• ankara devlet tiyatrosu‘nun bu sezonki oyunlarından biri.

    altındağ sahnesi‘nde sergilenen oyun için diyebileceğim en iyi şey ne beklediğinizi bilmeniz gerektiği. oyun çoğunlukla uyarlandığı esere sadık kalsa da yer yer modernleştirilmiş ve bazı noktalarda çok tekrara düşülmüş. tekrar tabii ki komedinin bir parçası ama bir noktadan sonra eğlendirmiyor. işte bu yüzden beklentileri ona göre ayarlayıp gitmek gerekir.

    ankara devlet tiyatrosu’nun tercih edilebilecek daha iyi oyunları var. oyun bir yana, altındağ sahnesi bile bu oyunu öncelik listesine eklememek için bir neden. sahne küçük ve alçak. koltuklar aşamalı yükselmiyor ve öndeki sırayla arası yeterince geniş değil. toplantı salonu gibi. olur da önünüze uzun boylu biri oturursa ayvayı yediniz demektir. sahne yüksek olmadığı için kafanızı kaldırıp izleme şansınız da yok.

    sahne dekorları da lise müsameresinden bir tık iyiydi ama devlet tiyatrolarından beklenmesi gereken bu sanırım.

    buna karşılık oyuncuların hakkını teslim etmek gerekir, gayet iyiydiler.

    öncelikli oyunlar izlendikten sonra ya da diğer oyunlara bilet bulunamıyorsa izlenebilir. zira bu oyuna bilet bulmak 12 öfkeli, lüküs hayat ya da cimri‘ye bilet bulmaktan çok daha kolay.
  • ankara devler tiyatrosunun oynadığı ve izleme şerefine nail olduğum oyun.

    izlemez olaydım. oyunculuklar aşırı kötü. başroldeki aktör yakışıklı diye seçilmiş anladığım kadarıyla zira oyunculuk yok idi kendisinde. dizi sektörü böyleydi tamam kabullenmiştik artık ama tiyatro da mı sadece tipe bakmaya başladı.

    oyuncular bitse de gitsek modunda oynuyorlardı. gulyabani zaten en sonunda ufacık bir sahnede görülüyor yalnızca. başarısız ve talihsiz bir oyundu.
  • ankara d.t. nun bir oyunu. çok canlı, seyirci ile etkileşimi yüksek bir performans. tebessüm veya gülmenin lüks olduğu bu günlerde kesinlikle gidilmesi gerekir...
  • kaynak tarih lugati

    süt kardeşler filmine ilham kaynağı olan hüseyin rahmi'nin gulyabani adlı romanıdır.

    arapça "canavar, dev" anlamındaki "gûl" ile farsça "çöl, sahra" manasındaki "beyâbân" birleşmiş ve ortaya "gûl-i beyâbân" çıkmış.

    gûl-i beyâbân da değişerek gulyabani olmuş. gulyabani karanlıkta ve tenha yerlerde görüldüğüne inanılan hayalet, hortlak.

    az da olsa yazma eserlerde ilginç gulyabani tasvirlerine rastlanmaktadır.

    -bunlardan biri british library'de kayıtlı bulunan acâibü'l-mahlûkât nüshasında kendine devekuşunu binek yapan gulyabani minyatürü.

    -xvııı. asra ait bir tarih metninde eski kullanımıyla gûl-i beyâbân.
    istanbul kadim tarihinde bir dönem harap kalınca içerisinde gulyabanilerin cirit attığı söyleniyor.
    "dahi gûl-i beyâbân hâdis olmuşdu derûnunda."

    -surname-i vehbî'de acem kılıklı ve gulyabani görünümlü iki dev.

    -şehnâme'de rüstem'in dev'i kementle yakalaması.”
  • kurgusu itibarıyla the turn of the screw'u anımsatan (düzüm ben, evet) bir hüseyin rahmi gürpınar sarkazmı. 1913 yılında yapılmış en güzel şaka olması muhtemel.

    bunca yıl neden, hangi şaşkınlık eseri yolumuz kesişmedi şu kitapla bilinmez. süt kardeşler filmini izleyince gulyabani'nin sırrına vakıf olduğuma inanıp kitabı boş mu vermiştim yoksa birtakım türler söz konusu olduğunda memleket edebiyatını hafife almak gafletinde bulunduğum için miydi; bazı soruların cevabı yok ve hiçbir zaman olmayacak. olsun, geç de olsa karantinanın ruhuma kapanan demir kapılarına çok güzel takoz oldu gulyabani. canım gulyabani. insanın ne denli yoz, kendinden yoz olabileceğini yüzüme çarpan tüm anlatılarla birer kadeh içki eşliğinde uzun uzun dertleşmek istiyorum.

    kitapta muhsine hanım'ın anlattığı hikâye kadar, hikâyeye girizgâh teşkil eden hüseyin rahmi gürpınar - hanımnine mektuplaşması da ruhuma minik elleriyle hisli hisli dokundu durdu. "muhterem hanımefendi hazretleri" ile henüz ilk satırından alaya vurarak çıktığı yolculukta kendisine biçtiği naçar rolle hayatımdaki sıradan bir günde, etrafımdaki insanlara karşı verdiğim ufak savaşlardaki haletiruhiyeme tercüman olan sayın gürpınar'ın yanındayım. ben seni anlıyorum hüseyin efendi. ben seni anlıyorum.

    "hanımnine affedersiniz, beni çok sıktınız, ama buna da eyvallah. peki dediğiniz gibi olsun..."
  • gürcan keltek kısası. zeynep kumral'ın seslendirdiği izmirli fethiye sessiz karakterinin yaşamıyla birlikte türk toplumunun sorunsallarına tanıklık ettiğimiz, bir anlamda sessiz bir film.

    yönetmen adeta zorunda olduğumuz bir maceraya çıkartıyor bizi ve hem politik olarak hem de bireysel anlamda ürkütücü bir deneyim yaşatıyor. bilinçli olmasa da bir kabullenmişlikle dinlediğimiz anlatıda bir cin musallat olması her şeyin başlangıcı oluyor adeta. bu eksende bir ensest ilişki, aile içi şiddet, istismar, milliyetçilerin zulmü, devletin baskısı ve bütün bir otoritenin kanunsuzluğa çıkarları doğrultusunda sessiz onayı.

    anlatıcının sesinin donukluğu ve bütün trajediyi neredeyse tek bir solukta ve duygusuzca ifade edişi ise belki de gerilimi yansıtan en derin unsurlardan biri. avangard sinemanın küresel anlamda geleceği olabilecek isimlerden biri keltek ve umarım üretimlerine devam eder.
  • başındaki mektuplar gerçek olsa ne komik olurdu dediğim kitap
  • gurcan keltek in çok beğendiğim ürpertici, düşündürücü, görsel meditasyonu. bu coğrafyanın ve tabii ki kadinin utanmazca siradanlastirilmis ama ısrarla tükenmeyen ucube dertlerini tekrar düşündüğümüz bugünlerde izlemek oldukça carpici oldu.
  • kütüphanemde 1 adet 1938 basımı (2. baskı) olan hüseyin rahmi gürpınar romanı.
  • yoktur.
hesabın var mı? giriş yap