• ''kadınların, organizasyonların üst yönetim düzeylerine ilerlemelerini durduran
    engeller, şeffaf tavanlar (glass ceiling) olarak adlandırılmaktadır (www.tisk.org.tr).
    bir başka deyişle şeffaf tavan, örgütlerde tepe yönetim pozisyonu için
    kadınlara konulan keyfi engellerdir. bu kavram,
    kadınların ilerlemelerini engelleyen görünmeyen bariyerleri tanımlamak için
    kullanılmaktadır. şeffaf tavan, kadınlar ile üst yönetim arasında yer alan ve onların
    başarılarına ve liyakatlarına bakmaksızın ilerlemelerini engelleyen, açıkça
    görülmeyen, aynı zamanda aşılamayan engellerdir. kadın, çalışma yaşamında
    kendine belli bir kariyer hedefi oluşturabilmekte, ancak hedeflediği tepe noktadaki
    iş, “kadın” olduğu için keyfi olarak kapatılmaktadır.''
    kaynak
  • iş hayatında önemli bir engel olarak karşımıza çıkan ve kadınlara yönelik bir engel olarak karşımıza çıkan ve daha sonra farklı azınlık gruplar tarafında da görülen, çeşitli tanımları yapılan glass ceiling barriers; yani cam tavan kavramına çalışma psikolojisi ve çalışma sosyolojisi ile ilgilenenler tarafından çeşitli tanımlar yapılmıştır.

    ilk kez 1986’da wall street journal raporunda kullanılan bu kavramı; ekonomide kalifiye bir insanın cinsiyet veya ırk ayrımından ötürü örgütün alt kademelerinde tutulması olarak açıklamaktadır.

    alice eagly ve linda carli “through the labyrinth: the truth about how women become leaders” adlı kitaplarında cam tavan yerine cam labirent kelimesini kullanarak durumun karmaşıklığını da açıklamışlardır.

    cam tavan kavramı belirgin ama görünmez bir engelin dile getirilmesi ve somutlaştırılmasını kelimelerle ifade ederken; beraberinde birçok kavramın da oluşturulmasını sağlamıştır. bunlar:

    ters cam tavan: kadın ağırlıklı sektörlerde (sağlık vb.) erkeklerin kariyer yapmasını ifade etmektedir.

    bambu tavan: doğu asyalıların yükselmesine karşı engelleri anlatır. gerekçe ise liderlik potansiyellerinin olmadığı veya iletişim yeteneklerinin yetersiz olduğudur.

    beton tavan: beyaz kadınlar cam tavana maruz kalırken, azınlıklara mensup kadınlar daha sert engellerle karşılaşmaktadır.

    ikinci cam tavan: ilk engel aşılsa da ikinci bir engelle karşılaşıldığı anlamını taşımaktadır.

    cam dolap: eşcinsellerin bazı işlerden veya sektörlerden uzak tutulması anlamında kullanılmaktadır, medya buna tipik bir örnektir.

    cam merdiven: kadın ağırlıklı sektörlerde erkeklerin hızla ilerlemesini anlatır.

    cam labirent: güç sarf ederek çıkış yolunu bulmaktır. iş hayatındaki engellerin çetrefilliğini anlatır.

    yapışkan zemin: kamu kurumlarında alt kademelerde çalışan kadınlar, genelde terfi olmaz ve yerlerinde kalırlar. buna bağlı olarak ücretleri de genelde düşüktür.

    yapışkan merdiven: şirket merdivenlerinde yükselme çabasını ve zorluğunu ifade eder.

    durumu en iyi özetleyen açıklamalardan biri sanırım, hillary clinton'ın,
    barack obama'nın başkan seçilmesi üzerine yaptığı konuşmasında söylediği cümle olabilir: "en yüksek, en sert cam tavanı bu sefer de kıramadık, ancak tavanda 18 milyon çatlak oluştu.”.
  • bir feminizm/sjw terimi, bir kadın erkek gibi çalışırsa kadın rakiplerinin azlığından dolayı erkeklerden çok daha iyi yerlere gelebilir. çok çalışmadan iyi yerlere gelmek isteyen aciz insanlar da böyle laflar uyduruyorlar işte.
  • (bkz: elephant in the room)
    fil züccaciyeciye girer camları kırar.
  • kendim ve pek çok arkadaşımın yaşadığı deneyimler sonucu, iş hayatında kadınları en çok bezdiren şeyin bu görünmez, aşılamaz, aşılmasına bazen cesaret bile edilemez engel olduğunu söyleyebilirim.

    almanya/ab başlıklarında anlatılan, şu hayatın içinde yer alan, sizi bıktıran usandıran ama elle tutup “ahan da işte burada” diyemediğiniz ırkçılık var ya, aynısı kadınlar için iş hayatında var. yine o başlıklarda “siz de çok türksünüz yea” diyip, üstüne “yeterince uslu, çalışkan, 10 dil bilen, asla ve de asla hiçbir kural ihlali yapmayan, tüm etnik kimlik değerlerinden ve özelliklerinden şıp diye sıyrılmış” olmanız gerektiğini söyleyen ve öyle olmadıkça da bu ırkçılığın adeta haklı olduğunu ima eden bireyler var ya, işte iş hayatında da aynısı kadınlara yapılıyor.

    sürekli kadınlara “daha çok çalış, en çok çalış, en birinci ol, tüm kadınlık özelliklerini kenara at, erkeklerle erkek muhabbetine de katıl, sürekli kadınları kötüle” diyen bir sistem var. nasıl ki süper ötesi bir göçmen olmanız hiç ırkçılıkla karşılaşmayacağınız anlamına gelmiyorsa hem zaten süper ötesi olmak sizi zihnen ve bedenen hep yoracak ve “ama bu adil değil” dedirtecekse, süper ötesi bir kadın çalışan olmanız da cam tavana toslamayacağınız, meslektaşınız erkek arkadaşlarınız gibi pıt pıt pıt ilerleyeceğiniz anlamına gelmiyor. sistem size hep eksik olduğunuzu düşündürecek bir bahane bulacak. asla bir erkek kadar iyi olamayacaksınız.

    sorunun kalbi tavanın cam olması. görünmez. tarif edemiyorsunuz. tarif edip çözüm isteyemiyorsunuz. kafam çarpı canım yandı diye yaranıza sahip çıkamıyorsunuz.

    bir erkek gibi ilerlemek istiyorsanız çok çalışmanız bekleniyor ama çok çalışınca iş kolik freak oluyorsunuz. bekar olmanız “evde kalmış” ya da hafif yollu algısı yaratıyor ama aile kurarsanız da işi boşlayacağınız ile ilgili bir ön yargı oluşuyor. çok sakin kalırsanız “yeterince güçlü değil”, sert olursanız “patronluk taslıyor”, daha duygulara önem veren biri olursanız “duygusal freak” damgası ile profesyonelliğinizin sorgulandığını görüyorsunuz. kısa etek giyseniz dişiliğiniz başarınızın önüne geçiyor, daha kapalı takılsanız rahibe damgası yiyiyorsunuz.

    eşit işi yaptığınız erkek arkadaşınız sizden hep bir sebeple daha çok kazanıyor. ve her durumda hepsi de çok çok açıklanabilir sebeplerle bu aynı işe farklı ücretler tabii ki. ama aynı sebeplere siz sahip olduğunuzda, bu daha fazla kazanacağınız anlamına gelmiyor. çünkü o zaman da sizin bu kadar kazanmamanız için farklı bir kural çıkıveriyor. adı üstüne, cam tavan. sürekli çarpıp çarpıp dönüp de kendinizi sorgulatacak bir sistem bu. savaşacağınız şey görünmez, ıspatlanmaz. görülmesi çoğu kez teklif dahi edilemez. şirketlerin "eşitlik de eşitlik" demelerine bakmayın, uygulamaya gelince sınıfta kalıyor çoğu, çünkü sistem zaten bunun görülmemesi üzerine kurulmuş. öyle ki buna karşı savaşmanız bile sizi istemeyen biri yapacağı için mücadeleniz başlamadan bitirilmek zorunda kalabilir.

    sadece kadınsanız yine iyi, hem kadın hem müslümansanız, hem kadın hem siyahiyseniz, hem kadın hem pırıl pırıl bir beyaz ırk değilseniz de sistem sizin daha sağlam tavanlar inşaa ediyor. çifte eleme.

    hiyerarşi o kadar derin ki: beyaz erkek > renkli erkek > beyaz kadın > renkli kadın gibi bir temel ana kategori var. alt kategorilere girmiyorum bile hiç. kadın hakları için mücade eden kuruluşlarda bile bu var. bazı imtiyazlı ya da bir şekilde oraya gelmiş kişiler hariç, sistem sizi içeri sokmuyor. whites only.

    işte zaten benim için en ironik yer burası, sistemin içinde es kaza ilerlemiş kadınların da sistemin vazgeçilmez bir parçası olması ve yenilmez bir bekçi gibi sizin için dizayn edilen cam tavanı geçmeyesiniz diye elinden geleni yapması. sistem içinde adil erkekler sizinle iş birliği yaparken, hemcinslerinizden ayrımcılık görmek çok ironik. iş hayatının en büyük ironilerinden biri benim için bu. gözünüzün içine baka baka, kafanızı cam tavana çarpmanızdan adeta keyif alan bekçi hemcinslerimiz. rolünüz ikinizin de hiçbir şey yok gibi davranmak. taa ki siz bir yolunu bulup o tavanı aşana kadar. bu defa da size “şimdi bekçi olma sırası sende, daha az cam tavana maruz kalmaz istiyorsan, bize katıl” diyor.

    öyle bir şey ki; erkeklerin kurup, erkeklerin yönettiği bir oyunda, oyun esnasında sürekli değişen kurallarla -ve pek çok defa hemcinsleriniz tarafından da dizayn edilip kontrol edilmiş bit sahada- oynamanız, bu esnada kızıp gürlememeniz, göz göre göre yapılan haksızlıklara bile hiçbir duygusal tepki vermemeniz, kanlı mücadele sonrası akıl ve beden sağlığınızı da korumuş olmanız lazım. oyunun sonunda hala hayatta kalır, hala akıl sağlığınızı korursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz.

    bunca karamsarlığa rağmen, yine de umutluyum ve sözlerimi çok sevdiğim bir laf ile kapatmak istiyorum: “eğer size masada bir yer vermiyorlarsa, kendi sandalyenizi kendiniz getirin.”
  • cam tavan. bireysel kariyer ile alakalı günümüzde karşılaşılan ve ayrımcılık temelli büyük sorunlardan biri.

    öncelikle, kadınlar toplam çalışanların yüzde kırkını oluşturuyor. kadınların işsizlik oranları erkekler ile kıyaslandığında daha yüksek bir oranda ve kadınların istihdam edildiği sektörlere ve pozisyonlara bakıldığında çalışma koşullarının kötü olduğu ve işten çıkarılmalarının kolay olduğu işlerde çalıştıkları görülmekte. bu, mevcut duruma makro açıdan bakıldığında ortaya çıkan durum.

    kadınların istihdamı ile ilgili makro olduğu gibi bir de mikro sorunlar var. organizasyonlar düzeyinde bakıldığında kadın çalışanların üst yönetim kademelerinde ilerlemelerinin daha kısıtlı olduğu görülmekte. bu durumu açıklamak/savunmak için; kadınların çocuk yetiştirmek için kariyerlerine ara vermelerini veya durdurmalarını, aile yaşamı ve meslek yaşamı arasında denge kurma arayışlarını ve başarılı kadınların bağımsız olmak adına kendi işlerini kurmaya yöneleceği gibi gerekçeler öne sürülmektedir.

    cam tavan kavramı, kadın çalışanların organizasyonun üst düzey kademelerine ilerlemelerini engelleyen, görülmeyen ve geçilemeyen engelleri tanımlamaktadır. bu engeller kadınların bu pozisyonlarda başarısız olma olasılıklarından dolayı değil, sadece kadın olmalarından dolayı ortaya çıkmaktadır.

    kısacası cam tavan kadınların belirli bir seviyeden sonra yükselmelerini durduran ve keyfi olarak konmuş bir engeldir. cam tavan engeline takılan kadınların büyük bir hayal kırıklığı yaşamaları sık karşılaşılan ve normal bir durumdur. genellikle bu engele takılan kadınların hevesleri kaybolmakta ve kadınlar bu konuda başarılı olmanın olanaksızlığını kabullenmekteler. bunun bir sonucu olarak ya işten ayrılmakta ya da kariyer ilerlemelerine yönelik çabalarından vazgeçmektedirler.
  • (bkz: celluloid ceiling) şeklinde hollywood sektörü özelinde irdelenip raporlar hazırlanan bir versiyonu da mevcut olan metafor.

    ayrıca (bkz: f-rating)
  • hoş bir metric şarkısıdır aynı zamanda. ve hatta sözleri de şöyledir:

    only know what i'm told, only know what i'm told
    fast asleep daydreaming
    start to push, break your own glass ceiling
    can't count, can't catch the pieces falling

    who let it end up on the ground
    how am i gonna know you're letting me down
    how did i end up on the ground

    only do what i'm told, only do what i'm told
    last to leave cold calling
    you're gonna lose your arms, amputate plasticine
    there's no knight in silver armor shining

    who let it end up on the ground
    how am i gonna know i'm letting you down
    who let it end up on the ground
    how did he end up on the ground
    face down on the ground

    only go where i'm told, only know what i'm told
    inch to inches crowding
    we can't leave, it's the last road open
    every speed on our knees is crawling
  • (bkz: cam tavan)
hesabın var mı? giriş yap