• analitik psikolojide kişiliğin karanlık, ilkel, bilinçdışı, topluma uyumsuz taraflarını anlatmak için kullanılan ve kökenlerini yin yang felsefesinde ve dahi hermesçilikten etkilenen maniheizm gibi diğer dinlerde de görebileceğimiz ruhsal yapıyı zıtlıkların bir birleşimi, birbirine uyum süreci olarak ele alan carl jung'a ait kavramdır. gölge genelde bilincin zayıfladığı nadir anlarda karşımıza çıkar. bu kimi zaman bir düş, kimi zaman bir öfke krizi, kimi zaman yoğun baskı altındayken, kimi zamansa alkol/narkoz etkisine bir an olabilir. bu zamanlarda kişi genelde kendini tanıyamaz veya yaptıklarına bir anlam veremez. kendisinin bu öteki yanına çok nadir şahit olur. zira gölge açığa çıktığında bilinçdışı ve bilinç arasındaki sınır zayıflar veya tamamen ortadan kalkar.

    jung'a göre dışarıdan oldukça nezih görünebilen insanların gölgesi bir o kadar güçlü olabilir. sağlıklı, yaratıcı, uyumlu bir kişilik için insan gölgesini iyi tanımalı bu karanlık tarafını aydınlık tarafıyla uzlaştırarak bütünleşme sürecine adım atmalıdır. iki zıt kutuptan biri diğerine ağır geldiği sürece sağlıklı bir kişilik yapılanması mümkün olmaz. gölge bastırılır, gizlenir, sürekli kapalı tutulursa birey yaratıcı bir yaşamdan yoksun kalır. haliyle in medio stat virtus yani orta yolu bulmak ve gölgeyle yüzleşmek gereklidir.

    bu arketip karşımıza yalnızca birey davranışları aracılığıyla çıkmaz. o her şeyin zıttıyla kaim olduğunu belirten kolektif yasanın bir tezahürüdür. gece ve gündüz , yin ile yang , habil ve kabil , faust ve mephisto gibi olaylar/karakterler gölge arketipinin yaşamdaki örnekleridir. faust

    özce gölge arketipi insanın bencil, öfkeli, manipülatif, narsist vb uyumsuz taraflarının tümünü temsil eder. kişi bu yanlarını ne kadar iyi tanır bunlarla uzlaşmayı başarırsa hayatın salt bir iyi ve kötüden değil, grilerden oluştuğunu anlarsa kendini keşfederek dolu dolu bir yaşam sürebilir. sanatta, sporda, bilimde ve başka bir çok alanda başarılar elde edebilir. dolayısıyla gölge, başta ne kadar ürkütücü görünse de içimizde kucaklanması, anlaşılması gereken arketipsel bir merkezdir.

    "ama gölge olmadan ışık, ışık değildir. ışıksız da gölge olmaz. ışık ve gölge birbirlerinin ayrılmaz parçasıdır. gölge, ışığı biçimlendirir. gölgeler onun güzel hatlarıdır." *

    (bkz: obscuris vera involvens)
    (bkz: in medio tutissimus ibis)
    (bkz: collective unconsciousness/@allanmandragoran)
    (bkz: gerçek yolculuk geri dönüştür/@allanmandragoran)
  • "dışım içimden gelir
    yani gölgem kendimden
    aşktır ölümden güzel olan
    bak ve gör yaşam düşlerdedir."

    hüzün kovan kuşu

    (bkz: düş sokağı sakinleri)
  • “kişi aydınlık figürleri hayal ederek aydınlanmaz ama karanlığı bilinçli yaparak aydınlanabilir.”
    carl gustav jung

    'gölgeyi ' jung' ın nietzsche’ den ödünç aldığı bir kavram olarak nitelendirmek çok yanlış sayılmaz. burada anlaşılması gereken en önemli nokta jung' ın gölge arketipine bakış açısıdır. jung, insanın dünyaya nesnel varlığını kendisinin kazandırdığını düşünür, insan bunu yaparken önce tamamen kendini tanımalı iyi, kötü, zayıf, güçlü, (gölgeli) vs tüm yanlarının farkına varmalıdır, çünkü ona göre kişi kendi eksikliklerini tamamlamadan, çatışmalarını çözümlemeden, zedelenmişliklerinin ızdırabını dindiremez.
  • "...ruhu da, bedenin derin mağarasına kapanmış, kendi içinde taşıdığı karanlığın pençelerini kemiriyordu."

    (bkz: moby dick)
    (bkz: herman melville)
  • carl gustav jung tarafından ortaya konulan, insana evrimin en başından kalmış bir mirastır. insan doğasının hayvansal yönü olan bu arketip her insanda mevcuttur. uygarlaşma toplumlarda insanlar tarafından bastırılmaya çalışılsa da insanın canlılığının, doğallığının, yaratıcılığının da kaynağıdır aynı zamanda. aslında insan bu tarafını bastırdıkça tektip bir makineleşme sürecine girmektedir. oysa ne kadar bastırılmış olsa da en zor anlarda ani kararlar verilirken yine gücü eline alandır gölge.
    varlığı bir dert, yokluğu yara!
  • bizim köyde "iç yüz" olarak bilinir. kişinin iç yüzü...

    gölge => bir şeyin aydınlık tarafının ardındaki karanlık.
    arketip (felsefe terimi) => bir şeyin orijinali, özü, aslı, ilki.

    gölge arketipi => kişinin, görünen yüzünün ardında (içinde) gizli olan özü.

    insanın görünen tipi* ile gölge arketipi arasında çok büyük zıtlık ve savaş olmaması hali "kendiyle barışık olmak" şeklinde tanımlanır. kendiyle barışık olmanın anahtarı "canım kendim"cilik felsefesi değil; acımasız, gerçekçi ve objektif özeleştiri yapabilme yeteneğidir. özeleştiri anlayışı "en kötü özelliğim dürüstlüğüm :/" klişesinden öteye gitmeyen insanlar, özlerinde gizli olan olumsuz özelliklerle yüzleşmekten kaçınır, kendini çok süper iyi biri gibi tanır ve öyle tanıtır, karanlık yönlerini aydınlık ve pırıltılı bir ambalajla sarıp saklar. bu saklı birikim zamanla çığ gibi büyür ve gün gelir bir nedenle kontrolsüzce ortaya çıkar.

    gölge arketipinin ortaya çıkmasına neden olan etmenler => kişiye ve duruma göre değişir;

    kimi paniğe kapılınca maskesini düşürür,
    kimi yetkisinin, avantajlarının, gücünün kibrine ve o kibrin sarhoşluğuna kapıldığında özünü belli eder,
    kimi alkolün etkisiyle iç yüzünü açık eder,
    kimi çok çekici bulduğu bir kadın (veya erkek) karşısında çizgisinden kayar, "bu cool kral, aslında soytarının teki miymiş yaa" dedirten hallere girer,
    kimi uzun gözlem ve araştırmalar sonucunda anca açık verir, "adam pisliğin teki çıktı rıza baba" dedirtir,
    kimi kendi çıkarı söz konusu olduğunda boş bulunur, normalde çizdiği güvenilir imajından hiç beklenmeyen bir halt yer, şaşırtır,
    kimi damarına basıldığında, normalde çizdiği kontrollü* imajından hiç beklenmeyen kontrolsüz ve faydasız bir öfke patlaması yaşar.
    kimi s.kerler eşiğini aşınca salıverir.

    (bkz: bir insanı tanımak için yeterli süre/#131708700)

    gölge arketipini görmeye çalışma metodları =>
    (bkz: yüz okumak)

    ilgili eserler =>
    * robert louis stevenson - the strange case of dr. jekyll and mr. hyde *
    (bu eserde mr.hyde, doktor jekyll'in gölge arketipini temsil eder.)

    * shakespeare - othello
    (bu eserde iago karakteri, diğer karakterlerin içindeki gölge arketipini ortaya çıkarır.)

    *
  • analitik psikolojide çok önemli bir yeri olan gölge kavramı, kişinin bilmeyi tercih etmediği, bastırılan ya da reddedilen tarafını tarif etmek amacıyla kullanılan bir terimdir. gölge; kişiliğin gizli, bastırılmış, değersiz ve günahkar yönlerini ve de aynı zamanda uzun süre gömülü kalan veya hiç bilince erişmeyen içgüdüleri, yetenekleri ve ahlaki niteliklerini içermektedir. gölge kısmen adi, ilkel, uyumsuzdur yani tümüyle kötü değildir. çocuksu veya ilkel nitelikler içerse bile hayat verici ve insan varoluşunu renklendiren şekildedir. ancak uzlaşmak çok zordur. en büyük güç, gölge yanların kabulü ve onların benliğin bileşenlerine dahil olmasıyla gelir. yani gölge arketipi, bilinçdışının bir parçasıdır. dolayısıyla bu karanlık taraf bilinçli tarafla bir bütün haline gelmelidir. aksi takdirde kişi bireyleşme sürecini tamamlayamayacaktır.

    ''bir birey kendi gölgesini görebilmek için bir girişimde bulunduğunda, kendisinde bulunduğunu inkar ettiği ama başkalarında bol bol gördüğü özelliklerin, bencillik, zihinsel tembellik ve dağınıklığın, gerçek dışı hayallerin, utanç ve kötü niyetlerin, dikkatsizlik ve korkaklığın, para hırsının ve ihtirasların, kısaca kendi kendine ‘hiç önemi yok, bunu kimse fark etmez, ayrıca herkes yapıyor bunu’ dediği küçük günahların ayırdına varır-çoğu kez de bu nedenle utanır.

    eğer bir dostunuz sizi bir kusurunuz nedeniyle eleştirdiğinde içinizden bir öfke kabarıyorsa, tam o noktada bilincinde olmadığınız gölgenizin bir parçasının bulunduğundan emin olabilirsiniz.

    gölgenin dost mu düşman mı olacağı kendimize bağlıdır. gölge her zaman bir iç düşman değil, tıpkı birlikte yaşanılan diğer bütün insanlar gibi, durumun gereğine göre bazen boyun eğerek, bazen direnerek, kimi zaman da severek birlikte yaşamak zorunda olduğumuz bir varlıktır. gölge görmezden gelinir ya da yanlış anlaşılırsa düşmanlaşır.''

    carl gustav jung - man and his symbols

    insan, dünyaya bedensel ve ruhsal bir bütün olarak gelmiştir. fakat toplum, ironik olarak insanın bu bütünün tek bir tarafını yaşamasına izin vermektedir. bu sebeple toplum tarafından kabul görmeyeceğini düşündüğümüz her türlü şeyi isteyerek veya istemeyerek bilinçdışına itiyoruz. yani bu sebeple her insanın bir gölgesi vardır. gölgemizin farkına varmamız persona tarafından engellenmektedir. jung, bizi toplum içinde görünmek istediğimiz biçimde sunan persona arketipini başkalarıyla iletişime geçtiğimizde taktığımız maskeler olarak tanımlar. ne kadar parlak bir persona ile tanımlanırsak gölgemiz de o kadar karanlıktır. personamız ne kadar sağlam ve katı ise gölgemiz de o kadar koyudur. tam da bu nedenle gölge ve persona dengeleyici bir ilişki içindedir.

    (bkz: carl gustav jung)
    (bkz: arketip)
  • jung`un arketipleri içinde yer alan arketiptir. kişinin içindeki karanlık ve uzlaşmaz tarafları temsil eder. kişi,içinde sakladığı bu karanlıkla çoğu zaman çatışma halindedir. birçok yerde hayvan motifleriyle ifadeye dökülür.
  • ahmet hamdi tanpınar 'ın evin sahibi hikayesindeki "yılan" motifi, gölge arketipi ni anlamak ve üstüne düşünmek için iyi bir örnektir.
  • "huzur"da, mümtaz'ın bitevî karşısına çıkartılan, ve 'yılan' motifiyle belirtilen arketiptir.

    bu arketip, sadece "huzur"da değil, "abdullah efendinin rüyaları"nda da sıkça görülür. bunun nedeni, sadece kurgu olarak hikayeye monte edilmiş bir durumdan ziyade, tanpınar'ın kendi yaşamıyla olan ilişkisidir. tanpınar, roman ve hikayelerinde, kendi hayatından yola çıkarak ilerler; eserleri onun bilinçaltının yüzeye çıkan yansımalarıdır.

    konuya dönecek olursak, huzur'daki yılan motifi, mümtaz'ın bastırmak istediği ama başarılı olamadığı karanlık ve şeytanî bilinçaltı kalıntılarının ortaya çıkarılması olup, roman boyunca canlı kılınmak istenen çatışmanın korku ve endişe tarafını temsil etmektedir. motif, kimi yerlerde doğrudan adı verilerek, kimi yerlerde de onun özelliklerine çağrışım yapılarak belirtilir. örnek olarak:

    "yol , güneşin altında harap evleri, açık kapıları, dışarıya sarkmış cumbaları , çamaşır serili balkonlarıyla harap ve bitmeyecek korkusunu verecek kadar uzun, bembeyaz, aydınlıkta adeta derisi soyulmuş gibi uzanıyordu."

    "yol, güneşin altında, onun tarafından hâlâ derisi yüzülerek uzuyordu."

    "(...) bu güneş altında, parlak bir yılan sırtı gibi , bir ucu dikilen sokağa, güneşin yer yer bir cüzam gibi duvarlara, evlere katılmak."
hesabın var mı? giriş yap