hali
-
arapçada sahipsiz, tenha.
-
aynı zamanda bir star wars gezegeni.
-
geri.
erkekler bilinçsizliğin, yokluğun vücut bulmuş halidir. kadınlar da bilincin varlığın vücudu.
(bkz: hal/@ibisile), hal-i pürmelal
(bkz: hali kalmak)
(bkz: alana gidenin halını allah bilir) -
1. boş: erbâb-ı kalem durur mu hâlî (muallim nâci). edirnekapısı’nda bir hâlî ev (nâmık kemal). büyük ve hâlî havuzun kenarında (ömer seyfeddin).
2. tenhâ, ıssız: “hâlî arâzi.” “hâlî ova.” kendisine onsuz semâ, yer, bütün kâinat hâlî, mânâsız ve belki ziyâsız görünüyordu (sâmipaşazâde sezâî).
(bir şeyden) hâlî olmamak (kalmamak):
"o şey orada hep mevcut olmak, o şeysiz olmamak: etrâfı ağyardan hâlî olmadıkça muhâbere câiz değildir." (nâmık kemal)
"kümes, varna’dan gelmiş yâhut peder tarafından iştirâ olunmuş hindiden, tavuktan, ördekten hâlî kalmazdı." (muallim nâci).
"hâlî olamaz yine kederden" (tevfik fikret). -
halî: edepsiz, küstah
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap