıkarmaya başlayınca bu hükümranlık sona erdi. 2004 yılında gördüğümüz meme gibi tutmayan denemelerin ardından leman ve lombak'ın piyasayı tek başlarına domine etmeleri şimdilik, 2005'te yayınlanmaya başlayan küstah dergisi tarafından engellenmiş gibi görünüyor.

    tüm bu gelişimin, mizah dergiciliğinin türkiye'de bir sektör olabilmesinin temel müsebbibi gırgır ve oğuz aral'dır.

    not: bu kısa tarihçecik hafızadan yazılmıştır ve eksikleri olduğu aşikardır. yapılacak eklere açıktır.
  • son sayısının kapağı, insanı öfkeden ağlatacak kadar güçlü.
hesabın var mı? giriş yap