• 6x11 deki sectionals şarkılarıyla beni bitirmiş dizidir. ulan glee!

    --- spoiler ---

    take me to church

    chandelier

    finale çok az kaldığı için şarkılar popüler olanlardan seçilmiş ama yaptıkları koreografiler şimdiye kadarki en iyilerdendi. özellikle chandelier de gözlerim doldu yıllarca seyretmekle biticek olması birleşince duygusal bi bomba oldu. jesse st. james seni gidi! herkesi son bi kez göstermeden bitirmeyecekler gibi.

    --- spoiler ---

    haftaya final, büyüttüğüm çocuk evden gidiyo gibi hissediyorum sözlük.
  • düzenli izlemediğim, denk geldiğim her seferinde bir takım insanların ağızlarını kocaman açarak yapmacık ifadelerle ve danslarla son derece geyik şarkılar icra ettiği dizi. oyunculuklar, mimikler filan daha yapmacık olamazdı. yüzeysel eleştirim için sevenleri lütfen kusura bakmasın ama bana en tuhaf gelen şeylerden biri de bu performanslar esnasında en ufak bir mikrofon ya da olayın canlı gerçekleştiğine dair bir prodüksiyon ayrıntısı görülmemesidir. "profesyonel danslı playback yapma" eğitimi veriliyorsa bir diyeceğim yok.

    edit: tv ya da sinema için yapılan müzikaller de olayın hep playback olduğu, o şekilde göründüğü hatırlatıldı bana, evet aynen öyle, doğru, fakat bu glee' de saçma ve komik görünen playback olan performansların (en azından benim gördüklerimde) hep sahnede, sahne ışıkları altında bir konser havasında geçmesi. aman neyse ya, banane aslında bu kadar kafayı yorduğuma değmez.
  • 700'ü aşkın müzikal performansın sergilendiği 6 sezonluk dizi iki bölümlük finaliyle bu gece sona eriyor.
  • bitti. glee bitti.

    --- spoiler ---

    2009'dan beri severek izlediğim, takip ettiğim bir diziydi glee. ilk üç sezonu efsaneydi. 4.sezonda new york sahneleri şahaneydi. rachel,kurt,nyada ve new york konsepti cidden çok iyiydi ve keşke bütün sezon o konsept üzerine kurulsayd dedim hep. 4.sezon'da let's have a kiki ve to love you more gibi iki epic cover izledik mesela. 5.sezon ise tüm new directions new york'a taşınıp birlikte yaşamaya başladığı sahneler izlemeye değerdi. özellikle opening night bölümü izlemeye değer bölümler arasına girdi glee tarihinde. 6.sezon ise artık kabak tadı vermişti açıkçası. rachel'dan güzel bir solo dinleyemedik son bölüme kadar. 11.bölümde jesse ile yaptıkları "listen to your heart" düeti büyük süprizdi. ve nihayet bu sabah kalkıp büyük bir hüzünle peş peşe yayınlanan iki final bölümünü indirdim. 12.bölüm 2009'u konu alan bir nevi tribute bölümüydü ve çok güzeldi.

    ve iş nihayet 13.bölüm yani final bölümünü izlemeye geldi. 40 dakika boyunca durmadı şu kahrolasıca yaşlar. meğer ben ne çok sevmişim glee'yi. karakterlerden ve mckinley'den ayrılmak, karakterlerin 5 yıl sonraki hallerini görmek çok dokundu. özellikle rachel'ın tony ödülünü kazandığı sahnede alkışladım. öh bana.

    ve tabii rachel'ın son solosu.! this time glee soloları arasına altın harflerle yazılacaktır. en az "get it right" kadar anlamlı ve bir nevi 6 yılı özetleyen mükemmel bir şarkıydı.
    --- spoiler ---

    özetle; teşekkürler glee. 6 yıldır hayatımda olduğun için, inanmaktan asla vazgeçmemeyi öğrettiğin için, kendimi tanımamda ve yine kendimle barışmamda yardımcı olduğun için teşekkürler. büyüdüm sizinle.
  • bitti. hiç bitmeyecek gibiydi. bu başlığa 28 entry yazmışım bir zamanlar. manyak mıymışım acaba? galiba biraz. ne de olsa bu dizi gleek diye bir kavram ortaya çıkardı biliyorsunuz. gönül isterdi ki 3. sezon sonunda bitsin, biz de gleek olmaya devam edelim, sonraki bölümleri çıkabilecek güzel bir performans, öğrenebileceğimiz bir şarkı/grup hatrına izlemeye lütfen devam etmeyelim. çok fazla olmasa da, oldu da öyle performanslar. ama artık bitsin yeter diye izlenen bir son iki sezon gerçeği de var. neyse ki, 2 saatlik son bölümü, eski heyecan yaratan, performansları tekrar izlemeyi isteten glee ruhunu geri getirmeyi başarmış. başarmış sanırım ki son bir entry yazmaya heveslendim.

    yolculuk* don't stop believin' kırmızısı ile başlamıştı, i lived pembesi ile bitti.

    gerçi glee, don't stop believin' demekten zaten hiç vazgeçmemişti.

    bu ikisi arasında, yani aynı zamanda, "by its very definition, glee is opening yourself up to joy." ile "see the world not as it is, but as it should be." arasında, onlarca umut aşılayan söz söyledi. ve daha iyisi bunları şarkı olarak söyledi.

    somebody to love, lean on me, imagine, dream on, bohemian rhapsody, over the rainbow, empire state of mind, singin' in the rain/umbrella, valerie, thriller/heads will roll, loser like me, born this way, light up the world, run the world (girls), we are young, wanna be startin' somethin' smooth criminal, shake it out, roots before branches, the scientist, this is the new year, this time gibi.

    ve belki will schuester'ın minik oğluna söylediğine biz de inanmalıyız. belki gerçekten "dreams do come true."
  • kara talihimdir: zamanının popüler olmuş dizilerine burun kıvırıp, sonra onları epey bir sezon geçtikten sonra rastgele izlemeye başlayıp çok sevmek.

    glee'ye de son sezonunun 6. bölümündelerken başladım. iş-güç derken tüm bölümleri bitirdiğim gün, son bölümlerin de yayınlandığı güne denk geldi ne yazık ki. pek çok kişinin 6 senedir izlediği diziyi 1-2 ayda izleyince tadı damağınızda kalıyor. aptal kafam! hadi başında takmadın, geçen sene, ondan önceki sene neredeydin?

    --- spoiler 6x12,13 ---

    şu an gerçekten üzgünüm. son iki bölümde de ağlattılar pisler. 12. bölümde glee'ye katılmadan önceki halleri, kurt'ün intiharı düşünmesi, rachel ve mercedes'in yalnızlığı, tina'nın sözde umursamazlığı, artie'nin naifliği ve glee kulübünün devam etmesinde finn'in aslında will'den daha büyük rol oynadığı. glee'nin dokunduğu hayatlar...

    son bölümde, 5 yıl sonraki hallerinden tutun; finalde neredeyse herkesin yer alması. şu ilk bölüm dans edip giden ve bir daha gelmeyen esmer çocuk bile vardı. sugar, ryder, puck, david...

    --- spoiler 6x12,13 ---

    biraz sezon bazında da değerlendirmek istiyorum.

    ilk 3 sezona lafım yok. 4. sezon bu kadar çok karaktere yeterli zaman ayıramamalarından kaynaklanan bir sorun vardı ve bu noktada düşüşe geçmiş gördüğüm kadarıyla zaten. 5. sezon aslında en sevdiğim sezonlardan biriydi benim, ama glee kulübünün tamamen kalkması pek çok izleyiciye mal oldu sanırım. son sezon ise, sadece 13 bölüm verilmesine rağmen oldukça iyi toparladılar. tamam hızlıydı pek çok şey, ama eksik bir şey kalmadı bence. ha keşke fox 6 yıllık dizisine bir kıyak geçip bir 5 bölüm daha verseydi de daha yedire yedire yazılsaydı senaryolar.

    bu dizi sayesinde, bir müzikal aşığı olarak, aslında ne çok müzikali bilmediğimi utançla farkettim. pek çok şarkıyı ilk defa bu insanlardan dinledim ve hemen mp3'üme attım. gerçekten çok genç yeteneklerle tanıştım: yeni broadway müzikali birkaç haftaya başlayacak olan darren, yazdığı kitap serisinin 4.sünün yayınlanması için son düzenlemelerini yapan chris, şirretken bile sevimli olabilen yeni filmi bu sene gösterime girecek olan naya, sonra lea, kevin, amber... bu genç ve güzel insanları umarım ileride de görmeye devam ederiz.

    bu entryi yazarken bu kadar ağlayacağımı bilsem daha erken saatte yazardım sözlük. şu an ağlıyorum ve entry giriyorum biliyor musun

    ayrıca: sezonun 12. bölümünü izleyip, ilk sezonun ilk bölümünü yeniden izlememiş veya izlemek istememiş biri var mıdır? sanmam.

    son olarak, this time isimli enfes şarkının darren'in kendi bestesi olduğunu bilmeyen varsa söyleyeyim. haftalardır instagram'da bunun hakkında görüntüler paylaşıyor, ama hakkı varmış gerçekten güzel bir şarkı.

    kelimelere dökemiyorum aslında hissettiklerimi. gönül isterdi ki her hafta hakkında entry girebilme şansım olsaydı keşke; ama ilk ve son olacak bu entry, o yüzden güzel bitirmek istiyorum.

    aslında en iyisi susup, sizi şu sevimli şeylerle baş başa bırakayım: https://www.youtube.com/watch?v=vhrw2px5eki
  • jenna ushkowitz'in söylediğine göre dizinin en son çekilen sahnesi bu performansmış. gözyaşları gerçek yani büyük ihtimalle: https://www.youtube.com/watch?v=ng47ojds07q

    oldukça vasat ve son iki sezona yakışan bir finalle bitmiştir. i lived performansı hariç duygulandıran bir an olmadı. bunun sebebi de kötü yazılmış diyaloglar ve matthew morrison başta olmak üzere inandırıcılıktan en az 192830 km uzaktaki oyunculuklardı. glee hiçbir zaman inandırıcı bir dizi değildi zaten ama rachel'ın new york'a gidişiyle izlemesi çok keyif veren bir yükseliş hikayesine dönmüştü. maalesef hikayeleri olabilecek en kötü şekilde ilerlettiler ve özellikle final sezonu akıl almaz derecede kötü bölümlerle doluydu.

    bence ana kastın lise macerasını biraz daha esnetip, sonra da rachel'ın new york'ta sıfırdan zirveye çıkmasına kadarki süreçle devam etseydi daha iyi hatırlanabilirdi. şunlardaki enerji ekranda kolay yakalanmıyor:
    a change would do you good
    oops i did it again
  • sam evans gibi fantastik bir karaktere sahiptir.

    sam: glee kulübündeyken her çeşit insan vardı mercedes. gey, heteroseksüel, zenci, beyaz ve tina.
  • 6 sezon boyunca tek katlanma sebebim olan sue sylvester, son sezonda da yapacaklarından geri kalmamıştır.

    "dikkat, mckinley aptalları. mezunlar toplantısı haftasındayız yani koridorlarda yaşlı aptallar dolaşmaya başlayacak. game of thrones'daki ak yürüyenler gibi. duydunuz mu? glee kulübü geri döndü! bira göbekleri ve akciğer
    lekeleriyle ödümü koparacaklar. ayrıca bilginiz olsun çok sevgili mckinley lisesi dansı iptal edildi çünkü hadi şeriat yüzünden diyelim"
  • dün itibariyle izlemeye başladığım müzikal dizi.

    yorumlarına da biraz göz attım. ilk 3 sezon ve son 3 sezon keskin olarak ayrılmış gözüküyor. yine de devam edeceğim.
hesabın var mı? giriş yap