• düşünce olarak aykırı bir tavır çizse de bence tam olgunlaşmamış bir filmdi.

    - karakter/aktör seçimi ne yazık ki olmamış, joel murray film boyunca sırıtıyor.
    - konu daha çok televizyon programlarına yönelmiş, 2011 filmi olmasına rağmen internet sitelerindeki mevzulardan tamamen habersiz, geri kalmış bir adamın nefretini izliyorsunuz.
    - suç var polis yok, evet film boyunca pek zeki olmayan 2 katil hiç rahatsız edilmedi bu beni gerçekten rahatsız etti.
    - baş karakter nefret etmesine rağmen televizyon izlemeye devam eden biri, birisi onu zorluyormuş gibi.
    - baş karakter, egoist olması ve kendi düşüncelerini diğerlerini düşüncelerinden üstün tutması nedeniyle kişileri öldürme hakkını kendinde görüyor. burada şunu da belirtmek gerekir; 16 yaşında bir ergenin 40 yaşındaki olgun bir insan gibi davranmasını beklemek ahmaklıktır.

    ben de televizyonda 7/24 dizi/tv programı izleyen, sağda solda karakterlerden bahseden, yaşına göre olgun davranmayan bir çok insanla karşılaşıyorum hatta bu insanlardan bazıları aileden. yaptıklarının mallık olduğunu bilmeme rağmen onların alanlarına bulaşmıyorum, herkes kendi özgürlük alanını bilsin. dediğim gibi kimse kimseyi doğrudan "şu programı izlemelisin, şu telefonu almalısın" diye yönlendirmiyor. medyanın sunduklarını alıp almamak medya okuryazarlığı denilen bilinçli bir seçim işidir ve siz her insanın aynı düşünce seviyesinde olmadığını biliyorsunuz.

    en hoş kısım, filmin bahsettiği insanlardan olup filmi beğenenlerin tavırlarıdır, alem adamlarsınız valla.
  • sistem eleştirisi yaparken, eleştirdiği şeye dönüşen film... televizyonun toplumu şekillendirme yönteminden, toplumsal ahlak kriterlerinin ayağa düşmesine kadar bir çok noktada doğru eleştiriler yapsa da, yine amerikan kültüründe mitleşmiş olan seri katil kavramına sarılması, daha kötüsü, seri katillere aşık olan ruh hastası kızlardan bir modeli de filmin ortasına yerleştirmesi, filmin eleştirdiği şeylerin ta kendisine dönüşmesini sağlıyor... bu arada amerikan superstarz yarışmasında televizyona çıkarılıp, dalga geçilen başarısız şarkıcı modelinden yola çıkarak, yozlaşan amerikan kültürnün dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi türkiye'deki kültürün de nasıl ırzına geçtiğine şahit oluyoruz. sonuçta orada steven clark varsa, burada da ajdar var. ayrıca bu filmin oliver stone'un katil doğanlar'ı ile kemal sunal'ın korkusuz korkak filminin karşımı olduğunu görmek de bu anlamda bir ironi olsa gerek... bu film doğru teşhis olsa da, şiddeti yücelterek yanlış tedavi yöntemi tavsiye ediyor.
  • izlerken ister istemez ulkemizdeki ajdar, bayhan, yetenek siziniz ve bilimum sacmaliklari hatirlatan, hatirlattikca da fena ic burkan film. yozlasmanin ana karakterdeki rahatsizligi iyi islenmis olsa da senaryoda bazi kopukluklar var. izlerken bir nebze de olsa gerceklik duygusundan kopartiyor. yine de gene akisina ve ozellikle soudtrackine binaen tavsiye ediyoruz.
  • tam bir mastürbasyon.

    izleyin rahatlayın. sistem kendi eleştirisini kendi içinde yaratıyor yine, klasik amerika.
    ama iyi geldi mi? geldi. o öldürdü biz rahatladık.

    bu filmden keyif almış olmamız işte tam da sistem. ve bence filmin derdi de aynen bunu göstermek. yoksa bu kadar cheesy bir yöntem seçeceğini düşünmüyorum.
    yani film orta yaşlı adam, reşit olmayan kız karakterleri seçimi üzerinden pedofili-karşıtı duruşunu nasıl veriyorsa, yani net bir şekilde mesaj vermesinin yanı sıra aynı şablonu kullanmak suretiyle tekrar pedofili yorumlamasına çekilebilecek şekilde seçerek çifte okumaya imkan vermekteyse, aynı şekilde sistemle olan mücadeleyi "yenilgi"/"kötülük"/"cinayet" ekseninde veriyor.
    (pedofiliye karşı olmak için pedofili okumasına imkan veren bir karakter şablonu yaratmak, yani aynı şablonu tekrar etmek, iki adam da seçebilir, yaşlı/erkek karakter de seçebilir burada bu öyküye karakter olarak film, ama bizzat yeniden yaratıyor pedofiliye karşı çıkmak için aynı pedofili şablonu, aslında aklımıza pedofiliyi sokuyor yani, bilerek yapıldğı fikrindeyim)

    tv'yle alakası olmayan frank'in son live görüntüleri de aynı yabancılaşma hissini yansıtıyor. yani eleştirdiğiniz şeyin ne olursa olsun parçasısınız. ve olmadığınızı sanmanız da asıl sorun. o yüzden frank kendini tvde amerikan halkına hitap ederken ya da roxanne'e "güzelsin" derken buluyor.
    gerçekte karşı çıktığı şeye bile karşı çıkamayacak kadar entrapped(kıstırılmış durumda) insanoğlu.

    ama bu tabii boşalmak için şiddet izlemeye ihtiyacımız olmadığı anlamına gelmiyor.

    filmi çok beğendim. çıktığımda yaşadığım rahatlama iyi geldi. sözlük okurken ya da iş yerinde her gün yaşadığım geri zekalıya tahammül eşiğimi hatırlattığı için diil, "öldürme hayali" haricinde bir direniş yöntemimiz olmamasının zavallılığını yüze vurduğu için.

    pedofiliye karşıyız, eyleme geçmiyoruz, direnişimizi orta yaşlı bir erkek olarak bize yazan bir küçük kıza "doğru" davranmakla yaptığımızı sanıyoruz. ama sonuçta işte bir tv sahnesinde "güzelsin" dememizle sonuçlanıyor hayat o kıza.

    filmin içindeki klasik bonny&clyde, natural born killers, leon vb. göndermeler de bu "klasik şablon" havası için. aynı şablondayız. o şablondan çıkamıyoruz. tvye karşıyız ama kameralar bize döndüğünde izleyicilerimize biz de hitap edeceğiz, ahlakımız var, üstünüz ama işte bir yere kadar.

    aptalları öldürmekten başka çözüm olmadığını dayatmış olan kolektif aptallık, direncimizi kırdı. bu filmi bir rahatlama olarak görecek kadar kişisel sefillik içindeyiz. sistem fazla güçlü.
    bu mastürbasyondan aldığımız zevk ölçüsünde evet rahatladık, ama zavallıyız.

    (bu arada patlayan bebek ve parktaki cinayet sonrası "hangi siyasi görüşlerine katılıyorsun?" diyalogu en sevdiğim kısımlar oldu.)
    iyi film.
  • soundtrack'i pek güzel, pek gaz bir film.

    "beat the devil's tattoo" - black rebel motorcycle club

    "school's out" - alice cooper

    "it's oh so quiet!"- betty hutton

    "i'm not like everybody else" - the kinks

    "hello hooray" - alice cooper

    "let's get away from it all" - rosemary clooney

    "missing mountains" - 'lost river/old river'

    "i never cry"- alice cooper

    "fantastic" - charlyne yi

    "brahm's lullaby (cradle song)" - aram mandossian
  • --- spoiler ---

    steven clark olayı ile aldı götürdü beni. şimdi sokağa çıkıp ajdar'ı bulup götünden mermi sıkasım var adama. gelde verem olma şu devirde. imdb'de aldığı notun fazlasını hakeden bir film. ülkemizde taşaklı yönetmen var ise birde bizim ülkenin versiyonunu çeksinler "allah türkiye'yi nazarlardan korusun" diye. bak o zaman canım türkiyemde artık bir şeyler yavaş yavaş değişmeye başlıyor mu yoksa başlamıyor mu işte o zaman görürüz.

    --- spoiler ---
  • sadece fragmanı bile insanın içindeki yağları eriten filmdir. insan istiyor arada toplumdaki gerizekalıları tek tek öldürmeyi.
  • filmde geçen "`why have a civilization anymore if we no longer are interested in being civilized`?" cümlesi aslında bir çok şeyi anlatmaktadır. birey olmanın yüceltildiği, medeniyetin insanlık tarihinin zirvesinde olduğunun iddia edildiği bir dönemi yaşayan insanların eğlence anlayışlarının absürd reality şovlardan, televizyon programlarından ibaret olması ve bu neslin genci, yaşlısı; tüm üyeleriyle karakteri bozuk, nitelikten yoksun ancak bir şekilde maddi güç sahibi kişilere özenmeleri aslında bazı şeylerin ne kadar çürük ve çarpık olduğunun göstergesi değildir de nedir?
  • süper süper süper. her ne kadar "amerikan toplumunun yozlaşmasını anlatıyoruz bak ne kadar da süper yaptık, nasıl da güzel toplumsal mesajlar vereceğiz" tavrıyla çekilmiş olsa da gerçekten çok iyi diyaloglara sahip bir film. tür olarak olmasa da dökülen kan bakımından tarantino filmlerini de aratmıyor.

    filmden aklımda kalan bir kaç anektod:

    --- spoiler ---

    -"yeni neslin sorunu kaydedilmeyen hiçbir şeyden zevk almıyor olmaları" frank

    -frank roxy arasındaki bir diyalog,

    frank: alice cooper'ı ben de severim
    roxy:alice cooper'ı severim diyemezsin. alice cooper'ı seviyorum demek bir müslümanın muhammed'i seviyorum demesi gibidir. onu kabul edersin.

    -sinemadaki katliamdan sonra frankin öldürmediği tek kişiye,
    "film boyunca konuşmadığın ve telefonunu kapalı tuttuğun için teşekkür ediyorum" demesi.

    -frank'in arabasını iki arabalık park yerine parkeden piçi öldürmesi.

    son olarak da frank'in final sahnesinde taktığı kemerin güzelliğinden bahsetmeden edemeyeceğim.

    --- spoiler ---
  • izlerken arka planda pain of salvation'un scarsick albümü çalıyor gibi hissettiren film. özellikle cribcaged ve kingdom of loss şarkılarını.
hesabın var mı? giriş yap