• birebir terapiden temel farkı geçmişe giderek şimdiyi ve dolayısıyla geleceği kurtarmak yerine şimdide olarak geçmişe bakışı ve dolayısıyla geleceği kurtarmaktır. zira engin geçtan'ın da belirttiği gibi aslında insan arada, yani ilişki içinde var olmak üzere programlanmış bir varlıktır.
  • insanın yaşamdaki varoluş biçimini her anına ve insanlarla olan ilişkilerine yansıttığı gerçeğinden yola çıkarak, bu yansıtmayı kişiye fark ettirmeyi, yani bir nevi ona ayna olmayı amaçlayan terapi biçimi.
    günlük hayatta, duygu ve davranışlarınızın insanlar üzerindeki gerçek etkilerini ya da sizin başkalarının duygu ve davranışlarına neden ve nasıl tepki verdiğinizi göremezken, grup terapisi sürecinde, için/m/izde saklayıp biriktirdiklerin/m/iz açığa çıkıyor. bir bıçak, her geçen gün kalınlaştırdığınız derinizi kesip duygularınıza ve en sonunda ruhunuza ulaşıyor adeta.
  • farkinda olmadan eksi sozluk yazarlari ve kullanicilari olarak bilgisayar basinda yaptigimiz, her seanstan sonra da buyuk haz duydugumuz sosyal aktivite.
  • hiç de öyle filmlerdeki gibi bir terapi değil. el ele tutuşmuyor, birbirimize "hoooş geldin keeeedi" demiyoruz.

    hayatımda aldığım en doğru kararlardan birisi katılmak. ilk birkaç ay daha çok diğer arkadaşları dinlemek ve onlara kendi çapımda destek olmakla geçti. geçen ay ise bir baktım dökülmüşüm, ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama çok da güzel iyi oldu. kendimi daha bir hafiflemiş, arkadaşlarımın varlığı ile de daha güvende hissediyorum. ihtiyacınız ve fırsatınız varsa kesinlikle tavsiye ederim.
  • geçen hafta ilk kez koterapistliğini üstlendiğim terapi türü. oldukça heyecanlı bir deneyimdi benim için. eğer grup uyumu yakalamış bir grupsa, çok fazla müdahaleye gerek kalmadan birbirlerine gereken desteği veriyorlar zaten. bazen bireysel terapi ile onlarca seansta alınamayacak sonucun, bir grup terapisi seansında alınabildiğine şahit oldum. güvenli ve yargılanmadığı bir ortamda sorunlarını paylaşmak, karşısında onu dinleyen, onunla empati yapan, gerektiği yerde şefkat gösteren ve duygularını paylaşan grup üyelerinin varlığı o kişiye inanılmaz iyi geliyor. bir başka gözlemim de şu oldu: insanlar ilk başta sıkıntılarını paylaşmakta tereddüt ediyorlar fakat diğerlerinin paylaşımlarını gördükçe kendi yaralarını saklamayı bırakıyorlar. ve değişim için asıl nokta da bu paylaşım ve farkındalıktan sonra başlıyor zaten.
  • en cok filmlerde rastlanan bir grup insanin elele tutustugu,birinin daral bisiler anlatip digerlerinin psikolojisini hepten cökerttigi kimsenin bisi anlamadigi ama seni seviyoruz suziiiiiiiiin gibi bir cümleyle ve koro halinde destek verdigi sosyal icerikli sürü seysi
  • "ilişkidir iyileştiren" der irvin yalom. grup terapisi de genel olarak bu işlevi görür. ilişki içinde hem iyileşen, hem iyileştiren rolünü üstlenir bireyler. kendilerini grup içinde, başkalarının gözüyle görme şansını yakalarlar. üstelik bu dışarıya göre daha güvenli bir ortamdır.
  • insanın grup içindeki davranış örüntülerinin farkına varmasına ve sıkıntılı olduğu noktaları aşmasına yardımcı şey, bireysel terapinin sağlayamayacağı avantajları var.
  • başarılı ve faydalı bir terapi türü*. ilk gün tanışma bazlı oluyor biraz derin mevzulardan giriş yapılmıyor ama konu öyle bir yere geliyor ki insan her zaman her yerde rahatlıkla anlatamayacağı şeyleri patır patır anlatmaya başlayıveriyor. laf lafı açıyor konu konuya bağlanıyor, beş dakika önce nezaketen merhaba dediğin insan bir anda tanıdığın insanların onda birinin bile bilmediği şeylerini öğreniyor. seni yargılamadan dinliyor, problemli durumlarda her kişi kendi bakışından çözüm önerisinde bulunuyor ya da hiç tartışılmayacak bir konuysa bile aşağı yukarı toplumun aynı kesiminde olduğun beş farklı kişinin düşüncesini alıyorsun bir konuda.

    niye hep benim başıma geliyor böyle şeyler* diye bişeyin olmadığını o insanlarla iletişimin güçlendikçe anlıyorsun. anlıyorsun ki bir tek sana mobbing uygulanmıyor, erkekler de mobbingle karşılaşıyor, bütün işyerlerinde negatif motivasyon var çalışanlara, herkesin emeğinin üzerine bir başkası konuyor adı geçmeyen kişi olarak kalıveriliyorsun, tek taciz kurbanı sen değilsin, her an tecavüze uğrayabilirsin, aile içi problemlerini iletişimsizlik yüzünden yıllardır gideremeyen tek sen değilsin, sürekli hatayı kendinde arayan tek insan da sen değilsin, elinde olmadan başına gelen şeylerin sorumlusu olmadığını belki de orada anlamaya başlıyorsun. özetle trafikte akmayan tek şeritin* senin şeridin olmadığını sadece senin şeridinin akmamasıyla ilgilendiğin için bu hisse kapıldığını anlıyorsun.

    birbirini tanımayan, bazı düşünceleri taban tabana zıt, aynı zamanda bazı konularda çok iyi anlaşabileceğini düşündüğün kişiler bir araya gelmiş de el birliğiyle senin daha iyiye gitmen için kafa patlatıyor, sen de onlar için. empati yoksunu birine bile* belli zaman sonra bu özelliği kazandırabiliyor.

    hakla oluşturup birbirine sarılma olayı yok. hatta seansların en klişe esprisi, ama çok malzeme çıkıyor gerçekten.
  • çok sevgili doktorumun anlattığı bir fıkra var grup terapisiyle ilgili.
    bir apartmanın giriş katında bir topluluğa ait bir daire varmış. her haftanın aynı günü aynı saatte toplanılan bu yerden her haftanın aynı günü aynı saatte geçen biri her geçtiğinde aynı şeyi işitirmiş.

    biri- haydi halka olalım
    başkası- böyle iyi

    mekanın kapısı her daim açık olurmuş. bu her haftanın aynı gününde aynı saatte buradan geçen kişi içeride terapi düzenlendiğini düşünürken, bir gün aralık olan kapıdan içeri girmiş ve o esnada yine aynı şeyi duymuş

    - haydi halka olalım
    -böyle iyi

    içeri bir kaç adım atıp olanları gördüğünde ağzı açık kalmış. bir grup adam tren olmuş vaziyette. haydi halka olalım diyen ilk sırada, böyle iyi diyen ise son sıradaymış*.
hesabın var mı? giriş yap