• 1856 yılının kışı acayip sert geçmiş bu bölgede.insanlar 2 ay evlerinden çıkamamışlar ve harput'un dış mahallelerindeki bi çok insan ölmüş.artık hırsızlık talan falan başlayınca devlet bi ordu göndermiş.gelen ordu harput'a değil de aşağıdaki ovaya(harput bi tepededir) yerleşmiş.zamanla bu ovaya hükümet konağı,belediye falan gibi resmi daireler de kurulunca insanlar yavaş yavaş bu ovaya taşınmaya başlamışlar.bu ova bugünkü elazığdır.harputtaki insanlar evlerini yıkıp malzemelerini getirip elazığ(mamuretül aziz)daki evlerini inşa etmek için kullanmışlardır.o yüzden bugün harput'ta cami,türbe ve kale hariç hemen hiç bir mimari yapıya rastlanmaz

    zamanında 70-80 bin kişi yaşarken şu anda nüfusu 1000 kişi falandır..türbeler haricinde herşey yıkıldığı için giden insanlar sadece türbeleri görüp allahım bu ne kadar türbe yarabbim derler.
  • elazığ enteljiansı genellikle buralıdır.
    sorduğunda adam ben harput'luyum diyorsa bi dur, bi bak...
    karşındaki büyük ihtimalle güzel bir insan.
  • antropolojik manada kendi özgünlüğünü olşturabilmiş yegane bölgesi harputtur. elbette harput ovaya ineli 50 sene oldugundan dolayı gercekten elazizli diyebileceginiz hatırı sayılır bir populasyon mevcut değildir şu anda.. harput her nekadar anlatmaya çalışşam da eksik kalacağından dolayı genel manada bilinen isimlerinden ve renlklerin söz etmek yerinde olacaktır..

    harput; tarihsel bir perspektiften bakıldığında cumhuriyetin kurulmasından sonraki evreye kadar her bakımdan çevresine nazaran sosyo-ekonomik ileri bir yerleşim merkezi olmuştur.. eğitim bazında sahip oldugu lise ile, ticaret bazında civar köylerinden gelen sebze ve meyveleri ile, etnik çeşitlilik bazında ermenileri, kürtleri, türkleri bünyesinde barındırarak kendine has bir yapı oluşturmuştur.. ama yerleşim merkezinin altınova ya kayması ile eski çekicliğini kaybetmiştir harput. harput'ta oluşturulmuş folklorik geleneğin ne kadar saglam oldugunu anlamak için bir ekol olan müzik geçmişini incelemek yerinde olur.. nitekim bu müzik altyapısını en iyi yansıtan erkan ogur iken esat kabaklıgibi sanatçılar da bu geleneği yaşatmaya çalışanlar olmuşlardır.. enver demirbağ tarafından kalan müzikten bu sene çıkarılan albüm ise bu geleneğin toplu olarak sunumudur.. geniş müzik geçmişinin yanı sıra sütkalesi, dabakhanesi, envai çeşit mimariye sahip camileri, evliya türbeleri... anılmadan gaçilemez..şu anda harput yaz aylarında serinlemek adına çay içmek içilen bir yer haline gelmişse ve yaratılması en zor olan yuzyıllık bir kültürel miras sömürülerek hiç edilmişse elbette bunun sorumluları da vardır..

    biraz eklektik bir degerlendirme olacak olsa da onemle vurgulmak gerekir.. ermeni kokenli harputluların 1915 sonrasında tehcir edilmesi ertesinde birbaşlarına kalan harputlu türklerin bir çoğu elazıg merkezine inmişlerdir.. kendi içerisinde kapalı bir yapıya haiz olan harputlu insanlar ve merkezde büyümüş olan yeni nesil evlatları milliyetçilik için potansiyel bir kale haline gelmişlerdir.. elazığ ilini ve harput gelneğini tüketen ve bugunku faşizan geçişte önem arz eden bu milliyetçi zihniyetin ülkücülük şeklinde tezahur ettiğini bilmek cok onemlidir.. arkası kimlik bazında doldurulmaya muhtac olan bu milliyetci dalga mikro bazda karşılıgını harput kimliğini taban alarak çözmeye kalkışmıştır..

    türkçeyi harput ağzı ile konuşmak, ayakkabının arkasına basmak, sekiz köşe şapka takmak gibi yöresel değerler bu milliyetci dalga tarafından esir alınmış, oluşturulan harput kültürünün hoyratça tüketilmesine neden olmuştur.. sehir merkezine sivrice, keban, baskil ve benzeri çevre illerden göçen zümrenin bu dalgaya kapılmaları, aslında paylaşmadıkları bu hibrit harputlu-milliyetçilik kimliğini benimsemleri harput geleneğini yerle yeksan eylemiştir..

    karakoçan, palu ve kovancılar ilçelerinden şehir merkezine teşrif buyuran insanlar ise kendi kapitallerine avrupada yaşayan cocukları sayesinde ulaştıklarından dolayı gevşek feodal bağlarını köyleri ile hala saglam tutma lukslerini ellerinde bulundurarak muhafazakar metropol insanları haline gelmişlerdir.. elazığ ilinin en renkli zümresi ise tunceli den şehir merkezine göç etmiş alevilerdir. sunni-alevi çekişmesinde sayısal bazda ezik kaldıklarından dolayı doğal bir kent-ötekisi halen gelen bu insanlar kentin iyi eğitim almış kesimini temsil ederken ciddi bir aidiyet sorunu çekerler.. tuncelili olmalarına rağmen kendilerini elazıglı olarak ifade edenleri de vardır..
  • 19.yy sonlarında veya 20. yy başlarında nufusunun çoğu amerika'ya göçmüş kasaba

    cevat fehmi başkut'un bir oyunu: harput'ta bir amerikalı
  • 1999'daki güneş tutulmasının en iyi izlendiği yerlerden biri.
  • harput’un girişindeki restore edilip restoran haline getirilmiş yapı 300 yıllıktır (ethod). kapısı 1900 e açılan bir portal gibidir. yemek yenilen yere ayakkabılar çıkarılarak girilir ve yer sofralarında bağdaş kurularak yöresel yemekler afiyetle yenir. duvarlarda restoranı ziyaret eden ünlü simaların fotoğraflarına rastlanır. ancak çok ilginç başka fotoğraflarda vardır. bunlar elazığ’ın ünlü delilerinin fotoğraflarıdır. bu delilerin kimisi kendini belediye başkanı kimisi trafik polisi kimisi de sokak kedilerinin annesi sanmaktadır. neden duvarlarda delilerin fotoğrafları vardır? çünkü ülkenin ilk ruh ve sinir hastalıkları hastanesi 1910 yılında burada kurulmuştur ve şehir delileriyle ün salmıştır.
    şehrin içinde sıttin tane türbe vardır. bunlardan birisi arap baba türbesidir ki içeride doğal koşullarla mumyalanmış bir eren yatmaktadır. camekanın içinde kesik başı elinin yanında olmak üzere sergilenmektedir bu mumya.
    birkaç kilometre ilerisinde buzluk mağarası olarak bilinen 25-30 metre derinliğinde bir mağara vardır. adından da anlaşılacağı gibi mağaranın içine girdikten 2 metre sonra üşümeye daha da ilerledikçe donmaya başlarsınız. yani dışarıda hava sıcaklığı 35 derece iken benim inebildiğim 8. 9. metrede hava sıcaklığı 5 dereceye düşmüştü.
    eğer yolunuz elazığ’a düşerse harput görülmesi gereken ilk yer.
    bugün gezdim ondan biliyorum.
  • elazığ da yaşayanlar her ne kadar sık sık gidip görmese de orda var olduğunu bilirler. ve mutlaka ziyaret edilip tekrar tekrar kaleye çıkılır. o güzel çeşmesinden su içilir. havası solunur.. şu sıcak yaz günlerinde hele ki de akşamları püfür püfür eser..üşütür bile..
  • xx. yüzyıl başlarındaki fotoğraflarıyla bugünü arasında eser miktarda dahi benzerlik bulamadığım zavallı yitik şehir.
    elazığ denen aşağıdaki uyduruk şehrin orada olma sebebi.
    her daim harput'un irfan dolu gölgesinde kalmanın hıncıyla elazığ lümpenince talan edilmiş, restorasyon adı altında garip tesisler karmaşasına döndürülmüş, tarihinden ve gerçekliğinden koparılmış, kirletilmiş bir diyar.
    bir daha ne elazığ'a ne de harput'a gitmeyi düşünüyorum.
  • çakal sürülerinin eninde sonunda karşısına dikilecek kale.
  • arap baba, fethi ahmet baba, ahi musa, zahiri baba, ankuzu baba, tesbihli baba, saçlı baba, murat baba, nadir baba ve mansur baba gibi evliyalara sahip diyar.
hesabın var mı? giriş yap