4 yasindaki amanda birgun evde otururken, annesinin komsuya yarim saatligine gidip gelisi sirasinda ortadan kaybolur. amanda'nin kacirildigini dusunen uyusturucu muptelasi annesi (
amy ryan) olanlarin vahametine tam varamamis olsa da eski bir suclu ve uyusturucu bagimlisi olan amcasi (
titus welliver) ve her seyi duzeltmeye calisan yengesi (
amy madigan) onu bulabilmek icin ellerinden geleni yapmaya kararlidir. bu amacla normalde mahallelerinde borc batagindan oturu ortadan kaybolan insanlari bulma isiyle ugrasan ozel dedektif patrick (
casey affleck) ve angie (
michelle monaghan) ciftiyle temasa gecerler. kayip burosunun cocuklardan sorumlu dedektifleri yuzbasi jack (
morgan freeman), dtf. remy (
ed harris) ve dtf. nick (
john ashton) de ellerinden geleni ardlarina koymayacaklarina medya onunde soz verir...
basit gorunen bir hikayesi olan film
ben affleck'in hem senaryosu hem de yonetimiyle karsimiza geliyor.
dennis lehane'in (
mystic river'inda yazari) ayni isimdeki romanindan uyarlanan film nereye dokunacagini gayet iyi bilerek ise basliyor.
dogruyu soylemek gerekirse ben affleck'i pek sevmem. sansosyonel yasantisindan ve iliskisinden oturu olsa gerek itici gelmistir bana her daim.
matt damon ile ortaklasa yazdiklari ve buyuk cabalarla hollywood'a girdikleri
good will hunting den sonra bir numarasini gordugumuz de soylenemez. matt damon good will huntingden sonra almis basini yurumustur, ben affleck ise kendisini tabiri caizse harcamistir. en azindan harcamaktaydi. bu film makus talihinde bir donum noktasi olur mu bilemiyorum ama film gercekten iyi.
filmin en buyuk eksikligi belki de tam bir bas aktoru olmamasi. casey affleck'i abisinin tersine sevdigim bile soylenebilir. daha yetenekli bir oyuncu oldugunu dusunuyorum, abisine bakarak hic yoktan. bu filmde ise tum senaryo uzerinden yurumesine ragmen maalesef bekleneni vermekten cok uzakta. kotu oynamiyor ama iyi oynuyor diyebilmek icin herhalde adama asik olmak gerek. anlamadigim bir noktada angie olayi. neredeyse zorla tutturulmus gibi duran bir karakter. oyuncunun eksikligi bunda etkili olsa da zayif ve patrick karakterini yavaslatan bir sey olmanin otesinde hicbir numarasi yok. birkac sahnede sadece perdede gorunmekten ileriye gidebiliyor ve olaya mudahil oluyor. sirf bunun icin bir karakteri filme dahil etmek? iste bundan pek emin degilim. aslinda filmin basinda olaya yari yariya mudahil olacakmis hissi yaratiyor ama ilerledikce hikayenin disina itiliyor ve bir sure sonra neredeyse unutuluyor taa ki son sahneye kadar.
bunlari saymazsak dokunmak istedigi yerleri iyi bilen, ayagi yere basan ne yaptigini bilen bir film karsimizdaki. bir adimini atmadan once nereye basacagini, ne zaman ne yapmasi gerektigini gayet iyi biliyor. yonetmenlik acisindan ve senaryo acisindan gayet iyi oldugu su goturmez bir gercek.
tum oscar adayi yardimci kadin oyunculari gormedim ama amy ryan'in bu filmdeki helene roluyle guclu bir aday oldugunu soylemek guc degil. kendisinden istenileni gayet iyi yerine getiriyor, ustune o kadar iyi bir oyunculuk sergiliyor ki kendisine kufur etmemek icin kendimi guc tuttum. neyse bu konuda spoiler vermek istemiyorum.
---
hafif spoiler ---
basit gibi gorunen bir hikayesi var demistim en basta. evet, gercekten basit isleyen ve bu basitlikten oturu izleyiciyi icine alan bir yapisi var. sonlara dogru bu basitligi oyle guzel devam ettiriyor ki sapka cikartmamak elde degil. arada verilen ufak mesajlar ve izleyiciye gelecege dair bilgilendirmeler cok yerli yerinde. burada ufak bir sorunum var yalniz, izleyiciye gosterildigi halde tekrar gosterilen bir anlama flashback'i var filmin sonunda. patrick jackle konusurken tum olayi bir kez daha gozuyle goruyor ki bu son derece gereksizdi. hele ki restaurant sahnesinde lionel'in remy'e "onlara fidye icin kacirdigimizi soyledim" deyisi ve remy'nin silahini indirisi gercekten iyi bir sahneydi. son donem filmlerinden, tam manasiyla isinamasam da kotu bulmadigim,
no country for old men'de hayran kaldigim bir nokta vardi. yapilan seyleri olaganlik icersinde verip aciklama yapmamasi (yerde bogusmanin izleri, anton chigurh'un botlarinin altina kan bulasmis mi diye bakisi...). bu filmde de her seyin boyle olmasini bekledim. hele ki isleyisi hayat gibi oradan oraya giderken... remy'nin niye boyle bir ise girdigi aslinda cok da kotu bir polis olmadigi veyahut filmin sonundaki mirabelle annabelle konusmasi (en sonda deginecegim buna) nasil araya yedirilmisse bu da boyle birakilabilirdi flashback yerine. ne de olsa hayatta kimse durup size bir seyleri aciklamaya calismaz. olaylar oylece olur, anlarsaniz anlarsiniz, anlamazsaniz da... her neyse bunlar ufak seyler ve filmi golgeleyecek kadar onem teskil etmiyor.
---
hafif spoiler ---
bu senenin guclu filmlerinden hangisini izlesem dibine kadar bir gercekcilik akimi hissediyorum. her filmin sonunda suratima cakilan tokatlardan oturu biraz suurumu kaybettigim bile soylenebilir. fakat hayatta boyle degil mi?
---
agir spoiler ---
son kisimdaki amandanin film boyunca yaptigi tek konusma cok guzeldi. gozyaslarinin dokulmesine yetebilecek bir gucu vardi. helene'nin ray'in olusunu gordugunde yasadigi uyanis gibi bizlerde iyimserlikten bir uyanis yasariz...
haber bulteninde helene'in aktardigi bilgiler dile getirilmektedir. ekranda bir bez bebek gorunur: "annesi, amanda’nin yaninda bebegi
mirabelle’in olabilecegini söyledi...
---
patrick: (bebegini gostererek) bu mirabelle mi?
amanda: annabelle.
kamera yavasca televizyonun uzerinden kaymaya baslar...
---
agir spoiler ---