• bitiremedim ben bu kitabı. %42'ye kadar geldim, hiçbir şey anlamadığımı fark edince bıraktım. her iki üç cümlede bir insan nerede olduğunu, pynchon'ın ne hakkında konuştuğunu unutuyor. okuması woolf'tan bile daha zor bence. halbuki the crying of lot 49'ı çok sevmiştim. pynchon'ın da o kitabı hiç sevmiyor olması ise bir şeyler anlatıyor galiba.

    ama gerçekten, kitabın neredeyse yarısını okudum ve "kitapta ne oluyor, anlat" deseler, slothrop, v2 roketleri, ikinci dünya savaşı derim sadece. onun dışında ne olduğu belli değil. şöyle bir cümle vardı mesela, not almışım. on sefer okusan da anlaşılmayan türden:

    "they are approaching now a lengthy brick improvisation, a victorian paraphrase of what once, long ago, resulted in gothic cathedrals-but which, in its own time, arose not from any need to climb through the fashioning of suitable confusions toward any apical god, but more in a derangement of aim, a doubt as to the god's actual locus (or, in some, as to its very existence), out of a cruel network of sensuous moments that could not be transcended and so bent the intentions of the builders not on any zenith, but back to fright, to simple escape, in whatever direction, from what the industrial smoke , street excrement, windowless warrens, shrugging leather forests of drive belts, flowing and patient shadow states of the rats and flies, were saying about the chances for mercy that year."

    tamam postmodern edebiyat seviyoruz da, aga bu nedir?
  • bitirmek için büyük sabır isteyen kitap. bir kere çok uzun, ve kurgusunu takip etmek son derece zor. aynı zamanda bir deha ürünü olduğunu bas bas bağırıyor, son derece garip, kafa karıştırıcı ve komik. hayatımda hiç bir kitabın beni bu kadar derinden etkilediğini ve aynı zamanda da eğlendirdiğini görmedim. herkese göre bir kitap olmadığı apaçık ortada; ama thomas pynchon'ın tarzını sevecek insanlar için kutsallık mertebesine çıkabilir. kitabı hiç okumamış bir insana kitabın felsefesini açıklamak da neredeyse imkansız. herhangi bir kalıba sığmıyor. buna kitap kalınlığı standardı (eğer öyle bir şey varsa) da geçerli.

    okurken farketmeniz gereken pynchon amcanın bu kitabı sizi de eğlendirmek için, ve, büyük ihtimalle, bir paranoyak yapmak için yazmış olduğu. içindeki komplo teorileri niteliğindeki küçük hikayeleri, detayları, şakaları farkedince insan kurgusunun aslında ikinci planda olduğunu anlıyor. gariplikler ansiklopedisi görecek bir niteliğe sahip. çok fazla karakter ve mekan var. zaman kavramı ise neredeyse yok edilmiş. bir çok kez bir isim görüp "bu adam da kimdi ya!?" dediğiniz oluyor. karakterler hiç olmadık yerlerden ortaya çıkıp hikayenin içine cuk oturtulmuş. bir süre sonra zaten anlamadığınız her şeyi kafanızda birleştiriyorsunuz, kitap biraz daha somutlaşıyor. ancak bu sırada da birleştirdiğinizi bozmakla meşgul bir kitap. rahatsız ediciliğinden zevk almaya bakın.
  • come with me, come with me..
    diye duyulduğu an, tereddüt etmeyiniz,
    rave'dir, çöldür (goa'dır belki) gökküşağıdır, ışıktır, gelecektir,
    verin elinizi, klaxons'a giriş ve de çıkamayış sebebi oluşuna yol alın..
    zaten el atmayan da kalmamış, vanshe tech, kavinsky, nightmoves.. bunlar güzel dokunmayı bilmişler..
    muzik ne güzel şey, ritm ne kadar ulvi, klaxons ne kadar barışcıl.. ahh herkes birleşsin.. kardeşlik, plur falan..
    sarkastik bicimde ifade edince bile, işe yaraması ise şaşırtıcı..

    ciddi anlamda söyleyebileceğim şey ise,
    eeey okuyucu, koş git vanshe tech remix'ini kap, dinleyici ol, sonra eylemci ol, danset, sonra come with me come with me we'll travel to infinity...
  • (tartisilmaz) en iyi klaxons sarkisi.

    come with me come with me we'll travel to infinity der, biz de eririz, bir yandan dans etmekten terlerken.
    sahane de bir klibi var, surdan buyrunuz:

    http://youtube.com/watch?v=cyqj9b-c3j0

    clubkid olasi geliyor insanin dinledikce, izledikce. "rave is the new rock (n roll)".

    *
  • "gökyüzünden bir zırıltı geliyor, daha önceleri de gelmişti, ama bu hiçbirine benzemiyor."
    muz plantajları içinde v2 sonrası gelişen ereksiyonların aşırı paranoid işlemelere bulamaç olduğu bu romanı okumaktan çok, iyi bir tiyatrocudan dinlemek lazım.
  • "yanlış soruları sormanıza neden olabilirlerse, cevaplar için endişelenmeleri gerekmez."
  • yalnızca pynchon’un veya postmodern romanın değil, tüm edebiyatın en önemli yapıtlarından biridir. karşısında tüm insanlık olarak ortalama bir defans oyuncusu prime zamanlarındakı messi karşısında nasıl bok gibi duruyorsa öyle bok gibi duruyoruz. ama ben bu durumu çok seviyorum. thomas ata edebiyatın ve ya romanın değil, bizim zihnimizin de sınırlarını öne çekiyor, büyütüyor.

    kimseni korkutmak için söylemiyorum, ama bu romanı bir defa okuyup anlamak mümkün değil. hikayesini belki anlarsın nasılsa, amma tüm bu kodoman plot aslında yazarın kafasındakı felsefeyi anlatması üçün kurduğu ustaca bir oyundur. düşünsenize, 20. yüzyılın en büyük romanlarından birinde nazi roketleri var, ingiliz, amerika askerleri, ordusu var, aynı zamanda kırgız ozanları var, sovyetlerin bakü’de yaptığı yeni türk alfabesi var, bok yeme, çocuk s*kme, rilke’nin melekleri var.
  • dilimize çevriliyor bu behemoth.
  • çevirisi hâlâ gelmemiş kitap. knives out filminde kısacık bahsi geçer:

    "i anticipate the terminus of gravity's rainbow."
    "gravity's rainbow?"
    "it's a novel."
    "yeah, i know. haven't read it though."
    "neither of our nobody has but i like the title. it describes the path of a projectile determined by natural law. he voila my method. i observed the facts without biases of the head or heart. i determined the arcs path stroll leisurely to its terminus and the truth falls at my feet."
hesabın var mı? giriş yap