• "tanınmış kitapların az bilinen yanlarını ve az bilinen, gizli kalmış kitapların dünyayla olan şaşırtıcı ilişkilerini açığa çıkarmak" için yazılmış bir kitap. yazarı "giriş"te öyle not düşmüş.

    tamam, kitaplar hakkında bilmediğimiz ya da okumanın akışına/heyecanına kapılarak çok da dikkat etmeden geçtiğimiz enteresan ayrıntıları ve bilgileri veriyor (örn. tolstoy'un, çocukları için jules verne kitabından sahneler çizmesi; arthur conan doyle ve oscar wilde'ı konuk eden bir yemek daveti sonrasında şimdilerde hâlâ keyifle okunan sherlock holmes macerasının çıkışı vs. vs.), bu yüzden ilgiyle ve keyifle okudum, "aa, demek işin aslı böyleymiş" dediğim noktalar da vardı fakat kitabın adında "gizemli" vurgusuna gerek var mıydı diye de düşünmedim değil. zira satırları arasında dünyanın gizemlerini açıklamıyor ya da tarihin sırlarını falan saklamıyor ki, çoğu kitabı ve yazarı unutuldukları köşelerden çıkarıp okura tanıtarak meraklısının ufkunu açan bilgiler veriyor ya da bilenlere hatırlatıyor. dolayısıyla orijinal addaki "secret" kısmı ilk anlamıyla çevrilip "gizli kütüphane" adı verilseymiş daha uygun gelirmiş. üstelik yazarın yorumunda bile o yön vurgulanmış.

    kitapta bilgi parçacıkları uçuşuyor ama edebî yolculuk çağ çağ, ülke ülke kategorilendirilip intizam sağlanmış. üslubu ise hiç didaktik değil, gayet doğal bir akışı var; kitaplardan kitaplara geçişler de okurun dikkatini dağıtmadan yapılmış, bağlantılar ustaca kurulmuş, bu açılardan da sevdim. hangi yazarların ingilizceye ne gibi kelimeler kazandırdığını da satır aralarında keşfetmek eğlenceliydi.

    yazar ve kitap adlarının geçit töreni yaptığı bu kitap dizinsiz bırakılmamış, iyi hoş edilip o kısım eklenmiş ama içerikte yer alan pek çok isme ne tuhaftır ki dizin listesinde yer verilmemiş. okuduktan ve unuttuktan sonra her aradığınızı hemen şipşak bulamazsınız yani.
  • oliver tearle'a ait maya kitap'tan çıkan edebiyata, kitaplara ve yazarlara dair enteresan bilgiler edineceğiniz keyifli bir kitap.
  • genellikle varoluşçuluğun yirminci yüzyıla ait bir fikir olduğunu düşünürüz; yani varoluşçuluk hakkında düşünürsek tabii. sartre , camus ve paris'te kapı önlerinde uzun montlarının yakalarını kaldırarak sigara içen tüm bu fransızlar tesadüfi
    ve kayıtsız bir evrende hayatımıza kişisel olarak nasıl anlam katabileceğimizi düşünüyordu. ancak varoluşçuluğun bu kadar uzun uzun düşünülmesinin temelleri on dokuzuncu
    yüzyılda atılmıştır. danimarkalı filozof søren kierkegaard'ın (1813-1855) eseri önemli bir öncüdür, ancak dostoyevski'nin
    ilk büyük kitabı yeraltından notlar (1864) da aynı şekilde önemlidir.

    yeraltından notlar adı birçok yönden orijinal rusça adın yanlış çevirisidir. adın orijinali daha çok yerin altından notlar ve hatta döşemelerin altından notlar anlamına gelmektedir. bu kısa roman, adını bilmediğimiz eleştirmenlerce "yeraltı adamı" olarak anılan emekli bir devlet
    memurunun hayatının neresinde yanlış yaptığını buruk bir halde merak etmesi ve büyük sorular üzerine uzun uzun düşünmesi hakkındadır. bu "yeraltı adamı" bir fahişeyle buluşup birlikte olur. sonrasında kadına bağlanır ancak bir öfke
    anında kadını kendinden uzaklaştırır. böylesine kısa bir özet kitabın psikolojik yoğunluğunu ve dostoyevski'nin yeraltı adamı'nın (ve bir açıdan tüm insanların) yaşam amacına dair derin anlayışını aktaramamaktadır. ınsanları intikam
    almaya, hıncını kadınlardan çıkarmaya, başkalarıyla boy ölçüşmeye, öfke ve hüsranla yitip tükenmeye iten nedir ?
    dostoyevski'den önce pek ve kirli parçalarına, ruhun (özellikle erkek ruhunun) nahoş
    yanlarına dikkatle ışık tutmaya cüret etmişti. dostoyevski bu yönlere ışık tutmakla kalmayıp keşfettiklerini kurcalamaya hazırdı. robert louis stevenson , suç ve ceza'yı okumayı bir
    hastalığa yakalanmaya benzetmiştir; kitabı okumak pek keyifli veya hoş bir deneyim değildir ancak insanın içinde derin bir reaksiyon yaratır.
    dostoyevski tüm dünyada karakterlerine kattığı psikolejik derinlikle tanınır. pek az romancı, özellikle de on dokuzuncu yüzyıl romancılarının çok azı insan zihnini tanımakta bu kadar iyidir. james wood'un kurmaca nasıl ışler? adlı kitabında gözlemlediği gibi dostoyevski'nin, alman filozof nietzsche'nin hınç adını verdiği psikolojik kategoriyi tek başına ortaya attığı söylenebilir. hınç, içimizdeki hayal kırıklıklarından
    dolayı kapıldığımız düşmanlık hissidir. (bu açıdan aşağılık kompleksinden çok da farklı değildir.) genellikle nefret ettiklerimiz sevdiklerimize oldukça yakındır; bir şeyden, içten içe
    kıskançlık veya rekabet duyduğumuz için nefret ederiz. (homofobik söylemlerde bulunanların gizliden gizliye eşcinsel olması bunun iyi bir örneğidir. wood'un da savunduğu gibi
    modern terörizm de büyük ölçüde yok etmek istediği şeyle sevgi nefret ilişkisine sahiptir.)
    nietzsche, dostoyevski'yi "bir şeyler öğrenebileceğim tek psikolog" olarak tanımlamıştır. hepimizin dostoyevski'den
    öğreneceği çok şey var. suç ve ceza ile karamazov kardeşler bize dostoyevski'nin psikolojik keskinliği (ve kendimiz) hakkında çok şey öğretebilecekken başlangıç için en iyisi bu kısa şaheserdir. zaman zaman döşemelerin altına bakmak gerekiyor.

    (bkz: gizemli kütüphane)
    (bkz: oliver tearle)
hesabın var mı? giriş yap