• dizilerin, futbolun, bilgisayar oyunlarının, dini dogmaların; kısacası kapitalist yozlaşmanın içinde kendini kaybeden apolitik nesildir. bedbaht hissettirir.

    sanırım gelecek yıllarda acısı çok kötü çıkacak.
  • (bkz: idiocracy)
  • bizden önceki neslin de bize aynı düşüncelerle baktığını göz önünde bulundursak bile aptallığın hakkını gerçekten veren nesildir.
  • yalnızlığını sözlük ortamlarında gidermeyi deneyen nesilden çok fazla bir aptallığı olmayan nesildir.
  • gittikçe aptallaştırılan yeni nesil denilse daha güzel olur... nedenini sorsanız şimdi 500 tane mazeret sayabilirim... zaten aptallaşıyoruz sizide sıkıntıya sokmıyım kendimde sıkıntıya girimiyim...
  • 70'lerin ikinci yarısında doğan ve 80'lerin ilk yarısında doğup erken evlenenlerin çocuklarından bir önceki nesildir. gitar dersi verdiğim en büyüğü ilköğretim 6-7. sınıf öğrencisi olan bu çocuklar bir harika mürim. bakın bir ayrım yapmak gerekirse kolejlerdekinler sayılmaz çünkü onların ebeveynleri genelde geç çocuk sahibi olduklarından klasman dışı. benim sınır olarak seçtiğim çocukların ebeveyni olan nesil solcu, sağcı, mütedeyyin ayrımı yapmaksızın bir özgünlüğe sahip. bu maddeye vereceğim katkı şu olabilir. şu an ilköğretimde bulunanlar dejenerasyona dayanabilirlerse bir değişim kuşağı olabilirler. ancak gittikçe aptallaşan bir önceki nesil de onların karşısında olacak (iş hayatı, kültür, bürokrasi v.b.)!

    edit: yazım hatası...
  • insanın iletişim kurmaya başladığı zamanlara kadar giden bir sorun. her nesil kendinden sonrakini beğenmez. sizin beğenmediğiniz nesil de kendi çocuklarını beğenmeyecek. 2400 sene önce platon bu durumdan yakınıyor misal.
  • benim bu. gün geçtikçe aptallaşıyorum. eskiden, ergen olmama rağmen elimin altında bilgisayar diye bir şey olmadığı için yaptığım tek şey, deli gibi kitap okumak, televizyonda da ilgimi çeken bir şey bulamadığım için sadece spor izlemekti. bir şey merak ettiğimde oturur araştırırdım. okumayı, okuduğumu hazmetmeyi, bilgiye sahip olmayı seviyordum. son 10 yıldır diyelim, elimin altına bilgisayar denen oyuncağın geçmesiyle önce oyun, sonra ucuz bilgi, sonra sabırsızlık sahibi oldum. ne öğrenmek istiyorsam bilgi elimin atındaydı. o bilgiye o kadar hızlı ulaşılabileceğini bildiğim için bir yerden sonra öğrendiğimi sindirme arzusu da kalmadı. kitap okurken satırları atlar oldum. ne izlemek istesem bir download mesafesinde olduğu için bilgisayar başında öldürdüğüm zaman hesaplanamaz hale geldi. istediğim zaman durdurup başka şeylerle ilgilenmeye alıştığımdan sinemada film izlemek bile kabus haline gelmeye başladı. çünkü konsantre olamıyordum o kadar uzun süre herhangi bir şeye. en kötüsü de gazete okumak açısından oldu. eskiden her gün istinasız gazete okuyan ben, son 6 yıldır diyelim internet gazeteciliği denen resimlere bakma olayıyla yaşıyorum. dolayısıyla tüm mankenlerin memişleri popoları ezberimde ama dünyada ne olmuş ne bitmiş, hangi yazar hangisine laf atmış hepsi kaçıp gidiyor. takip ettiğim iki üç yazar var onlarla idare ediyorum. dolayısıyla her geçen gün aptallaşıyorum, merakımı kaybediyorum, konsantrasyon eksikliğim gün be gün artıyor. bunun tek nedeni elimin altındaki günlük teknolojiyi çok yanlış kullanmam. sosyal kültürel insani açıdan aptallaşmak artık günün gereği gibi oldu sanırım. internetin olmadığı bir dünya hayal ediyorum yine. bir bilimkurguseverin yazdığı cümleye bakın.
  • düşünmenin yasaklandığı değil, düşünmenin gerekmediği nesildir.

    kitap okumayan, hatta uzun bir yazıyı bile satırları atlayarak okuyan, ne okuduğunu anlama düşünme gereği hissetmeyen twitter ve facebook insanlarıdır. protestolarını, aşklarını facebook ve twitterdan ilan eden pasifize olmuş asosyal korkaklardır bunlar.

    klasik nesiller arası anlaşmazlıkla açıklanamaz durumları; hayata kendi afili markaları ve televizyon dizileri ile bakar, gerçekliği buna göre bükerler. gülünce gözlerinin içinde sıcaklık değil, bilinçsiz bir küstahlık vardır.

    dünyada değer verdikleri tek şey kendileriymiş gibi görünür, oysa benlikleri benzemek yada onaylanmak adına çoktan başkalaşmış; genelle, kabul görenle, popülerle benzeşmiştir. benlikleri, kişilikleri yoktur, olabildiğince iyi kopya olmak adına törpülenmişlerdir. değer verebilecekleri benlikleri yoktur, kendileri yoktur.

    sürünün üyesidir ve bundan dolayı düşünmeye, anlamaya, açıklamaya, merak etmeye, bilgiye ihtiyaç hissetmez; bütün bunlar için ''sürü bilinci'' yeterli ve gerekli olandır.

    koyunlaştırılmıştır.
hesabın var mı? giriş yap