• erken yasta kaybettigimiz degerlerden...''her olum biraz erken olumdur (alle toten, ein bischen schnell toten)'' sozuyle anilacagi sanki icine dogmustu...

    kim ne derse desin: wahrheit...
  • antik donemde entelektuellerin neden sessiz okuma gercekle$tiremediklerini, gunumuzde de okurken entel bireylerin neden ses cikarmadiklarina kafayi takmi$ bir zat.
  • hermeneutik alanının büyük ismi.

    kendisinin hermeneutik anlayışı, "ufukların kaynaşması" metaforu üzerinden yürür. yani, wilhelm dilthey'in geleneksel "özne, yorumlanacak nesneye objektif yaklaşmalıdır" anlayışına karşılık, gadamer, yorumlanacak yapıta önyargısız yaklaşmanın imkansız olduğunu ve bu önyargı'nın, aslında olması gereken bir şey olduğunu savunur. ufukların kaynaşması da bunu ifade eder zaten: farklı iki ufkun, karşılaşarak ortak bir -yoruma etki eden- birliktelik oluşturması...
  • gadamer'in yorumbilgisini temellendirdiği dört kavramdan bahsetmek gerekirse:
    1.etkin tarihsel bilinç: tarihten etkilenmek ,tarihin etkilerine açık olmak, gelenek yolu ile bize ulaşan metinlerin ya da sanatsal yapıtların varolan anlama ufkumuzu sorun edinmemize yol açması.
    2. önyargı: anlamayı olanaklı kılan şey önyargılardır.
    3.oyun: oyuncunun oyun tarafından yutulması gibi,öznenin oynadığı oyunda kendini kaybetmesi ve dil oyunu
    4.ufukların kaynaşımı: yapıtın yorumcunun kendi önyargılarını sorgulaması için yolladığı çağrıya evet demek.yorumcu önyargılarını yapıttan öğrendikleri doğrultusunda değiştirir ise ufukların kaynaşımı gerçekleşir.

    (bkz: hermeneutik)
  • insanların önyargılardan arınmadan ancak bu önyargıları sabit çakılı bir tabu haline de getirmeden tartışabileceklerini, böylelikle fikirlerin değişebilirliğini savunan alman filozof.
  • ona göre bir metnin anlamı ile yazarın niyeti öz itibariyle farklı şeylerdir. çünkü yazının ortaya çıkardığı ifadeler tüm duygusal ima ve etkileri ortadan kaldırır. böylelikle “sadece ara sıra değil fakat daima metnin anlamı yazarın niyetini aşar.”

    anlama mevcut nesneyle değil fakat onun etki tarihi ile olan öznel bi ilişkidir yani anlama anlaşılan şeyin varlığına aittir.
    metnin anlamı herhangi bir tarihsel bireyin bilincini aşan bir hakikattir. bundan kendisini değiştiren bir tecrübe haline gelir.
    gadamer sanat eserinin varlığını, mevcut anı etkileyerek geleceğe uzanan geçmiş olarak, zaman ufku içinde tezahür ettiğini kastetmektedir. buna (aesthetic differentiation) diyor.
  • tarihsel bilginin mahiyetini anlamada ayrıcalıklı tek bir nokta yoktur; çünkü tarihte farklı varoluşlar ve farklı bakış açıları vardır. dolayısıyla tarihsel olay ya da olgu, "uygun bir hayat biçimine" yerleştirilerek pozitivist olmayan bir tarzda; yani insanların içinde bulunduğu kültürel donanımın okunmasıyla anlaşılır. bu anlama sürecinin nesnesi, incelenen olgu ve olay; öznesi "okuyan ve anlayan" insandır. bu noktada anlama da "ufukların kaynaşması" sonucu ortaya çıkar. buna göre, özne ve nesne birbirine karşıt olan kutuplar değildir.
  • "devinim halindeki kişi için ufuklar da sürekli yer değiştirir" diyen bilge insan.
  • üniversitede okurken ingilizcemin yetersiz olduğunu düşünüp, yetersizdi de, türkçeden okuduğum ve hiçbir şey anlamadığım düşünürdü. bir süredir ingilizce kelime dağarcığımı geliştirmek için ilgili olduğum bazı konuları ingilizce okumaya başladım ve aydınlandım. türkçe hermeneutik için yetersiz bir dil, bunu anladım.

    bir ses ya da yazılı ifade ortaya çıktığı an itibariyle esasında değişmeye ve dönüşmeye mahkumdur. kaynağın amacı çok farklıyken, alımlayan kişinin algı düzeyi çok daha farklı olabilir ve çoğunlukla da böyledir. bu eksende dünyamızı algılayabilmek başlı başına insan için bir zorunluluk ve aynı zamanda insan olmanın getirdiği lanettir.

    temel olarak önyargılardan kurtulmaya çalışmanın anlamsızlığı üzerine durması insanı etkiliyor ve bu önyargıların esasında metni anlamaya yol açtığını savunuyor. çünkü önyargılarımız bizi besleyen tarihsel ve kültürel şeylerden oluşuyor ve metni bunlar olmadan okuyabilmek zorlaşıyor. önyargıların esiri olmadan; ancak onları metinden arındırmadan gidilen yol hakikate sizi ulaştırabilir. ulaştırır değil, ulaştırabilir.
  • 20. yy.'daki hermenötik geleneğine büyük katlısı olan alman filozof.

    doğru ve yöntemadlı başyapıtında, anlayışın insan varlığına temel oluşturduğunu ve tüm anlayışın da bir gelenek içinde yer aldığını iddia etmiştir. metin ile onun yorumlayıcısı arasındaki ilişki bir diyalog gibi düşünülebilir; bu ilişkide, yorumlayıcı metinin doğruluğuna açık olmalıdır.
hesabın var mı? giriş yap