• yaşamın sürdürülebilirliği kadar değil, aklınca yaşanması gerektiği kadar sürdürülmeli eşiğini anladığın andır.
    (bkz: seneca)

    cioran, ismini anımsayamadığım bir kitabında, "intihar edebilmeye muktedir olmak benim için yaşamın motivasyon kaynağıdır" diyordu. işte en kötü durumda intihar edebilmek ve en kötü anda olduğunun tespiti sonrası hayatını yaşama grevine gitmek... .

    şairâne bir fantazyayla anlatacak olursak da, gidenler için "rahmet-i rahmana yürüdü" demeyi tercih etmişizdir pek çok zaman önceleri. tanrının merhametine, mutlak merhamete duyulan insanın o müthiş ihtiyacı ve yürüyerek, usul usul, tıpkı gidilecek yerden beklenen gibi yavaş yavaş bir güle güle cümlesi kullanırız.

    insan, esasında bir yere gitmez. (bkz: parmenides) fakat bu saptama yine de insanın bir yerlere gitmesi, dönmesi ihtiyacının olmadığı anlamına da gelmez.

    edit: cümle düzeltme.
  • yalancılığın, bozgunculuğun, iki yüzlülüğün ölene dek süreceğini anladığım an.
    birden her şey o kadar basit, sıradan geldi ki. bir saniyede oluştu bu his.
    sabah uyandım ve güneşli gündeki bulutlara baktım. evet bulutlar bana doğruyu söylemisti hep. ben buna bulut falı bakmak diyorum. diyordu ki bulutlar: " bitti, yolun sonuna geldin."
    fırtına öncesi sessizlik gibiydi her şey o gün. sakin ama gergin. o günün akşamına gittim. dönmemek üzere gittim. süresini doldurmuştu bizim ilişkimiz.
  • mesela bir vapurdasın, kapatmışsın dünyaya gözlerini. gecenin uçsuz bucaksızlığı çarpıyor suyun yüzüne. denize doğru hafif adımlarla yürüyor bedenin. mesela korkmuyorsun artık. yeni başlayan bir geleceğe dalıyorsun özgürce.
  • bırakmak istemiyorsan yerle bir eder...
hesabın var mı? giriş yap