• uzun zamandır dinlemeyip, birden çalmaya başlayınca insanı bu sıcakta ürperten şarkı...
    eski sevgiliden çok; hep özlediğin ama bir türlü elini bile tutamadığın kişiyi de hatırlatabiliyormuş meğer...istersin, özlersin, "gel" demesini beklersin ama "gel" dediğinde gidemezsin, karmakarışıksındır ve bu dengesizliğe bir sonuç beklersin...ama olmaz işte; sen o karışıklık içinde ve yaşanmamış olan şeyin ağırlığında boğulmaya mahkumsundur bazen...
    onu yaşamadığın için hala böylesindir, nedenini sorgulamaya gerek yoktur aslında...
    çizgileri kapatıcıyla kapatıp, yoluna devam edersin...
  • peki ben neden hala böyleyim
    neden hala geçmişteyim
    belki de ben sana hala aşığım

    insanın bi yerde takılıp kalması ne kadar acı.bunu hissettirir insana bu şarkı.belki de yıllar geçmiştir.haberleri gelir bi yerlerden.çoluk çocuğa karışmıştır belki ama sen hala aynı yerdesindir.oturduğunuz, konuştuğunuz, güldüğünüz, eğlendiğiniz kısaca bişeyler paylaştığınız yerleri görmek, dinlediğiniz şarkıları duymak, geçmişi hatırlamak hala içini acıtıyordur.oralarda kalmışsın, kaybolmuşsundur belki de oralarda.işte böyle bi itiraftır bu şarkı.güzeldir.özeldir.
  • şebnem ferah'ın kelimeler yetse albümünün beşinci parçası. (ağlatabilir.)

    gözlerimin etrafındaki çizgiler artık belli oluyor
    bütün o çizgiler son bir yılda oldu sana bana bize ağlarken

    ben leyla olmuşum kimin umrunda
    mecnun çoktan gitmişken
    bu ne garip bir yangındı böyle
    sen söndün ben yanarken

    peki ben neden hala böyleyim
    neden hala geçmişteyim
    belki de

    ben sana hala aşığım
    işte tam burda karşındayım
    ya şimdi tut elimden
    ya da bir daha sözetme özlemekten

    çook çook çoook karışığım zaten...

    ruhum iki ucun arasında gezinip duruyor
    bugün zaman akmasın dursun ben içinden geçeceğim

    ama neden neden hala böyleyim
    neden hala geçmişteyim
    belki de

    ben sana hala aşığım
    işte tam burda karşındayım
    ya şimdi tut elimden
    ya da bir daha sözetme özlemekten

    çook çook çoook karışığım zaten...
  • klibinde bateristi iyi takip etmek gerekir.. bir ara sırtı kaşınmış olacak elindeki bagetlerden birini sırtına doğru götürmeye yeltenmiştir ki o esnada kameranın kendisine yöneldiğini fark eder ve havadaki kolunu güzel bir manevrayla baterisine indirip çalmaya devam eder. hayır keşke kamera biraz daha geç yakalasaydı da klipte sırtını bagetiyle hatur hutur kaşıyan baterist görüntüsüyle şarkının ağırlığı biraz olsun dağıtılsaydı.
  • muhteşem bir şebnem ferah şarkısı olmuş.. gitar solosu ayrı,şebnemin vokalleri ayrı bi güzel,aşmış ,bitirmiş herşeyiyle..böyle şarkı nasıl söylenir,duygular bu şekilde nasıl anlatılır..nasıl.. nasıl....
  • biten ilişkinin hemen ardından, insanın canı en çok acırkenki hali hatırlatan şarkı. dürüst, çırılçıplak anlatmış şebnem ferah. dinlerken iç burkan süper şarkı.
  • çok hızlıymış gibi geçen zamanın, aslında hiç de çabuk ve kolay geçmediğinin delilleri gözlerimin etrafındaki çizgiler;

    verilmiş bir sözüm var maziden kalma! nedense, söz verdiğim halde tutmak istemiyorum hiç bir sabah özellikle "o" sözü. ama sözüm söz...

    yine, üstünde kurumuş ama izini bırakmış su damlacıkları, diş macunu/tükürük karışımı beyaz noktacıklar ve bir kaç tane sivilce irini lekesi olan aynamla yüz yüzeydim bu sabah. sözüm söz dedim ya; pek bir şeyin değişmedini farkettim lise çağımdan beri bu suratta sözüm aklıma gelince. sözümü düşününce farkettim bir de: bazen kendimi kandırıyor ve sakal bırakıyorum. unutuyor o zaman gözlerim yüzümü, bir yabancıya bakıyorum her sabah. ama bir süre sonra sıkılıyorum sakkalarımdan ve yine o lise çocuğu suratıma geri dönüyorum. aslında kendimi kandırıyorum sakal bırakarak, kendimden kaçıyorum. ama bir şekilde o nefret ettiğim yüzüm yine karşıma geliyor bir süre sonra. değişen tek bir şey var bu lanet suratta: gözlerimin etrafındaki çizgiler...

    hayatımın anlamsızlıkları hiç bir sabah değişmiyor. yataktan kalkmak ne kadar zorsa, o yatağa tekrar dönmek bir o kadar daha zor. madem gece geri döneceğim yatağımın koynuna, o zaman neden kalkıyorum her sabah? cevabını biliyorum elbet: karınımı doyurmak için sadece. katalitiğime tüp, koca göbeğime bira alabilmek için. sait'i bulup gecemi şenlendirebilmek için. ama sonunda kürkçü dükkanı benim bu yatak. bir şekilde hep geri geliyorum kendimle hesaplaşmak için bu yatağa. kendimle hesaplaşabildiğim iki yer var: birincisi cenabet aynam, ikincisi de kirli nevresimlerini haftalardır değiştirmediğim yatağım. temiz nevresimim olmadığından değil. sadece kendi kokum güven verdiğinden değiştirmiyorum çarşaflarımı... bu arada aklıma geldi nedensiz; baba evinden ayrılalı ne çok zaman olmuş şimdi düşününce, hiç bir şey değişmemiş ama. korkularım hala aynı. ilkokula bile gitmezken hep aynı şeyi yapardım odaya girince. önce yatağın altına bakardım var mı kimse diye, ardından da ablamla ortak kullandığımız ahşap dolaba. hiç bir şey değişmemiş korkularımdan da: hala ıssız evime girince önce içeriyi dinliyorum karanlıkta, birisi var mı diye, sonra da dolaplarıma bakıyorum. bu korku mu bilmiyorum? belki de bir umut, evde birisinin olma umudu... bu yalnızlık mı yoksa? bilmiyorum. ama hiç bir şey değişmemiş hayatımda hala; bir tek gözlerimin etrafındaki çizgiler...

    yaşlandığımı hissediyorum artık. ama bunu bana söyleyen yalnızca gözlerimin etrafındaki çizgiler değil; kadınlar da hissettiriyor bana yaşlandığımı. yeni nesilin anlayışı mı değişti, yoksa ben mi gerçekten çok korkutucuyum artık? bilmiyorum, ama korkutuyorum artık genç kadınları. konuşmak bile istemiyorlar artık benimle, kaçıyorlar. ardından bakıyorum onların ve anlamıyorum. belki de onlar gözlerimin etrafındaki çizgilerin sebepleri. bilmiyorum... belki de gözlerimin etrafındaki çizgiler kaçışlarının sebebi. bunu da bilmiyorum.

    ağlarken çok kırıştırıyorum yüzümü, muşmula suratlı oluyorum. bu daha gerçekçi gibi ama yine de ikna etmedi beni. sadece ağlamakla olmaz gözlerimin etrafındaki çizgiler. yoksa gözlerimi çok yumduğumdan mı oluyor? neden gözlerimi yumuyorum ki acaba? çok mutlu olduğumdan mı, yoksa güpe gündüz hayal kurduğumdan mı? hayallerimde hiç bakmadım gözlerime. belki de aynasızlıktan. gözlerimi kapadım şimdi.......... yok! kapadım gözlerimi ama yüzümü bile hayal edemedim. oysa ne kadar aşinayım kendime aynada baktığıma. fazla kapamasam gözlerimi iyi olacak. gözlerimin etrafındaki çizgiler artmasın, belli olmasın ağladığım ya da uykusuz kaldığım.

    bir dakika? yoksa çok mu uykusuz kalıyorum? evet, uyuyamıyorum uzun zamandır; ama neden acaba? vicdanım mı rahat değil? nedir sebebi bu uykusuzluğun? bence vicdan falan değil; kafayı çok taktığımdan sanırım. tıpkı gözlerimin etrafındaki çizgilere çok taktığım gibi*...
  • sesi daldan dala atlar şebnem ferah'ın bu şarkıyı söylerken,yüreğimizde acıdana acıya atlar..
  • yaşadığı aşkın etkisinden kurtulamamış bir insanın ruh durumunu birebir yansıtan muhteşem bir şebnem ferah şarkısı. ayrılık yaşayanların dinlememesi gereken bir albüm zaten kelimeler yetse, özellikle de bu şarkı. insanın kendi kendine işkence etmesiyle eşdeğer bu şarkıları dinlemek.
  • aşk acısı çeken insanların bazıları, fazlasıyla kırıldıkları, belki haksızlığa uğradıkları gönül meselelerinin ardından hırslanır, hayatlarını buna inat, bunu unutarak ve daha kıymet bilen insanlarla yaşamaya adarlar. öfkeleri aşklarını yener, sahiden de kendilerini toparlayıp söz konusu insanı "gerçekten" tarihe gömmeyi başarırlar. diğerleri ise bu şarkının konusunu oluşturur.
hesabın var mı? giriş yap