• avrupa'nin en eski yerlesim birimidir. gunumuzde avusturya sinirlari icinde bulunur. tam olarak salzkammergut yoresindedir.

    keltler'in ilk olarak burada yerlesik hayata gecmislerdir. bunun sebebi, tuz ihtiyaclarini, tuz madenlerinden karsilayabilmeleridir (cok derin olmayan tuz madenleri acmislardir). tatlisu ihtiyaclari da, hemen yanina kurulduklari gollerden elde edilebilmektedir.

    oyle ki, bu donemlerde helenler ve latinler bile yerlesik hayata gecmemislerdir. onlar bile bu siralarda keltlerden pek de farkli degildirler, barbardirlar. sumer ise almis basini gitmistir, hititler daha gelismektedir, misir yeni kurulmakta, persler ise ticaret yollarini yeni yapmaktadirlar. tabii turkler kimiz icerken cinliler de bilim kasarlar, amerika kulturleri halen daha ormanda yasarlar, aryan (germen) irklar ise daha avrupa'ya adimlarini atmamislardir.
  • internetteki fotolarını- bakmaya dayanamayıp- kapattığım köy, bu nasıl bi güzellik arkadaş.
  • dünyanın en güzel köylerinden biri olarak gösterilen, üzerinde çok az yerleşik nüfus olmasına rağmen yıl içinde milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen, ölmeden önce gidip görülmesi gereken yerlerden biri olarak gösterilen avusturya köyüdür.

    burayı bu kadar görülesi yapan yerler muhteşem doğası, alpler'le çevrili çok güzel bir göl tarafından çevrelenmesi ve köy evlerinin güzelliğidir.

    viyana'dan gidecekseniz, araçla otobandan salzburg'a 3 saat kadar gidip, hallstatt yol ayrımından dönüp dar ve tek şerit yolları izleyip 1 saat daha yol almak gerekiyor. bu 1 saatlik yol en az hallstatt kadar güzel bir sürü köyün içinden de geçmek anlamına geliyor. istediğiniz yerde durup köy içlerine girip alışveriş yapabilir ya da hava güzelse göl kenarlarında piknik yapabilirsiniz.

    hallstatt'da eğer konaklamayacaksanız 3-4 saat çok çok yetecektir. köy içinde 4-5 adet araç parkı var, buralarda saati 2-3 euroya aracınızı park edebilirsiniz. otomatlarda coin, kağıt para veya kredi kartı geçiyor. aracı parkettikten sonra köy içinde yürümek en fazla 1 saatinizi alır. meydan, kilise, köy mezarlığı gezilecek başlıca yerler. eğer hava güzelse füniküler ile tuz madenine çıkabilir. finiküler ücreti 16 euro. aynı yere yaklaşık 40 dakika yürüyüşle de çıkılabiliyor, köy içinde tuz madenini işaret eden yön levhaları mevcut, bunları takip edebilirsiniz. biz hava kapalı olduğu ve deli gibi yağmur yağdığı için bu etkinliği atladık.

    buraya en yakın konaklanacak şehir ise salzburg. kanımca 1 gece salzburg konaklaması ile hallstatt ve salzburg gezilebilir. hallstatt-salzburg arası da yine araçla muhteşem alp köylerinden geçerek 1 saatinizi alacaktır.
  • viyana'dan trenle gitmenin muazzam zevkli olduğu, göl kenarı, yaşanılası yerleşim yerceğizi.

    mümkünse trenle gidin. şehir görselinin değişimini ve azalışını görmek muazzam. trenden inince, bir minik feribotla geçiliyor karşıya.

    gitmeyip de fotoğraflarına bakan varsa, birebir aynısı diyebilirim. şunca yıllık ömrümde kendi fotoğrafıma baktığımda bile aynısını göremedim, o kadar diyorum.
  • oberösterreich bölgesi içinde harika bir köy dünya gözüyle görmek lazım.ortasında mükemmel bir göl bulunmakta ve tepelerinde avrupanın en eski tuz madenleri var
    buraya gidebilmek için turlar düzenleniyor birine katılıp pek fazla bir bedel ödemeden görebilirsiniz.
    mimarisi doğası ile eşsiz bir güzellik,ilgimi çeken bu japon abilerin burayıda keşfetmiş olduklarıydı.
    yaman adamlar bu japonlar.
  • burada 4 gün çadır kurup kamp yaptık. çadırlarımızı mahsus dağın yamacına kurduk ki gece üstümüze çığ düşsün. çığ düşmedi iyi ki ama hava -5 dereceye kadar düştü. gece boyu üstümüze kar yağdı. kamp turumuzun ilk durağı olmadığı için o sefalete, rezilliğe ne kadar dayanabileceğimizi de bilmiyorduk, ama gelin görün ki geri dönmek istemedik.
    evet, küçücük bir kasaba. tek günde kasabayı ve teleferiğin de çıktığı tek dağı, diğer iki günde çevresindeki diğer dağları, şelaleri gezdik. geri kalan iki gün tamamen pinekleyerek, dağ tepe gezerek, uzun trekkingler ile geçirdik. gece yapacak hiçbir şey yok, ancak gene de çok eğlendik.
    kasabanın tek meydanında gece 10'da sadece biz vardık. gece o saatte kaç kişiyi sokakta göreceğimize dair iddiaya girdik. kırk beş dedim ve kaybettim. bir saatlik akşam turumuzda sadece on dört kişi saydık, beşi turistti, ikisi kapının önüne sigara içmeye çıkmış insanlardı, biri telefonda konuşuyordu kapının önünde, diğerleri evlerine yürüyordular sanırım. üstelik arabasız geldiyseniz (yani tren yoluyla) kasabaya ulaşabilmek için bindiğiniz tekne bir saatten sonra çalışmadığı için bir nevi izole de oluyorsunuz.
    yemin ediyorum hallstatt ile hayatım uzadı. emekli olunca en azından şöyle iki-üç sene gidip yaşayasım var.
    ayrıca kedi anadol, seni unutmayacağız.
  • 900 kişilik bir nüfusu varmış, dışarıdan gelen turistlerin araba sokmasına izin verilmiyormuş ancak orada yaşayanların böyle bir izni varmış. mış diyorum çünkü, gezi programında izleyip daha sonra bile aklıma gelip "ah be orada yaşamak vardı" dedirten tek yer. insan hasret be işte, kafa rahat, insan az, büyük saçma apartmanlar yok, trafik hiç yok. tamamen masallardan fırlamış evlerin, manzarasına doyulmaz gölün dağların, yeşil ormanların arasında bir yer. düşündükçe bile temiz havasını çekiyorum sanki ciğerime. 4 mevsim 40 sene, hiç oradan çıkmadan yaşa, insan bir şey kaybetmez. zengin olucam diye bir derdin gütmediği, insanın esas ihtiyacı olan maddiyatın yani doğanın her yanı sardığı, kalbindeki huzuru, doğası ile tastamam edecek bir kent. allah'ın yaşamayı nasip ettikleri ne şanslı, inşallah oranın kıymetini biliyorlardır.
  • hatiri sayilir ulke gordugumu dusunuyorum ama hallstatt ve icinde bulundugu bolge kadar beni etkileyen az yer oldugunu soyleyebilirim.

    salzburg'tan buraya araba ile yolculuk yaparken gordugunuz koyler, kasabalar ve buralardaki muhtesem doga yanindaki oldukca yuksek yasam standarti gercekten biz turklere hayati sorgulatmaya fazlasiyla yetiyor. cennet vatanim geyigi yapanlara cok fena kurekle dalasiniz geliyor. hele o karadenizlilerin o guzelim dogaya yaptiklari ihanet daha bir gozume batti buralari gordukten sonra. yazik ki ne yazik.

    hallstatt'a gidip sadece hallstatt'i gorup donmeyin. firsatiniz varsa bizim yaptigimiz gibi bir dag bisikleti kiralayip golun etrafinda bir tur atin. yaklasik 30 km tutan rota muhtesem manzaralar sunuyor ve cok guzel bisiklet yollari oldugu icin bisikletle surus cok keyifli. hatta diyebilirim ki bu bolge bisikletciler icin bir cennet. saygili suruculer, harika bisiklet yollari ve patikalar, muhtesem doga. bir bisikletsever daha ne ister.

    yemek olarak ise iskelenin orada bulunan heritage otel'in restorani gayet iyi. burada yedigim guzel bir sinitzelin yaninda hayatimda ictigim en leziz balkabagi corbasini ictim. giderseniz bu corbayi icin orada. pisman olmazsiniz.
  • avrupa'daki ilk demir çağının örneklerinin bulunduğu yerleşim birimi. m.ö 900 gibi falan olması lazım...
  • oradayken orada olduğunuza inanmadığınız bi yer. unesco'nun dünya miraslarından birisi.

    fırsatı olanlar için tek günde, viyanadan yada sazlburgdan 1 günlüğüne araba kiralanıp gidilebilir. belli ki yazın kalabalık olacaktır. mümkünse bahar aylarında gitmeye çalışın.

    "huzur" kelimesini buranın sakinleri bulmuş olabilir.
hesabın var mı? giriş yap