• "görüşelim" der ve kapar telefonu..
    sen, bu "görüşme"nin ne zaman, nasıl, nerede olacağına dair binlerce plan yapabilecekken.. susarsın içinden..
    karşındakinin bir cevap beklemediğini bilir ve bildiğine yanarsın..

    o, "görüşelim" der ve demesiyle unutması birdir..
    ama sen, keşke sen de öylece unutabilsen..

    "görüşelim" kelimesinin "görüşürüz"den daha umut verici olduğu kesin..
    işte bu hesaplardasındır.. harfleri yeniden dizer.. aralarından anlamlar çıkarırsın..

    o, "görüşelim" der ve kapar telefonu..
    sen, bu kelimeyle uykulara dalar, umutlar bağlar, hayaller kurarsın..

    o, "görüşelim" der ve kapar telefonu...
    sen, nasıl kullanacağını planlarsın, yakaladığın bu "bonus"u..

    o, "görüşelim" der ve kapar telefonu..
    sen, o kelimede kalırsın..

    o, "görüşelim" der ve kapar telefonu...
    sen, buna bile sevinirken kendini yakalar, sonunu bile bile keyfini çıkarırsın..

    o, kapar telefonu..
    sen, hattın ucunda kalırsın..

    o, devam eder hayatına..
    sen, bu kelime üstüne bir dünya kurar, onun içinde yaşamaya başlarsın..
  • gözlemlerime göre kullananların laf olsun diye söylediği bir kelime. daha söyleyip de görüşebilenini görmedim.

    zorunlu not: "görüşürüz" ile karıştırmayalım lütfen.
  • görüşürüz'den daha samimi, daha davetkar bir temenni. yıllar sonra görülen bir dosta ya da yakınlaşılmak istenilen kimselere söylenir genelde.
  • elvedanın zıttı. "mutlaka görüşelim" şeklinde pekiştirilen sıcak ifade.
  • istek kipindedir.
  • gelecekte görüşülmesi pek mümkün olmayan kişilere söylenen kelime. bu kelimenin bir de "bir ara görüşelim" denen bir kuzeni var ki ne zaman kullansam yüzümde aşırı samimiyetsiz bir ifade oluşuyor, kendi dediğime kendim de inanmıyorum...
  • söylenen kişiye göre anlamı değişebilir, hoşlanılan kişiye söylendiğinde seninle görüşmek istiyorum manasına; eski bir arkadaşa söylendiğinde ise sohbeti bitirme manasına gelir.
  • sıklıkla kullanılır
    ama asla görüşülmemiştir bu cümle üzerine
  • (bkz: gorusmeyelim)
  • hani bazı ilişki stratejileri var hayatta. 30 yaşındaki sözlük yazarlarına amca demeyenleriniz bilir belki. iletişim eğitimlerinde falan anlatılıyor bazen. hani hayvan isimleriyle falan adlandırılan stratejiler.

    köpekbalığı - kaplumbağa - baykuş - tilki - ayıcık

    ilk üçünü anlatmayacağım da bu ayıcık stratejisi ilişkide amacın kullanılarak ilişkiyi geliştirmeyi hedefleyen strateji. hani çocuğunuzla parka gidersiniz. amacınız aslında salıncakta sallanmak, parkta takılmak değildir ya. parkı araç olarak kullanarak çocuğunuzla ilişkinizi geliştirirsiniz. hani arkadaşınızın suratı asıktır da "bir şey mi oldu" diye sorarsınız. aslında ne olduğunu merak ettiğinizden değil. arkadaşınızın derdine ortak olup ilişkinizi sıcak tutmaktır amaç. hah işte o ayıcık.

    bir de tilki var. bu stratejide ilişkiyi kullanarak amaca yürürsünüz. mesela iş arkadaşınızla arayı iyi tutarsınız ki işiniz düşünce çabuk halletsin. çocukla doğru ilişki kurarsınız ki sizi önemsesin, dinlesin ve böylece onu doğru yetiştirebilin. veya en samimi olduğunuz kişiden borç istersiniz. sizi kıramaz çünkü. ilişkiyi kullanarak (kötü manada değil) amacı hedeflersin. bu da tilki işte.

    bu stratejileri farkında olmadan günlük hayatta kullanıp duruyoruz. sorun şurada ki eskiden bir arkadaşımızla buluşacağımız zaman birer ayıcıktık hepimiz. niyetimiz deniz kenarına inmek, kafede oturup bi şey yemek, mekana gidip piyasa yapmak değildi. arkadaşımızla vakit geçirmek niyetindeydik. şimdiyse tilki olduk. birine "görüşelim" dediğimizde bunu bize dedirten dürtü o kişiyle dostluğumuzu ilerletme iseği değil; dışarı çıkıp bir şeyler yapabilme, bunu tek başına yapmak istememe, yapılan bu şeyleri de mümkünse kayda alıp paylaşma dürtüsü. "görüşelim canım" deyip bir gün sonra o isteğin bir çırpıda kaybolması bundan. bence tabi. kesin bilgi değil. yaymayalım.
hesabın var mı? giriş yap