• ailecek severek tükettiğimiz mükemmell bir zehir.

    önce nasıl yapıyoruz onu anlatayım.
    gdo’lu mısır tanelerini ezerek üzerine birtakım kimyasallar boca ediyoruz. bu kimysallar arasında ucuz işgücümüz olan mayalarımız da var. amacımız mısır ezmesinin içerisinde bulunan nişastayı bu mayaların früktoza çevirmesini sağlamak. mayalarımız nişastafrüktoza çevirdikten sonra içerisine bir o kadar da glikoz ilave edince işlem tamam. şimdi elimizde yine karbonhidrat var ama artık tatlı ve sıvı, raf ömrü uzun, galonlarda da saklasanız güneşten, ortam ısısından etkilenmeyen, insanlar tükettikçe bağımlısı haline getiren mükemmel düşünülmüş bir zehir var. bisküvilerde, çikolatalarda cipslerde, keklerde, tatlı olan her şeyin içine katmak mümkün. 10 kilosu 300 tl olan balların tamamına yakını bu zehirden. mükemmel değil mi?

    ekonomik kriz ile birlikte paket gıda üretimi ve emek yoğun unlu mamül imalatı yapan bireylerin dört elle sarıldığı, tüketicinin bilinçlenmediği taktirde artık çok uzun olmayan vadede insan sağlığını kaybettiren zehrimizin ürünler içinde herhangi bir kotası yok. 12 yaşındaki çocuklarda şeker hastalığı oluşumunun temel nedeni. asıl tehlike toplum olarak bu maddeye karşı sağırlaşmış olmamız. içeriğinde ne olduğunu, bize ne yaptığını bildiğimiz halde umursamıyoruz. bazı noktalar hariç tabi.

    örnek olarak vermek gerekirse bugün kilosu 70 tl olan baklavaların tamamına yakınında, kilosu 130 tl olan baklavaların çoğunda glikoz şurubumuz var. neden baklavayı örnek verdim hemen onu da açıklayayım. o kadar saçma sapan bir milliyetçiliğimiz var ki “-baklavaya glikoz şurubu eklenmiş” dediğimizde birdenbire insanlar çıldırıveriyor ama içeriğinde daha yüksek miktarda glikoz şurubu olan yabancı meşeli yiyecek maddelerini (bisküvileri, sufleleri, tiramisuları ve cipsleri) çocuklarına yedirirken hindu inekleri kadar sakinler.

    ezcümle, glikoz şurubu her gün tükettiğimiz bir zehirdir. (kahrolsun früktoz!)

    konu eğer ilginizi çekmişse şuraya da bi bakın derim. (bkz: cargill) sözlükte bir çok suser güzel noktalara değinmiş. şukela modunda okuyunuz.

    ek:
    şurada bu maddenin avrupada yasak, abd de kotalı ve ülkemizde serbest olduğuna ilişkin binlerce haberden sadece biri var.
  • nişastadan elde edilen, bildiğimiz şekerden (bkz: sukroz) çok daha tatlı madde. maliyetinin sukroz'a göre çok daha ucuz olması münasebeti ile, şeker kullanılan tüm ürünlerde kullanılır (kullanılabilir). kilosuna 5 ytl ödeyerek aldığınız baklavanın gırtlağınızı sikmesinin (kibarca yakmasının) baş sorumlusudur.
    ayrıntılı teknik bilgi için;
    http://www.nigud.com/teknikraporlar/tr4_1.html
  • her türlü abur cubur ambalajının altında mamüllerimizin hiçbir çeşidinde domuz yağı ve kattkıları yoktur derler, en başta da karamelle birlikte %33,6 glukoz şurubunu dayarlar. hangisi daha günah?
  • imf’nin 2001’de yasa olarak sunduğu tasarının içeriği, şeker pancarı fabrikalarına el konması ile ilgiliydi. kemal derviş bu yasanın çıkmasına razı olarak, şeker pancarı üretiminin engellenmesi ile nişasta bazlı şekerin ülkemizde dev bir endüstri haline gelmesinin ilk adımlarını atmıştır.

    türk halkının elinden alınan doğal şeker olan sakarozu tüketme hakkı, içeride oluşturulan suni bir pazar ile furuktoz, insanlara diyabet hastalığını, obeziteyi , sirozu getirmiş ve yavaş süreç içinde de pankreas kanseri olmayı hediye etmiştir.

    tasarının yasallaştırılarak kabul edildiği günden beri de marketlerde insanlara ve çocuklara satılan tüm furuktoz ve mısır glikozu şekerleri ile insanları zehirleyenler, çocuklar daha onlar büyüyemeden karaciğer nakli yapılmasına maruz bırakıp ve hatta erken yaşta onları ölüme terk etmektedirler.

    dış güçler çiftçinin şeker pancarı üretmesini ve insanların da tüketmesini engelleyerek ciddi meblağlardaki bu sentetik ve vücut için son derece tehlikeli olan suni maddenin içeriye girmesi sağlanmıştır. oysa ki nişasta bazlı şekerin avrupa ülkelerindeki kişi başına tüketimi 1-1,5 kilo iken türkiye’de ise 6 kilo civarındadır. bu kadar süre içerisinde gittikçe büyüyen endüstrinin artık geri dönebileceği bir çıkış noktası da kalmamıştır.

    sadece dini rolü üzerine domuz yağı kullanılmadığını belirten ürünlerin üzerinde aynı zamanda da nedense kullanılan şekerin ne şekeri olduğu ile ilgili yeterli açıklama yapılmamaktadır. oysa içindekiler kısmında salt şeker yazan ürünlerin üzerinde glikoz ya da fruktoz açıklamasının da net bir şekilde yapılması gerekmektedir. bu her yıl daha da büyüyerek önüne geçilemeyen endüstrinin en azından tüketiciyi yanıltmaması adına ciddi derecede bilinçlenme sağlanmalıdır.

    şimdi sağlık bakanlığının yapacağı açıklamaya bakılıyor. ancak bakanlıktan gelecek herhangi bir rahatlatıcı açıklama da tatmin edeceğe benzemiyor. bunun nedeni ise, içeride dönen suni ve milyon dolarları peşinden sürüyen piyasanın, insanları yavaş yavaş zehirlediği, binlerce kaynakta mühürlenmiş, kaynaklarla da belgelenmiştir. verilecek herhangi bir olumlu yanıt da zaten akıllara bir zamanlar milyonların karşısına geçip çayına şekerini de katarak gönül rahatlığı ile içebilirsiniz diyen kimseleri getiriyor.

    2004’te 900bin ton mısır ihtiyacından bahsedilmiştir. üstelik ülkemiz dünyanın en büyük 4.şeker pancarı üreticisi olmasına rağmen, ülkemizde ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan mısır şurubu üretilebilmek için 2010’da da 500 bin ton mısır ithal edildiği belirtilmiştir.
  • bu lanet şey yüzünden artık marketlerin en az üç reyonuna uğramıyorum. hangi yiyecekte var, hangisinde yok, hangisinde bol bol e var, hangisinde lezzet arttırıcı ama hayat kısaltıcılar var, hangisi şöyle, hangisi böyle derken delirme aşamasına geldim sonunda. artık hiçbir şey almıyorum.
    evde isyan çıktı. salonda otururken, sürekli olarak buzdolabı açılıp kapanma, abur cubur çekmecesi açılıp kapanma seslerini duyuyorum. arkasından isyan başlıyor çünkü ikisi de neredeyse boş..
    oğluma çikolata krizi anında verilmek üzere bulundurduğum kinder ve günde yarım bardak olmazsa olmazım diet cola dışında bir şey almıyorum. eve fare girse isyana ortak olur o derece.
    eşimle bu yüzden aram bozuldu. 'delirmişsin, erken yat' diyor bana. erken yat kısmı bu tür maddelerle ilgili önemli tartışmaların gece geç saatlerde yapılıyor olması. e bir bakıma haklı da.. ama biliyorum asıl derdi nestea..
    habertürk'te yapılan bir programda sunucu programın sonuna doğru delirip, bu iğrenç maddeyi avuçlamaya başlayıp 'işte bunu yediriyorsunuz çocuklarınıza' diye kameraya sallamaya başladığından beri evde huzur yok ama sağlığa adımlar var.
    öğreneceğiz, alışacağız, birbirimizi yiyeceğiz ama bunlardan yemiyeceğiz. biz çocuklarımızı ne kadar bilinçli yetiştirirsek üreticiler bu konularda o kadar uyumlu olacaklar doğayla, dolayısıyla da insan sağlığıyla..
    son yazdığıma kendim de pek inanmıyorum ama olsun.
    siz yine de elinizden geleni yapın. bu pis maddeyi minicik karaciğerlere, pankreaslara yollamayın. ağlasın, istesin hiç önemi yok. o geçer. hastalıklar öyle kolay geçmiyor.
    bunu ürünlere koymaları gerekenden kat kat fazla koyanların da yatacak yeri yok.
  • bunu yemeyenleri eleştirinler mümkünse sadece bunu yesin. çünkü bu zekayla sadece bunu hakediyorlar.
  • nestle bunu sağlıklı olduğunu iddia ettiği nesfit'te bile kullanıyor. şaka gibi.
  • mısır nişastasından yapılan (bkz: gdo), kronik hastalıkları salgına dönüştüren, doyumsuzluk hissi yaratan bu ürün avrupa'da bir çok ülkede yasaklanmasına rağmen türkiye %10 olan üretim kotasını %15'e çıkartmıştır. şeker pancarına oranla çok düşük maliyete sahip bu ürünün ülkemizdeki en önemli tüketicisi konumundaki ülker grubu aynı zamanda bu ürünün dünyadaki önde gelen üreticilerinden olan cargill'in türkiye'de ki ortağıdır ve en büyük üretici konumundadır. (bkz: pendik nişasta sanayi) tüm dünyada üretimi sınırlandırılırken ya da tamamen yasaklanırken ülkemizde sürekli kotaların arttırılmasının sebebi işte bu güzel birlikteliktir.
  • 1 kg'ı yaklaşık 22 kg şekere (bildiğimiz şeker) denktir.
  • zararsızdır diyen arkadaşların bu meret hakkında yeterli makale okumadığını düşündüğüm şurup. pek çok ürün glikoz şurubu kullanıp yerine şeker'de yazmaktadır. sanıldığı gibi yeni kullanılmaya başlanmamıştır pek çok yıldır kullanılmaktadır. ülker grubu sahibi olduğu pendik nişasta ile bu şurubu üretmektedir.bu güzel şurup 1993 yılından beri hayatımızdadır,tüm alkolsüz meşrubatın içinde %100 meyve suyu olanlar hariç kullanılmaktadır. aromalı mineralli içeceklerin içersinde şeker varsa o şeker bu şuruptan elde edilmiştir.

    imdi sorun şudur normal şeker sakarozdan elde edilmektedir ve sevgili pankreasımız nispeten daha rahat tolore edebilmektedir oysa glikozdan elde edilen pankreası daha çok yormaktadır. buradan şu anlaşılmasın normal pancar şekeri de sağlığa faydalı değildir. onu da az tüketmek lazım.

    ve fakat glikoz şubunun asıl kıllandırıcı noktası elde edildiği nebatattır yani gdo'lu mısır. gdo'nun sağlığa zararı ise genetiği değiştirilip belli bir cins böceğin mısır püskülüne dadanıp hastalık yapmaması için genetiğine eklenen genin insan vücudundan atılırken bağırsaktaki iyi huylu bakterileri öldürerek bağırsağı savunmasız bırakması ve kolon kanserine sebep olmasıdır. 70 kg bir insan'ın bağırsağındaki bakteri miktarı aşağı yukarı bir kg civarıdır ve bu insan sağlığı için gereklidir. glikoz şurubu yapısında bu geni barındırdığı için zararlıdır.

    ikinci sebep olarak glikoz şurubu çok hızlı bir şekilde insülün seviyesini yükseltip alçalttığı için hem pnakreası yormaktadır hem de ihtiyacınız yok iken açıkmanıza sebep olmaktadır. yani sizi şişmanlatır,obezitenin sebebidir. bu şurubun nişasta bazlı şeker ismiylede piyasada dolaşan bir kardeşi vardır. bu mamulü üretenler tarafından o da şeker bu da şeker diye pancar şekerinden farkı omadığı söylenir yalnız ab kriterleri bu şekerin ve glikoz şurubunun kullanımını düşük tutmaya çalışmaktadır.

    hülasa şekerden uzak durun ihtiyacınız olan tüm şekeri meyve ve sebzelerden bol bol elde edebilrisiniz. illa tatlı olsun diyorsanız türk tipi şeker için (bkz: pekmez)
hesabın var mı? giriş yap