harun yahya

• kimlere küsküyü vurduğunu görüyoruz ama evrim teorisine vuramadigi kesin.
• harun yahya ismiyle, katar'ın en önde gelen iki gazetesi olan gulf times ve the peninsula qatar'da, ingilizce köşe yazıları yayımlanmakta olan şahıs.
  
  gazetelerin görüş (opinion) bölümünde güncel konuları değerlendirdiği yazılarından bir kaç örnek:
  
  31 ağustos 2017 tarihli: http://www.thepeninsulaqatar.com/…-strategy-is-back
  
  neredeyse 2 yıllık bir yazı: http://www.gulf-times.com/…-model-of-bilateral-ties
  
  yazılarının altında, 73 dile çevrilmiş 300'ü aşkın kitabı olduğundan bahsedilmiş.
  
  bu iki gazeteye de ara sıra göz atmama rağmen yazılarını daha bugün fark ettim, şaşkınım...
  
  daha önceden de, bir hint müslümanından, hindistan'da harun yahya'nın görüşlerine değer verildiğini ve kitaplarının takip edildiğini öğrenmiştim. ağzım açık kalmıştı.
  
  bilmediğimiz kimbilir daha neler neler oluyor.
  
  kafamda deli sorular...
• zamaninda etiyopyanin colunde (afar bolgesi) siki takipcisine rastladigim kisi.
• mehdi olduğunu iddia eden hamsi. hadi onu da geçtim mehdi bilinen göre tüm dünya tarafından tanınılacaktır etrafındaki kedicikler mal mı afedersiniz de hala mehdi olduğuna inaniyorlar.
• bu açıklamasında yerden göğe kadar haklı olan kişi
• bir dönem yapmış olduğu yayınlarla memlekette evrim'in "e" si dahi halk tarafından bilinmiyorken bu insanlardan evrim ve materyalizm düşmanı bir güruh yaratabilmiş kurgu yazar.
  
  ortada fol yok yumurta yok iken böylesi yayınlar yapmanın zamanında ve belki hala devam eden toplumsal bir projeye hizmet ettiği bile iddia edilebilir.
• son evrimbükücü.
• gerçek adı adnan oktar olan ve 11 temmuz 2018 tarihinde gözaltına alınan din taciri zibidi.
  
  ben bu zibidinin adını, okumak zorunda kaldığım kitabı ile tanıdım. zorunda kaldım şöyle ki; yıllardan 1987. yer ankara, gazi üniversitesi. üniversite girişinde mevsimine göre kızarmış veya haşlanmış mısır satan gariban bir abimiz vardı. onunla sosyalizm, marks, engels, lenin vs. tartışırdık. ya da tartıştığımızı sanardık. çünkü bir gün canciğer abi kardeş iken, ertesi gün suratımıza dahi bakmaz, bizi tanımazdan gelirdi. dolayısıyla sivil polis olma ihtimali de yüksekti. o yıllarda biz öğrenciler tam bir ülkücü kıskacındaydık. biz sol görüşlüler genelde kızılay-bakanlıklar'da cafelerde takılırken, ülkücüler üniversite çevresindeki kafelerde takılırlardı. sınıf arkadaşlarımın çoğu şehir dışındandı. anadoludan gelmişler, okumak ve bir yerde memur olmaktan başka şansları yoktu. hayalleri, kaymakam, hesap uzmanı, maliyeci, müfettiş vs. idi. bir çoğu da bir cemaate veya dini derneğe üyeydi. ben ise sosyal demokrat bir aileden gelen, solcu, katı bir şekilde atatürkçü, vatansever ya da vatan nasıl kurtarılır derdinde olan, o zamana kadar da kuran'ın türkçe anlamını okumuş, incil ve tevrat hakkında az da olsa bilgim var, şimdikinin deizmini savunan öğrenciydim. sosyal yaşantımız; genelde kızlarla ortak olandandı. sanat merkezleri, cafeler, diskolar ilgi alanımızdı.
  
  ve işin garip tarafı bu mısırcı/polis dediğimiz şahıs da en çok bana ilgi gösterir, beni bir şekilde sağ tarafa çevirmeye çalışırdı.
  
  bir gün, bu cemaat toplantılarından bir tanesine bu polis/mısırcı aracılığı ile katıldık. ankara, ulus itfaiye meydanında bir otelde yapıldı. abuk sabuk bir yemekli toplantıydı. öğrenci yurtları için bina kiralama, satın alma, yeni dersane açılması vs için yardımlar toplandı. yalnız yardımlar öyle böyle değil. milyonlar havada uçuşuyordu. o toplantı çıkışında kapıda bu şahsın yeni çıkan "yahudilik ve masonluk" adlı kitabı dağıtılıyordu. (veya satılıyordu, hatırlamıyorum) ben almadım. bu polis/mısırcı abi alıp biz iki arkadaşın eline zorla tutuşturdu.
  
  kitap konusu bildiğiniz üzere yahudiliğin nasıl kötü bir şey olduğu, tapınak şovalyeleri, mason ve masonik simgeler, türkiye'deki mason oluşumlar, vs vs. kitabı tam olarak okuduğum söylenemez. şöyle bir gözattım diyebilirim. o zamanki arkadaşım hakan'la tartışırdık. istanbullu 3 büyük spor kulubü mason, şirketlerin amblemlerinde horoz olanlar mason, mason renkleri, lions dernekleri, masonik kıyafetler, hacettepe üniversitesi, boğaziçi üniversitesi aklımda kalan şeyler. kitap o yaştaki sorgulamayan gençler için oldukça tehlikeli bir kitaptı. yazar harun yahya'yı gözümüzde yaşlı başlı bir adam olarak canlandırıyorduk. öyle ya bu kocaman (meydan larousse gibi) kalın kitabı 29-30 yaşlarında genç biri nasıl yazsın?
  
  daha sonra istanbul'dan bir dıdımın dıdısı bir kuzen bu tarikatın kıskacı altında olduğunu duydum. babasının hanından bir dükkan, arabasını satıp bu tarikata verdiği filan konuşuluyordu aile içinde. ben okulu bitirdim, askerliği aradan çıkartıp, yurt dışına çıktım. ne okul, ne kitap aklımdaydı. ta ki istanbul'daki o kuzenim 2000 yılında intiharına kadar.
  
  bu ülke temizlenmez. yüzlerce yıldır bu ülke sınırları içinde envayi çeşit ajan cirit atıyor. envayi çeşit vatan hainimiz var. hırsızı, katili mafyası değil, bunlar "din elden gidiyor" diye ortaya çıkıp; dine, dolayısıyla topluma, toplumdan da vatana en büyük zararı bunlar veriyor. ne din elden gider, ne de biz düzeliriz.
  
  ahlakamızı 6-7 eylül 1955 olayları ile, vicdanımızı da 6 mayıs 1972'de kaybettik.
  benim hiçbir şekilde umudum kalmadı artık. ömrümün kalan kısmını edebiyle yaşayıp geberip gitmek.
  
  edit: imla
• bizim evde her kitabi vardi cocukken. ılginc bir sekilde molekuler biyolojiye ilgim daha 8 yasindayken bu kitaplar sayesinde baslamistir. dna replikasyonu sirasinda hatalarin nasil duzeltildigine dair cok ilginc bilgiler vardi. ufkum acilmisti aslinda ne kadar karmasik oldugumuz konusunda. yakinda doktora derecesini alacak amansiz bir kafir olarak sayin adnan hocamiza tesekkur ediyorum burdan. ama yine de omrunun kalanini hapiste gecirmesini diliyorum.
• adnan oktar'ın eski müritlerinden emre yaşar ertüzün'ün iddiasına göre, oktar'ın "harun yahya" müstear ismiyle yayımlanmış kitaplarının bazılarını, siyasi olanlarının ise büyük bölümünü kaleme alan kişi mustafa akyol imiş. emre yaşar ertüzün'ün, adnan oktar'ın sağ kolu olarak bilinen ve şu an tutuklu olarak tekirdağ cezaevinde olan oktar babuna'nın yeğeni olduğunu da hatırlatmakta fayda var..