• ihsan oktay anar'ın efrasiyab'ın hikayeleri adlı kitabında ölüm'ün anlattığı korku hikayesi.kitaptaki ilk hikaye.

    --- spoiler ---

    olay cumhuriyet'in yirmili yıllarının sonuna doğru,yani 1950lerin başında anadolunun orta yerindeki bir köyün hemen dışında 4 katlı bir yatılı okulda geçiyor.okula yeni atanan porfiria hastası müdür, ilginç bir vampir hikayesi ortaya çıkartıyor.

    --- spoiler ---
  • ıhsan oktay anar'in efrasiyab'in hikayeleri adli eserinde ölüm tarafindan cezzar dede'ye anlatilan ve anar'in van gogh'a ve kont drakula'ya selam caktigi hikayedir.
    yatili okul tasviri buyuleyicidir.
  • türkiye'de yaşayan insanların hiç farkında olmadıgı güzellik.
    acaba şu sözlükte kaç kişi benim gibi bir aydan fazladır şöyle güzel güneşli bir gün görmemiştir merak etmekteyim dogrusu.

    güneşe karşı bir bankta mal gibi oturmanın güzelliğinin acaba kaç kişi gerçekten farkında?
  • ihsan oktay anar’ın efrasyab’ın hikayeleri adlı kitabındaki öykülerden bana göre en güzeli.kesinlikle okunması gerekiyor.

    öyküdeki karakterlerden biri olan sağır resim hocasını tanımladığı kısım çok etkileyicidir.

    “bakışlarındaki anlam ve derinlik, gerçekten de sanatçı ruhlu olduğunu, resim sanatının onun için çok şey ifade ettiğini gösteriyordu. ancak sanat yoluyla ideal güzelliğe âşinâ olması, sanki çirkinlikleri başka insanlardan çok daha kolay teşhis etmesine, nasıl söylemeli, adeta sadece onları görmesine yol açmış gibiydi. güzellikle oynayacak ve onun zevkini çıkaracak kadar değil, ancak onu tanıyıp teşhis edebilecek kadar yetenekli olduğu için, çirkinlik ile bunun getirdiği ıstırap, nefret ve aşağılama, sağır'ın hayatının temeli olmuştu. çirkinliği gördüğü dünyanın tersine, güzelliği ancak, hayran olduğu dâhi ressamların tablolarında buluyor, oysa bu sanatçıların, kendisinin çirkinlik bulduğu dünyada güzelliği gördüklerini kafası pek almıyordu. bu haliyle o, tanrı'nın insanlara öğrettiği iyiyi tanıyan, fakat iyiliğin tadını çıkarmak yerine başkalarını kötülükle itham eden bir ahlâkçı gibiydi. kısacası güzellik, adamın içine bir türlü girmemişti. gerçi güzelliğe âşıktı, ama vâsıl olamamıştı. kavuşunca meşk, kavuşamaymca aşk olduğu galiba doğruydu.
    artistik ve ahlâkî değerlere asırlar boyu bir türlü erişemedikleri için bunlar uğruna bir ömür harcamayı enayilik olarak gören ve güzelliği üretmek yerine onu para, şiddet ya da kurnazlıkla elde etmeyi fazilet sayan insanların ülkesindeki okullarda, en az rağbet gören ve pek ciddîye alınmayan bir ders de resimdi. hakikaten, oğlanların en çok korktukları dersler, matematik, fizik ve kimyaydı. bu dersleri veren hocaların kibirden burunları harman yeli savurur, afır tavırlarından yanlarına varılmazdı. bu yüzden attıkları tokatlar bile talebeler için bir anlam taşırdı. matematik ve fizik gibi dersler, ayakları yere sağlam basan, oturaklı, gerçekçi, yani hesabını kitabını bilen insanların işiydi. oysa resim, fuzulî bir meşgale, gergefle nakış işlemek gibi kadın harcı beyhude bir çaba, hayalperest bir serseri mesleğiydi. işin doğrusu, sağır'ın o güne dek gördüğü ve tanıdığı insanların neredeyse tümü, hesap kitap işlerini erkeğe, güzelliği ve onu üretmeyi de kadına yakıştırır, ikincisini aşağılamak bir yana, üstelik onu kirletmeyi ve lekelemeyi de marifet sayarlardı. belki de güç tutkusunun insanı vardıracağı yegâne yer, erkeklik ve onu kullanmanın en kaba yolu olan şiddetti. gel gör ki şiddetin en yalın biçimi, güzel olan, belki de dişil bir şeyi parçalamak ya da kirletmekti; bu da elbette insanda güçlü olduğu duygusu uyandırırdı. bütün bunların farkında olan sağır'ın hiç evlenmemiş olması, belki kont'un, yani şu yeni müdürün lehine, bir kadına gerek bırakmayacak şekilde, erkekliğin aşırı bir tarzına eğilim duymasının bir sonucuydu: şiddetin yöneldiği yer bu kez, güzellik değil, çirkinlikti.”
  • her şeyin azı makbul ya, kışgüneşli günlerin tadı bir başka. meftunuyum. bana ilham, yaşama sevinci, umut veriyor. hafiflemişim gibi hissettiriyor. güzel bir yol filminin içinde, kalender bir yardımcı oyuncuymuşum da, denizi izleyip güneşi kemiklerimde duyuyorum sanki.

    yaz güneşi ise ayrı güzel. tutku, libido ve haz artırıcı. insanı yaşatıyor. “zorba”yı okuyorum ve zevkle yaşadığımı iliklerime kadar hissediyorum sanki.

    akdenizliyim, güneşle çalışırım. güneşleniyorum, öyleyse varım.
  • post*-şenol güneş dönemde çekilmesi kuvvetle muhtemel bir beşiktaş belgeseli ...

    yapımcısını, yönetmenini şimdiden uyarayım; telif isterim!*

    önlerden (bkz: reserved)
    ve hatta daha önce yapılmışı ve daha doğrusu için (bkz: güneş'li günler)
  • güzel bir selamlama ritüelii.
    - iyi akşamlar ! güneşli günler...
  • iklim dengesizliği dolayısıyla sevinemediğim bir durum. artık güneşli günlere kötü hava olarak bakıyorum. yağmurlu havalar = depresif ruh hâli ama olsun, evrene canlıya yeterli miktarda yağmur lazım
  • havanın sadece güneşli günlerde kar toplamasına karşıyım.
    hava, yaz kış, kuzey güney, her hava durumunda kar topluyor*.
hesabın var mı? giriş yap