• - doğumum anama hamallıktı,
    yaşamam bana;
    ölümüm bile hamallık
    cenaze alayına.

    ` : denizli'ye selam olsun`
  • avrupa ülkelerinde varolmayan meslektir. çünkü avrupada sendikalar bir insana 30kg dan fazla taşıtılmasını yasaklar. o nedenle avrupada 3. kattaki bi evden vinçle kanepe çıkarılırken görülürse şaşırılmamalıdır.
  • kazandığı para, helal olan sayılı mesleklerden biri.
  • belki aklımıza gelen tarzda hamallık, osmanlı’daki gibi sırtında küfe ile gezen hamallar çok azalmış olabilir ama hala yük taşımaya dayalı işler var ve bu işleri yapan insanlar var.

    hamallık en saygı duyulması gereken işlerden biri kesinlikle. alın teriyle ekmeğini kazanmak tam da bu insanların yaptığı şey.

    bir ömür hamallık yapan ve bir ömür bunu yapacağını bilen bir insanın umutsuzluğunu, çaresizliğini düşünüyorum da çok zor. biz hep hayat şartlarımızı bir gün daha da ileriye taşıyacağımız, kendimizi gerçekleştireceğimiz umuduyla çalışıyoruz, uğraşıyoruz ama bir hamal için hayat o kadar monoton ve tahmin edilebilir ki, bu şartlarda yaşayan birinin kendisine hiçbir şey vaat etmeyen bu hayata tutunması, bırakmaması hafife alınmaması gereken bir şey.

    yaş ortalamaları da az değil. yaşlı amcalar, dedeler bile yük taşıyor bu ülkede. çok dramatik.
  • zor bir iştir.

    hamalların hayatı başka bir hayattır. ama hazin ve kötü bir hayat... bir dönem bu işi yaparken hamalların hayatını daha iyi öğrenme imkanım oldu. yaşadıkları zor şartlardan dolayı pek yüzleri gülmez, ağızlarından küfür eksik olmaz ve her günü öylesine yaşarlar. işte ''hedefsiz yaşamak'' dedikleri tam da budur.
    özellikle evden eve taşıma işlerinden dolayı hepsi her gün kendini başka bir yerde bulur. bir yere gitmeden önce kamyonun ön kısmına 4-5 kişi sıkışık bir halde doluşurlar. yüzleri asık olur bunların, çünkü akşama kadar dünyayı tersten göreceklerdir. herkes birbirine nefret ederek bakar, aslında nefret ettikleri kendileridir.
    o gün birde hava soğuksa, soğuk kamyonun içinde ruhları da donar. fakat yapacak bir şey yoktur, sonuçta bu bir düş değil, gerçektir. sanki ağır bir yük vardır sırtlarında, sanki karanlık ve derin bir çukurda yaşıyor gibi bakınırlar o an etraflarına... inanın soğuk bir havada o soğuk kamyonun içinden hayata bakmak istemezsiniz. bırakın vücudunuzu, ruhunuz bile titrer.
    kamyonla varacakları yere giderken hafif hafif canlanırlar, küfürler, espriler havada uçuşmaya başlar. ne yalan söyleyim, hayatımdaki en iyi esprileri bu hamal insanlardan duydum. kaybedecekleri bir şey ve bir beklentileri kalmadığından hayatla dalga geçmesini çok iyi biliyorlar. ve şunu anladım, böyle anlarda yapılan espriler en güzel esprilerdir.
    biri şakayla karışık diğerine ''nasılsın?'' diye sorduğunda karşıdan ''görmüyor musun halimi daha nasıl olayım hamal hayvan'' diye öfkeli bir ses yükselir. yani konuşmaları pek iç açıcı değildir. konuşmalarında tahammül yoktur, hardcore katılık vardır.
    hamallar için hoşlarına gitse de, gitmese de her gün yeni bir macera, yeni bir hayat tanıma imkanıdır. ve bu yüzden sayısız hayata şahit olurlar. bende bu nedenle bir sürü aile ve insanla tanıştım. çok zengin ve çok fakir ailelerin hayatını gözlemleme şansım oldu. kimi zaman ölmüş bir insanın evini taşırken ölen insanın ailesinin üzüntüsüne ortak olursun, kimi zaman emekli ve kocasını kaybetmiş yaşlı bir kadın öğretmenin hüzünlü yalnızlığına...
    sayısız aile ve insan görmüştüm ama özellikle beni en çok etkileyen bu öğretmenin durumu olmuştu. 30 yılık evinden taşınıyormuş, evin her yeri hatıra ve anı kokuyordu. yaşına rağmen çok güzel bir kadındı ama yüzünde müthiş bir hüzün vardı. evindeki kitaplar dikkatimi çekmişti ve bu kitapları incelerken kitaplarla aramın iyi olduğunu fark edip, bana bir sürü kitap hediye etti. sayesinde küçük bir kütüphanem olmuştu. normalde para verip asla alamayacağım kitaplardı bunlar. hamallığın bana en güzel hediyesi de bu olmuştur. bugün burada bir şeyler yazıyorsam o kitaplardan öğrendiklerimden dolayıdır.
    neyse, nerede kalmıştım? hah! hamal milleti diyordum, bahşişi sever. o gün aldıkları ücret dışında bahşişte alırlarsa onlardan mutlusu olmaz. bahşiş alamadıkları gün tam bir hayalkırıklığı günüdür. bunun dışında karınları her daim açtır. öğlen yemekleri özellikle pide ve lahmacun türüyse çocuk gibi sevinirler. unutmadan bunların yanında birde kola varsa, o kolayı hunharca içerler.
    iş kazaları hamallar için sıradan bir olaydır. kış aylarında iş kazaları daha çok olur. şimdiye kadar sayısız iş kazası atlattım. bir gün yerdeki kardan dolayı ayağım kaymıştı ve kafayı sert bir şekilde kaldırım taşına vuracakken taşıdığım kolinin kaldırım taşına düşmesi beni ölümcül bir durumdan kurtarmıştı. sonuçta can güvenliğin yok hamallıkta ve başına gelebilecek kötü bir durum kimsenin umurunda değil.
    çoğu zaman hamallar iş için gittikleri zengin evlerinde, evlerin içine bakıp hayallere dalarlar, fakat akşam olduğunda ve iş bittiğinde kendilerini çürümüş kamyonun arka kasasında pas ve kir içinde bulduklarında hayatın acı gerçeğiyle tekrar yüz yüze gelirler. artık akşam olmuş ve kamyonun içinde yorgunluktan felekleri şaşmıştır. o gördükleri güzel evlerden ve hayatlardan geriye soğuk bir acı gerçek kalmıştır. bir tarafta gün içinde gördükleri güzel hayatlar, bir tarafta akşam yüz yüze kaldıkları gerçeğin dehşeti...
    bu acı gerçekten sonra hepsi sanki kamyonun karanlık kasasında siyah hayaletlere dönüşür. ortalığı derin bir sessizlik kaplar ve böyle anlarda konuşan bir hamal göremezsiniz.
    ve akşam kamyon son durağa geldiğinde bazıları evine ve ailesinin yanına gider, bazılarının ise gidecek bir evi bile yoktur. gidecek evi olmayanlar aşti terminalinin yolunu tutarlar. tek düşünceleri geceyi orada geçirebilmek ve içebilirlerse bir şişe şarap.
    hamalların dünyası böyledir işte, her zaman toplumun en alt tabakasında yaşarlar. hepsi, şartlardan ve zorunluluklardan dolayı bir araya gelen ve bu ağır işi yapmak zorunda kalan insanlardır.
  • beyazıt ve laleli çevresinde devam etmektedir.
  • ne kadar çok çalışırsan o kadar çok kazandığın bir meslek
  • bir işin en kaba, ağır ve önemsiz görülen kısımlarını yapma durumunu mecazen anlatan bir sözcük. aynı zamanda bel fıtığı riski yüksek olan bir yük taşıma işi.
  • ilk aklıma gelen şey, çok sağlıklı insanların yapabildiği meslek olmasıdır. her iş zordur ama bu iş çürük insanların asla yapamayacağı bir iştir. bir sürü hastalığı olan birine sorsalar keşke hamal olsam da bu şekilde yaşamasan diyebilir.
  • avrupa ülkelerinde gayrıresmi olarak yapıldığı görülmüştür.
hesabın var mı? giriş yap