• bu konu ile alakali cok sevdigim bir anektod vardir.

    alimin birine sormuslar;
    - efendim en iyi neyi bilirsiniz?

    alim kisi cevap vermis;
    - haddimi bilirim

    baska bir soze gerek yok sanirim.
  • magara adamindan hallice olup da kendini kelebek zannetmemektir.
  • mesela maliye memurundan daha az maliye bildiğimi, dizgiciden daha az gazetecilik bildiğimi, düğünde şarkı söyleyen şehrin en hanımefendi solistinden daha az şarkı söyleyebildiğimi, didem erol'dan daha fazla elbisem olsa bile ondan daha kötü yürüdüğümü filan biliyorum. dünyada inandığım ve tanıdığım tek sınır da haddini bilmek. gerisi için yeşil pasaportum var.
  • malesef herkese nasip olmamış bir erdemdir..adam gibi davranamayan, sadece lafın altına kalmamak ya da kendini bir şekilde göstermek amacıyla söylediklerinin nereye gittiğini bilmeden saçmalayan, ve tüm bunların üstüne bir de susmayı bilmeyen bilumum şahsa en kısa zamanda öğretilmesi gerekir..
  • ilkokullarda zorunlu ders olarak okutulması gereken hede*. her konuda konuşurum abi ben ve reha muhtar ekolüne büyük darbe indirmesi beklenen atılım.
  • hadd; sınır, çizgi, limit demek.

    edep ise hadlere riayet demektir. demek ki haddini aşan kimse aynı zamanda edepsiz bir kişi imiş.

    bu hadsizliğimiz, edepsizliğimiz hem kişisel bazda hem de toplumsal bazda felaketimize neden olmaktadır.

    mesela peygamberin bir sahabiye olan tavsiyesini aynen almak; hadislere, ayetlere kendini doğrudan muhatap kabul etmek büyük bir hadsizliktir. peygamber o sözü nübüvvet nurunda yıkanmış ve nefsi temize çıkmış olan sahabisine söylüyor. peki sen nesin? kapkara bir emmare...tabiat seviyesi ve ego hapishanesi...

    sen o halinle ayetleri ve hadisleri doğrudan almaya kalkarsan ortaya islam değil bambaşka bir şey çıkar. dogma, zulüm, kan, gözyaşı çıkar...

    bu gerçeği gören hakikat ehli, tasavvuf ilmini ortaya koymuşlar. nefsi, emmareden kurtarıp mutmainne haline getirmenin bir yolunu bulmuşlar ki, islamın nurları ancak mutmainnede görülmeye başlar.

    tasavvuf dahi baştan başa edeptir; haddini bilmektir.

    bu yolun başındakilere gerektir ki, mesnevi'den başka esere bakmayalar. aksi takdirde yüzemeyecekleri kadar derin ve akıntılı sulara girmiş olurlar ve boğulup giderler.
  • çok rahatlatıcı birşey. evet, dünyayı ben de kurtaramayacağm. ama bu yük çok ağırdı zaten.
  • herhangi bir konuda, kendi konumunu ve limitlerini bilip, ona gore tavir koyma, goru$ belirtme durumu.(bkz: haddini bilerek entry girmek)
  • herkes tarafından iyi bilinmesi ve hatta uygulanması durumunda hayatlarımızın ciddi ciddi kolaylaşması ile sonuçlanacak davranış, amma ve lakin na mümkün olan hede işte...
  • bilmenin özü müdür?

    bazen birilerine akıl verirken bulurdum kendimi, bunu bırakalı çok oldu. insanları dinleyip, empati kurup, hissini paylaştığımı belirtiyorum. akıl vermiyorum, şunu yap, bunu yap demiyorum. onun hayatı.

    akıl vermiyorum, tavsiye veriyorum derler! veren versin. istemedikten sonra kimseye hiçbir şey veremezsin sevgi bile!

    kendimden yaşça büyük olgun dediğim insanları çok sevdim, çok dinledim. hayat tecrübelerinden yararlanmak için dizlerinin dibinde oturdum. yardıma ihtiyacı olduklarını söylemeseler de anladım, anlattıklarından. ama yardım etmedim, edemedim. çünkü benim toyluğumun onlara yardım etmeyeceği önyargısındayken onlar benden bir şey talep etmediler. talep edilmeyen yardım da yardım değil sadaka gibi bir şey oluyor. bunu da kaldıramıyorlar. esasında benim de ihtiyacım vardı onlara, bildiremedim. haddimi bilip geri çekildim.

    haddimi bildiren çoğu kişi de yaşça küçüğüm oldu! bunu da bilin isterim, benden olgun olanlar.
hesabın var mı? giriş yap