• gün belli, güneş doğdu battı derken, 24 saatlik doğal bi zaman birimi.
    yıl desen güneşe bağlı, ilkbahar-yaz-sonbahar-kış sonuçta. dünya dönüyor işte bi tur.
    ay, adı üstünde, ayın dünya etrafındaki periyodu. hilal oluyor, ilk dördün-mördün.

    peki bu hafta hususu nedir kuzum?
    kim neresinden uydurmuş bu hafta hikayesini? birileri yedi günün beşini çalışarak geçirmemizi uygun gördü diye mi bu zevzeklik?

    günün, ayın ve yılın aynı isimli periyodları dönemleri insanın kafasında bir çağrışım sağlıyor.
    misal saat 7 dedin mi, üç aşağı beş yukarı neye benzediği bellidir.
    ayın ilk haftası ha keza, ay hilal olur, dolunay olur. yani sıkı bir takiple aydedeye bakarak ayın hangi diliminde olduğumuzu da çıkarırız.
    e, ocak ocaktır, kasım da kasım. koskoca insanlarsınız, artık size bunu da anlatacak değilim.

    gel gör ki pazartesi ne skimdir belli değil? yani bi pazartesinin diğeriyle doğal hiç bir benzerliği yok. uydurma bir kavram.

    herkes inandı mı haftayı insanların götünden uydurduğuna? tamaaaaam, şimdi kendi haftamızı oluşturma zamanı.

    önşartlar şöyle ki,

    1. gün 24 saat kalacak.

    2. ay 28 gün civarında olmalı. ama nasıl ki temmuz-ağustos peşpeşe 31 uydurmasyonu, şubat üç kere 28, bi kere 29 dengesizliği varsa bizim de bu tarz ufak çekip bükmeler yapmaya hakkımız var. ama yine de 12 ay olarak kalması faydalı. ikiye, üçe, dörde, altıya bölünüyor. dönemlere ayırmada kolaylık sağlar.

    3. yıl 365 gün 6 saat. elleşemiyoruz. altı saatlik fazlayı halihazırdaki gibi 4 yılda birleştirmek mümkün. ama bana 1460 yılda bir birleştirip, araya tam bir 365'lik yıl yapma fikri daha sevimli geliyor. misal 0 yılından başlayarak bu iş yapılsaydı, 1459 ile 1460 arasında birikmiş bir 365 günümüz olacaktı. ona da 1459,5 diyecektik. istanbul yeni alınmış, o sıra böyle buçuklu bir yıl tatlı olurdu.

    ön kabullerde anlaştığımıza göre hafta önerilerine geçelim.

    1. beş günlük hafta (xamax haftası)

    ismini neuchatel xamax'tan alan bu hafta hesabında 365 günü 73 haftaya bölüyoruz. oniki ay aynı kalıyor, ayların hepsi altı hafta, yani otuz gün. yaza denk gelen bir ay (temmuz mesela) yedi hafta. hem, hangi ayın otuz hangi ayın otuzbeş çektiğini bulmak için kimse yumruğunun üzerindeki çıkıntıları saymayacak. haftadan azalttığımız iki gün için kura çektim az önce. salı ve perşembe gitti.

    pazartesi-çarşamba-cuma iş günü (cuma yarım gün)
    cumartesi-pazar tatil.

    2. altı günlük hafta (unakıtan haftası)

    ismi altı sıfır atma operasyonun anısına verilen bu hafta teorisinde perşembe günü yok. 12 ayın her biri beş haftadan otuz gün. eder mi 360, arta kalan beş günü hiçbir aya bağlamadan serbest dolaşımda bırakıyoruz. kafa izni gibisinden. fikrimi sorarsanız temmuzla ağustos arasına koyalım derim ben.

    pazartesi-salı-çarşamba-cuma iş günü, (çarşamba-cuma yarım gün)
    cumartesi-pazar tatil

    3. bir günlük hafta

    aylar aynı, yıl sabit. salı-çarşamba-perşembe-cuma-cumartesi-pazar iptal. her gün pazartesi. bi pazartesi tatil, bi pazartesi iş. iş olan pazartesilere salı da denebilir.

    4. 19 günlük hafta (19 mucizesi)

    19 günlük 19 hafta. dört gün boşluk var. 91 yılda bir eksik yıl oluyor (91 arkalardan da apaçık görünüyor değil mi? bir de 19 mucizesine inanmazlar. peh). 91 ve katlarına denk gelen yıllarda sene tekrarı yapıyoruz.

    günler sırasıyla şöyle olsun isterim :

    pazartesi - salı - hagi - çarşamba - souness - saunders - tugay - perşembe - bülent - prekazi - hakan şükür - simoviç - cuma - taffarel - kemal sunal - cumartesi - popescu - jardel - stumpf

    normal gün isimleri iş günü,
    yabancı futbolcular tatil,
    türk futbolcular yarım gün,
    kemal sunal resmi tatil.
  • farsça yedi anlamına gelen heft (hefte)'den gelir.
  • insanların aydan kısa, birden fazla gün içeren bir zaman biriminde gün sayısı olarak 7'yi seçmesinin temel mantığı yine bir ayı 28-29 gün civarında belirleyen ay takviminde yatmaktadır.

    10 veya 6 değil de "7 günlük hafta kabulü", fırat ve dicle arasında kurulan en eski medeniyetlerden olan babil medeniyetinin dini pratiklerinden çıkmıştır. buna göre her bir ay takvimi ayının ilk gününde (ayın görünür olmadığı veya ince hilal hali), (yarım ay içeren) 7. gününde, dolunay yani 14. gününde, yarım ay modundaki 21. gününde ve 28 ve 29. yani son gününde dini bayram veya tatiller kutlanır ve ona uygun ibadetler ve dini yasaklar cari olurmuş.

    zamanı yan bir ayı bu şekilde dörde bölmek zerdüştler yani iranlılardan hintlilere ve onlardan budizm/maniheizmle çinlilere ve onlar üzerinden, ancak milattan sonra 7 günlük hafta uzak asyada da geçerli hale gelmiş. avrupa ise eski mısır ve yunanlılar ile bu anlayışı tevarüs etmiş. 7 günlük hafta bu şekilde mezopotamyada çıkıp, eski yunan, eski mısır ve
    iran ve hint medeniyetleri ile tüm asyaya avrupaya ve afrikaya yayılıp evrensel hale gelmiş. ay takviminin bu gereği veya geleneği kapsamında islam yahudilik ve hıristiyanlıkta haftalık döngüler halinde kutsal kabul edilen günler ve ibadetler vardır.

    burada tek soru, ay takvimine göre başka bölümlemeler yapılamaz mıydı sorusu. 28 günlük ve 14. gününde çok bariz, o günü tespit etmeyi sağlayan bir gök olayı (bkz: dolunay) içeren bir ayda, yani ay takvimi ayında 28'i eşit bölen tek sayı ya 14 olacaktı ve bir hafta 14 gün bir ay da iki hafta olacaktı ya da bu ayın iki yarısı 7 günlük iki eşit parçaya tam bölündüğü için haftanın gün sayısı bu şekilde belirlenmek zorunda idi. 6 veya 8 günlük haftalarla haftanın son günü ile ayın son gününü veya diğer ayın ilk gününü eşlemek mümkün olmayacaktı.

    zaten güneş takvimine geçilen günümüzde hafta başları ile ay başlarının uymamasının sebebi haftadaki gün sayısının ay takvimindeki gün sayısına göre optimize edilmiş olmasındandır. belki de artık, bir ayı 32 gün kabul edip, 8'er günlük hafta ile, 11 ay; ve 13 günlük 12. bir ay ile (bu son ayda da 8 günlük bir hafta ve artık yıla göre değişen 5 veya 6 günlük bir tuhaf hafta olsun) güneş takvimi esaslı yeni bir ay ve hafta takvimine geçilebilir. bu yeni takvimde yıl 45 adet 8 günlük hafta + bir adet tuhaf haftadan oluşacaktır. yani böylece her ayın ilk günü ile haftanını ilk günü çakışır ve (şimdi asıl maksadıma geliyorum) vee 5+3 günlük yeni çalışma haftası ve hafta sonu sistemine geçebiliriz. böylece herkesler çok mutlu olur, turizm coşar ekonomi can bulur.

    (bkz: 3 günlük haftasonu tatili)
  • insanligin zamanla bir günden uzun, bir aydan da kisa bir zaman birimine ihtiyaç duymasindan ortaya çikan zaman birimi. babilliler 7 günlük haftayi zaman birimi olarak kullanmaya basladilar. sonralari yunanlilar, çinliler ve misirlilar 10 günlük, romalilar ise 8 günlük haftayi kullanmaya çalistilar.
  • bazen hangi gunune uyandigini kestiremezsin, gecmek bilmez.
  • "bir hafta kaç çekiyor ulan" diye kendime sorduğumda saatli maarif takviminden bir sayfa daha kopartmakla meşguldüm. sahi bir hafta kaç çekiyordu? acaba az çektiği ve çok çektirdiği için mi bu kadar hızlı ilerliyordu?

    daha birkaç gün önce nisan ayının son haftasını yaşadığıma, uzun süredir ilk defa sakin bir gün geçirdiğime yemin edebilirim. perşembe akşamki dersimden çıkıp evime yürüyüş yaparak geldiğimde güzel geçen ve öğrencilerime faydalı şeyler öğrettiğim bir günü save etmek düşüncesi aklımdaydı. akşama izleyeceğim film ve kurtlar vadisi pusu'da haftanın ölenlerine ve polat'ın bir şekilde gene kefeni yırtmasına göz ucuyla bakacağım bile belliyken sonrasında ne oldu bilmiyorum. akranlarım "sarhoştum hatırlamıyorum" bahanesiyle işin içinden sıyrılırken, ben ayık kafayla dahi çoğu sonraları hatırlamıyorum. eksik yazılan for döngüsüne sıkışmış nice günlerin şuursuzca geçtiği farketmeye başladım sanki.

    hızla akıp giden zaman tarafından yakalanalı, "bana haklarımı söyle bari" diye bağırıp cevap alamayalı çok oldu. kim bilir bu entryi girdikten sonra da günler gene hızla geçecek ve sahipsiz bir temmuz gününün ortasında takvimden bir yaprak daha koparırken bilincim yerine gelecek. eğer bu entryi yazdığımı unutursam aynı başlığa gelip benzer serzenişlerde bulurum gibime geliyor. gerçek bir deja vu silsilesi, damak çatlatan lezzet.
  • yine klasik her cumartesiyi pazara baglayan gece yaptigim gibi kara kara dusunup kendisini sorgulamaya basladim. her gununu tek tek ele aldim, carptim boldum topladim falan, iyice degersizlestirdim. karistirdim corba ettim. bozdum sonra geri toplayamadim. hani ayni kelimeyi kirk kere tekrar edince bi kelime bi anlamsizlasiyor, bi kendini kaybediyor da ilk defa duymussun gibi oluyor ya, oyle oldu iste hafta da. guzel de oldu aslinda cunku bir gun elime bir sekilde gizli veya acik herhangi bir guc gecerse ben bunu 6 gune indirmeye karar verdim. artik bir yerden 3 dilek hakki mi bulurum olmadi hirs yapip gider dunya lideri mi olurum bilmiyorum ama o hafta 6 gune inecek. kalan iki dilek hakkimi bile kullanmam bunu yapabilirsem, o kadar da gozum tok. dusunuyorum aklima bile gelmiyor kalan iki hakla neler yapilir, her sey bos ve anlamsiz geliyor bundan gayri.
  • paul eluard'ın şiiri:

    hafta

    1.
    ırmağın dalgaları
    göğün boylanıp serpilmesi
    şu yel yaprak ve kanat
    söz ve bakış
    ve seni sevmem
    sürekli bir devinimde hepsi de.

    2.
    bir muştu var
    bu sabah
    düşünde görmüşsün beni.

    3.
    aktarabilsem bir şu yalnız sevgimizi
    en kalabalık yerlerine şu dünyamızın
    yer verebilsin diye
    bizim gibi şevişenlere

    sayıları çok ama yine de çok azlar.

    4.
    yüreğime kızıyorum, kızıyorum bedenime
    ama bir şey diyemiyorum taparca sevdiğime

    5.
    iki kişiydik ve kanarak yaşıyorduk
    güneşli pırıl pırıl bir sevişme gününü
    güneşimizi birlikte öpüp kokluyorduk
    ışığa kesmişti yaşam gözlerimizde

    gece bastırdığında gölgesiz kaldık
    ortak kanımızdaki yaldızı parlattık
    iki kişiydik bir gömü ortasında
    parıltısı ışıltısı sönmeyen bir daha

    6.
    karıştırıyor ışığını sis
    karanlıkların yeşilliğine
    sen de karıştırıyorsun ılık tenini
    azgın delice isteklerime

    7.
    bir kapanıyor bir ışıyorsun
    bir uyuyor bir uyanıyorsun
    hiç sekmeyen süremler boyu

    tutup bir ev kuruyorsun
    pişip olgunlaştırıyor yüreğin
    bir yatak bir meyve gibi onu

    ve girip sığınıyor içine bedenin
    ve içinde düşlerin uzayıp gidiyor
    tatlı günlerin evi bu

    ve gecede öpüşmelerin

    (türkçesi: tahsin saraç)
  • yunanca da evdomada
  • haber alamama uzaklığında hiç geçmeyen zaman.
hesabın var mı? giriş yap