• gıybet'in kadını erkeği olmaz. gıybet gıybettir. evet. ama kadınların gıybet yapma tarzı ile erkeklerin gıybet yapma tarzında bir takım kozmetik değişiklikler de var. yok değil.

    çok uzatmadan anlatmak gerekirse, (ki gerekmiyor, istediğim kadar yazabiliyorum, tutanım yok) erkek gıybeti yüzüne de söylerim'li gıybettir. kadın gıybetinde ise aynı teminatsız iddia, zaman kipi değişimine uğrar, yüzüne de söyledime dönüşür.

    bu farkı sosyal inşacılığa girersek açıklamak çok kolay; tam olara da o yüzden girmiyorum. kendiniz de bir gerekçe sallayabilirsiniz.
  • "ey iman edenler! zannın çoğundan (doğruluğundan emin olmadığınız konuda fikir yürütmekten) kaçının! muhakkak ki bazı zanlar suçtur (şirk veya şirke yola açar)! tecessüs etmeyin (merakla başkalarının özel yaşantısını araştırmayın)! kiminiz de kiminizin gıybetini yapmasın! biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? bundan tiksindiniz! allâh'tan korunun! muhakkak ki allâh tevvab'dır, rahıym'dir."(hucurat 12)

    gıybet yani birilerini arkasından çekiştirmek islam'da en ağır suçlardandır. şaşıracaksınız ama gıybet, zina yapmaktan bile daha büyük bir günahtır.

    gıybetin toplumda yaygınlaşıp, normalleşmesi, onu suç olmaktan çıkartmıyor ama maalesef farkında değiliz.

    peki allah neden gıybet etmeyi ölü eti yemeye teşbih etti, biliyor musunuz? hiç düşündünüz mü?

    bu meseleyi açıklayabilmek için bir kısım ön bilgilere değinmemiz gerekiyor.

    daha önce bir çok entry'de izah ettiğim üzere, fizik bedenimizin bir tür enerji formunda eşleniği vardır ki, bu enerjetik yapı, nefs bedenimizdir.

    nefsimizin enerji doğası gereği sahip olduğu bir titreşim frekansı(zikri) vardır. tüm diğer hayvanlar da aynı enerji bedene sahiptir ve her bir hayvanın enerji bedeninin kendine göre sabit bir titreşimi ve buna bağlı olarak da bir huyu, davranış modeli söz konusudur. bunun değişmesi mümkün değildir.

    ancak sahip olduğu yüksek bilinç sebebiyle, insanın enerjetik bedeni ve huyu/ahlakı sonsuz bir değişkenlik özelliği gösterir. yani bir insan çalışmakla ahlakını değiştirirse, enerjetik bedeninin titreşimini değiştirmiş olacağı gibi, tasavvufi bir teknikle enerji bedenin titreşimini değiştirirse, ahlakını da değiştirmiş olur.

    enerji bedenin titreşimi yükseldikçe huylar güzelleşir, ahlak latifleşir hatta fizik beden bile bundan tesir alır ve daha orantılı, dengeli hale gelir, sıhhat artar. esasen hastalıklar bile, son tahlilde bizim kötü ahlakımızdan kaynaklanır.(işin bir vechesi itibariyle) çünkü bu enerjetik yapı aynı zamanda bir nevi bedenin işletim sistemidir. bedendeki proseslerin eşgüdümünden sorumludur. enerjetik yapıdaki bir çatlak veya virüs(ajan smith gibi cinni programlar) en sonunda fizik bedene hastalık olarak yansıyacaktır.

    tabiattaki hayvanların tamamını bir skala üstüne yerleştirebiliriz. çünkü her birinin enerji bedeni farklı frekansta titreşir. vahşi, yırtıcı ve kaba hayvanların enerji bedeni düşük frekansta titreşirken, latif hayvanlarınki tam aksinedir.

    insan ne derece kötü ahlaka sahipse enerji bedeninin frekansı o denli düşük mertebede karar kılar. ahlakı eşdeğer hayvanınkine benzer. köpek gibi ısırır, yılan gibi sokar, acı verir...

    işte gıybet dediğimiz büyük günah insanı o denli süfliyata çeker ki, en yırtıcı, etobur hayvanlar seviyesine indirir. artık o kimse nefsi itibariyle yırtıcı bir hayvandır.
  • hz. isa bin meryem aleyhisselam ashabına dedi ki:

    "siz uykuda iken avret mahallinin bir kısmı rüzgârdan açılmış birini görseniz onun üzerini örter miydiniz? ne dersiniz?" onlar da:
    "evet, elbette örterdik." dediler.
    "halbuki sizi avret mahallinin kalan kısmını da açıyorsunuz" deyince,
    "subhanallah, nasıl olur da açarız?" dediler. hz. isa şöyle buyurdu:

    "yanınızda bir kimsenin gıybeti yapıldığı zaman siz de hemen onun kusurlarını, kötü yanlarını söylemiyor musunuz? işte böylece siz avret mahallindeki kalan örtüyü açıyorsunuz."
  • rivayet edilir ki giybet yapan birini uyarmis hz. muhammed. adamin "ama dediklerim dogru ya resulullah" demesi üzerine de "dogru olmasa idi iftira olurdu" demis.
  • gıybet, bir kimsenin gıyabında/yokluğunda onun arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşmaktır.

    "gıybet büyük günahtır" denildiğinde çoğunlukla mesele anlaşılmıyor. sanki elinde defter tutan bir melek, "hımmm bu gıybet ediyor, yaz deftere bir milyon günah" şeklindeymiş gibi düşünülüyor.

    dinin ölçülerinin şekli hukuk kuralları gibi algılanması çok büyük bir sorundur. halbuki din canlı canlı yaşanan ve işleyen bir sistem ve onun kurallarıdır. bu minvalde, tabiat kanunları bile esasen dine dahildir.

    örnek olarak gıybet mekanizmasını açıklayalım:

    kişi gıybet ettiğinde, gıybet ettiği kimsenin spritüel pisliklerini kendi üzerine çekmeye başlar. arkasından çekiştirilen kimse ferahlarken, çekiştiren kimsenin içi kararır. bu mekanizma otomatik olarak işler ve engellemek mümkün değildir; tıpkı yerçekimini engellemenin mümkün olmayışı gibi.

    gıybet edenin üzerine yağan manevi pislikler, o kişideki spritüel yapının işleyişini bozar. enerjetik boyutun başlıca vazifesi, bedenin maddi yapısının koordinasyonunu ve eşzamanlılığını sağlamaktır. bu vazife kısmen aksayınca, sonuçta bedenin de ahengi bozulur, hormonal dengeler şaşar ve kilo alma, değişik hastalıklar vs. belirmeye başlar.

    dinin vaz' ettiği ölçülerin tamamı bu şekilde değerlendirilmelidir.

    "allah emretmiş işte, sorgulamadan yap, allah zaten seni denemek için tüm bunları düzenlemiş" şeklinde belirtilen görüş ise, çok daha sakat ve yanlıştır; hatta sapkındır; tüm ilahi isimleri ve o isimlere dayanan evrensel düzeni ittiham etmektir.
  • çekiştirme, yerme, kötüleme, dedikodu...

    kur'anda, insanlara kesinlikle yapmamaları öğütlenen bir eylem...

    din insanın insanla ve toplumla ilişkilerini düzenleyen sosyal bir kurumdur. nedense dindar olduğunu zannedenlerin çoğu, buna hiç önem vermezler ve dikkat etmezler. halbuki asıl ibadet = kulluk, bu kuralları benimseyip uymak ve uygulamaktır.

    giybet, insan ilişkilerini bozan, onları birbirine düşman eden ve insanların birbirine güvenini zedeleyen, samimiyetsiz bir davranıştır. her insanın birtakım eksiklikleri ve yanlışları olabilir. amaç, o insanın sahip olduğu bu yanlışları yapmamasını sağlamak, bunun için ona gerekli şekilde yardımcı olmaktır. bunları yaymak, çekiştirmek değil... bu konuda yaratıcımız şöyle buyuruyor :

    "ey inananlar, zandan, şüpheden çok kaçının. çünkü onun azı bile kötüdür ve günahtır. birbirinizin kusurunu araştırmayın. biriniz diğerini arkadan çekiştirmesin. içinizde ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanan var mı? bu sizi tiksindirdi. işte gıybet de böyle tiksindirici bir şeydir. öyleyse allah'ın yasak kıldığı şeylerden sakının. eğer şimdiye kadar böyle bir yanlış yaptıysanız, artık vazgeçip hemen tevbe edin. allah pişmanlığınızı ve samimi tevbenizi kabul eden ve çok esirgeyendir." (hucurat 49/12)
  • ne zaman sahit olsam ve rahatsiz oldugumu belirtsem;

    yapanlarin cevabi:

    "aramizda konusuyoruz, yabanci yok sonucta" oluyor.

    araniza sicayim sizin dedikoducu ibneler.
  • bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, hâlini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya îmâ etmek.
  • 1- düşman kazanmak isteyen bolca gıybet yapabilir. bu dünyada hiç bir şey gizli kalmıyor. dosta güvenmemeliyiz... çünkü güvendiğimiz dostumuzun da güvendiği dostları çıkabilir; söyleme sırrını dostuna, o da söyler dostuna.... hz. ali: "sırrın senin kölendir. sırrını ifşa edince sen onun kölesi olursun"... kurtlar vadisinden: "iki kişinin bildiği sır değildir"

    2- arkamızdan konuşulmasını istiyorsak bolca gıybet yapabiliriz. hz. peygamber *: "bir kişiyi ayıplayan, aynı şeyle ayıplanmadan ölmez" misal birisine "şerefsiz" dedim; ilerde bana da "şerefsiz" denir.

    3- günahının daha çok artmasını isteyen gıybet yapabilir. misal, adam gizli-gizli bir ahlaksızlık yapıyor. ben bunu gördüm ve "ulan filanca ne kadar ahlaksızmış. hiç beklemezdim. şöyle de böyle...." dedim. o adam, allah'tan ve kuldan utandığı için gizli işlediği günahı, ilan ettiğim için allah, o günahı bana yazıyor. çünkü, allah settar' dır yani günahları perdeleyen bir sırdaştır. ve ben bu perdeyi çekince allah adeta "ben koskoca allahım da bir şey demiyorum. sana ne oluyor? kulum ve benim arama niye giriyorsun" gibilerinden bir şeyler diyor olabilir... zaten günah ya da sevap her şey allah'ın değil midir?

    hz. peygamber *: muflis (iflas bayrağını çekmiş kişi) kimdir?
    hz. peygamberin yaranları: siz daha iyi bilirsiniz. kimdir?
    hz. peygamber *: ahirete hazırlandığı halde gıybet ettiği için öte dünyada işlemediği günahlar yüzünden batan kişidir.

    bir başka hikaye:

    bir camide 40 sene ibadet eden bir deviş... camiye adımını atmayan cami duvarını mesken edinmiş ayaş... ve hz. hızır karşılaşırlar. hep beraber izleyelim:

    derviş: ya hızır, bi sorsan da allah'a cennetli miyim?
    ayaş: ya hızır, bir sorsan da allah'a cehennemlik miyim?
    hz. hızır: tamam. haftaya aynı saatte burda buluşalım.

    bir hafta sonra...

    derviş: ne oldu? (dervişin adını misal koyalım)

    hz. hızır: "misal kulum cennetliktir" buyurdu allah..

    derviş: herhılding yani... o kadar ibadet ettik. bir de cehennemlik mi olacaz...

    ayaş: ne oldu? ( ayaşın adı misal, tevfik olsun)

    hz. hızır: “tevfik kulum cehennemliktir” buyurdu allah..

    ayaş: kulum mu? allah bana kulum mu dedi? bugüne kadar kimse beni adam yerine koymadı. ama koskoca allah bana “kulum” dediyse bu şeref bana yeter. varsın, rabbim beni cehennemine koysun; gam yemem artık.

    bu diyalog üzerine allah, dervişin sevaplarını ayaşa, ayaş’ın günahlarını da dervişe verir. böylece, derviş cehennemlik, ayaş da cennetlik olur.

    bu gıybetle alakasız hikayeyi neden anlattık? çünkü, her şey allah’ın dır. günah ve sevaplar bile… birinden alır birine verir… aynı malı istediğine verdiği gibi…

    4- kirli çamaşırlarımızın ortaya saçılmasını istiyorsak gıybet yapabiliriz. hz. peygamber * : “birisinin ayıbını örtenin ahirette de ayıbı örtülür”… hepimizin gizli anıları, herkesten saklayacağı hatıraları ve kirli çamaşırları var… misal, ahirette “karamboya bak! sözlükte ahlak dersleri veriyordu, meğerse ne kadar da şerefsizmiş…” denilmesini istemiyorsam hesabımın gizli görülmesi lazım... ahirette gizli hesap da mı var? evet, allah settardır dedik… ve sırdaşlık gereği allah’ın settar ismi ile ahlaklananlar * ahirette mükafatlarını gizli hesap görerek alacaklar… ve daha geçen gün okuduğum bir hadise göre gizli hesapları olanlar da affedilecek…

    dördüncü madde dünyada geçerli midir? bence geçerlidir. yani gıybet etmeyenin kirli çamaşırları bu dünyada da dökülmez… bu konu ile ilgili en süper hikayelerimiz magazin programları hikayeleridir… *
  • gıybet, gayb, gıyab kelimesinden gelir, bir insanın gıyabında konuşmaktır.

    kamu yararı ya da insanlara bir tehlikeyi haber vermek maksadı ile söylenenler gıybet sınıfına girmez.

    insanlara "gıybet yapmayın" dendiğinde genellikle "biz olanı söylüyoruz, yalan konuşmuyoruz" diye savunmaya geçerler.

    bazı entrylerimi görüyorum; onları oylandıkça farkediyorum, varlıklarını hatırlıyorum, bazıları gıybetin a'lâsı çıkıyor.
hesabın var mı? giriş yap