• kişinin kendini bulma ve var etme yönündeki çabalarından en hazini olmakla birlikte, dosto'nun coğu kahramanından da ziyadesiyle aşina olduğumuz bir durumdur. misal, bu halet-i ruhiyenin en bariz örneğini yeraltından notlar eserinde görürüz. kahramanımız hayatın hiç bir anında ikinciliği kabullenmez; ama bir numara olacak kudrette bir insan da değildir kendisi ne yazık ki. dolayısıyla önünde tek bir seçenek vardır artık; çamur içinde debelenmek. ama o, bu tercihini yaparken bile ikircikli bir tutum içerisindedir aslında. çünkü bu haldeyken bile sürekli olarak kendini "gün gelecek kahraman olacağım, sıradan insanların çamura batması imkansızdır. bu ancak kahramanlara yaraşır bir durumdur" diye boş yere avutmaktadır.

    yine bu kişi* hiçlik denizinde öylesine umutsuz kulaçlar atmaktadır ki, inanır mısınız, kendisine öyle sıfatlar yakıştırılmasını istemektedir ki içten içe, bir hiç olmaktansa, en azından kendine takılan bu sanlar sayesinde tembel ya da asalak olmayı kendine yedirebilmektedir. çünkü onun için iyi ya da kötü hiç fark etmez, bunlar da nihayetinde birer niteliktir. öyle ki, bu olumusuz sıfatları karakterini niteleyen kelimeler olmanın da ötesinde, birer ünvan, birer mevki, hatta birer meslek olarak kabul etmektedir.

    yine bu kişi, rutin bir akşam gezintisi esnasında, bir kolluk meyhanesinin yanında geçmekteyken aniden mekan camından bir adam sokağa doğru savrulur. belli ki içerde afilli bir kavga kopmaktadır. bir an durur ve adama doğru şöyle bir bakar. az zaman sonra kaosun hüküm sürdüğü meyhaneye girmeye karar verir. olay belki sıradan ama, olayı enteresan boyutlara taşıyan şey burada da dosto'nun dehası.

    hiç adamın mekana girmeye karar vermesindeki düşünce, belki az önce sağlam bir dayak yemiş olan adama yaptıkları gibi, birisi de tutar, aynı şekilde kendisini camdan dışarı atardı, beklentisiydi. halbuki bu davranışa bile değer görülmedi. oysa ne büyük bir onur bahşedilmiş olacaktı kendisine.

    klasik bir şekilde bitirelim o zaman; kimse saygı duymasa bile, kişi kendisine saygı duysun. o bile yeter.
  • -mehmet allah belanı ver...
    -oarrrrghh aaahh oohhh
    -sin..
  • ksc.; hırtlık.
  • bir de şöyle bir boyutu olan olay:
    (bkz: dirty talking)
  • suçluluk duygusu gelişkin kişilerde rastlanan bişiy tahminim. tabi kendilerini suçlu hissetmelerinin sebebi gerçekten suçlu olmaktan çok gelişme çağında ezilmiş, hor görülmüş ve sevgi görmemişlikle alakası var. anne veya ebeveynler tarafından onaylanmadığı için kendinden eksiklik olduğunu düşünen kişi suçluluk duygusu geliştirr. akabinde bilinçaltı ulen sen suçlu değilsin bari boşa gitmesin diye dürtükler ve bu kişiler suça meyleder. bakınız nasıl güzel analizler yapıyorum. şimdi biri çıkıp bu zaten akademize edilmiştir yazacak. onlarla da başka bir makalemde ilgileneceğim.
  • bunun içten içe hakaret edene kendini kötü hissettirme amaçlı bir sinsilik olduğuna inanıyorum. kişi hakareti sonuna kadar hakedecek zrilyon eylemden sonra hâlâ kontes edası ile davranmaya devam eder.

    ağzına burnuna terlikle vurmak istersiniz. onun da isteği sizi tam da hissiyata büründürmektir.
hesabın var mı? giriş yap