• kadıköy'ün büyük ev ablukada'ya cevabı.
  • şimdi, demin kurulmuş bi grup sanırsam.
    http://www.myspace.com/halimdenkonananlar
  • emre aydın ın soğuk odalar diye bi şarkısı var ya hani. 'halimden yalnız uyuyanlar anlar' diye bi mısrası var. işte benim anladığım, halimden konanlar anlar. ehhe, kimmeryalı gibi.
    kafamı seviyorum eksikliğini hissetmiyorum.
  • büyük ev ablukada onur ünlü'nün filmleriyse, bunlar şiirleri gibi gruptur.
  • büyük ev ablukada'nın şahbaz olduğu çevrede bunların da şahbaz olması lazım lan. kesinlikle andırreytıd, ayıp ediyorsunuz.
  • büyük ev ablukada'nın daha az geyik, daha çok enstrümental versiyonu. tam aradığım tat diyebilirim.

    kadıköy'den yamuk grup çıkmaz zaten :)
  • şarkıları kulağa hoş gelse de büyük ev ablukada ile benzerliği rahatsız edici derecede hissedilmektedir
  • efes pilsen one love festival'e sadece kendileri için öğle sıcağında gittiğim ve yaklaşık 15 dakika sahnede kalabilmeleriyle organizatörlere küfrettirmiş grup. bir şarkı daha diye ısrar edince tam çalacaklarken güvenlik mi ne boksa gelip müdahale etmesiyle grup elemanının mikrofona uzanıp "yapacağınız organizasyona sokayım" demesi festivalin en güzel anlarındandı. kendime çaylar ve durdurun en sevdiğim iki şarkıydı çalmaya fırsat olmadı sanırım ya da festival ortamında bir de o sıcakta hareketli şarkılar çalmayı tercih ettiler. ama sergüzeşt-i kadıköy, kadın, natali portmın ve bıktım bye'ı dinlemek her şeye rağmen güzeldi.
  • adamlar ile alakaları çoktur.
  • farklılık dostum sadece farklılık.

    zannımca şu an yaptıkları müziğin biraz yadsınmasının sebebi kulak alışkanlığı (olmamasından) olsa gerektir.

    neye alışıldığı veyahut neye alışılmadığı ile alakadar olarak değiştmektedir belki de sevip sevmeme, takdir edip etmeme.

    e takdir sizindir yine de, etmeme de.

    ama şu an türkiye'de o veya bu şekilde beliren bu alternatif müziğe doğan tepkiler, belli etiketlemeler yeni doğan her kavramda beliren oluşumlar değil midir zaten?

    dilin geleneksel kullanım dışına çıkarıldığı, genellikten uzaklaştırıldığı her üretimde itiraz kaçınılmazdır zaten. çünkü dil sınıf göstergesidir, herkes kendi sınıfının dil sınırları içerisinde kalmalı ve onun gerektirdiği konvansiyonların dışına çıkmamalıdır değil mi? neden? çünkü dilin belli kalıpları yıkıldığında, dilin "mantık"sal düzlem dışına çıktığı ortamda sınıflandırma da ortadan kalkma "risk"i gösterir. ve bizler bu riski almak istemeyiz, çünkü bu risk belirdiğinde etiket de yok olma "teklikesi" ile karşılaşır.

    bu dönemlerde beliren bu yeni müzik türünü 1. dünya savaşı sonrası avrupa edebiyatı'nda ve türkiye'deki 1970'lerdeki edebi ortam ile karşılaştırdığımızda belki tepkileri anlamak daha kolaylaşır. avrupa'da 19. yy ve türkiye'de 1970’ler gerçekçi ve toplumcu yapıtlar üretirken, dil kurallarını yıkan, yeni biçim ve içerikle ortaya çıkan ve modern/postmodern karakteristikler taşıyan joyce, woolf ve oğuz atay da kuşku ile bakılan ve okurlarca pek anlaşılamayan isimler olmuşlardı. zamanın dilsel ve içeriksel olarak "anormal" eserleri şu an toplumca "kabul görmüş" vaziyettedir.

    al bunu müziğe kopyala, aynı şey.
hesabın var mı? giriş yap