• modern edebiyatımızın en ilginç yazarlarından.
    metinleri, bir gelin böceğinin doğallığı ve zarafetini yansıtır.
    kitapları: hiçbişey, günlerin gölgeleri, ruh yordamı.
    metinleri kara mizahla yüklü yazar, ikili ilişkilerde tam bir akl-ı selim mümessili, hatta abidesidir.
    en sarsıcı esprileri, en sakin ifadelerle patlatır.
    yeni hikaye kitaplarını heyecanla bekliyoruz.
  • "bir kirlangic bir elektrik diregine konar. bir görüste sevdalanir elektrik diregi kirlangica. bir an sonra yerinde duramaz, ucar kirlangic.
    ucamadigini o zaman farkeder elektrik diregi...
    ask kanatsizliktir bazen.."
    gökhan özcan
  • "bir adam gördüm, bir kapının önünde oturmuş düşünüyordu.
    saçı sakalı birbirine karışmıştı.
    üstü başı perişandı.
    kafasını belli bir ritimle iki yana sallıyor, arada bir kimsenin anlamadığı bir şeyler mırıldanıyordu.
    -kim bu adam, diye sordum.
    -o bir meczup, dediler ve anlattılar hikâyesini.
    şimdi önünde oturduğu o kapıyı çalmış günlerden bir gün.
    içeriden bir ses “kim o?” diye sormuş.
    ciddiye almış soruyu.
    o günden beri cevabını düşünüyormuş."
  • "pardon! kendinizi parcalamayi keser misiniz lütfen, ben sizi bölünmez bir bütün olarak seviyorum" gökhan özcan
  • bazı günler uygun değildir aslında

    günlerin demini alamadığı zamanlar vardır.
    güneş doğar gece karanlık perdesini çekmeyi unutur şehrin üstünden.
    günaydınlar , bir başka güne ertelenir.
    insanların neşeli sesleri akşama kadar dolduramazlar caddeleri.
    böyle günler uygun değildir aslında başlamaya.
    ama başlarız.
    ...............
    günlerin neredeyse hiç yürümediği zamanlar vardır
    bir ağustos sıcağının her yeri kaplayıp kurutması gibi durur hayatın akıntısı.
    sadece , bir ağustos böceğinin sesini işitiriz , uzaktan , belli belirsiz.
    devranın döndüğünü unutmamak için , derin nefesler alırız.
    böyle günler , uygun değildir aslında sürdürmeye
    ama sürdürürüz.
    ..............
    günlerin ağırlıkları kaldıramadığı zamanlar vardır.
    sözler dibe vurur ; hiçbir maviliğin kaldıramayacağı bir ağırlığa ulaşır.
    sessizlik , seslerin ötesinde bir hayalet gemi olur.
    gider , en gidilmez limanlara demirler.
    böyle günler , uygun değildir aslında konuşmaya.
    ama konuşuruz.
    ...................
    günlerin surat asmaktan hoşlandığı zamanlar vardır
    hüzün düşer yüzümüzden ; parçalanır , bin parça sıkıntıya sığınır parçaları.
    içimizdeki her şey , kendini tene vurmanın bir yolunu arar.
    acıyı tırnaklarımızda bile hissederiz.
    böyle günler , uygun değildir aslında gülümsemeye.
    ama gülümseriz.
    .............
    günlerin pembe kıvılcımlar çıkarttığı zamanlar vardır.
    içimizde startını vermediğimiz baharla yeşerdiğini görür , şaşırırız.
    kalbin doğruları , aklın yanlışlarına galebe çalar.
    bu heyecan , bu akıl almaz körlük , bir koşuya sürükler bedenimizi.
    bağrımıza saplanan gerçeklerle uyanırız.
    böyle günler , uygun değildir aslında sevmeye.
    ama severiz.
    ............
    günlerin ince sarsıntılar uydurduğu zamanlar vardır.
    neden olduğunu bilmediğimiz kırgınlıklarla açarız gözlerimizi dünyaya.
    bütün titreşimler bir yerimizi acıtır mutlaka.
    bütün , izler bilmediğimiz bir ateş tutuşturur bir köşemizde.
    çaresiz teslim oluruz.
    böyle günler , uygun değildir aslında kırılmaya.
    ama kırılırız.
    ........................
    günlerin diğer günlere benzemediği zamanlar vardır.
    elimize aldığımız her şey pörsüyüp söner.
    biriktirdiğimizi sandığımız geçmiş , ufalanıp gider avuçlarımızda.
    ' sonra ' da kaybeder anlamını ' önce ' nin ardından.
    bir mum ışığımdan yansıyan gölgeye dönüşürüz.
    böyle günler , uygun değildir aslında yaşamaya.
    ama yaşarız.
    ...............
    günlerin sona ermediği zamanlar vardır.
    kelebeğin ateşe yakalandığı gibi yakalanırız.
    hiçbir şey anlamadan...
    akreple yelkovanın bu nedensiz duruşundan hiçbir anlam çıkaramadan...
    ipi yeniden bağlayamadan ve çözemeden....
    böyle günler , uygun değildir aslında ölmeye.
    ama ölürüz.

    gökhan özcan
  • gönül adami, bazi yazilarinda icinizi titretir.. saskin saskin bakakalir hüzün yükünü omuzlanirsiniz okuduktan sonra.. bir baska sevimliligi vardir, sanki cekingen bir izlenim biraksada konusurken, muhabbetine doyum olmaz..
    gercek hayat dergisinde sakli ülke isimli bir sayfasi vardir okumaya deger.
  • böylede güzel bir konusma yapmis duygu küpü insandir..

    "siz hep mahzun ve güzel kaldınız. dünyanın gittikçe kararan portresinde, çirkinliği şekil lendiren bir çizgi olmaya razı olmadınız.
    herkes köşe bucak kendi ruhundan kaçarken, siz kendi'nizden başka bir şey olmayı kabullenmediniz.
    içinizden geldiği gibi olmak, size anlamlı görünen bir hayatı buluncaya kadar aramak istediniz.

    en zor sorulara muhatap oldunuz, en dirençli ve masum cevapları verdiniz.

    siz hep mahzun ve güzel kaldınız. çağın bu dönemecinde, hiçkimsenin karşılaşmadığı sorulardı sizin önünüze sürülen sorular.
    lafın döndürülebileceği, anlamın eğilip bükülebileceği, dilin kıvrım kıvrım kıvrılabileceği bir imtihanda değildiniz.
    bir bıçağın sırtı kadar keskin bir noktada verdiniz cevabınızı.
    teorik kuytuluklara kaçacak, politik fırdöndüler çevirecek ya da mantıklarınıza takla attıracak kadar zamanınız yoktu.

    zaten sizin kaçmaya niyetiniz de yoktu. dimdikti başınız ve soru sahiplerini çıldırtacak kadar net duyuldu yüreğinizin sesi:

    allah büyüktü ve o ne dese o olurdu. zamanı, geleceği, hayatın önceden bilinmeyen çizgisini elinde tutan o'ndan başkası değildi. bu bildiğiniz en değişmez gerçekti.

    siz, mahzun ve güzel, bu gerçeğin arkasında durdunuz.

    kaba kuvvetin koca dünyasına karşı yapayalnız kalmadı göze aldınız.
    horlandınız, aşağılandınız, dövüldünüz ve sürüklendiniz. etrafı saran zifiri suskunluk içinizi yakıp kavursa da, bundan bir şikayet manzumesi çıkarmadınız.
    gerçek mazlumlar gibi davrandınız, ezilmenin ticaretini yapmadınız.

    siz hep mahzun ve güzel kaldınız-halinizden hiç eksilmeyen zarafetinizle; gücün dümen suyunda kaybolan bütün yapılan, bütün sahte gelecek mühendislerini, bütün koca adamları, bütün kirli numaralari yüzleri kızarıncaya kadar tokatladınız.

    vakarınızla, bütün belkemiksiz iddiaları açığa vurdunuz. zihninde de göğüs kafesindekine eş bir kalp taşımayanları karanlık bir telaşa düşürdünüz.

    çağın geveze lisanı karşısında dili tutulanları, damarlarında kol gezen aşağılık kompleksini yenemeyenleri, saklayan her kırbaçta kılıktan kılığa girenleri ve en önemlisi göbekli iddialarla ortalıkta dolaşıp hayat hakkında bir tek gerçek cümle kuramayanları kendi çirkin yüzleriyle başbaşa bıraktınız.

    hiç yalpa yapmadınız, hiç kıvırmadınız, halinizi hiç tartışmaya açmadınız.

    yaşadığınızı ve var olmaya devam edeceğinizi, yaşayan ölülerin bile duyacağı bir sesle haykırdınız. başınızdaki bin yıllık örtüyü çıkarmadınız.
    siz hep mahzun ve güzel kaldınız.

    îçlerindekine ihanet etmemeyi başarmış siz onurlu insanlara selam duruyorum."
  • ismet özel in, zekasına göre bu çocuk buralarda harcanıyor gibisinden bir ifadesini hatırladıgım, hiçbişey adlı kitabın yazarı.
    hakan albayrak ile birlikte gerçek hayat ı kurdu, sonra onunla birlikte derginin yönetiminden çekilse de hala bu dergide yazmaya devam ediyor.
    eskiden, yeni şafak ta arka sayfada yazdıgı yazıları çıkardı.yeni şafak in mükremin abisi gibiydi.
  • "..erkeklerin yayınlandıktan üç beş dakika sonra tekzip yiyen haberler üzerinden yürüttükleri futbol geyikleri, hanımların dizilerin son bölümlerinin zihinlerinde çaktırdığı merak kıvılcımları, en doğruyu ben bilirim edalarıyla attırılan siyasi nutuklar...

    uzatmayıp sadede geleyim; gündelik hayatımızın konuşma balonlarını tıka basa dolduran bütün bu sözcükler aslında bizim değil! bizim olsalardı bir araya gelip özgün cümleler oluştururlar, dişe dokunur fikirlere kapı açarlardı. bunlar her geçen gün hayatımızın yerini daha fazla almakta olan popülist kurgunun elimize tutuşturduğu oyuncaklar... insan neden bütün gününü doğrudan kendi hayatıyla ilgili olmayan gevezeliklerle doldurmaya çalışır ki? cevap sorunun içinde; kendi hayatıyla ilgilenmemek, kendi hayatına körleşmek, sağırlaşmak, yabancılaşmak için... çünkü, sıradan insanın hayatının renkli bir tarafının olmadığı saplantısı artık hepimizin bilinçaltında yer etti artık. ve evet, kendi hayatımızı ilgilendiren bir öz gündem sahibi olamayacak kadar da sığlaştı zihinlerimiz ve hayatlarımız. kendi sözcüklerimize sahip değiliz artık; konuşma balonlarımızı hiç de bize ait olmayan sözcüklerle başkaları dolduruyor!.."
  • varlık kafesimizden uçmamıza neden olan yazar, kalbimize dokunsun diye okuyoruz köşe yazılarını.

    ''bu kadar çok kaybolunca, içinde bir bulunma ihtiyacı büyüyor da farkında olmuyor insan.''
hesabın var mı? giriş yap