• görücü usulü bir aşk istiyorum,
    görünce göresim gelsin,
    görmeyince ölesim...

    ooooof of. ilhan berk bunu benim için demiş, gerçek. koca tuttu, bu kurban bayramını polonya'da geçirmeye karar verdi, tek başına. yok öyle beni bırakıp gidesi olduğundan değil, olsa o kadar uzağa gitmesi gerektiğinden hiç değil; okul programı mıymış neymiş kıl yün konular ve bir takım öğretmenler ve bir takım heyecanlı cimcime öğrencilerle. biz burada dört kişi birleşip danaya girdik memleket genelinde, onlar orada domuza girmiş bile olabilirler. giderken çok fiştekleyen oldu "kızııım nası gönderiyon adamı oralara, sen biliyo musun sarışın?" yok, ben bilmiyorum da benim koca biliyor. boşnak, ailesinin alayı sarı. o sebeple çok şey olmaz diye şey ettim. de konu o değil aslında. uzun zamandır ayrı yerlerde olmamıştık, nasıl bir yapışıklıkmış ki bizimki? sabah uyanıyorum hava soğuk gibi, kahvaltıya oturuyorum peynir ekşi gibi, evden çıkıyorum sokak ıssız gibi, işe geliyorum her gün pazartesi gibi, mesai bitiyor çok önemli bir işi unutmuşum gibi, hava kararıyor bi yerde yangın çıkmış da dumanı güneşi örtmüş gibi, bi bira açıyorum gazı kaçmış gibi, karnımı tıka basa doyuruyorum da ağzıma hiçbir şey bulaşmamış gibi, yatıyorum yatağa değemiyorum gibi, elimde ayağımda can yok gibi, yerden bi karış yukarda gibi. ama dur, grip falan olacak da olabilirim. gibi.
  • bazen çok ilginç olaylara vesile olan evlilik türüdür.
    hakkı isminde rahmetli bir arkadaşım vardı. birgün muhabbet arasında annesi ile babasının nasıl tanışıp evlendiğini sormuştum. verdiği cevaba halen hatırlayıp gülerim;

    "babam aslında annemi değil teyzemi istemeye gitmiş. istemeye geldiklerinde dedem teyzemi babama vermemiş. aradan 1 ay geçtikten sonra babam tekrar istemeye gitmiş. dedem yine vermemiş teyzemi. babam da bu hırs yapıp teyzemin kardeşini yani annemi istemiş. dedem nasıl bir kafada yaşıyorsa, annemi vermeyi kabul etmiş... böyle manyak bir ailede yaşıyoruz abi biz."
  • yas bir noktaya gelince etrafinizdaki insanlarin bu yontemle evlendigini goruyoruz hayret ediyoruz. ben sahsen bu gorucu usulu piyasalarinin bir sekilde kendisi bir iş tutturamamis, yeterince sosyallesememis boylelikle evde kalmis, onun bunun yardimina ihtiyaci olan insanlarin elinde oldugunu dusunurdum..

    ah ne yanilmisim dostlar ne berbat fikirlerim varmis..

    bu gorucu usulu hadisesine gayet iyi egitimli, cok güzel fakat ilişki hadiselerinden yorulmus kizlar da girerler "anne beni soyle iyi biriyle eversene" diyverirlermis.. baktiginda mükemmel bi uygulama. hic oyle facebook sosyomat falan ugrasmiyorsun. "anne sevgili bulsana bana" diyorsun bitti. 3 hafta ile 2 ay arasinda meyvasini topluyorsun.

    ama anasini satiim son derece modern sahaneyiz kendimiz bulucaz burda kicimizi yirticaz sevgili bulabilmek icin..

    bi de derler ki insanlar son zamanlarda daha modern daha kolay yasiyorlar... neyine kolay lan dallama? neyine modern? adam işte 300 sene evvel gorucu usulu ile manita yapiormus da o manita yapmaya harcayacagi süreyi bilime, sanata ayiriyormus.. bugun gorucu usulu ile evlenme olmasa aha buraya yaziyorum ne istanbul feth edilirdi ne ronesans cikardi.. yaziklar olsun uygarliga! kahrolsun modernizm!
  • eskiden alternatifi görüşücülük olan kavram. kaynak için bkz:http://www.hurriyet.com.tr/…n-ozel-anketler-7070317

    "gençler nasıl evlenmelidir

    görücülük mü, görüşücülük mü

    kadın dergisi süs, üçüncü sayısında (30 haziran 1923) dönemin ünlülerine şu soruyu yöneltiyor: gençler eski usulde görücü usulüyle mi, yoksa ailelerinin izniyle tanışarak mı evlenmelidirler? sakın karıştırmayın, "görüşücülük" bugün anladığımız anlamda flört değildi.

    reşat nuri (güntekin): parklarda, mesirelerde, fazla tenha mahallerde olmamak ve ahbaplığı ileri götürmemek şartıyla görüşücülüğe taraftarım.

    yakup kadri (karaosmanoğlu): tabii görüşme ile... fakat resmi sathi değil, tam, uzun ve samimi bir görüşme ile...

    falih rıfkı (atay): bbu suali sormak için tam on beş sene geciktiniz. görücülük, harem efsanelerine karıştı.

    fazıl ahmet (aykaç): hiçbir suretine taraftar değilim azizim.

    hüseyin cahit (yalçın): neticesi evlenmeye çıkacak olduktan sonra hepsi bir. hangi tarik ile evlenirsek evlenelim, emin olunuz ki ceryan-ı vakıa değişmeyecektir.

    hamdullah suphi (tanrıöver): evleneceklerin kendi gözleri mütemmiz güzelliği, farkı, şekli diğer gözlerden daha iyi fark eder.

    hüseyin rahmi (gürpınar): görüşe görüşe olduğu halde tam on sene dayak yedim. ya görücülükle olsa idi acaba şimdi ne yapardım ve kim bilir nerede idim.

    mahmut esat (bozkurt): görücülükle de olsa görüşücülükle de olsa işin sonu mutlak hır gür olmayacak mı? benden paso.

    şükufe nihal: iptidai terbiyemiz kat’i bir vahdet ve inzibat altına alınmadıkça, ne görücülük ne de görüşücülükle! "
  • şeyi merak ediyorum ben, kızı beğenmedilerse kıza nasıl söylüyorlar? şimdi olay aleni yaşanıyor iki kişinin arasında değil, alenen biz bunu beğenmedik diyemezler. kızın tarafından da biri çıkar sen kendine bak gavat der. ne bahane buluyorlar acaba. hiç tanımadıkları bir kıza ne bahane bulabilirler? başkasını seviyomuş yanlışlık olmuş da diyemezler. zor valla kırmadan sıyrılmak bu işten.
  • en temizi. kansız, belki cansız da ama bugün karnımda başka bir tilki var. övmeyi planladım, kim durdurabilir?

    turuncu, takınca benim bile canımı acıtan klipsli küpelerim var. başka şeylerim de var elbette ama reklam yapmıycam şimdi. geçen taktım, klipsli nasılsa diye, nasıl duracağını merak edip takmayan erkek arkadaşım kalmadı. bir de cafcaflı. sorsan hepsi, höööeyt erkek grubu ama. dedim ki o vakit; demek ki biz bu erkek milletinden çok şey bekliyoruz ilşkide. oysa adamlar klipse tav düşünün artık. benle o kadar ilgilenmediler o gün, alındığımdan da değil ama insan bi klipse tercih edilince de inciniyor işte. düşünsene kaç kalem maddesi var ilişki dediğinin. ilgi, emek, özen, özveri, ver de ver. sorun yok diye tekdüzelikten sıkılan var bir de sorun yaratmaya çabala, düşün, kur da kur. ne kadar özensen o kadar olmuyor zaten, tarla değil ki ektiğini biçesin. sürekli kabak çıkan tarla mı olur? hüzünlü hasat. bence üzümlüsü iyidir.

    neyse, görücülük mefhumu diyordum. sıkıntısız. gördük mü? eveeet, al bakalım. yok o kadar da değil. gördük mü, daya kahveyi. kahve yapmayı beceremiyor musun? yaptığın kahvelerdeki köpükler, yaşam sevincin gibi, nisanda üstelik, birdenbire yok mu oluyor? cillit bang hemen ara, siparişi ver. bu arada ev işleriyle ne kadar haşır neşir bir insan olduğum su yüzüne çıktı farkındayım. cillit bang ne bilmiyorum itiraf edeyim, ama sanki kahveyle ilgili değil. karıştırmayalım. ne diyorduk, kahven kötü mü oldu? dert değil. tuzlu kahve kabul gören bir şey, piyasası bu. ne kadar kötü yapabilirsin? sonra, içinde kavli geçen bir cümle ki, günlük hayatta kullanımı yok. bence, ailelerin de kafası karışık. zaten saçma bir şey yapıyoruz, sırf görebiliyoruz diye görücü olmak zorunda mıyız, söyleyelim de kurtulalım madem geldik, diye düşünmüyorlar bile, ne demek istiyoruz diye. artık utanmışlarsa. sonrası, malumunuz, halay. o konuya girmek istemiyorum. halaya da. ama herkesin, cebren de olsa en az bir kez başına gelmiştir.

    gün geçmiyor ki ilişkilere giydirmenin, başka bir yolunu bulamayayım. bunca emeği ilişkilerime versem, belki bu kadar söylenmeme gerek kalmazdı demeyeceğim. verdim, onun olacağı yok. böyle hiç yoktan eğleniyorum.

    giydiririm. onu bari giydireyim, üşümesin. ilişkinin kendisi, iki kişinin örtmeye çalıştığı tek kişilik yorgan gibi çünkü, bir kişi hep üşüyor.
  • kadın milletini anlamıyorum arkadaş.

    çocuğu evlilik çağına gelen her anne etraftan kız/erkek bakmaya başlıyor. bazıları bunu kimseye söylemese bile kendi kendine kurguluyor, "fatma'nın kızı nurgül'de çok güzel hanım hanımcık kız, şunu bizim oğlana alsak" veya tam tersi "kız okulunu bitirdi, işe de başladı, hayırlısıyla birini bulup evlendirsek iyi olur" düşünceleri gırla gidiyor. sonra diyelim biri sözleniyor diyaloğa bak;

    -şennur' un oğlunu nişanlamışlar
    +kimle?
    -kezban'ın bursa'dan akrabasıymış, görücü usulü
    +hımm

    hımm mı? siz değil misiniz her fırsatta gençleri başgöz etmeye çalışan, adam bir kız bulup evlenemedi görücü usulü evlendi diye bu burun kıvırma niye?
  • bir nevi matematik hesabı. örnek veriyorum: bizim oğlan mühendis, 28 yaşında, kendi arabası var, kirada oturuyor. sizin kız doktor, 25 yaşında hem de eli yüzü düzgün. demek ki evlenirlerse iyi anlaşırlar.

    bu yöntemin hakkında "böyle evlenenler daha mutlu, evlilikleri bitmiyor" demekse biraz düşüncesiz bir yaklaşım bence. görücü usulüyle evlenen insanların hayat koşullarıyla, daha önce çıkarak evlenenlerin hayat koşulları karşılaştırılmadan başarı karşılaştırması da yapılamayacağını düşünüyorum.

    baba evinden koca evine giden eline erkek eli değimemiş, camlar perdeler arkasında büyümüş bir ev kızı, görücü usulü evliliğin sonucunda mutsuz da olsa boşanamayabilir. bir şekilde kendi kendine evlenecek birini bulamayan, ancak yakınlarının kendisine gösterdiği insanla evlenebilen bir kişi kendi kendine, destek almadan boşanamıyor da olabilir. çiftin hala evli olması hala çok mutlu olduklarını göstermeyebilir. kimi zaman sadece boşanılamadığı için (din, gelenek, baskı, ayıp, işsizlik, çocuklar...) evlilik sürüyor olabilir.

    halbuki birbirleriyle kendi kendilerine tanışıp çıkıp evlenmiş insanlar kendi hayatlarına daha çok hakim olduğuklarından (belki kendi başına bir kız/erkek bulabilen, belki ailesi olmadan sokağa çıkabilen, belki tanımadığı etmediği bir adamla zorla evlendirilemeyecek kadar dediğim dedik... ama her halde kendi kendine karar verebilmiş bir insan bu bahsettiğimiz) bu kesimin boşanma oranı daha yüksek olabilir.
  • "git bi tanış, ne kaybedersin, illa evlenecek değilsin ya" sözleriyle anneler görücü usulündeki yapaylığı gizlemeye çalışırlar sıklıkla. sanırım bu konuda son noktayı koyan da benim annemdir.

    - oğlum. x beylerin bir kızı var. o da senin gibi görücü usulü istemiyormuş. aynı düşüncedesiniz yani. bi tanışsanız, belki ...
    + ??? (nası yani)
  • bi nevi, evlenilecek kız bulma işini taşerona vermek.
hesabın var mı? giriş yap