• radyo günlerinin klasik 07.30 ajans haberlerinden hemen önce, arkası yarın şeklinde yayınlanan ve dönemin meraklı çocuklarının dinlemeden okula gitmedikleri, kaçırmaları durumunda da ilk iş olarak “ne oldu, ne oldu” şeklinde akibetini sordukları program. o dönemin çocukları, hem hayal dünyalarını geliştirdiği, hem de hemen arkasından büyükleriyle ajansı dinleyerek reel dünyayı öğrenmeye başladıkları için bu programı minnet ve rahmetle anmaktadırlar.
    dizide yayınlanan bir öyküde, taa eski çağlarda yaşayan bir kralın, muhteris karısının her isteğini yerine getirmesi, sonunda da kadının gözünün iyice dönerek kraldan kendisini tanrı yapmasını istemesi ve bunu başarması anlatılmaktaydı ki, bu hikaye, o çocukların din ile aralarına bir mesafe koymuş mudur, bilinmez.
  • pertev naili boratava göre: destanı meydana getiren sosyal şartlar zayıfladıktan sonra destanın bıraktığı boşluğu dolduran, hala birtakım destansı özellikler taşıyan bir türdür halk hikayeleri.

    detanla arasındaki benzerlikler:

    1. halk hikayesi de destan da sazla anlatılır. (destanlarda daha ziyade kopuz) ve bu sazın anlatılana uygun bir biçimde anlatılan şey olarak kullanımı devam etmektedir. mimik ve ses taklitleri de yine halk hikayelerinde de vardır.
    2. anlatı uzundur. kişiler birbirlerine seslenirken nazma başvururlar. destanlarda geçen "boy boyladı soy soyladı*" yerine "aldı" kelimesi geçer. "kerem aldı şunu söyledi, aslı aldı bunu söyledi" gibi. bu uzunluk sadece eğlenmek için değil. ideal toplumsal tipin, ideal toplumsal düzenin nasıl olması gerektiğini de anlatabilmek için.
    3. anlatıcının yetkin olması. destanlarda da görüldüğü gibi ozana anlatabilme yeteneği tanrı tarafından verilmiş olmalı. ve bir ustanın yanında çıraklık yapmış olmalı.
    4. anlatılar yetişkin erkeklere yöneliktir. buradan ideal tipin erkek olduğunu anlamak mümkün.
    5. devamlılık önemlidir. destanlarda ve bazı halk hikayelerinde kahramanların başka hikayelerin içinde yer aldığı görülür.
    6. destanlar tarihi bir olaya dayanır halk hikayelerinde de "falanca padişahın devrinde" şeklinde tarih belli edilir.

    destanla arasındaki farklar:

    1. destanlarda çok fazla doğa tasviri yer almazken halk hikayelerinde (özellikle aşk hikayelerinde) çevre ve duygu tasvirleri artıyor.
    2. destanlar baştan sona nazımken, halk hikayelerinde sadecekonuşmalar nazımla yapılıyor. böyle olduğu için de destanlarda tek harften kafiye yapılabilir ya da 2-3 dizenin kafiyeli olması yeterken, halk hikayelerinde nazım azaldığı için daha çok mükemmellik bekleniyor.
    3. destanlarda düşman toplum dışından biri iken halk hikayelerinde bu artık değişmeye başlıyor. yerleşik hayatla beraber sosyal sınıf farklılıkları, statü farkları iyice belirginleşiyor ve artık bunların çatışması hikayelere giriyor. iç çatişma, iç düşman görülmeye başlanıyor.
    4. olağanüstü unsurlarda azalma oluyor. destanlarda kahramanlar tek başına 500 kişiyi telef edebilir, istediği peygamberle istediği zaman konuşabilirken, halk hikayelerinde bu en fazla hızır peygamberin yardıma gelmesi şeklinde oluyor.

    masalla arasındaki farklar ise şöyledir:

    1. masalda hızlı ve kısa bir anlatım tekniği vardır. anlatılanın da kurmaca olduğu başından söylenir "bir varmış bir yokmuş" diye. halk hikayesinde ise bir gerçeklik iddiası vardır. var olan padişahla ya da dönemle ilişkilendirilir.
    2. masalda olağanüstülükler vardır. gerçek hayat bir süstür. oysa halk hikayelerinde olağanüstülük bir süstür.

    meddahla arasındaki farklar da şu şekildedir:
    1.meddah hikayesi daha gerçekçidir. olağanüstülükler tamamen kaybolmuştur. meddah hikayesinin yanında halk hikayesi daha idealist kalır. daha ideal tipler daha ideal bir toplum.
    2. meddah hikayeleri daha çok ders verme ve güldürme amacı güder.
  • çocukluğumda radyoda böyle bir program vardı. cuma sabahları erken saatte olurdu. halk hikayeleri diyen davudi bir ses programı başlatırdı. bir de bu programdan "öyle ya, her aşığın bir ahı vardır" diye bir cümle hatırlıyorum.
  • şu şekilde sınıflandırılabilir:

    1.biçim yönünden
    1.1.türkülü hikaye
    1.1.1.klasik hikaye
    1.1.2.kaside
    1.1.3.bozlak
    1.2.türküsüz hikaye
    1.2.1.karavelli
    1.2.2.kara hikaye
    2.boyutları yönünden
    2.1.uzun hikaye
    2.2.kısa hikaye
    2.2.1.kaside
    2.2.2.kara hikaye
    2.2.3.karavelli
    2.2.4.bozlak
    3.konuları yönünden
    3.1.aşk hikayeleri
    3.1.1.aşıkların* hikayeleri
    3.1.2.kahramanı aşık olmayan hikayeler
    3.1.2.1.aşk maceraları
    3.1.2.2.meşhur eşkiya hikayeleri
    3.2.kahramanlık hikayeleri
    3.2.1.köroğlu kolları
    3.2.2.diğer kahramanlık hikayeleri
    3.2.2.1.köroğlu dairesine bağlı olanlar
    3.2.2.2.diğer hikayeler
    4.kaynakları yönünden
    4.1.türk kaynaklı
    4.1.1.olmuş olaylar
    4.1.2.eski kaynaklardan gelen hikayeler
    4.2.arap-islam kaynaklı
    4.2.1.leyla ile mecnun
    4.2.2.1001 gece masalları içinden çıkmış olanlar
    4.2.3.40 vezir hikayeleri
    4.3.iran-hint kaynaklı
    4.3.1.ferhat ile şirin
  • soba yakilmis olurdu, odanin sicakligiyla uyanilir, kulaklara; halk hikayeleri diyen ses dolardi...gecmis zamanin kult anlarindan olan program...okulda sabahci olmanin eslestirdigi anlardan biriydi...
  • yıllar yıllar önce- fuel oil sıkıntısı yaşandığından, ev yaşamının banyo ve tuvalet dışında mutfak da dahil olmak üzere yatakodalarında toplanarak geçtiği, iki paket sana yağı için uzun kuyruklarda beklediğimiz, kışların çok uzun ve sert olduğu yıllar dersek daha bir açıklık getirmiş oluruz- cuma sabahları saat 7:00'de, "bugün falanfalan bindokuzyüz.... filantesi demirbank iyi günler diler" diyen teyzenin hemen arkasından tırınım tırınım bir müzikle halk hikayeleri anonsu yapılır; ergun uçucu mu desem baykal saran mı desem gevrek sesli bir amca "gününüz aydın toprağınız bereketli olsun" açılışıyla mevzuya girerdi. annemlerin yatakodasında- radyo o tarihlerde çok kıymetliydi herhalde ki, yatakodasında dururdu- saçlarım annemin elleri arasında çekiştirilerek iki örgü yapılırken, kulağım radyoda o günün atasözünün hikayesini- her hafta bir sözün nasıl doğduğunun anlatıldığı bir bölümü vardı- dinlerdim. tam 1001 gece masallarının dramatize edilerek anlatıldığı kısma gelince benim servisim geldiğinden masalların hiçbirinin sonlarını bilmem.
  • abdülbaki gölpınarlı, feridüddin attar'a önsözünde şöyle yorumlar: "attar, bizce halk hikayelerini tespit etmiştir. mevlana da bu yolda attar gibi hareket etmiştir. sonradan bu hikayeler büsbütün taammüm etmiş, yüksek zümreye de geçmiş ve söylendikçe söylendiği zamanın hususiyetlerine bürünmüştür." (bkz: mantıku't-tayr/@ibisile)

    "- *romana halk hikayeciliğinden, meddahlıktan gelişi. romanları. roman anlayışı. romanla yapmak istediği iş. dil meselesi. 1880'de bütün etkisini kaybedişi. (kısaca, romancılığının hazin sonu). asıl romancı halit ziya'nın meydana girişi.... (...) cezası: canlıyken ölmek..." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 4)
  • anlatımı şu şekildedir:

    özellikle düğünlere bir ozanın çağırılması adettir. fakat ozan kuru kuruya çağırılmaz bir koç vb. bir hediye gönderilir.
    ozan ilk geldiğinde ne anlatayım diye soruyor. neler biliyorsun diye soruluyor. eğer içlerinde hiç dinlemedikleri varsa onu yoksa en sevdiklerini istiyorlar. her ozanın üslubu birbirinden farklı oluğu için her hikaye defaatle dinlenebiliyor.
    önce bir üstadnamelerle(üstazname) anlatmaya başlar. bunlar genellikle vaaz şeklinde oluyor. arada bir karavellide söyleyebiliyor. daha sonra asıl hikaye başlıyor. ozan arada ihtiyaç molası verdiyse geri geldiğinde "nerede kalmıştık" diye soruyor. eğer bu soruya oradan bir kendini bilmez şurada diye cevap verirse ozan ona sazını veriyor. buyur sen anlat o zaman diye. ve para almadan yeniden başlamıyor.
    içlerinde küfürlü ve müstehcen ifadeler barındırdığı için bu hikayeler genellikle yetişkin erkekler için anlatılıyor.
  • hikayelerde genel olarak:
    1. zor elde edilen bir kutsal bir çocuk bulunur. tek evlattır.
    2.bu çocuk 5-6 yaşlarında sevgilisini görür daha sonra kaybeder.
    3.çocuk kendisinin yediği elmanın kabuğunu yiyen atın tayıyla yola çıkar.
    4.kız eğer kaçırılmışsa, oğlanın onu bulma yolculuğu sırasında başına bir sürü iş gelir. ikinci kızlar ortaya çıkar.
    5. çocuğun doğuşuna yardım eden, adını koyan dede korkutvari bir pir bulunur.
    6. aşk hikayesiyse ya kız ya oğlan fakir olur. kız fakirse sorun olmaz fakat oğlan fakirse önce zengin olur sonra evlenirler.
    7. arabuzengi motifi bulunabilir. bu at binen kılıç kuşanan bir kızdır. ancak sırtını yere getirebilecek biriyle evlenecektir. fakat kimse kız diye onunla savaşmak istemez. o da yüzünü gözünü siyaha boyar. hikayenin kahramanı bununla savaşır onu yener. kız onunla evlenmek ister fakat kahraman istemez. sıkıntı yaratan bir motif olarak karşımıza çıkar.
    8. kavuşmayı engelleyiciler: kızın annesi, oğlanın annesi, cadılar (koca karılar) bulunabilir.
    9. ah çekmek motifi bulunur.aşığın ahı yakıcı bir şeydir. kerem ahından yanmıştır.
    10. bergüzar: aşıkların ilk görüştüklerinde birbirlerine verdikleri hediyedir. bunu hep yanlarında taşımaktadırlar. (aklınıza hemen mendil geliyor ama bazen adam sazını veriyor fidan gibi kıza, sonra taşı dur onu di mi)
    11. sevgilinin başkasıyla evlenmesi motifi: sevgili tam bir başkasıyla evlenecekken aşık çıkagelir. kuvvetle muhtemel damat bir dalavera çevirmiştir. onun cezası da verilir. zaten aşık gelmezse diye kız yüzüğünün içinde zehir saklamaktadır.
    12. haber getirenler görülür. önceleri kaz vb. hayvanlarken daha sonra bezirganlar bu işi yaparlar.
    13. ümitsiz kızlar bulunur. yolculuk sırasında oğlana aşık olan diğer kızlar vardır. bunlar oğlanın ne kadar dayanılmaz olduğunun tanıklarıdır.
    14. kahramanlar bir zaman haramilik yaparlar. aşk hikayesi de olsa biraz aksiyon katmak önemli, hoşa gidiyor.
    15. kırk sayısının önemi destanlarda olduğu gibi devam etmektedir.
    16. hikayeler ya düğün ya ölümle bitiyor.
hesabın var mı? giriş yap