• bir cahit sıtkı taranci şiiri

    gün eksilmesin penceremden

    ne doğan güne hükmüm geçer,
    ne halden anlayan bulunur;
    ah aklımdan ölümüm geçer;
    sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

    ve gönül tanrısına der ki:
    - pervam yok verdiğin elemden;
    her mihnet kabulüm, yeter ki
    gün eksilmesin penceremden!
  • yaşama sevinciyle pek bir alakası olduğunu düşünmediğim, direkt ölüm korkusunu anlatan güzel bir cahit sıtkı şiiri.
  • bambaşka bir dilde, bambaşka bir şekilde bambaşka bir isimde benzer şeyi söylemiştir aslında;

    ''acaba nerede okumuştum?" diye düşünüyordu bir yandan da, "idam mahkûmunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse; cevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamayı, o anda ölmeye yeğleyeceğini söylemiş. tek ki yaşasın! yalnızca yasasın! aman tanrım, bu nasıl gerçek böyle! bu nasıl gerçek! insan ne alçak yaratıkmış!" raskolnikov bir dakika kadar durup düşündü, sonra "bunun için insana alçak diyen de alçaktır!" diye ekledi.'' (suç ve ceza)
  • cahit sıtkı tarancı'nın 70'li yıllarda cumhuriyet gazetesinde düzenli olarak yayınlanan yirmi iki öyküsünü de kapsayan, birbirinden güzel 43 öykünün, can yayınlarınca şairin unutulmaz dizesi altında bir araya getirildiği kitap.
  • şair, bu şiirin devamını, beklentisinin gerçekleşmemesinden doğan umutsuzluk -ve buna bağlı bir düş kırıklığı- içerisinde şöyle yazmıştır:

    (bkz: korktuğum şey/@evin)
  • cahit sıtkı tarancı nın bu şiiri yazma hikayesi refik durbaş ın şiirin gizli tarihi adlı kitabında şöyle anlatılmış.

    --- spoiler ---

    gün eksilmedi penceresinden
    cahit sıtkı tarancı, 1939 yılında yüksek öğrenim için strasbourg’dadır.
    arkadaşları her akşam,fransız kızlara gönüllerinin küreklerini mayna etmişlerdir, ama o biraz da gereksiz kapıldığı çirkinlik kompleksinden dolayı kızlardan uzak durmaya çalışır.
    bu duruma üzülen arkadaşları,aralarında para toplayıp bir fransız “yosma” sına cahit sıtkı’yı tavlaması için para verirler.
    yosma öneriyi kabul eder, fakat bir süre sonra, “şairiniz sizin olsun, böyle huysuz bir adamın kahrı çekilmez” diyerek aldığı parayı geri verecek ve cahit sıtkı’yla ilişkisini kesecektir.
    bu durumu sonradan öğrenen cahit sıtkı, elbette çok üzülecek ve o gece oldukça sarhoş geldiği pansiyonun merdivenlerinde sızıp kalacaktır.
    daha sonra da üç gün odasına kapanacak ve “gün eksilmesin penceremden” şiirini yazacaktır.

    ve gönül tanrısına der ki:
    pervam yok verdiğin elemden;
    her mihnet kabülüm,yeter ki
    gün eksilmesin penceremden
    --- spoiler ---

    (şiirin gizli tarihi / refik durbaş, s.253)
  • http://www.youtube.com/watch?v=vi9wdfbzf3y

    "ne doğan güne hükmüm geçer,
    ne halden anlayan bulunur"
  • ölüme onu düşünerek gitmiş büyük şairin korku,yakarış mahkumiyet ile bezeli muhteşem şiiri. bir şiirin edebi kıymetini belirleyebilecek kapasitede değilim. ancak, 52 sene önce o çok düşündüğü ölüme gitmiş olan tarancı'nın bu şiirini dokurken, aklından geçenleri bir kopya kağıdı kullanmışcasına yazdığı kelimelerde görmek;adeta şekil olarak değil,düşünce zerresi olarak ruhumda hissetmek, beni hazla karışık bir melankoliye daldırıyor.
  • tesadüfen bu gün bir yerde gördüm bu mısraları. sonra birden mırıldanmaya başladım ki lisedeki edebiyat kitabımdan ezbere biliyorum sözlerini. kim söylüyordu bu notaların acıyla kıvrandığı şarkıyı acep diye zaten bulanık olan hafızamı iyice bulandırdıktan sonra fark ettim ki o ne idüğü belirsiz melodi, 16 yaşında sıkıntıdan kendini kesmek yerine ne yapacağını bilemeyen bana aitmiş.
    yatılı okul denen nane çok enteresan bir şey ve 500 m2 bir yere kapatılmış ergenler bilim insanları tarafından özel olarak incelenmeli.

    tanım: bilinç altımdan bir dönemi çekip önüme atıveren güzel bir şiir.
  • insana ilkokul yıllarını hatırlatan şiir.
    meğer türkçe kitabımız madenmiş de haberimiz yokmuş.
hesabın var mı? giriş yap