• iki söz yazarı inanılmaz şaşırtmıştır beni.
    birincisi ahmet hamdi tanpınar. her şey yerli yerinde adlı şiirinde

    "biliyorum gölgede senin uyuduğunu
    bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin" der.

    abi nerden biliyorsun deniz mağarasını? nerden buldun bu imgeyi?
    dalgıçlık mı yaptın? o kuytuluğu, o serinliği nasıl hissedebildin?

    ilk duyduğum anda çarpıldım bu şiire ben.
    anlamına değil. şairin zenginliğine. ya hayatında bilmediğimiz saklı yönler var bu edebiyatçının ya da hayal gücü öyle zengin ki, bir edebiyatçı gerçekten uzayın ötesini dahi bize sözcüklerle taşıyabilir.

    diğeri de aşık mahzunî şerif.

    "yüzemez yunuslar çaylar içinde" diyor.
    tabi ki istanbul'a geldiğinde yunus görmüştür. ama o yunuslara nasıl yakıştırdın çayda yüzmeyi de, sonra "ı-ıh. olmaz arkadaş!" deyiverdin?
    bir kuzey denizcisinin, bir norveçlinin kullanabileceği sözleri 'nurhak dağı' ile aynı türküye nasıl yerleştirdin?
    deniz vurgununun yarasını, o sarhoşluğu nasıl bildin?

    kutsal kitaplarda şairlere yer verilmesi boşa değil belki de..
    iyi ya da kötü.
  • alttan alta derin bir hüzün barındıran, tuhaf bir büyüsü olan türkü.
    fizy'de dinlerken rahmetlinin bir gençlik fotoğrafı çıkıyor.
    yere bir eski püskü kilim serilmiş, önünde rakı, topuğu ezilmiş delik ayakkabılar.
    bir eli yakası açık gömleğinin içinde, böğründe. kucağında bağlaması, yüzünde hafif bir tebessüm...
    ah be mahzuni baba be...
  • aşık mahzuni'nin "bir hooş, bir hooş"larının insanın içini bir hoş ettigi türküdür.
    mekanın cennet olsun şerif.
  • bu gece kim milyoner olmak ister'de mahsuni şerifin sesinden sesli soru olarak çalmış türküdür. koç üniversitesi mezunu kızcağız bilemedi. mahsuni şerif'i bilmeyen bir gencin olduğunu bilmek de üzücü gerçekten.
  • her dinlenişte insanı ağlatacak kadar güzel bir melodiye sahiptir. sırf bu türkü için bağlamaya başlamak istiyorum.
  • aşık mahzuni serif, bodrum'a gelmiş ve bakmış herkesin kafası güzel bunun üzerine bu şarkıyı yazmış.

    "han sarhoş, hancı sarhoş, yolda yabancı sarhoş
    el çek tabib gönlümden, içimdeki sancı sarhoş"

    kaynak: bodrum'daki kelli felli adamlar*.
  • çok ama çok ama çok ama çok ama çok sevdiğim türkü. sanırım ikinci doğum günüm. dayım kameraya çekmiş. manzara şu: seksenlerin ikinci yarısı, karanlık bir ocak akşamı, gurbet ellerde biz bizeyiz. dışarıda yabancı bir dünya, küçücük bir evde annem, babam, dedem, anneannem, üç dayım, halam (hepsi daha gencecik), ben, bir de benden 1 yaş küçük kuzen. pasta yenmiş, çaylar içilmiş, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülmüş, bahşişler toplanmış, sıra gelmiş eğlenceye. elbette ki mahsuni tercih edilmiş, sonunda bu türkü çalmaya başlamış. ortaya beni almışlar, elimde mendil, artık ritme göre hareketler çekmeye çalışıyorum, etrafımı da üç dayım sarmış, beni gazlıyorlar. kemal sunal'ın oynarken meşhur omzuna vurma hareketi vardır ya hani, onu yaptırmaya çalışıyorlar bana...

    hani oynamak için akla gelecek ilk türkü olmayabilir elbet, ama anılarımda böyle kalmış. şimdi dinlerken hem o 25-26 yıl önceki eğlence ortamını aklıma getiriyor, hem de tam da o eğlence ortamını aklıma getirdiği için hüzne boğuyor beni. başka bir deyişle, hem bir yuvaya dönüştür benim için, hem de kalbimde bir yaradır bu mazi. daha kısaca, bu türkü benim nostaljimdir:
    (bkz: #17062855)
    (bkz: #3611210)

    mahsuniler için yaşasın cennet.
  • ibo'nun yorumuyla dinliyorum bu türküyü ben. telaffuzuyla ruhen rahatlıyorum.

    "xan sarxoş xanci sarxoş"

    insanın kafasıni xoş ediyor...
  • imparator ibrahim tatlıses bu şarkıyı 1986 yılında çıkardığı gülüm benim albümünde seslendirmiştir, b yüzünün ilk şarkısıdır. bu şarkıyı bu albümde düzenleyen kişi de arif sağ'dır. albümün müzik yönetmeni de burhan bayar tabi ki.
  • yanlış yazılan kıtanın doğrusu şöyledir:

    bahar gelmiş nurhak dağı otlanmış
    bizim elde bayram günü kutlanmış
    obalar dağılmış dostlar yadlanmış
    eyvah ayrılığın yaresi bir hoş
hesabın var mı? giriş yap