• ch. s. peirce,saussure,husserl gibi göstergebilim öncüleri aristoteles’in şeylerin isimlerinin o şeyleri aynen yansıttığını öne sürdüğü dil kuramını yadsırken telaffuzun şeyi(gösterileni) gösteren ve şeyle alakasız,keyfî bir ses birimi olduğunu iddia ettiler.göstergebilim bir bakım imgelem ve şeylerin arasındaki ilintiyi koparırken platon’un idealar evrenindeki gibi bir tür “gönderge” den bahsederek dili aşağıdaki şekilde sistematize etti:
    1.dil bir göstergeler sistemidir ve bu sistemde önemli olan anlamla işitim imgesinin birleşimidir.
    2.dil, kavramları belirten bir göstergeler sistemidir.
    3.dil, bütün bölümleri zamandaş dayanışmaları bakımından ele alınabilen ve alınması gereken bir sistemdir.
    4.dil, bütün öğeleri dayanışık birinin değeri yalnızca öbürlerinin de zamandaş varlığından doğan sistemdir.
    5.dil, kendi düzeni dışında düzen tanımayan bir sistemdir.
    6.bir öğeyi yalnız belli bir sesle belli bir kavramın birleşimi olarak ele almak büyük bir yanılsamadır.öğeleri bütünden ayırarak değil bütünden yola çıkıp çözümleme yapılarak sistem incelenmelidir.
    7.dil,bir değerler sisteminden başka bir şey değildir.
    özellikle 6.önerme yapısalcılığın temelini oluşturur.bu önermelerden çıkan temel meseleler dil göstergesinin özellikleri,dil-zaman ilişkisi,dil-değer ayrımı,dil-söz ayrımı dil-yazı ayrımı gibi meselelerdir.
  • (bkz: signe)
  • (bkz: doğan günay)
  • birçoklarının da yaptığı gibi, küfrederek anıyorum bu alanı ben. çünkü bu ağzının orta yerine sıçtığımın bilimi, benim çok alakasız ve birazcık alakalı basit bitirme tezimin amına koyan bi şey. bu siktiğimin alanında , aslında orijinal kavramlarını bilmemiz halinde kolaylıkla anlayabileceğimiz şeyleri, başka başka isimlerle önümüze getiryollar ve biz hiçbi bok anlamıyoruz tamam mı? bu ağaca yaslayıp seviştiğimin disiplini, söylem çözümlemesini de, metinlerarasını da, anlatı yapısını da, gelmişini deeee geçmişini deeee yedi ceddinin silsilesini deee sikip atıyor afedersin. öyle kaypak, öyle pezevenk, öyle göt bi alan bu. bu alanı ortaya çıkaran ölsün inşallah demiyorum öldü zaten hepsi ama keşke yanlarında götürebilecekleri bi sistem olsaydı. keşke kurgan yapsaydılar onlara ve hayatta sahip oldukları her şey onlarla birlikte gömülseydi. ama o bilinç yok efendim. o bilinç bi mısırda var bi ortaasya'da var. yani bi kaç eski gelenekte var. bu sikik alanı ortaya çıkaran rus ve fransız yavşakları daha biz tuvalette sıçarken saraya işeyen insanlardı zaten. pislikler onlar.

    türküm doğruyum çalışkan değilim ben. germeyin beni, acımasız sikerim.

    bi de sözlüğü varmış. olmaz olaydı. kafamı iyice una çevirdi.

    http://www.ege-edebiyat.org/docs/506.pdf
  • anlambilim olarak da adlandırılan bilim dalı. çevremizdeki tüm göstergeleri ve bu göstergelerin nasıl anlam ürettiklerini, eklemlendiklerini ve nasıl anlam ilettiklerini inceleyen bir bilimdalıdır. gösterge olarak tanımladığımız şeyler birbirimizle iletişim kurmak için kullandığımız sözlü yazılı dil olduğu gibi bir sanat yapıtı, bir mimari yapı, moda gibi görsel göstergelerden oluşan dizgeler de olabilir. birçok göstergebilim okulu vardır. kimisi yazınsal göstergeler üzerinde araştırmalar yaparken, kimi okul görsel göstergelerin incelenmesiyle ilgili yöntemler geliştirmeye çalışmaktadır. tüm bu okulların yaklaşımlarındaki ortak özellik ise anlamın nasıl eklemlendiği, nasıl oluştuğunu göstergebilimsel yöntemle incelenen nesne üzerinden ortaya koymaktır. kendine özgü bir üst dili vardır. bu üst dildeki terimler ise yapısalcı dilbilimden ve mantıktan alınır. bu nedenle göstergebilimsel araştırmaya başlarken ilk olarak bu üst dili anlamak gerekir.üst dil kullanılmasının nedeni ise bilimsel olabilmek ve uygulanan yöntemden sapmamaktır.
  • satır aralarını okuma bilimi.
  • baudrillardin simulacres et simulation isimli yazini gostergebilimin mihenk tasi olabilibililirryeaoh. cok onemli vesselam
  • bi çeşit hurufilik.
  • mehmet rifat olmasa türkiyede büyük bir ihtimalle hiçbir zaman bilinemeyecek olan bir çeşit edebiyat kuramı.
    göstergebilim alanında bütün çevirilerin altında hemen hemen onun adı var. bunun üstüne bir de kendi yazdığı/hazırladığı kuramsal kitaplar var.

    tahsin yücel ne oluyor peki diyeceksiniz, inanın ingilizcelerini daha rahat anlıyorum. çevirmese daha iyi, zira o kadar çok yeni ve gereksiz uydurma türkçe sözcükler kullanıyor ki, edebiyat bölümü mezunu olmama rağmen anlamıyorum.
hesabın var mı? giriş yap