• hayatımda bir milattır gondola bindiğim gün. evet milat. çünkü hayatım, gondoldan önce (g.ö.) ve gondoldan sonra (g.s.) olarak ikiye ayrıldı o günden sonra.

    g.ö., hayatın değerini bilmeyen, her şeyi dert eden, en ufak sorunda "vazgeçtim dünyadan" diye sızlanan bir insandım. meğer hayat çok güzelmiş.

    yer: çeşme lunaparkı. tarih: geçen yaz. her şey, yükseklikten hiç hazzetmememe rağmen, yeğenimi götürdüğümüz lunaparkta, kuzenime "gondola binelim mi lan?" teklifinde bulunmamla başladı. bana ne vermişlerdi bilmiyorum. birinin yemeğimin içine cesaret hapı dövmüş olduğundan şüpheliyim. ben ki, o güne kadar uçağa bile binmemiş ve binmeyi asla düşünmeyen; gondol, radar, ufo gibi oyuncaklara binenlere deli gözüyle bakan, yıllar önce bindiği ahtapot'u hala unutamamış bir insan... ne oldu da, böyle abuk bir teklifte bulundum bilemiyorum. o yüzden cesaret hapı teorimde ısrarcıyım.

    neyse efendim... kuzenle aldık jetonları gittik. bizden başka 2 adam daha var o kadar. baktı bütün oyuncak boş, kuzen dedi ki, "ya en uca oturalım orası daha eğlenceli olur". dilini eşek arısı soksun. bindik. yavaş yavaş hareket etmeye başladı gondol. ileri geri... 3. ileri gidişte, "ay içim çekiliyo" falan demeye başladık. 4. turda ise hafiften tırsmaya... 5. turda oyuncak bayağı bir dikleşmeye başladı. 7. turda artık karşı yakanın ışıklarını falan görmeye başladık. gerisi ise tam bir kabustu. hayatımda hiç ama hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. gözümü açsam, 90 derecelik açıyla yerden bilmem kaç metre yüksekte olduğumu görüp kapatıyorum. kapatınca baş dönmesinden geberiyorum. ve yapacak hiçbir şey yok. en kötü his, gondolun 90 derecelik açıya yaklaşmaya başladığı o an. diyorsunuz ki, "hasss... daha yeni başladı!" evet en kötüsü bu. daha yeni başlamış olması. bitmesine daha çok olması.

    o gece hayatımdan 10 yıla yakın bir ömür çaldı. o korku bana hayatımın sonuna kadar yeter, bunu söyleyebilirim. ertesi gün hala kasılması geçmemiş vücudum ve kısık sesim de şahit buna. ve tabii ki aşağıda büyük bir iştahla kahkalar atarak bizi seyreden pis eniştemin çektiği fotoğraf ve görüntüler de çok büyük bir kanıt bu konuda. ağzıma bakıldığında akciğerlerim bile rahatlıkla görülebilir. nasıl bağırmışsam...

    ve haklıydım da bağırmakta. çünkü gondol denen lanet oyuncakta (adı da "oyuncak" ha! böyle isim koyarak sevimli gösteremezsiniz!) can güvenliği denen şey yok! sizi tutan bir kemer falan yok. göstermelik bir demir var sadece üzerinize kapanan. o da siz onu sıkı tutmadığınız sürece sizi düşmekten alıkoyacak bir şey asla değil. yani korktuğum şey bu oyuncağın çok hızlı olması, çok yükselmesi, neredeyse ters dönecek kadar dikleşmesi falan değil. can güvenliğim yok ulan! her an aşağı düşebilirim zor tutunuyorum! radardaki gibi bir korumam olsa canıma minnet ama nerde! en korkunç radara bile binmeyi tercih ederdim. en azından bilirdim ki, kalpten falan gitmediğim sürece, sağ salim ineceğim. bunda öyle bir rahatlık yok.

    velhasıl, gondoldan indiğimde, artık başka bir insandım. hayat çok daha güzel, çok daha yaşanabilir görünüyordu gözüme. hatta eğilmiş toprağı öpen bir fotoğrafım bile vardır. gondoldayken "ayaklarımın yere bastığı" zamanlarımın kıymetini bilmediğimi anlamıştım çünkü. tek istediğim tekrar yere basabilmekti. bastım çok şükür. ama siz. sizler. bir gün gondola binme teklifinde bulunacak ya da bu teklife maruz kalıp kabul edecek olanlar. tehlikenin farkında mısınız? farkında olun! benim için hava hoş. ben bir daha değil lunaparktaki, venedik'teki gondola bile binmem. nasıl sıtkım sıyrıldıysa artık...
  • bunun manyağı, delisi - divanesiydim çocukken. geçen gün yazlıkları yakınında kurulan lunaparkımsıdaki gondola on altı yaşındaki kuzenimin "noooolurrr" diye dilenci moduna bağlayan ısrarı sonucu on kusür yıl sonra tekrar bindim ve şunu demek için buradayım: allah gondolun da, gondolu bulanın da gani gani cezasını versin, dilerim amansız dertlere düşsünler. tüm hayat enerjimi beş dakika içinde yedi bitirdi bu alet yemin ederim, bacak bacak üstüne atıp üstteki ayağımla kendimi koltukla öndeki metal bölüm arasına sıkıştırıcam diye hamsterlara döndüm. allahtan kuzen karşıda fenalık geçirmiş bir kadını gösterip anırarak gülmeye başladı da, o sinir bozukluğuyla saldım makaraları, gözümüzden yaşlar geldi gülmekten. hayır on dört - on beş yaşında bile balerine, radara, kamikazeye üstüste defalarca binen bir manyaktım bir de. bak bu yaşlandığınızı anladığınız o mükemmel ötesi anlar başlığına da giderdi aslında.
  • benim gibi balkon demirlerine dahi yaklaşamayacak derecede yükseklik korkusu olan biri bile bu oyuncaktan delice bir zevk alabiliyorsa, bu işte bir iş vardır kardeşim. hayatında daha önce gondola binmemiş, 27-28 yaşlarındaki 2 metrelik adamları zorla kolundan tutup bindirecek kadar eğlencelidir aslında bu alet.

    en kötü yanı, o dandik tutma demirleri dışında hiçbir güvenlik önlemi olmamasına rağmen yerle 90 derece açı oluşturacak kadar havaya kalkmasıdır. o demiri tutmaktan kollarınız ağrımaya, kaslarınız ise kasılmaktan bitap düşmeye başlar. hele en son sıraya oturduysanız neredeyse dizlerinize kadar ayağa kalkarsınız, ha düştüm ha düşücem modunda, hem göt korkusu hem de manyakça bir zevk ile sırıtırsınız. siz bu haldeyken tam karşınızda, sanki düğündeymiş gibi, elleri kolları havada şarkı söyleyen tipler görürsünüz. kıskanırsınız, niye ben de onlar gibi yapamıyorum diye. tam bu esnada yanınızdaki kişi korkudan titremeye başlamıştır. onun yanındaki ise gözlerini kapatmış, çığlık çığlığa bir vaziyette diğer yanındaki arkadaşının kucağına sığınmıştır. ön sırada ise "durduruuuun" diye delice bağıran yağız bir delikanlı vardır. onun yanında ise gayet neşeyle çalan şarkıya eşlik ederken ellerini kollarını sallayan kız arkadaşı. onların önündeki kişi ise çoktan kusmaya başlamıştır. çeşit çeşit insana böyle garip tepkiler verdirebilen bir alettir bu.

    bir de manyak makinistler vardır; alet tam yavaşlamıştır, bazıları "allah'ım kurtulduk sonunda." diye sesli şükrederken "hızlan hızlan" diye bağırıp tempo tutan karşıdaki düğün tayfası, makinisti gaza getirir ve adam tekrar bas gaza yavrum bas gaza eşliğinde abanır hıza. son ana kadar kendini tutmuş olanlar başlar ağlamaya. düğün tayfası ise çığlık çığlığa zaferini kutlar. en sonunda "seans" bitince yere inebilenlerden utanmayanlar toprağı öperler. ağlayanlar ise kendilerini aşağıda kahkahalarla izleyen yakınlarının kucağına atılırlar. bir kısmının midesi bulanmıştır, birileri eline su tutuşturur. bir kısmının ise hala başı dönmektedir, bir yere tutanarak bir süre bekler. bazıları da kendilerini zorla bindiren kişiye küfretmektedir.
    zorla bindiren kişi ise adeta sapıkça bir zevkle "hadi kamikazeye binelimm." diyerek arkadaşlarını tekrar jeton almaya sürükler.
  • burun kısmında,çok profesyonelleşmekten dolayı;millet altına kaka ederken,hiç bişi yokmuş gibi sigara içerek,hiç bi yere tutunmadan oturan, bıyıklı,gömlekli adamların bulunduğu ürkü bineği.
  • ilk kez bineceklerin, ortalarda bir yere oturmasini zorunlu hale getiren lunapark öğesi. en uca oturuldugunda altıncı veya yedinci kattan düşüyormüş hissi verse de, ortalara oturuldugunda yaklasik üçüncü kattan dusuyormus hissi verir.
    orta koltuklarin tek kotu yani, hem sag hem de sol uçla birlikte havalanmalaridir. yani ''simdi de diger uçtakiler düşünsün'' diyerek birkaç saniye de olsa rahatlama imkani yoktur.
  • gondol'a hayatımda bir kere bindim. gençlik işte, cahillik. feci bir korku hatırlıyorum ama gondoldan kaynaklanmıyordu. tam arkamda oturan, arkadaşına "ulan karılar bile biniyo hahahahahah ne korkucam lan" nidalarıyla gondola binip takriben 10-15 saniye sonra yemyeşil bir suratla öğürmeye başlayan bir dallamadan kaynaklanıyordu. o öğürdükçe "durdurun bu benim üstüme kusucak aaaaaaaağhhh!" diye avaz avaz bağırdığımı, çocuğa da "üstüme karı gibi kusarsan öldürürüm seni" diye bas bas bağırdığımı hatırlıyorum. gondol çok zevkliydi ama, yine binmek isterim...
  • tatilyadaki alaboraya da bindim yine aynı şekilde kamikazelere de bindim yükseklik korkum olduğu halde ama ben hiç bi şeyde bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum arkadaş.
    indiğimde ayaklarım tutmuyodu desem yeri, tuhaf tuhaf yürüyorum sanki ense köküme iki el sıkılmış gibi.

    ilk iki üç salınımda salıncaklarda hissettiğim türde içimi bi gıdıklama kapladı, 4. salınımda zaten anaaammm demeye başlamıştım yaklaşık 2 dakika sonra ise tamamen tepeye çıkmaya başlamıştı korkudan gözlerimi açamıyodum açtığımda ise diğer uçtaki 4 lü liseli tayfayı görüyodum adamlar bi zeybek oynamadığı kalmıştı gondolun tepesinde ben ise şekilden şekle giriyodum..ellerim inanılmaz titriyodu, yine aynı şekilde diz titremelerim gondolu titretecek şiddete varmıştı. sıkı sıkı demire tutunmaya çalışıyom ama ellerimden sanki kan çekilmişcesine tutamıyomuş gibi hissediyodum. her seferinde popom daha çok fırlamaya başlamıştı, bi de çok cesurmuşum gibi en uca oturmuştum mal gibi. her fırlayışta düştüm düşücem gibi hislere kapılmaya başlamıştım. allahtan şu yastık şekline bürünmüş göbek vardı da kayıp gitmiyodum demirlerin arasından, artık dayanamayıp makiniste "durdur lannn durdurrrr" diye bağırmaya başlamıştım. makinist ise diğer binenlerin hakkı yenmesin diye hiç oralı olmuyodu, hala benim popo cmlerce havalanıyodu demire tutunurken elimden ayağımdan iyce güç gitmeye başlamıştı, her salınımda "bu sefer düşecem galibaaaa" diye için için pişmanlık duyuyodum. durmuyodu bi türlü 5 dakikalık eğlence(!) inanır mısınız hayatımın en uzun acı çekme seanslarından biri oldu. ben hiç bu kadar tir tir titrediğimi korktuğumu hatırlamıyorum.
  • 'durduruuuuuuun laaaaaaaan!!' şeklinde bir anırmayla ilk ve son denememde insanların bana nefretle bakmasını sağlayan bir nevi sapık eğlence mekanizması..
  • kasaba lunaparklarının kahramanlık nişanesi, erkek çocukları adam yapan, kızları görücüye çıkaran.
    oldum olası uçmaya benzettiğimden sevdiğim, yürek hoplatma kabiliyetine, hayran kaldığım. (şaka yapmak ister deli gönül, biz ne aşklar gördük de, yürek bu kadar feveran etmedi diye, ama yapmaz. bir kırk yıl kadar daha var bu komikliklere.)
    bu akşam tutturdum ben yine gondola bineceğim diye. git'in gondola bineceğim diye tutturduğu insan sayısı = hayatına girmiş olan insan sayısı olduğu için kimse yadırgamadı tabiy. kasaba lunaparkına gidilip, plastik jetonlardan alındı itinayla, küçük - mavi - plastik olanı seçtim kendime. maksadım, gençlere küçük, mavi ve sentetik nesnelerden uzak durmalarını haykırmaktı çok yukarılardan. şaka lan, beni bilen bilirdi, gençlik, umurumda bile değildi.
    kasabalardaki top10 listesi gariptir. istanbul kralla eş zamanlı yayın yapan kral adlı tv'ye rağmen, artık geç mi algılıyoruz ne yapıyorsak, gondola bindiğimizde hit, ebru gündeşti.
    ''gitme bee daha dur akşamın sabahı var gülün dikeni bataaarrr
    temmuzun soğutur, ellerin beni yakar, seninle çok işim varrrrrrrr''
    aranızda sırf bu tekerlemeyi ağzına dolamamak için gondola binme zevkinden kendini mahrum bırakacaklar vardır. onlara selam olsun. ben aldım o riski ve bindim. benim mavi plastik jetonlar en pahalısıymış ki, en uçtan kendime yer edindim.
    kürdo, esmer çapkın bakışlarla, bi ske yaramayacağı çok belli demiri kapattı. ahhh kahramanım, nasıl da koruyordu bizi kötülüklerden. ama tabii ki karşılıklı, mavi jetonumu elimden aldı. pis esmer.
    ufak ufak sallanmaya başlamıştık ki, müzik sustu. zannettim ki, müsaade ettiler. uçarken, kafamda çalanı dinlememe izin verdiler. ''yooo dostum yooo'' der gibi baktı kürdo kahraman. ezan okunuyordu ve ezan eşliğinde sessiz bir gondol sefasını ben hariç kimse tercih etmeyeceğinden beklemeye alınmıştık. şikayetim yoktu. ses yoktu. ve biz hafif hafif dalgalanıyorduk akşamüstü akdenizi gibi.
    ezan bitti.
    gitmeaaaa beeaaa daha durrrrr ıpdısıpdısıpdıs la başladık sallanmaya.
    o en ufak sallanmada hani, daha başlarken, bi'şey oldu. benim hafızam silindi. yani galiba silinmedi de, şu an pek çok şeyi hatırladığıma göre, kapattı kendini. tek görüntüler ve o yankılı şarkı kaldı. görüntüden kasıt; kumsala kurulu lunaparkın karşısındaki denizden doğmaya başlayan kıpkırmızı ay, yankılı şarkıdan kasıt ise, babazula'dan, bir sana bir de bana idi.
    bulutların üstünden bıraktım ben kendimi, ne arkada çalan müziği duydum, ne dikkat çekmeye çalışan kızların çığlıklarını.
    sadece ay vardı, deniz vardı. kollarım hiç anlamadığım fizik bilimine itaaten havadaydı, ben gibi, tutunamadı. ama düşmedi de. kaldı öylece.
    kalbimden ismin geçti, kimseler duymadı.
  • herhangi bir yerine ölüm tehlikesi yazılması gereken lunapark eğlencesi..

    ürkütmemek için onu yazmadınız anlıyorum da bari "sevgilinle yaklaşma" yazın..
hesabın var mı? giriş yap