• normal olan bot.
    abicim bu bot senin minnoş ayağın için değil motorcular kullansın diye üretildi.
  • almadan önce gözden geçirmeniz gereken şeyler var, sevgili pabuç severler.
    yağmurlu bir günde yürüyordunuz, gözünüz ayakkabıcının vitrinine takıldı ve onu gördünüz, aşık oldunuz. ''bu fıştık benim olmalı!'' diye dalıp aldınız. buraya kadar mutlu olan masalın devamı:

    - günde 10 km yürüyenlerdenseniz, dağ bayır düzlük farketmeden heidi gibi dolanacaksanız bu botlar çok yanlış bir seçim. zira bir teki 15 kilo olan bu botları motor olsun, araba olsun, uçak olsun, ufo olsun taşıtla gezmek için yapmışlar.

    - spor, rahat ayakkabı sevenlerdenseniz yine çok yanlış bir seçim. mübarek alüminyum sertliğinde olan ayakkabıları polyanna incelese ''e ne güzel işte önümüzdeki yüzyıla kadar giyersin.'' diyebilirdi. fekat içinizdeki realist, çift çorap giymenize rağmen yürüyüşünüzü değiştiren ayakkabılara bakıp ''ulen paranla rezil oldun b'oluum.'' diyebilir.

    - iyi yanları yok mu? elbette ki var! hırsızlık, gasp, dünyayı uzaylıların ele geçirmesi gibi acil durumlar için yanınızda silah taşımanıza gerek yok. bizzat şık botlarınızı çıkarıp düşmana fırlatmanız koma için yeterli olacaktır.
  • hayvan gibi ağır olduğundan olsa gerek yürürken üstünü yere çarpıyorum hep. kaç tane aldıysam o burunların üst kısmını parçalamayı başardım. ne zaman yolda önleri parçalanmış harley davidson botlu birini görürseniz, bilin ki o benimdir. "naber lan yarrağım?" derseniz ben de sizi tanırım.
  • lisede baba parasıyla hava atma döneminin en iğrenç sembolüydü bu botlar. inadına semt pazarından aldırıyorum botlarımı, akşam eve geldiğimde ayaklar su içinde tabi. hiç unutmuyorum bir gün zatüre olmuşum, nasıl hapşırıyorum ama...
    babam gidip, sırf eşitlik olsun diye bütün okula bu harley davidson botlardan almıştı.

    sene 89-90, ailecek komünist olduğumuz güzel yıllar.
  • fakir kesim olarak cakmasi jack hammer alabilmistim lisede. universitede paranin amk ama, dededen toprak kaldi, oteli diktik, hep fakir kalicam sandiniz degil mi? nihaha!
  • sene 99 sizler daha yoktunuz...
    üniversitenin ilk senesiydi, daha hiç bir burs için yalan ifade vermediğimden mütevellit, türlü nedenlerden sebep ne olmuş nasıl olmuşsa sağ başparmağımı üstten görebildiğim bir ayakkabıyla okul yurt arasında mekik dokumaya başlamıştım. mevcut çoraplarımı özellikle siyah seçmeye fazla ortalarda dolanmamaya gayret ederek ilk öğrenim kredisine ulaşmıştım nihayet. kayışdağı yurdunun aşağısında, carrefourun orda yeşil kundura vardı. hemen nakiti aldım daldım içeri. görebildiğimiz en pahalı ayakkabılar catti o zaman bende bir sarı cat almak için nasıl heveslenmiştim aq. neyse nasıl kanıma dokunduysa artık en pahalı ayakkabıyı alacam amınakoyacam hissi yerleşmişti içime nolacaksa aq altı üstü ayakkabıydı işte. o sıra fazla bilinmeyen bu ayakkabıyı sırf daha pahalı diye aldım, toplamı ucu ucuna yeten 3 aylık öğrenim kredisi parasıyla. beni hiç pişman etmedi. hem sağlamlığıyla hem ye kürküm ye diyen imajıyla hanımablalara beni daha sempatik göstermişti. yalnız sınıf arkadaşımın bunlar sahte ama değil mi deyip bana yakıştıramayışı da insanların gözünde hissettiğimden farklı göründüğümü öğrenmeme sebep olmuştu.

    sonuç olarak bu ayakkabı ayağımı sıcak, başımı sikimi, dik tutmuştu. sıkılana kadarda sapasağlam giydim severim alın ulan ama çizmeleri çok ağır aq ayağında lop lop oynuyor botları güzel.
  • yıllar evvel satın aldığım ve bir ömür boyu bana yadigar nasır oluşumuna sebebiyet veren ayakkabı markasıdır.
  • kaliteli ve dayanıklı botlar, her türlü hava koşulunda görevlerini kusursuz şekilde yerine getirirler.
  • ağırlığıyla ters orantılı bir rahatlığı vardır. verdiğim paraya acımayacağım tek ayakkabı türüdür!
hesabın var mı? giriş yap