• yer: gümülcine, zaman: agustos, t: türkiyeli , g: gümülcineli

    saat öğlen platiyada (şehir meydanı) iki arkadaş kahve içiyordur.

    t:abi biraz etrafı dolaşsak mı?

    g: dur beyaaa iç güzelce kaaveni,nereye gitçen bu üülen(öğlen) sıcağında,soona gideriz.

    t; (saat 13 30 olur) abi kalksak mı yavaş yavaş?

    g; taa kaavelerimiz bitmedi beyaaa, acele etme(yunanından türküne kadar en çok duyduğunuz laftır bu acele etme daha kaavemiz bitmedi)

    yarım saat sonra

    g; oooo saat 1400 olmuş hadi kalk beyaa.

    t; (şehri turlamaya gideceklerini zannederek heyecanla) nereye gideceğiz?

    g; eve gitçez beyaa,bu saatte nereye gitçez.

    t;ne yapacağız evde ,daha yeni çıktık.

    g; yemek yicez beyaa soona da uyucaz.her yer kapancak şimdi zaten.

    evde yemek sonrası,yine önümüze kahve gelir

    t;abi yine mi kahve ?benim sanki kalbim çarpıyor,hani uyuyacaktık?

    g; tamam beyaa yorgunluk kaavesi bu, icip yatarız.

    t; abi bir şey yapmadıkki niye yorulalım?

    g; nası yapmadık beyaa taaa evden çarşıya yürüyerek gittik( evden çarşıya dediği mesafe 500 bilemedin 750 metre bir mesafe) kaave içtik( kahve içmek 3,5 saat aynı masada)

    son bir defa (bir saat içinde 35. kere)ev halkı susuturularak trtspora bakılır, fener transfer yapmışmı diye

    t; abi 5 dk önce baktın ,yok işte transfer falan

    g;belli mi olur beyaaa, ama iii diiisin (iyi söylüyorsun , haklısın yani) saat 3 olmuş, bugün bişeycik olmaz artık.(adamlara göre saat 1400 ten sonra her yer, new york tokyo borsası ,parlamentolar, hapishaneler,okullar,futbol takımlar her yer kapanır)

    saat 1800

    g;hadi kalk beyaa ,ama uyudun sende,kaaveler hazır

    t; yine mikahve içeceğiz?

    g: eee nası uyancaz içmeden beyaa?

    kahveler içildikten sonra

    g; hadi kalk denize gitçez

    t; (sevinçten ve telaştan mayosunu bulamaz) off ben mayomu bulamıyorum

    g; napçan mayoyu beyaa?

    t:ee denize gitmiyormuyuz?nasil banyo yapacağım?

    g; sen kızan gibi banyo mu yapçan denizde beyaa?(onlar için denizde yapılması gereken daha önemli şeyler vardır)

    t; ee ne yapacağız ki başka?

    g: kaave iççeez (içeceğiz) beyaa.(ama bu sefer freddo ,soğuk kahve yani)
  • haftaya, 62 sene sonra memleketini görmesi için babaannemi götüreceğim yer. kadın 82 yaşında ve inanılmaz heyecanlı be sözlük, düşünsene, 62 yıllık hasret. keşke rahmetli büyükbabam da olsaydı yanımızda. bize tütün ektigi tarlaları gösterirdi.
  • yunanistan'a ipsala'dan girdikten sonra dedeağaç'ta denize biraz bakıp akabinde kıvrımlı dağ yollarından giderken karşınıza çıkan heybetli rodop'ların eteğindeki güzel şehir...
    sokakları geniş, az katlı evleri, sakin sakin yürüyen insanları, aralara serpilmiş osmanlı'dan kalan tarihi yapılarıyla, ara ara duyduğunuz türkçe kelimelerle kendinizi şehrin büyüsüne hemen kaptırıyorsunuz.
    bu şehri hem yaz hem kış yaşamak ta ayrı güzel.
    bir kere buradaysanız eğer kendinizi hiç turist gibi hissetmiyorsunuz çünkü bizden bir şeyler illa var sağda solda.
    eski çarşının içinde dolaşmak, kahveci mustafa önündeki kuyruğu görüp şaşırmak, meydandaki çeşmeden su içmek, bir ufak kafede saatlerce oturup aynı freddo yahut frappe ile oyalanmak...
    yan masalardan yükselen hararetli konuşmalar, kadınların her halinden belli gıybet yapmaları falan...
    alttan alttan gelen rembetikolar, zeybetikolar...
    saat 14 olduğunda her yerin kapanıp herkesin bir yerlere gitmesi...
    papaki denilen ufak cub motorlarla insanların sağa sola gitmesi, boş yolda ışık yanınca duran motosikletin gidondaki askıda duran kahvesini ışığı beklerken içmesi...
    şehrin sakinliğinin hemen üstünüze çökmesi ve sizin de o tempoyla davranmanız, kafede oturup kitap okumak ya da etrafa boş boş bakınmak...
    hepsi çok iyi hissettiriyor insana kendini...

    arkadaşlarım var benim bu şehirde, en kral arkadaşım tsantali mesela, saatlerce oturup sohbet ettiğimiz, yemek masalarında uzun uzun geyik yapıp güldüğümüz,
    öyle ki artık tanış olduğumuz garsonlar var...
    kapsuli'de kostas mesela sen seversin diyip bir şeyler getiren...
    nerde motor diye soran...
    mesela olympos otelde kalıyorsan, sahibi olan doktorla illa türkçe sohbet edersin, gerçi o da yaşlandı artık 83 yaşında olmuş, tanıştığımızda 70lerin ortasındaydı.
    belki deli rasim'i görürsün yolda, yunanca ver 1 evro der, türkçe yok dersin aa o zaman ver 1 evro şarap alcam der.
    tabii tuvunu var, vergina var... bunlar hep gümülcine'nin güzellikleri...

    şehrin 20dk ötesinde çok bilinmeyen ama harika bir plajı ve denizi olan fanari var.
    yazın gider denize girersin, sakin sakin geçer.

    gümülcine güzeldir, sakindir.
    bir süre sonra sizi içine çeker, özlem duyarsınız.

    sizinle ilk kez gelen bir arkadaşınız varsa bunu hemen anlayamaz ve bir an önce gitmek ister, çok oyalanmayalım der, oysa anlamamıştır sizin niçin oraya uğradığınızı, orada olduğunuzu, anlatmak zordur zira.

    selam olsun dostlara...
  • siyasi olarak yunanistana, kültürel ve ekonomik olarak türkiyeye bağlı şehir. king food'ta döner yemeden ayrılmayın.
  • makri'den çıkınca, otobana bağlanılır. bir saat kadar sonra ovaya inersiniz. gümülcine o zaman gösterir kendini. türk kasabası diye bilindiğinden olsa gerek, bir anadolu kasabası bekler insan. ama uzaktan görünce, baya büyük bir şehir karşılar sizi. o büyük şehrin bir bölümü halen bir türk kasabası tadındadır ama. eğer bir tanıdığınız yoksa, şehrin yeni bölümünde meydanda dolaşır, bir kafede oturur, 'türkler nerede acaba' diye sorarsınız kendi kendinize. ama belki de eksi sözlükten bir dost karşılar sizi (bkz: tsantali). birlikte türk mahallelerini gezersiniz. binalara sinmiş tarihten, bir ülkede azınlık, bir şehirde çoğunluk olmaktan bahseder. yabancı bir ülkede hiç bu kaadar evinizde hissetmemişsinizdir muhtemelen. sonra yola çıkarsınız. kendi başınıza kalsanız, yine otobana vurur, topraktan koparak yol alırsınız batı'ya doğru. ama oraları bilen bir dost der ki, 'eski yoldan git, türk köyleri arasından iskeçe'ye varırsın.' iyi ki de der, öyle yaparsınız. sağınıza rodop dağlarını alır, yol boyu tütün kurutan çiftçiler arasından geçer, sağda solda beyaz minareleri olan türk köylerini saya saya iskeçe'ye varırsınız.
    (bkz: balkan turu)
  • gündüz sokakların çok çok sessiz olduğu , hayatın çok yavaş ilerlediği, sokaklarda yürürken feci uykunuzun geldiği küçük ve türk şehir..

    ara sokaklardan birisinde yaşlı bir türk teyze tekerlekli tablasında kopya türkçe pop müzik kasetleri satıyordu. fotografını çekmek isteyince bana bağırmaya başladı.. sonra türk olduğumu anlayınca fotoğrafını çekmeme izin verdi ve hatta güzelce poz verdi.
    ...işte bu sebepten dolayı daha çok yunanlıların dışlandığını düşündüğüm memleketimin biraz uzaktaki küçük bir parçası...
  • türkiye'ye bir cok göç vermiş bir batı trakya şehri. bu göçlerden birinde de annem 1957'de daha 6 yaşındayken gelmiş izmir'e. babam'da başka bir batı trakya şehri iskeçe den gelmiş daha 9 yaşındayken. bana iki şehir de küçük kasabalarmış gibi anlatıldı. daha hiç gidip görme fırsatım olmadı. ama göçmen bir aileden olmamdan ötürü oraları görmeyi hep istemişimdir.
  • bir ülkede azınlık iken, bir şehirde çoğunluk olmanın nasıl bir his olduğunu gümülcine'de idrak ettim.
    yurt dışında kendimi hiç gümülcine'deki kadar evimde ve türk hissetmemiştim. hatta türkiye'de bile öyle hissetmiyorum. bir vesile ile karşılaşıp tanıştığımız her türkün evinde bir kere ağırlandık. o kadar ki, ben hiçbir bayram bu kadar ev gezmesi yapmadım. böylesi insan canlısı, dizi karakterleri gibi bir halkı var. her ne kadar gezilip görülecek çok bir yeri yoksa da, tekrar tekrar gitme isteği uyandıran bir şehir.
  • türk köylerinde nufusun yavaş yavaş seyreldiği, almanyaya çok fazla göç vermiş yunanistana bağlı şehirdir. türk nufusun çoğu türkiyedeki türklerden bile tutucudur. hiç yunanca bilmeden her türlü işinizide halledebilirsiniz burada. zira eczanesinden tutun büfesine, börekçisine kadar her mekanda bir türke rastlamak mümkün. yunan nüfüsündan fazla olduğunun düşüncesindeyim
  • adeta bir türk şehri. sınırı geçtikten sonra sürekli karşınıza çıkacak olan komotini tabelalarının türkçesi. bir iddiaya göre "kom" kodlu plakaların bağlı olduğu şehir. çarşı merkezinde bile pek çok cami görmek mümkün. halkın çoğu zaten türkçe konuşuyor. doğrudan size nerede ne yenir ne içilir hemen söylüyorlar. belki tekrar görüp daha çok gezme şansımız olur.
hesabın var mı? giriş yap