• bu filmden voldemort'un ailesini, geçmişini çıkarıp da yerine ginny'nin harry'nin ayakkabısını bağladığı ve tam o anda ölüm yiyenlerin saldırısına uğramalarını eklemek de ne bileyim...

    haa bir de şey var, dumbledore'un dursleyleri sesini bile yükseltmeden azarladığı sahneyi çıkarıp harry'yi alelade bir kahvecideki muggle kızla flört ettirmek.

    bak şeyi anlarım, vakit yeterli olmadığı için kitap uyarlamalarında bazı sahneleri mecburen kırparsın*, iyice manyak olmadıkça kimse itiraz etmez. mesela komple lupin&tonks ve fleur&bill ilişkisi atıldı, üzülsek de neyse dedik. ama sen çıkardıklarının yerine saçma sahne ekliyorsan, savunulacak yanın yok.

    kitabını çok severim ama filmi büyü soslu ergen filmidir.
  • nihayet taşlar yerine oturmaya başlayacak derken ortamı tekrar yangın yerine çeviren kitap olmuştur bu.

    ------ spoiler -----
    ------ ve sayıklamalar ------------

    kitap, son 60- 70 sayfasına gelmezden evvel gayet rutin bir şekilde ‘anılarrr… anılarrr… şimdi gözümde canlandılarrr…’ modunda seyretmiş, fakat bitişindeki gayet şık manevralar sayesinde verdiğimiz parayı hak ettiğini göstererek rüştünü ispat etmiştir.

    ancak ! evet ancak, her şeyden evvel dumbledore gibi bir şahsiyetin, hayat memat meselesi olan bir konuda bu kadar kolay tongaya düşeceğine inanmayan bir okuyucu olarak şunu söylemekten de geri duramayacağım.

    kanımca (ve görüldüğü üzere genel kanıca) dumbledore’un snape’ e olan güveni yersiz değildir. kesinlikle aralarında önceden bir anlaşma yapmış olmalılar ki snape, headmaster’ına kıymıştır. son sahnede dumbledore’un ‘snape, lütfen……’ demesinin sebebi, yeri ve zamanı geldiği vakit, snape’in kendisini öldürmesini istemesi (illa öldürecek diye bir şey yok tabi, sadece snape’in ajan olduğunun anlaşılmaması için) ve son anda snape’in bunu yapmaktan vazgeçeceğinden korkması üzerine, lütfen, yapman gerekeni yap ! manasında gaz vermiş olmasıdır.

    hadi lennnn….. amma uçtun dediğinizi duyar gibi oluyorum. ayıp bi kere ama neyse, ancak size sözüm şudur ki:

    - bana ‘snape adam öldürüyor’ dedirtemezsin arkadaşım. bunca yıldır bu adama güvendik, her ne kadar şerefsizin teki de olsa, harry’nin ne zaman başı sıkışsa bu adam yardımına koşmadı mı ? haaaa, ipnenin önde gideni, o ayrı, ama dumbledor u napacağız ? bu son kitapta eline diken batsa, beni snape e götürün, beni snape e götürün ! aaaaaaa......... bu kadar güven sebepsiz olamaz bi kere. ben şahsen artık bu herifin dumbledore’un gayrimeşru çocuğu falan olduğuna inanmaya başladım.

    eğer dediğimiz gibi snape hala dumbledore’un ajanı ise bunu kimse bilmiyor. bütün karakterler olayı duyunca mal gibi kaldı, biri bile hımmm… hımm…. hareketi yapmadı. (yani, demek olan oldu, mekanizma çalışıyor, hareketi) neyse, eğer snape hala dumbledore un ajanı ise kime fayda sağlamaya çalışacak ? harry’ye ! fakat harry de artık snape efendi:

    -allah bir, potter !

    dese bile inanmayacağından buradan snape örtmenime de bir tavsiyem var:

    - hocam, hazır cinayet de işlemişken kendine bir horcrux ayarla, harry bu sinirle seni de sülaleni de hacamat edecek, benden söylemesi. harry seni öldürsün, içi soğusun, ikinci ruhun ona yardımda bulunur. yoksa işin yaş. saygılar, hörmetler.

    ayrıca snape işini bitirip okula terk ederken harry nin canını acıtacak tek bir büyü bile yapmamıştır. anca onunkileri durdurmuştur. istese bal gibi canına okurdu. voldemort onu bana getirin demiş ama eğlenmeyi ihmal edin dememiştir.

    geri kalan aşk meşk ilişkilerine bir anlam veremedim. paso öpüşüp durdular, içim kalktı.

    (bu arada hogwards hocalarının evlenmelerini, çocuk sahibi olmalarını engelleyen bir kural mı var ? ne bunlar böyle jedi konseyi üyeleri gibi saplar ?)

    ------- spoiler---------
  • --- spoiler ---

    regulus black'in bir göbek adı var mıydı acaba diye düşünmeme sebep olmuş kısaltmayı barındıran kitap. *

    --- spoiler ---
  • bugün yıllar sonra tekrar okurken küçük bir detay yakaladığımı düşündüğüm kitap.

    --- spoiler ---

    kitapta harry'nin, felix felicis, yani şans iksiri içerek, slughorn'un bir anısını almaya çalıştığı bir bölüm vardır, ki başarılı da olur. ancak benim dikkatimi öncesi çekti.

    harry iksiri, ron ve hermonie'nin yanında yatakhanede içer ve ardından görünmezlik pelerinini üzerine geçirir, ron ve hermonie ile birlikte yatakhaneden çıkar. tam da bu sırada ron'un bir türlü ayrılamadığı kız arkadaşı lavender brown, ron ve hermonie'yi "başbaşa" yatakhaneden çıkarken görür ve ron'dan ayrılır.

    ardından harry, görünmez bir şekilde portre deliğinden çıkarken, o sıralar sevgili olan ginny ve dean thomas'ın arasından geçmeyi başarır ama kazayla ginny'e sürtünür, ginny bunu dean'ın portre deliğinden geçerken yardım etmek için yaptığını sanır, sinir olur, aralarında bir tartışma yaşanır ve ayrılırlar.

    demem o ki, hermonie ve ron, ginny ve harry elbette er ya da geç bir gün sevgili olacaklardı, ama o gün felix felicis sayesinde bu süreç de hızlanmış, asıl hedefi olmasa da aşk meşk işlerinde de harry'nin şansının yaver gitmesini sağlamıştır. ha bunu bu kadar yazmak önemli miydi? sanırım değildi. ama küçük bir detay yakalamışken yazayım hadi dedim.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    elbette bazı sahneler atlanacak ama bu sahneler şunlar olmamalıydı.

    dumbledore'un cenazesi: bu bölümde at adamların oklarıyla saygılarını sunması, deniz halkının şarkısı, beyaz görkemli mezar, tüm zamanların en bilge büyücüsü albus dumbledore'un ölümünün yarattığı ağır hava gibi birçok işlenmesi şart ve görsel yönden zevk verme imkanı sunabilecek unsur bulunmaktaydı. atlanması çok büyük bir hata diye düşünüyorum.

    hogwarts'taki çarpışma: bir yandan harry ve dumbledore'un mağara sahnesi verilirken bir yandan da ölüm yiyenler ile hogwarts ekibinin okul koridorlarındaki çarpışması işlenebilirdi. neville ile bella arasındaki durum örneğin.

    quidditch kupası: harry, ron ve hermione bildiğimiz gibi son sene okula gelmeyecekler. ve bu son quidditch maçlarıydı. o müthiş şampiyonluk maçı ve kutlamaları işlenebilirdi. ayrıca snape'in harry'ye sectusempra büyüsü sebebiyle quidditch yasağı koyması ve yerine son maçta ginny'nin oynaması... snitch'i görmedik yahu!

    gaunt ailesi: işte asıl işlenmesi gereken bölüm buydu. düşünseli sahnelerinin belki de en etkileyici olanı da bu olacaktı. tom riddle'ın annesinin ailesi. büyük babası marvolo gaunt ve dayısının içinde bulunduğu sefil durum, safkan saplantıları... bu bölüm gerek hortkuluklar gerekse voldemort'un ruh halinin anlaşılması açısından çok önemliydi. dumbledore'un yüzüğü nereden bulduğunu bir gösterselerdi. sanki dumbledore'un bu hortkuluk olaylarından hiç haberi yokmuş gibi bir hava yaratılmış.

    mağara anısı: yine tom'un anılarından en önemlilerinden biridir bu. daha yetimhanedeyken arkadaşlarını getirdiği mağara. hortkuluğu gizlediği mağara nereden geliyor, biraz değinilebilirdi.

    tonks'un patronusu: tonks'un patronusunun göründüğü bir sahne olabilirdi. hatırlarsak kitapta tonks'un patronusu son derece kötü durumda hogwarts'a uğruyordu. buradan da harry patronusların ruh haline göre biçim değiştirebileceği gibi yararlı bir bilgi ediniyordu. son kitapta bu bilgi kullanılıyor yine bildiğimiz gibi.

    vampir miti: belki işlenmemesi doğal ama harry potter evrenindeki vampir mitinin anlaşılması açısından horace slughorn'un partisindeki vampir gösterilebilirdi.

    çok mu şey istedim? belki evet ama harry ve muggle bir kızın bakışmaları, randevulaşmaları ya da ron ile lavender'in sonu gelmeyen yılışık sahnelerine verilen süreden kısılıp bu sahnelerden bazılarına yer verilebilirdi. film birkaç dakika uzun olsaydı da romilda vane'in bakışları yerine kitabın asıl olayı melez prens hakkında biraz daha irdeleme yapılsaydı. harry ne dobby'ye malfoy'u takip ettirdi, ne fawkes'in ankanın matemi bölümündeki unutulmaz ayrılışı görkemli bir şekilde yansıtıldı.

    cormac, hermione'ye asıldı, ron ile lavender sarmaş dolaştı, romilda vane harry'den hoşlandı... olmamış mı ne?

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
    severus'un son kitapta büyük bir rol oynayacağını kesinleştiren kitap. sevgili dartagnan arkadaşımla tartıştığımız teoriye göre dumbledore'un snape'e olan sonsuz güvenin sebebinde sevgi olduğu kanaatini getirdik (hayır kardeşim severus dumbledore'a gizliden aşık değil)

    şöyleki: snape teee hogwarts'ta öğrenciykene en yetenekli olduğu derste ondan daha yetenekli olan bir hanımkızımıza aşık olmuştur. hatta kim bilir belki de sırf onun yüzünden iksir de uzmanlaşmıştır. bu hanım kızımız da lily evans'tan başkası değildir. tabi lily'nin severus'a değil de james potter denen sınıfın haşarı, zıpır ve bir o kadar da burnu havalarda gezen delikanlısını sevmesi onun james'e zaten fazlasıyla duyduğu nefreti daha da körükler. (zeten severus'un harry'e kıllığının temelinde babasıyla hem fiziksel hem karaktersel benzeşmesi yatmakta tabikide)

    5.kitaba geri döecek olursak, harry snape'in düşünseli'ne girdiğinde babasının onunla nasıl acımasızca dalga geçtiğini, onun kendi bulduğu levicorpus büyüsünü ona karşı kullandığını ve bu pis durumda lily'nin snape'i nasıl korumaya çalıştığını hatırlayacaksınız.

    bundan yıllar sonra snape kehaneti gizlice dinledikten sonra bir plan yapıp voldemort'un yanına varır. "james'le çocuğu öldür, lily bana kalsın" diye anlaşarak anlatır kehaneti karanlık lord'a. bu sebeptendir ki voldemort james'i harcamakta saniye tereddüt etmezken, lily'e şans tanır ölmemesi için, lakin lily onun önünden çekilmeyince, voldemort snape falan dinlemeyip lily'i oracıkta indiriverip kendi kazdığı kuyuya düşer.

    tabi snape bunu duyar duymaz kendinden tiksinip dumbledore'a koşar ve herşeyi anlatır. dumbledore da "bu çocuk pişman, bunun için de hala sevgi var, en iyisi ben buna güveneyim kayıtsız şartsız" der.

    yıllar yılları kovalar, snape başı ne zaman belaya girse harry'i sırf bu sebepten dolayı korumaya çalışır, (harry'nin onun düşünseline girip de damarına bastığı sefer hariç)
    hem annesine duyduğu sevgiden hem de onu öldürdüğü için voldemorta duyduğu nefretten dolayı. usta bir zihinbendar olduğu için de bu durumu karanlık lord'a çaktırmaz. ama harry'e duyduğu bu zoraki koruma duygusunu** sirius ya da diğerleri için göstermek zorunda değildi, ki göstemedi.

    dumbledore'a lanet gönderdiği sahneye gelince, sanırsamki albus tıpkı mağaraya giderken harry'e yaptığı gibi severus'a da gerekirse "beni öldür gitsin* anasını satiim." talimatını verdiğini düşünebiliriz. bu da severus'la albus'un okuldaki tartışmasını ve "severus lütfen" repliğini açıklığa kavuşturabilir.

    yedinci ve son kitapta voldemorta' pataküte dalabilecek, ona tırsmadan yan bakabilecek bir harry'nin yetişmesi için ona şimdi kim yol gösterecek diye merak içinde kaldım ben. sirius gitti, albus gitti, severus yardım etmeye kalksa bile harry onu dinlemez. harry bu işi tek başına bitiremez. bakalım r. a. b.'nin bi numarası olacak mı göreceğiz.

    bu arada harry'nin ginny'i iki dakkada def etmesi ama ron ve hermione'a doğru düzgün ısrar bile edememesi saçma olmuş. zira ginny de o diğer ikisinden daha az vukuata dahil olmadı. gerekirse gayet de faydalı olabilirdi. hem death eaters ginny'i şu dakka kaçırsa, harry kıçını kaldırmayıp "bizim aramızdaki herşey bitti ne hali varsa görsün" mü diyecek sanki? yine koşacak peşine. boşuna ayak yaptı, racon kesti zibidi. ama benim bildiğim ginny eksik kalmaz bi yerinden bulaşır olaya.

    son kitap için kaç sene bekliycez bakalım daha..
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    hikaye şöyle başlamıştır.

    "gelin lan sinematografiyi icad ettim, iki cam içerisinden kamera geçirelim de film yapalım olur mu? ney? senaryo mu? siktiret onu çok önemli değil o, biz millete mekan gösterelim, manzara falan verelim, güzel şeyler bunlar"

    rezalet, berbat, iğrenç bir film. şu an için aklıma gelen başka nefret dolu kelime yok, gelirse editlerim.
    tamam anladım. kitabın tamamını çeviremiyoruz. ok, iyi hoş. anlayışla karşılarım. hatta karşılıyorum. ne film iki buçuk saat mi? olur, gene güzelce doldurulur içi çok sorun değil.

    arkadaşım* kitapta olmayan kısımları hemen hiç konuşmadan geçiyorum, zira o kadar kötü idiler. ama sormam lazım film dediğin şey içinde diyalog barındırır. iki buçuk saatin iki saati hogwarts ahalisinin birbirine boş bok bakışlar atmasını izleyerek geçirdik. toplam diyaloglu süreyi toplasak 20 dakikayı çıkarabilir miyiz? hiç sanmıyorum.

    serinin diğer filmlerinde olduğu gibi gene boktan bir açılış ve boktan bir bitiş izledik. utanıyorum. bu kadar kötü olamaz. olmamalıydı.

    bir de şuna karar verdim çevirideki death eater ve ruh emici karmaşıklığı çevirenlerin suçu değil. bu bayağı kitabı senaryoya uyarlayan malın hıyarlığı. madem cast bir sürü ünlü barındırıyor, ver coşkuyu, ver oyuncuyu. hepsini uzun uzun gösterelim hacı deyip fenrir greyback'i oynayan muhteremi zırt pırt sokun gözümüzün önüne. hayır herifin bir dark mark ı bile yok. hadi filmdir belki vardır diyelim, ne o hokus pokus bir orda bi burda. nasıl oluyor da uçuyor bu arkadaşlar? e madem bu kadar yetenekliler. voldemort a ne gerek var. elinin tersiyle dumbledore'u alır hepsi rahatlıkla. değil mi? hop bir orda, bir burda. mis.

    ayrıca malfoy neden takım elbise giyiyor? normal kıyafet nedir bilmeyen büyücülük dünyası gençlerindeki bu muggle moda takipçişiği nedir? ayrıca bu film doksanlı yılların başında geçmiyor nuydu? ben mi yanlış gördüm o kadar şeyi.
    ne lan bu?

    senarist arkadaş incil'in uyarlamasını yapsa herhalde bundan daha çok harry potter'a benzerdi. bu ne lan?

    amına koyayım hollywood. allah belanı versin. kafana e! entertainment düşsün.

    jd salinger'ın niye yıllar yılı kitaplarının beyazperdeye uyarlanmasını istemediğini anladım sonunda. hakikaten büyük kitaptan büyük film olmuyormuş yani.*`:onlar film değildi başka bir şeydi
    `
    valla zengin mengin, benim adım jk rowling olsa şu an kahrımdan ölüyor olurdum. sen uğraş, didin. anasını siksinler yaptığın işin.

    ayrıca son olarak belirtmem lazım "hee sonunda yetişkin filmi yapmışlar, hiç çocuk filmi değil" diyen bir takım arkadaşlar gördüm, önceden uyarayım. hepinize kafa atarım.

    bitirdim bu kadar. 7. filmde görüşmek üzere.

    --- spoiler ---

    filmi izlerken sözlüğe gireceğim nefret dolu entrileri yazdım kafamda. etmediğim küfür kalmadı. ne lan bu?
  • --- spoiler ---
    işte karşınızda melez prens’in orijinal versiyonunun yayınlandığı gün jk rowling’in mugglenet editörü emerson spartz ve the leakycauldron editörü melissa anelli ile yaptığı son derece kapsamlı röportajı. bu röportaj için emerson spartz’dan izin alınmıştır. emerson spartz es olarak, melisa anelli ma olarak, jk rowling ise jkr olarak kısaltılmıştır.

    es: harry potter’ı tartıştığınız insanlar var mı?

    jkr: üzerinde çalışırken mi diyorsun? doğrusunu söylemek gerekirse hiç kimseyle, ki bu benim için bir gereklilik, ben münzevi olmasıyla ün salmış bir yazarım. aslında bu tam olarak doğru değil, çünkü yazdığım kitabın türü gereği sırlarımı iyi korumam gerek.

    es: bu biraz garip bir soru olacak ama; kendi kitaplarınızı kaç defa okudunuz?

    jkr: garip bir soru değil bu, aslında çok geçerli bir soru. kitabım yayınlandıktan sonra hemen hemen hiç baştan okumam yazdığım kitabı. tabi yeni kitabı yazarken, birbirleriyle bağlantılı olduğu için pek çok defa elime aldığım oluyor kitaplarımı, gerekli bu, ama şunu söylemeliyim ki, hiçbir zaman, mesela banyoda falan ya da herhangi bir şekle bir şeyler okumak istediğimde kendi kitabını almam. sanırım bu yüzdendir ki binlerce okuyucum kitaplarımı benden daha iyi biliyor. benim bir avantajım ne olacağını ve geri planda neler olduğunu bilmem.

    ma: şu geri planda olanlar kaç kutu doldurur sizce?

    jkr: gerçekten söylemesi çok zor çünkü ben son derece dağınık bir insanım, ama evet, onlarca diyebiliriz. genelde bunlar defterlerde yazılı, çünkü geri planda olanlar çok önemli.

    es: 7. kitap çıktıktan sonra da resmi sitenizi açık tutacak mısınız?

    jkr: evet, kitap çıktıktan sonra da site devam edecek. tahmin ediyorum, yani herhangi bir karakterin hangi rengi sevdiğini falan cevaplayamam, ama geri planda olanların cevaplandığı bir hal alacak.

    pek çok okuyucunun teoriler kuracağını tahmin ediyorum, kitaplar bittikten sonra bile, mesela kitapta merkezi olmayan karakterlerin önceki yaşamlarını merak eden pek çok insan olacaktır. mesela ben büyük bir jane austen hayranıyımdır (şafak’ın notu: ben de…), ve hikaye sona erdikten sonra karakterlere ne oluyor, çok merak ediyorum. böyle şeyler işte…

    ma: harry potter serisi sona erdikten sonra, eğer tekrar harry potter ile ilgili bir şeyler yazmak isterseniz, nasıl bir şeyler olurdu bu?

    jkr: büyük ihtimalle ansiklopedi tarzı bir şey olurdu. bazı küçük karakterlerle ilgili eğlenceli bilgiler içeren ve bazı önemli karakterlerin eksiksiz biyografileri gibi…

    ma: tamam, işte büyük altıncı kitap sorusu: snape kötü mü?

    jkr: (sırıtarak) kitabı siz de okudunuz, siz ne düşünüyorsunuz?

    ma: bazı komplo teoricileri var, ve onlar –

    jkr: vahim bir ümide mi kapılmışlar? (kahlahalar)

    es: evet!

    ma: evet!

    es: bazı ismi lazım değil harry-hermione’ciler gibi (kahkahalar)

    jkr: yani, evet – özellikle şimdi harry ve snape arasındakiler iyice kişisel oldu – belki de harry ve voldemort kadar … ama tabi bu soruyu cevaplayamam, öyle değil mi? yani, hadi gerçekle yüzleşelim, bu konuyla ilgili 10.000 teori olacak – ki ben bunları okumaktan vahşi bir zevk alacağım (kahkahalar) – ama sonuçta gerçekten çok seviyorum teorileri okumayı

    es: dumbledore’un insanların içindeki iyiliği görmeyi sevdiğini biliyorum, ama bazen insanlara resmen sorumsuzca güvendiği de bir gerçek sanki.

    jkr: evet, katılıyorum, katılıyorum.

    es: nasıl bu kadar –

    jkr: zeki –

    es: zeki biri bazı konularda bu kadar kör kalabiliyor?

    jkr: bunun hakkında 7. kitapta yeterince bilgi olacak. ama şunu söyleyebilirim ki, özellikle beşinci ve altıncı kitapta muhteşem bir zekanın sizi hata yapmaktan – duygusal hata yapmaktan – her zaman koruyamayabiliyor. aslında düşünürseniz, son derece zeki olmak dumbledore için bazı problemler yaratabiliyor, bu o’nu yalnız bırakabiliyor, izole olmasına neden oluyor. sanırım kitaplarda da fark etmişsinizdir, nerede dumbledore’un eşidi, ya da sırdaşı ya da partneri? bunlardan hiçbirisi yok dumbledore’da. dumbledore her zaman fikrine güvenilen, sürekli başvurulan kişi, ama o bu lükslerden hiçbirine sahip değil. biraz yuvarlak bir cevap oldu, ama bundan daha fazlasını söyleyemem.

    es: yo, aslında güzel bir cevap oldu.

    ma: dumbledore’un bu denli yalnız olması ilginç.

    es: benim aklıma her zaman takılmış sorulardan birisi; neden voldemort lily’ye yaşaması için bu kadar fazla şans veriyor?

    jkr: hmmm…

    es: neden?

    jkr: (bir süre sessiz kaldıktan sonra) bu soruyu cevaplayamam. ama gerçekten doğru, voldemort o’na yaşama şansını gerçekten öneriyor. bana neden james’in ölümünün lily ve harry’yi korumadığını sormak istemez misin? aslında cevabı verdin. james zaten öldürülecekti, lily ise yaşayabilirdi ve ölmeyi seçti. james’in ölmeye hazır olmadığını söylemeye çalışmıyorum, kesinlikle öyleydi, ama sonuçta o’nun zaten hiç seçeneği yoktu. farklı cesaret türleri vardır bence, ve tabiki james son derece cesur, ama lily’ninki, o an için söylüyorum, james’in cesaretinden fazlaydı. gerçi her anne, her normal anne aynısını yapardı, ama lily’ye yaşama şansı ve bunu değerlendirecek kadar zaman verildi.

    ma: peki lily hareketlerinin sonunun böyle olacağını biliyor muydu?

    jkr: hayır. çünkü böyle bir şey daha önce hiç gerçekleşmemişti.

    ma: yani o ana dek hiç kimse benzer bir durumla karşılaşmadı mı?

    jkr: hayır.

    es: sirius, pettigrew’ü öldürmekten dolayı hapse atılırken gerçekten gülüyor muydu, yoksa bu fudge’ın uydurduğu bir şey miydi?

    jkr: evet, gülüyordu. sizce de bu onun karakterine ve o anki duruma uygun değil miydi? komik bulduğundan gülmüyordu, ama james’i ve lily’yi kaybetmiş, olmasının üstüne bir de pettigrew onu altedince… biraz kara mizah gibi.

    ma: 6. kitapta maçı luna’nın sunması çok iyi oldu. luna çok eğlenceli.

    jkr: ben de luna’yı çok seviyorum.

    es: neden dumbledore peeves’in okulda kalmasına izin veriyor?

    jkr: çünkü onu dışarı atamıyor.

    es: iyi de o dumbledore, dumbledore istediği her şeyi yapabilir!!!

    jkr: hayır. peeves patlak bir boru gibi. patlak bir boruyu ancak geçici olarak tamir edebilirsiniz, ama sonunda yine sıkıntı verir. peeves binayla birlikte gelen bir şey.

    es: ama peeves dumbledore’u dinliyor –

    jkr: eh…

    ma: eh?

    jkr: dediğim gibi, peeves çok eski bir binadaki patlak bir boru gibi. dumbledore durumu birkaç haftalığına iyileştirebiliyor sadece. ama gerçekten, peeves’den kurtulmayı kim ister?

    ma: belki harry olsaydım… ama okuyucu olarak çok hoşlanıyorum. özellikle beşinci kitabın sonunda fred ve george’a selam vermesine bayılmıştım.

    es: umbridge –

    jkr: aaahhh, umbridge… çok sinir bir karakter.

    ma: hala ortalıkta o zaman?

    jkr: evet, hala bakanlıkta.

    ma: yedinci kitapta daha görecek miyiz onu?

    jkr: evet. o’na işkence etmek fazlasıyla eğlenceli.

    es: eğer voldemort’un böcürt’ü ne?

    jkr: voldemort’un en büyük korkusu ölüm, ki o’na göre ölüm çok alçakça. o’na göre ölüm insanoğlunun alçaltıcı bir zayıflığı. yani kendi cesedini görürdü.

    es: peki ya voldemort kelid aynasında ne görürdü?

    jkr: kendisini güçlü ve ölümsüz olarak görürdü.

    es: ya dumbledore ne görürdü?

    jkr: bunu cevaplayamam.

    es: peki dumbledore’un böcürt’ü ne olurdu?

    jkr: maalesef bunu da cevaplayamam.

    ma: peki harry 6. kitabı sonunda baksaydı aynaya ne görürdü?

    jkr: voldemort’un öldüğünü görürdü, sence de öyle değil mi? çünkü o zamana kadar hiç rahat yok harry’ye.

    es: 7. kitabın son kelimesinin yara izi olduğunu duyduk. bu doğru mu?

    jkr: evet.

    ma: son kitaba başlama konusunda ne düşünüyorsunuz?

    jkr: aslına bakarsan biraz korkutucu. önümüzdeki yıla kadar gerçekten başına oturabileceğimi sanmıyorum. herhalde yılbaşından sonra asılacağım diye düşünüyorum. birkaç birşey karalıyorum arada sırada, ama kızım mackenzie’nin ne kadar küçük olduğunu gördünüz ve o’na da oğlum david gibi bir süre vakit ayırmak istiyorum, yani tamamen ona ait bir zaman. ondan sonra gerçekten başlayacağım yazmaya.

    es: voldemort’un adının ‘kim olduğunu bilirsin sen’ olmasına ne neden oldu?

    jkr: bu tarihte pek çok defa olmuş bir olay, özellikle afrika’da. hatta ingiltere’de bile 1950’lerde yaşamış gangsterler kray ikizleri’nin ismi hiç konuşulmazmış.

    ma: kitabınızda günlük olaylara –

    jkr: birinci ünite?

    ma: evet, birinci ünite ve güncel olaylar, tam belirtmek gerekirse son dört yıl. terörizm ve bazı politikaların sizin kitabınıza etkisi var mı?

    jkr: hayır, yani bilinçaltında belki, ve bu çok şüpheci bir belki. hiçbir zaman “11 eylül’e gönderme yapmalıyım” gibi bir düşüncem olmadı, ki zaten 6. kitabın birinci ünitesini 11 eylül’den yıllar yıllar önce yazmıştım. aslına bakarsanız o üniteyi birinci kitabın birinci ünitesi olarak tasarlamıştım ilk başta.

    es: peki. seçmen şapka şu ana kadar hiç yanıldı mı?

    jkr: hayır.

    es: gerçekten?

    jkr: evet.

    ma: bu çok ilginç, çünkü şapka’nın söylediği sözler sanki –

    jkr: kurucular’ın sözleri.

    ma: evet, enteresan. kurucular son kitapta bir rol oynayacaklar mı?

    jkr: evet.

    ma: sanırım bunu size pek çok insan sormuştur, ama yedinci kitabın kaç sayfa olacağı hakkında –

    jkr: doğrusunu söylemek gerekirse, en ufak bir fikrim bile yok. kitabın genel bir eskizini çoktan çıkarttım, ama ne kadar uzun olacağını gerçekten bilmiyorum.

    ma: r.a.b.

    jkr: aman tanrım!!! (kahkahalar) yo, hakikaten memnunum. evet?

    ma: kim olduğunu şu ana kadar bildiklerimize dayanarak çıkartabilir miyiz?

    [burada jkr şeytani bir şekilde kaşlarını çatıyor]

    jkr: bir teoriniz var mı?

    ma: biz regulus black’i düşündük.

    jkr: öyle mi? (kahkahalar) fena bir tahmin değil (jkr sırıtıyor)

    ma: belki de sirius’un aynasından bir tane de regulus’ta –

    jkr: o ayna hakkında hiçbir yorumum yok! (jkr manyak gibi gülüyor)

    ma: şu ana kadar yazdığınız kitaplar içinde değiştirmek istediğiniz bir şey var mı?

    jkr: dürüstçe söylüyorum ki gerçekten yok. bazıları anka yoldaşlığı’nın çok uzun lduğunu söylüyorlar, ama oradaki bilgiler gerçekten verilmek zorundaydı.

    ma: dumbledore hakkında bir kitap yazabilir misiniz? lütfeeeen?

    jkr: … tamam o zaman. (kahkahalar) bu kırılamaz bir söz değildi! (kahkahalar)

    es: hogwarts’ta kaç öğrenci var?

    jkr: 600-800 arasında.

    ma: bu kitaptaki romantizmi yazmaktan çok zevk aldınız mı?

    jkr: evet! belli olmuyor mu?

    ma: evet!

    jkr: genel bir teori vardır, ki bu bütün dedektif romanları için geçerlidir, romantizm hiçbir zaman ön planda olmamalıdır. romantizm, ancak diğer olayları örtbas etmek, okuyucudan saklamak için kullanılmalıdır. tonk ve remus ile bunu yapmaya çalıştım biraz. ama harry potter’da kahramanlarımızın büyümesini gözlemlemek zorundaydık, ve o yüzden romantizm de kaçınılmaz olarak kitapların bir parçası. siz nasıl buldunuz romantizmi?

    es: bana sürekli “çak” diyordu! (kahkahalar)

    ma: evet evet!

    es: daha kitabın başlarından itibaren harry ve ginny barizdi zaten, ve ron ve hermione için de ikinci kitaptan beri ipuçları bırakıyordunuz –

    jkr: bence de!

    es: harry ve hermione’ciler … şizofren – (kahkahalar)

    jkr: ben o kelimeyi kullanmazdım, ama gerçekten de büyük ipuçları bıraktığımı düşünüyorum –

    es: kaya büyüklüğünde (kahkahalar)

    jkr: ama şaka bir yana, bu kitapta ron’u yazmaktan büyük keyif aldım. diğerleriyle karşılaştırıldığında ron daha az olgun, ve lavender ile ilişkisi önemliydi bu açıdan –

    ma: won-won (kahkahalar)

    [bu arada mugglenet ve leaky-cauldron siteleri ile ilgili konuşuluyor, oraları kestim]

    ma: draco bu kitapta gerçekten harikaydı.

    jkr: böyle düşündüğüne sevindim, çünkü ben de o’nu yazmaktan çok zevk aldım. draco da bu kitapta çok büyümek zorunda kaldı. bugün birkaç kişiyle tartıştım; şimdi draco bir zihnifendar, ki bu harry’nin hiç beceremediği ve artık öğrenmekten de tamamen vazgeçtiği bir hüner. bana sorulan, acaba uğraşsa harry draco’dan daha iyi olur muydu? aslında hayır. draco, harry’nin tam aksine, buna doğal olarak yatkınlığı olacak türden bir sihirbaz. harry’nin bu konudaki problemi, duygularının her zaman yüzeye çok yakın olmuş olması. harry, draco ve snape’e göre kendisi ile çok daha dürüst. draco ise yetiştiği ortam yüzünden harry’de çokça bulunan merhamet ve sempati duygularını çok genç yaşta kapatmış. bunu altı yıl boyunca görüyoruz, ama draco birden büyük adamların ligine çıktığı anda bütün bu duygular açığa çıkıyor, çünkü oradaki görüntü beklediğinin çok çok üstünde.

    harry, draco’nun dumbledore’u öldüremeyeceğini düşünmekte haklı bu bakımdan.

    es: dumbledore ölmeyi planlıyor muydu?

    jkr: … büyük teori bu mu?

    ma ve es birlikte: evet!

    jkr: bu konuda yorumda bulunmayacağım.

    ma: yani merak ettiğim, dumbledore ve snape arasında “eğer bu ve bu olursa beni öldür, çünkü draco’nun voldemort tarafından öldürülmesini istemiyorum, hem de senin verdiğin söz yüzünden öldürülmeni de istemiyorum” gibi bir konuşma geçmiş –

    jkr: seni çok iyi anlıyorum, ama maalesef bunu cevaplayamam.

    ma: çok sorulan sorulardan birisi de, düşündeli’nde gördüklerimiz anıların sahibinin olayları algılayışı mı yoksa olaylar aynen, değişmemiş hali mi?

    jkr: aynen, değişmemiş hali. aynı bilinçaltındaki gibi, aslında gördüğümüz her şey bilinçaltımıza yazılıyor, ama biz bunu fark etmiyoruz. düşünselinin de büyüsü bu işte, olayları aynen olduğu gibi canlandırıyor, yani hata yok.

    es: diğer çok merak edilen ise grindelwald ile ilgili –

    jkr: hmmm

    es: grindelwald öldü mü ?

    jkr: evet.

    es: peki bu bilgi önemli mi hikaye açısından?

    jkr: sanırım asıl sormak istediğin, 1945’te ölmüş olmasının ne gibi bir önemi var? bunun voldemort’la bir ilgisi var mı? maalesef bunu cevaplayamam. ama şunu söyleyebilirim ki, grindelwald ve ikinci dünya savaşı arasında bir alaka yok.

    ma: neville’in annesinin ona verdiği sakız ambalajlarının bir özelliği var mı?

    jkr: maalesef yok. ama bu, hayattaki gerçek olaylardan esinlenip yazdığım ender olaylardan birisi. bir arkadaşımın alzheimer hastası olan annesi, bir arkadaşım olan oğlunu hiç tanımamasına rağmen ne zaman onu görse ona sakız ambalajı veriyor, ve ben buna hitaben koydum bu olayı kitaba.

    ma: bence o an kitaptaki en duygusal anlardan biriydi, ve arkasında böyle bir hikaye olduğunu duyunca…

    jkr: bence de.

    ma: esrar dairesi’ne geri dönecek miyiz peki?

    jkr: yorum yok.

    es: peki, dumbledore nasıl bu kadar üst bir büyücülük seviyesine ulaştı?

    jkr: bu eskilerin söylediği bir klasiktir; önemli olan kendini yetiştirmektir. dumbledore da öyle biri. bir de zamanında çok büyük ustalarla çalışmış olması –

    es: nicholas flamel?

    jkr: evet, ve dumbledore’un ailesinin de eski ailelerden biri olması da bunda etken.

    ma: peki ya harry’nin ailesi? büyükbabaları vs., onlar öldürülmüş müydüler?

    jkr: hayır. bu benim bir yazar olarak gördüğüm inisiyatifti. harry’nin tamamen yalnız olması gerekiyordu, bu yüzden, belki de biraz acımasızca bütün otorite figürleri ya harry doğmadan yok olmalı, ya da doğduktan sonra öldürülmeliydiler. ama harry’nin iki taraftan büyükanneleri ve büyükbabaları yaşlılıktan ya da hastalıktan öldüler. orada bir komplo teorisi falan yok yani. sadece ölmeleri gerekiyordu, ben de onları yok ettim.

    ma: peki bu harry gryffindor’un soyundan teorilerini de yok ediyor mu?

    jkr: evet. harry gryffindor soyundan falan değil. voldemort’la da hiçbir akrabalığı yok. yaşayan tek akrabası petunia.

    ma: bunu öğrenmemiz iyi oldu.

    jkr: evet.

    es: hep merak etmişimdir, eğer harry ve voldemort –

    jkr: el sıkışıp ayrılsalar? (kahkahalar)

    es: evet!

    jkr: sanırım bu macbeth’teki gibi. eğer machbet cadılarla tanışmasaydı, duncan’ı öldüremezdi, değil mi? olanların hiçbirisi olmazdı. sanırım o, bunlara kendi sebep oldu.

    ma: yani herkes el sıkışıp birkaç el golf oynasa kimsenin başı ağrımayacak! (kahkahalar)

    es: ron’un gözleri ne renk?

    jkr: bunu daha önce hiç belirtmedim mi yoksa? aman tanrım! (jkr elleriyle gözlerini kapatıyor) ron’un gözleri mavi, hermione’ninkiler de kahverengi.

    ma: ron’un patronus’unun biçimi ne?

    jkr: bunu şimdi açıklıyorum ki; ron’un patronus’u jack russell türü bir köpek, yani benim köpeğim.

    ma: sırlar odası’nda ginny harry’ye sevgililer günü’nde –

    jkr: (gülüyor) evet

    ma: ginny mi gönderdi onu yoksa ikizler mi?

    jkr: ginny

    ma: peki ginny’nin başka büyük bir rolü olacak mı? tom riddle ile ilgili mesela?

    jkr: ginny hakkındaki gerçek, nesillerdir weasleyler’e doğmuş tek kız olması. yedinci oğlun yedinci çocuğu durumu yani, bu yüzden de yetenekli bir büyücü, ki bunun izlerini görüyoruz kitaplarda.

    es: neden hala slytherin’in varolmasına izin veriliyor?

    jkr: ben hogwarts’ı kurarken dört elementi düşündüm. gryffindor ateş, hufflepuff toprak, ravenclaw hava ve slytherin de su, ki bu yüzden yatakhaneleri gölün altında. bu, benim gözümde dengeyi sağlayan bir unsur.

    es: ama yine de ölüm yiyenler’in çocuklarını aynı yere toplamak…

    jkr: ama hepsi ölüm yiyen değil ki.

    es: yine de ölüm yiyenler’in ezici çoğunluğu –

    jkr: ne demek istediğini anlıyorum, ama sonuçta iyiyle beraber kötüyü de kabul etmemiz gerekir. yüzdeye bakıldığında tamam, ama denge de önemli.

    ma: lily’ye karşı romantik hisler besleyen sadece james miydi?

    jkr: hayır. (duraksıyor) lily, ginny gibi popüler biriydi.

    ma: snape?

    jkr: (sessizce sırıtıyor)

    es: lupin?

    jkr: hayır. lupin, lily’yi bir arkadaş olarak seviyordu ama romantik bir sevgi değildi bu.

    ma: ikizler nasıl becerdi çapulcu haritası’nı açmayı?

    jkr: harita yardım etti onlara. unutmayalım, çapulcu haritası kendi kendine düşünebilen bir obje. insanlarla iletişim kurabiliyorlar. fred ve george da tam da çapulcular’ın seveceği türden insanlar.

    ma: aberforth’un önemli bir rolü olacak mı?

    jkr: süper önemli bir rolü olacak, ve ancak bu kadarını söyleyebilirim.

    ma: dumbledore’un horcruxlar ile ilgili söylediği herşeye güvenebilir miyiz?

    jkr: şöyle söyleyelim: dumbledore’un tahminleri her zaman güvenilirdir. fazla yuvarlak olmasın cevabım diye söylüyorum: dört horcrux var harry’nin bulması gereken.

    es: harry’nin işi zor görünüyor.

    jkr: biraz değil oldukça zor. ama şu kadarını söyleyeyim; dumbledore’un harry’ye yıl boyunca anlattıklarında görünenden fazla ipucu var.

    es: yine de imkansız gibi gözüküyor, harry’nin bunu başarabilmesi yani. eğer o mağaraya harry yalnız gitseydi…

    jkr: yalnız şu konuda bahse girerim ki horcrux’lardan en azından birisi çok kısa bir süre içinde dikkatli okuyucular tarafından saptanacak.

    ma: peki voldemort, ginny’in içine kendi ruhundan bir parça vererek –

    jkr: ginny bir horcrux değil

    ma: peki hala bir çatalağız mı?

    jkr: hayır.

    ma: peki ginny’nin harry’ye bir hayat borcu var mı?

    jkr: ona da hayır.

    es: harry’nin vaftiz annesi var mı?

    jkr: hayır, yok.

    es: gerçekten mi?

    jkr: evet. harry doğduğunda bir savaş vardı, lily ve james’in son derece içinde olduğu bir savaş, ve harry’nin doğumu için öyle çok büyük kutlamalar falan yapılmadı. sirius hemen vaftiz baba ilan edildi o kadar.

    (melisa anelli saatine bakıyor)

    ma: (üzüntülü) vakit dolmak üzere…

    jkr: evet…

    ma: son sorular o zaman. kitapları yazarken aklınızda beliren yüzler filmde oynayanların yüzleri mi?

    jkr: aslında hayır. arada sırada ron’u düşürken rupert grint belirebiliyor aklımda ama genelde benim harry’m canlanıyor hep gözümde.

    ma: harry ve ron hogwarts, bir tarih’i hiç okuyacaklar mı?

    jkr: asla! (kahkahalar)

    ma: potterlar’ın öldürüldüğü gece olay yerinde başkaları da var mıydı?

    jkr: yorum yok.

    ma: sanırım röportajımız burada bitiyor.

    es: evet. çok teşekkür ederiz bizi evinizde ağırladığınız için.

    jkr: ben teşekkür ederim. çok keyif aldığım bir röportaj oldu!

    http://www.harrypotter.gen.tr/…32&dil=&renk=&page=1
    --- spoiler ---
  • saat uymadığı için orjinal yerine dublajli izlediğim bu film ile ilgili çevirmen arkadaşlara şunu sormak istiyorum;
    arkadaşlar ron neden peltek? gönül gözünüzü açın da cevap verin.
  • --- spoiler ---

    nasıl bir senaryodur ki, gelmiş geçmiş en iyi büyücülerden biri olmakla kalmayıp serinin en önemli adamlarından bir tanesi olan koskoca dumbledore'un cenazesini göstermeyip, uyduruk bir örümceğin cenazesine yer vermiştir.

    ayrıca kitapta olmayan sahnelerin güya kitabı okumamış film izleyicilerine bağlayıcı nokta olması, yardımcı olması ve konu bütünlüğü sağlaması gerekir diye düşünüyordum ama o ron'ların evinin yanma sahnesi ne alakasız bi şeydi öyle, üstelik harry'nin arkasından koşarak ateşleri yaran ginny pek bir saçma olmuş.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap